Tianjin zirvesi ve değişen güç dengeleri
31 Ağustos-1 Eylül tarihlerinde Çin’in kuzeyindeki liman kenti Tianjin’de toplanacak olan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi, dünya siyasetinde yaşanan çalkantıların ve kaymaların gölgesinde gerçekleşecek.
Donald Trump’ın “ticaret savaşları” kapsamında uyguladığı astronomik gümrük tarifeleri/cezaları, zirvenin başlıca gündem maddeleri arasında yer alıyor.
Trump, Çin’e yüzde 50’ye varan gümrük tarifeleri koymanın yanı sıra, Hindistan’a da %25 gümrük vergisi uygulama kararı almıştı. Dahası, Yeni Delhi’nin Rusya’dan petrol ithalatını sürdürmesi halinde bu oranı ikiye katlayacağı tehdidinde bulundu. Hindistan küstahça tehdit ve şantaja boyun eğmediği için, Trump gümrük vergisi oranını %50’ye çıkardı. ABD Ticaret Bakanlığı verilerinden hareketle, Reuters’a göre bu karar, 87 milyar dolarlık Hindistan ihracatını doğrudan etkileyerek binlerce küçük işletme ve işyerinin geleceğini riske soktu.
Böylesi bir atmosferde bir araya gelen ŞİÖ üyeleri, ABD’nin ekonomik şantajları karşısında “kendi çıkış kanallarını” geliştirme yönündeki arayışlarını sürdürüyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ev sahipliğindeki toplantı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanı sıra Orta Asya, Orta Doğu, Güney Asya ve Güneydoğu Asya’dan yirmiden fazla lideri Tianjin’de buluşturacak.
ABD’nin “kuralsız kuralları” ve “yeni arayışlar”
Donald Trump’ın birinci döneminde başlayan ve Biden yönetimi tarafından da sürdürülen yaptırım politikaları, ikinci Trump dönemiyle ayyuka çıkarıldı. Çin’den İran’a, Rusya’dan Hindistan’a, hatta ABD’nin “müttefiki” olan AB ülkelerine kadar birçok ülke doğrudan hedef alındı. Ancak bu yaptırımların “beklenen etkiyi” yaratamadığı açıkça görülüyor. Aksine, baskıya maruz kalan ülkeler, Washington’un finansal ve ticari hegemonyasını aşmak amacıyla kendi iş birliği kanallarını oluşturuyor.
Çin, ABD’nin yüksek gümrük vergileriyle köşeye sıkıştırma girişimlerine karşılık hem bölgesel ticaret ağlarını genişletti hem de Kuşak-Yol Projesi üzerinden küresel ölçekte yeni bağlantılar kurdu. Hindistan ise ABD pazarındaki kayıpları telafi edebilmek için Çin, Latin Amerika ve Orta Doğu gibi bölgelere ihracatı artırma yoluna gitti. (Hindistan Ticaret Bakanlığı verileri - Reuters).
Rusya, Ukrayna savaşı sonrası SWIFT sisteminden dışlanınca, kendi ödeme-mesajlaşma sistemi olan SPFS’yi geliştirdi. Çin de ABD’nin finansal yaptırımları karşısında CIPS üzerinden benzer alternatifler kurmaya yöneldi. Aynı şekilde Hindistan da özellikle enerji ticaretinde yerel para birimlerini kullanmaya yönelerek kendine alan açmaya çalışıyor.
Hegemonya çatışmasını şiddetlendiren bu girişimler, emperyalist/kapitalist sistemin ürünü olan çelişki ve zorunlulukların sonucu olarak ortaya çıkıyor.
ABD’nin yaptırımlarını ve finansal tekelini aşmaya yönelik girişimler, bir alternatif değil; kapitalist ilişkilerin kaçınılmaz kıldığı rekabet ve kutuplaşmanın sonuçları olarak okunmalı.
Hindistan-Çin yakınlaşması
Zirvenin en dikkat çekici yönlerinden biri, Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yedi yıl aradan sonra Çin’e resmi bir ziyaret gerçekleştirecek olması. 2020’de iki ülkenin sınır hattında yaşanan kanlı çatışmalar, ilişkileri derin biçimde sarsmıştı. Ancak ABD’nin Hindistan’a yönelik tarife baskısı ve bölgesel gerilimler, iki tarafı yeniden diyaloğa “zorlamış” görünüyor. Tianjin’de Şi ve Modi arasında yapılacak görüşmede, sınırdaki askeri çekilmeler, ticarette kolaylaştırıcı adımlar ve iklim iş birliği gibi başlıkların öne çıkması bekleniyor.
Yine de Hindistan ile Çin’in yakınlaşması, her iki ülkenin de emperyalist çıkarlarını gözeterek hareket ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Nitekim Hindistan, geçtiğimiz aylarda ŞİÖ’nün İran’a yönelik İsrail saldırılarını kınayan açıklamasına imza atmayı reddetmişti.
Bu arada Keşmir meselesi de hâlâ çözümsüz bir başlık olarak duruyor. Bu nedenle olası yakınlaşma, değişen güç dengeleri kapsamında atılan taktiksel adımların yansıması olacak.
ŞİÖ’nün rolü
2001’de altı Avrasya ülkesi tarafından kurulan ŞİÖ, bugün 10 daimi üye ve 16 ülkenin gözlemci/diyalog ortaklığıyla geniş bir çerçeveye ulaştı.
Başlangıçta “güvenlik ve ‘terörle’ mücadele eksenli” olan örgüt, zamanla ekonomik ve askeri iş birliği alanlarına da yayıldı. ABD’nin kuralsız kuralları, keyfi dayatma ve baskıları, ŞİÖ üyelerini alternatif çıkış kanalları açma yoluna itti.
ŞİÖ, böylelikle yalnızca bir “toplanma platformu” değil; aynı zamanda üyelerine ekonomik ve diplomatik manevra alanı açan bir zemin haline geliyor.
Bununla birlikte, örgütün üye ülkeler arasındaki çelişkiler nedeniyle yaşanan sorunlara kalıcı çözümler getirmesi halen mümkün görünmüyor.
Değişen dengeler, değişmeyen sistem
Tianjin Zirvesi’nden kapsamlı ve bağlayıcı kararlar çıkması beklenmiyor. Ancak bu buluşma, emperyalist bloklar arasındaki çatlakların derinleştiğini bir kez daha gösterecek. Bir yanda ABD’nin ekonomik ve finansal baskıları, diğer yanda Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin kendi alternatif kanallarını açma çabaları…
Unutulmamalı: Pekin de Moskova da Yeni Delhi de hepsi kapitalist sistemin kuralları içinde kendi çıkarlarını kolluyor.
Tianjin’de sahnelenecek olan şey, aslında emperyalist zincirin farklı kanatları arasındaki rekabetten ibaret. ABD’nin keyfi uygulamaları, rakiplerini kendi yollarını aramaya zorluyor. Bu tablo ise, değişen güç dengelerinin özünde aynı sömürü düzeninin farklı versiyonları olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
|