Ekim Gencligi ARSIVKIZIL BAYRAK
 
Mart '02
Sayı: 51
 İçindekiler
  Ekim Gençliği'nden...
  Emperyalist savaş ve gençlik
  Emperyalist saldırganlık Ortadoğu halklarını tehdit ediyor
  Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
  Soruşturma terörü dalgası ve güncel sorumluluklar
  Üniversitelerde büyük kıyım
  Dünyada ve Türkiye'de neo-liberal eğitim politikaları
  İşletme hesabı üzerine
  YÖK yasa tasarısı ve orta öğretim
  Yeni YÖK yasası nedir, ne değildir?
  Üniversite-sermaye işbirliği üzerine/2
  ODTÜ'de bir eylem ve bir panel!..
  İTÜ Paralı Eğitime Hayır Bülteni'nden...
  Saldırıya karşı işçilerden anlamlı duyarlılık
  Anadolu ve Osmangazi üniversitelerinde yasa karşıtı etkinlikler...
  Üniversiteler çürüyen düzenin aynasıdır!
  Türkiye eğitim politikalarıyla da Arjantin'in yolunda!
  Liselerin har(a)ç landırılmasına izin vermeyeceğiz!
  Kürtçe eğitim kampanyasının sonuçları
  Baskı ve zulüm karşısında yaratılan bir direniş geleneği!
  Okur mektupları



 
 
Emperyalist saldırganlık
Ortadoğu halklarını tehdit ediyor

Amerikan emperyalizmi savaş naraları atarak dünya halklarını tehdit etmeyi sürdürüyor. ABD Irak’a saldırmak, batılı emperyalist ortakları onay vermese de bunu yapmak kararlılığında. Bu ise emperyalist bloktan çatlak seslerin yükselmesine neden oluyor. Diğer emperyalistler Amerika’nın kendi çıkarları doğrultusunda ve kendilerini dışlayarak hareket etmesinden duydukları rahatsızlıkları dile getiriyorlar. Bununla aynı zamanda emperyalist metropoellerde gelişecek savaş karşıtı protestoların kendilerine yönelmesini engellemeye çalışıyorlar.

Fransa Dışişleri Bakanı, Amerika’nın, özellikle Bush’un iktidara gelmesinden bu yana, dünyadaki sorunları sadece “terörle mücadele” bakış açısından görmesinin doğru olmadığını, bunun özellikle Ortadoğu’da tehlikeli ve yeni problemler ürettiğini açıkladı. Kendi yorum ve çıkarlarına göre hareket eden bu “süper güç”e karşı Avrupa’nın kendi kimliğini ortaya koyması gerektiğini savundu. Rusya Başbakanı Putin de Amerika’yı tek başına Irak’a karşı bir askeri saldırıda bulunmaması konusunda uyardı. Alman emperyalistleri ise, bir yandan Amerikan emperyalizmine sınırsız dayanışma sunduklarını açıklarken, bir yandan da ambargoya rağmen Bağdat’ta Alman Konsolosluğu açma çalışmaları içindeler. Schröder Amerikan başkanının Irak’a saldırmayacağı sözü verdiğini söyleerek, kitlelerin tepkilerini yumuşatmaya çalışıyor.

Bush hükümeti Irak sorununu “çözme”, Ortadoğu’yu bir kan gölüne çevirme konusundaki kararlılığını ortaya koymuş bulunuyor. Bunun için Afganistan’daki gibi bir cephenin açılmasından (yerel muhalif grupları ve bölgede sınırlı sayıda özel timlerle desteklemekten) yoğun bombardımana, Irak’ın 250 bin kişilik kara birliğiyle işgaline kadar bir dizi senaryo hazırlanıyor. BM silah denetimcilerinin Irak’a yeniden girmesine izin vermesi için ültimatomlar veriliyor. Bu “kötü rejim” dünyaya “kendisine yönelik suçlamaların asılsız olduğunu ispat etsin” deniliyor.

NATO Genel Sekreteri Robertson ise Dünya Ekonomik Formu toplantısında yaptığı konuşmada; NATO’nun ABD’nin Irak’ı da içine alarak genişletmeyi düşündüğü savaşı desteklemesi için, 11 Eylül saldırısı ile şer ekseni olarak tanımlanan ülkeler arasında ilişki olduğuna dair yeterli kanıt gösterilmeli, diyor.

ABD emperyalizmi Saddam’ı devirerek kendisine bağlı kukla bir hükümet oluşturmak niyetinde. Londra’da Arapça yayınlanan El Hayat gazetesi ABD’nin Irak için yeni bir başbakan konusunda karar verdiğini, bunun için de Danimarka ve Ürdün’de sürgünde bulunan generallerle ilişkileri sürdürdüğü haberini verdi. Iraklı muhalefeti desteklemek için 2.4 milyon dolar ayrıldığını ve bu paranın ilk etapta Londra’daki Irak Kongresi için düşünüldüğünü açıkladı.

ABD emperyalizmi, Irak’a yönelik saldırıda özellikle bölgedeki devletlerin tepkilerini ölçmek, onları ikna ve satın almak için Mart ayında Ortadoğu ve Orta Asya ziyaretine hazırlanırken, “şer ülkeler”in halklarından Amerikan emperyalizmine karşı güçlü protestolar başlamıştı bile. 11 Şubat günü başta Tahran olmak üzere İran’ın birçok büyük kentinde Amerikan emperyalizmini protesto etmek için kitleler alanları doldurdu. Tahran’da kentin yedi noktasından Azadi Meydanı’na doğru başlatılan yıldız yürüyüşünde Amerikan emperyalizmi protesto edildi. 100 bin kişinin katıldığı bu yürüyüşe çağrı, Bush’un İran, Irak ve Kuzey Kore’yi “şer ekseni” olarak hedef tahtası haline getirmesi üzerine yapılmıştı.

Ocak ayında ABD medyası ve politikacıları tarafından başlatılan İran’a karşı sözlü saldırılar ayyuka çıkmış bulunuyor. İsrail-Filistin sorunundaki son gelişmeler bunda önemli bir rol oynuyor. ABD barış sürecinden çekilerek Ariel Şaron’un çizgisine tam destek sundu. Hamas ve Hizbullah örgütlerini Amerikan düşmanları ve savaşılması gereken örgütler olarak ilan etti. Şaron ise İran’ı, Lübnan’daki Hizbullah militanlarını donatarak patlamaya hazır fıçı haline getirdiği açıklamasını yaptı. BM Genel Sekreteri ile yaptığı görüşmede, İran’ın Hizbullah’a 10 bin roket gönderdiğini söyledi.

ABD’nin sergilediği saldırganlık İran’daki farklı grupları birbirine yakınlaştırmış bulunuyor. Benzer yakınlaşma Irak ve İran arasında da yaşanıyor. Her iki ülke arasındaki görüşmeler yeniden başladı. Irak Dışişleri Bakanı geçtiğimiz haftalarda İran’ı ziyaret etti ve savaş esirleri değişimi gerçekleşti. Ayrıca her iki ülke arasında hava trafiği de başlayacak.

Ortadoğu’daki bu yakınlaşma, doğal olarak ABD emperyalizminin şeflerini huzursuz ediyor.



ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Türkiye’ye geliyor!

Katil Cheney ülkemizden ve Ortadoğu’dan defol!

ABD Başkan Yardımcısı Cheney Ortadoğu’ya dönük hazırlandığı gezi kapsamında önümüzdeki günlerde Türkiye’ye de gelecek. Irak’a yönelik planlanan Amerikan müdahalesine karşı bölge devletlerinin nabzını yoklayacak. Olası bir müdahalede aktif rol verilecek işbirlikçi iktidarlara onları nasıl konumlandıracaklarına dair bilgi verilecek. Kısacası Dick Cheney’nin gezisi Türkiye emekçi halkı ve gençliği ile bölge halklarına yöneltilmiş kapsamlı bir saldırının önemli bir parçasıdır.

Geçenlerde ülkemize gelen ABD’li para spekülatörü George Soros “en iyi ihraç malınız ordudur” demişti. Türk devleti de bu “ihraç malı”nı bölge halklarına dönük kirli bir savaşa katılma karşılığında ABD’ye pazarladı. Arjantin’i 1.3 milyar dolar kredi için iflasa sürükleyen ABD, bu çok değerli “ihraç malı” sayesinde Türkiye’ye 17 milyar dolar kredi vermekte tereddüt etmedi.

Unutmayalım ki, tüm bu hesapların merkezinde dolaysız olarak biz gençler bulunmaktayız. Yapılan pazarlıklar sonucunda alınan kredinin bedeli biz gençlerin kanı ile ödenmek istenmektedir. Ortadoğu’da yıllarca kardeş halkların kanını döken, siyonist İsrail’in Filistin halkına yönelik katliamlarını destekleyen, Uzak Asya’dan Afrika’ya tüm dünyadaki açlığın, sefaletin ve bölgesel boğazlaşmaların asıl kaynağı olan ABD’nin askeri olarak, kardeş Irak halkının kanını dökme onursuzluğu dayatılmaktadır.

Fakat bu bizim için bir kader değildir. Bu saldırıları geri püskürtmek, kardeş halkların kanını dökmemek, onurumuzu ve geleceğimizi ABD’nin çıkarlarına karşı korumak bizim.
Gün kardeş bölge halkları ile dayanışma günüdür. Gün tüm dünyada emperyalist-kapitalist sisteme karşı enternasyonal dayanışma günüdür. Gün silahlarımızı kardeş halklar yerine emperyalistler ve onların yerli uşaklarına çevirme günüdür.

ABD savaş makinasının en yetkili temsilcilerinden Cheney’i “Ortadoğu’dan ve Türkiye’den defol!” sloganlarıyla karşılayalım. Ortadoğu halklarının kanını ellerinde taşıyan ve çantasında yeni katliam planları olan bu katile karşı gençlik olarak yanıtımızı alanlarda verelim.

Ekim Gençliği/ İstanbul



Dünya halklarına karşı açılan
emperyalist savaş yayılarak sürüyor

11 Eylül saldırısını bahane ederek tüm dünya halklarına karşı topyekûn bir savaş başlatan ABD emperyalizmi, o günden beri bu savaşın geniş bir alanı kapsayacağını ve çok uzun süreceğini döne döne vurguluyorlar.

11 Eylül’den çok önce kararı verilmiş ve bahanesi aranan bu savaşın ilk hedefi Afganistan oldu. Afganistan üzerine bombalar ölüm ve yıkım saçmaya başladığı ilk günden itibaren emperyalist şefler sınırsız bir küstahlıkla sıradaki ülkenin hangisi olacağını tartışmaya başladılar. Irak, Sudan, Endonezya, Filipinler, Kolombiya, Suriye, Somali’nin adları geçiyordu. Yani Amerikan emperyalizmine, onun kurmaya çalıştığı düzene şu veya bu nedenle, şu veya bu biçimde karşı çıkan herkes “uluslararası terörizme karşı mücadele”de hedefti. İlk günden itibaren Irak tehdit edildi. Bu tehdit propaganda saldırıları olarak sürdü.

Emperyalistler Irak’ın elinde kimyasal ve biyolojik silahların bulunduğunu, ne denli tehlikeli olduğunu döne döne anlattılar. Sahibinin sesi savaş medyası da bunu döne döne yazdı. Aynı günlerde, Amerika’da “kimliği bilinmeyen” kişiler tarafından gönderilen şarbonlu mektuplar ölüme yolaçınca, dünyanın tüm kıtalarında birden bire içinde beyaz toz bulunan sözde şarbonlu mektuplar ortaya çıkıverdi. Ama şarbonlu mektuplar hikayesi aynı hızla da gündemden çıktı. (Şarbonun bir CIA laboratuvarında üretildiğinin ortaya çıktığından söz edemezlerdi tabii ki).

Şarbon hikayesiyle, 11 Eylül’ün tozu dumanıyla oluşan sis tabakası daha dağılmadan, kitleler bir kez daha sersemletildi. Çünkü emperyalistler savaşın yayılması için, savaşın haklılığına ve terörizme karşı alınacak önlemlerin ne kadar zorunlu olduğuna kitlelerin inandırılması gerekiyordu.

Aynı günlerde “teröre destek veren ülkeler” arasında Somali de hedef tahtasına konuldu. ABD hala Somali’de, Afganistan’daki Kuzey İttifakı gibi bir işbirlikçi arayışını sürdürüyor.

Kolombiya devleti ise yıllardır ulusal kurtuluş mücadelesi sürdüren FARC ve ELN gerillaları ile savaşıyordu. 11 Eylül saldırısından on gün sonra ABD Kolombiya hükümetine “terörizme karşı mücadele” için 1.3 milyar dolar yardım vermeyi kararlaştırdı. ABD emperyalizminin artan desteği ile Bastrana hükümeti FARC gerillaları ile oturduğu görüşme masasını terketti, gerillalara etki alanlarında tuttukları bölgeden geri çekilmesi için ültimaton üzerine ültimatom vermeye başladı.

İsrail, savaşın diğer bir cephesini Filistin halkına açmış durumda. ABD hamiliğinde siyonist İsrali son bir yıldır Amerikan yapımı F-16 savaş uçaklarıyla Filistin topraklarını bombalıyor, buldozerlerle evleri, köyleri yıkıyor, tarlaları dümdüz ediyor. Filistin halkının yiğit evlatlarını bir bir katlediyor, sürgüne zorluyor, topraklarını işgal ediyor, onları kendi topraklarında yaşayamaz duruma getiriyor. Tüm bu vahşet ve katliamlar tüm dünyanın gözleri önünde gerçekleşiyor ve gerçek teröristlerin kimler olduğunu ortaya seriyor.