15 Temmuz 2016
Sayı: KB 2016/26

Yıkılmayı bekleyen bir iktidar: Dinci-gerici AKP iktidarı
Dinci iktidar dışarıda çark ediyor, içeride azgınlaşıyor
Devletin “çok amaçlı” Suriyeli politikası
Gerçek suçlular, Suriyelileri fırsata çevirenlerdir!
Kürt coğrafyasında katletme ve direnme geleneği
Hurşit Külter nerede?
Ekonomik yıkım saldırısı yaşamın bütününü hedefliyor!
Greif işçisi Eylül için kırmızı çizgilerini belirlemeli!
Kamu Emekçileri Forumu’nun düzenlediği kamp üzerine
Park Termik’te TİS bilmecesi!
NATO Varşova Zirvesi: “Savaşa hazır olun!”
Avrupa’da ve Almanya’da yeni bir döneme doğru
Fransa’da kavga sürüyor ve sürecek
Toplumsal cinsiyet rolleri ve artan gericilik
Yaz sıcağını kavganın ateşine çevirmek için...
Suruç’tan bugüne katliamlar ve korku toplumu
“Demokrasi cephesi” çağrıları üzerine
Suriyelilere vatandaşlık verilmesi üzerine
Cehennemi cennete çevirmek için: Birlik!
Dolmabahçe Direnişi 48. yılında
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

NATO Varşova Zirvesi:

“Savaşa hazır olun!”

 

8-9 Temmuz’da NATO Varşova Zirvesi gerçekleştirildi. Bir saldırı, savaş ve iç savaş örgütü olan NATO buna uygun kararlar almaya bu zirvede de devam etti.

Emperyalistler tarafından ilk kurulduğu günden beri savaş ve saldırganlıkta sınır tanımayan, Sovyetler ve sosyalizm tehdidine karşı açık-gizli savaş yürüten, kontr-gerilla faaliyetleri örgütleyen, darbeler düzenleyen, işgallere kalkışan, dünyayı kendi çıkarları için parsel parsel bölüp, yakan ve yöneten bir kirli savaş örgütü var karşımızda. Soğuk savaş demagojileriyle onlarca yıl yürüttüğü bu faaliyetlere “savunma” adı veren kanlı bir örgüt. ABD öncülüğünde toplanan bu örgütün bugün için temel hedefi elbette ki Rusya. Çünkü hegemonya savaşında ABD’nin karşısına önemli bir güç olarak Rusya çıkıyor. Yine Rusya Ortadoğu’da, Doğu Avrupa’da ve Asya’daki hesaplarını bozabilecek güç olarak öne çıkıyor. Elbette bunu kendi emperyalist çıkarları için yapan bir güç.

Zirveye katılım

Varşova’daki zirve 18 ülke başkanı/cumhurbaşkanı, 21 başbakan, 41 dışişleri bakanı ve 38 savunma bakanının katılımıyla gerçekleşti. Yani savaş hazırlıkları NATO üyesi ülkeler tarafından fazlasıyla önemseniyor.

NATO’ya üye olmayan ülkelerden olan Gürcistan, Ukrayna ve Afganistan da zirveye katıldı. Bir NATO zirvesinin ilk kez bir Doğu Avrupa ülkesinde, Polonya’da yapılıyor olması da tesadüf değil. Katılımları ve zirvenin yerini belirleyen ise zirvenin en temel gündemi olan ABD ve NATO ülkelerine karşı Rusya ‘tehdidi’.

Ayrıca zirveye BM, AB, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası (DB) temsilcilerinin de katılıyor olması zirvede alınan kararların ekonomik boyutlarını ve sistemin güvenliğinin iktisadi ilişkilerden ayrı ele alınmadığını gösteriyor.

Rusya’nın ABD başta olmak üzere NATO üyesi ülkeler için bir tehdit olarak algılanması çok doğaldır bu yüzden.

Varşova Zirvesi’nin çağrısı: Savaşa hazır olun!

Zirve öncesinde bir dizi adım atan NATO savaş hazırlığını zaten yapmaktaydı.

Şubat’ta ve Haziran’da gerçekleştirilen toplantılarla planlar şekillendirip Varşova’da savaş çağrısını zirveye taşıma derdindelerdi.

Mayıs ayında Romanya’ya NATO’nun “Aegis” roket savunma sistemi konuşlandırılmıştı.

Yine Mayıs ayı içinde Gürcistan’da bulunan Vaziani üssünde Gürcistan, ABD ve İngiltere, “Noble Partner 2016” adı verilen ortak bir tatbikat düzenlemişti.

Haziran başında Baltık Denizi’nde “Baltop” deniz kuvvetleri manevrası yapılmıştı.

Yine Haziran’da Polonya’da 31 bin NATO askerinin katıldığı “Anakonda” kara savaşı manevrası gerçekleştirilmişti.

Zirve öncesinde gerçekleşen Dışişleri Bakanları düzeyindeki NATO toplantısında konuşan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, NATO’nun saldırı timlerinin sayısının 40 bine çıktığını, bunların içerisinde de 5 bin askerden oluşan “Mızrak Ucu” timlerinin bulunduğunu söylüyordu.

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başkomutanı General Curtis Scaparrotti, Rusya’nın “tüm uluslararası normlara meydan okuyan saldırgan” bir tutum içinde olduğunu iddia ederek İtalya ve Almanya’daki ABD’nin 2 taburunun yanısıra üçüncü taburunun da Avrupa’da hem de Rusya yakınlarında konuşlandırılması gerektiğini açıklıyordu.

NATO Artan Güvenlik Sorunları Birimi Genel Sekreter Yardımcısı ve eski sözcü Jamie Shea, “Bu toplantıda (Varşova Zirvesi) Romanya, askeri eğitim tesisleri kurulmasını teklif ediyor ki bu tesis aynı zamanda acil durumlarda bir askeri birliğin konuşlandırılmasına da yardımcı olur. Romanya aynı zamanda geçtiğimiz günlerde avcı uçaklarına karşı füze savunma sistemini de faal hale getirdi. Ayrıca Karadeniz’deki donanma gücümüzü nasıl güçlendireceğimize bakacağız” dedi.

Bütün bu açıklamalar değişik ağızlardan geliyor ama hepsinin ortak mesajı: “Savaşa hazır olun! Çünkü biz savaşa hazırlanıyoruz!”

Alınan kararlar

- Zirvenin de yapıldığı ülke olan Polonya’ya bin ABD askeri, Baltık ülkelerine ise ilave dört tabur konuşlandırılması kararı çıktı. ABD Silahlı Kuvvetleri Polonya’da bir merkez ofise sahip olacak. Kanada Letonya’da, Almanya Litvanya’da, İngiltere de Estonya’daki taburlara komuta edecek.

- Önümüzdeki aylarda en az 4.000 askerin bölgede konuşlandırılması öngörülüyor. Ukrayna’nın asker talebi ise şimdilik askeri destek dışında her türlü siyasi, ekonomik destek verileceği sözüyle ertelendi.

- Bu zirve ile birlikte Afganistan da ABD’den sonra NATO’da kalma kararı aldı.

- Avrupa’daki NATO üyesi ülkelerin “savunma” giderlerini arttırma kararı alındı. Savaş bütçesi 2016 yılında bir önceki yıla göre %1,5’lik artışla 200 milyar doların üzerine çıkartıldı. Bu savaş bütçesine ABD’ninki de eklendiğinde rakam iki katına çıkmakta. Hatta 2017 yılı için Pentagon’a 583 milyar dolarlık bir bütçe ayrılacağını söylüyor ABD Savunma Bakanı Ashton Carter.

- Karadeniz’in güvenliğinin sağlanması için tedbirler almak da kararlar arasında. Özellikle Rusya’nın iki yıl önce Kırım’ı Rusya’ya bağlaması, Ukrayna sınırına yığınak yapıyor olması gerekçe gösterilerek Rusya sıkıştırılmak isteniyor.

- Füze kalkanı projesi olan AWACS’ların sayısının Polonya ve Romanya üzerinden arttırılması kararı alındı. Türkiye’ye de kurulan sistemle ABD egemenliğini arttırma peşinde.

Ayrıca Stoltenberg’in, “Irak’ta, Irak Güvenlik Güçleri’ni eğiteceğiz. Ürdün’ü ve Tunus’u desteklemeye devam edeceğiz ve Libya’ya yardım etmek için hazırda bekliyoruz” sözleri, dünyanın dört bir yanında NATO’nun kirli savaşı tırmandıracağının sinyallerini verdi.

Rusya’dan cevap

Rusya kararları soğuk savaş hazırlığı olarak değerlendirerek “NATO, bugünkü kararlarıyla Avrupa’nın Berlin’den sonra ikinci duvarının temelini attı” sözlerini kullandı. Zirvenin bitmesinin hemen ardından birkaç saat içinde ordunun güçlendirilmesi kararını aldı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ikisi Rusya’nın batısında, biri de güneyinde olmak üzere Rusya sınırındaki NATO birliklerine karşı 3 yeni tümenin oluşturulacağını duyurdu.

Rusya, NATO’nun füze kalkanı projesine de, “O kalkanı deleriz” biçiminde sert bir cevap verdi.

Rusya’nın politikası bu ilk tepkilerle sınırlı değil elbette. ABD’nin başını çektiği emperyalist odağın karşısında kendi egemenlik alanını korumaya ve genişletmeye çalışan saldırgan bir tutuma sahip. Suriye’ye müdahalesi, Gürcistan, Ukrayna’ya müdahalesi bunu gösteriyor. Ve sarfettiği sözlerin temelsiz olmadığını Türkiye üzerinden yaşanan uçak krizinde görmüş olduk.

Diyalog derken?

Stoltenberg, “Soğuk Savaş geçmişte kaldı, Rusya ile yapıcı ve anlamlı bir diyalog arayışı içindeyiz” sözleriyle bütün bu savaş hazırlığının altında Rusya’ya boyun eğdirme hedefinin olduğunu açıklamış oluyor. Rusya’yı tehditle kendi sınırlarına çekilmeye zorlamak ve hegemonya mücadelesinde bir adım öne geçmek derdindeler. Dertleri diyalog değil geri adım attırmak.

Stoltenberg, diyalog yolları arıyoruz derken İspanya, Türkiye ve Romanya’daki füze savunma sistemlerinin de NATO komutası ve kontrolü altında çalışmaya hazır olduğunu söylemekten de geri durmuyor.

ABD’nin başını çektiği ülkeler -ki bugün için NATO’ya yön veren bakış- “savunma”yla (savaş hazırlığı ile) Rusya’nın geriletilebileceğini düşünüyor. Almanya-Fransa’nın başını çektiği bir ekipse Rusya ile olan yakın ticari ilişkilerini gözeterek Rusya ile “diyalog” içinde olmayı tercih ediyorlar. Zira Rus pazarı Alman sermayesi için önemli. Ayrıca Almanya, Rus doğalgazını Avrupa’ya taşıyan en önemli ülke durumunda. Ancak ABD’nin karşısında duracak bir güce sahip olamamak ve ABD ile olan çıkar ilişkilerinin basıncı ile hareket ediyorlar bugün için.

Ayrıca Zirve’nin hemen öncesinde ve 13 Temmuz günü Merkel, Hollande ve Putin’in telefon üzerinden yaptıkları görüşmeler üçlü bir eğilimin oluşabileceğini ortaya koyuyor. Ancak elbette ki Rusya dışındakilerin bugün için ABD’nin karşısında durmaya güçleri yok.

Son söz yerine...

Son NATO zirvesi de göstermektedir ki, emperyalist sistemin güç dengeleri gitgide bozulmaktadır. Sistem, yaşadığı kriz ve bunalımları aşmak için savaş ve saldırganlık politikalarını her geçen gün tırmandırmaktadır. Bu yönelim, önümüzdeki süreçte bütün bir insanlığa ve dünyamıza yeni ve kapsamlı bir yıkımdan başkaca bir şey getirmeyecektir.

İnsanlığı ve dünyamızı tehdit eden emperyalist savaş ve saldırganlık karşısında mücadeleyi büyütmek, işçi sınıfı ve emekçi kitleleri bu süreç karşısında harekete geçirmek tam da bu nedenle elzem ve yaşamsal bir yerde durmaktadır.

R. U. Kurşun

 

 

 

 

Güney Çin Denizi’nde hegemonya krizi büyüyor

 

ABD’nin Asya-Pasifik’teki saldırgan hamlelerine bahane olarak kullandığı, Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki hak iddialarına ilişkin Birleşmiş Milletler’den (BM) Çin’in aleyhine karar çıktı.

ABD ile işbirliğini daha da pekiştirmeye yönelik adımlar atan ve geçtiğimiz aylarda da ortak askeri tatbikat yürüten Filipinler’in başvurusu ile 2013 yılında açılan, Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalara ilişkin dava sonuçlandı. BM Daimi Tahkim Mahkemesi, Çin’in Güney Çin Denizi’nde Filipinler’in egemenlik haklarını ihlal ettiği ve inşa ettiği yapay adalarla mercan kayalıklarına zarar verdiği yönünde karar verdi.

Mahkeme ayrıca söz konusu denizde ve denizdeki doğal kaynakların kontrolünde, Çin’in herhangi bir ayrıcalığı olmasını gerektiren bir durum olmadığına da işaret etti.

Çin kararı tanımadığını açıkladı

BM’nin kararının ardından Çin tarafından da açıklama yapıldı. Dışişleri Bakanlığı “Tahkim kararı hükümsüz, geçersiz ve herhangi bir bağlayıcılığa sahip değil” ifadelerine yer verdiği açıklamasında, açılan davanın Çin ile Filipinler arasındaki anlaşmalara ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu dile getirdi. Açıklamada, devletin davayla ilgili yaklaşımının başından beri aynı olduğuna dikkat çekildi.

Kararı tanımayacağını açıklayan Çin, güvenlik tehdidi durumunda gerekli adımların atılacağını vurguladı. Dışişleri Bakanı Yardımcısı Liu Zhenmin, “Güvenliğimizin tehdit edilmesi halinde elbette bölgeye sınır çekme hakkına sahibiz. Bu, bizim genel değerlendirmemize bağlı. Diğer ülkelerin, bu fırsatı Çin’in aleyhine kullanmayacağını, Güney Çin Denizi’ndeki barış ve istikrarın korunmasında Çin ile birlikte çalışacağını ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.

TaYVan bölgeye Savaş gemisi gönderdi

BM kararının, Tayvan’ın kontrolündeki Taiping adasını da kapsaması nedeniyle Tayvan da karara itiraz etti. BM kararında, Taiping adasının “kayalık” olduğunun ve Tayvan’a bölgede herhangi bir egemenlik hakkı vermediğinin yer alması Tayvan tarafından tepkiyle karşılandı. Devlet Başkanı Taiping, ülkesinin haklarına sahip çıkacağını, kararın kabul edilemez olduğunu söylerken, bölgeye savaş gemisi gönderildi.

Karardan memnun taraflardan açıklamalar

Güney Çin Denizi’ndeki hegemonya krizine taraflar kendi çıkarları doğrultusunda yanıt vermeye devam ederken, bölgede saldırgan hamlelerde bulunan ABD ve işbirlikçileri de, Çin’e karşı kararı istismar ederek “gerginliğin tırmandırılmaması” yönünde açıklamalar yaptı.

Çin’in bölgedeki hegemonyasının zayıflaması yönünde işbirliği yürüten ABD ve Japonya karara uyulması çağrısı yaptı.

Konuyla ilgili açıklama yapan Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, son dönemde bölgedeki işbirlikçileriyle yürüttükleri saldırgan hamleleri; askeri anlaşmaları ve tatbikatları görmezden gelerek, BM’nin kararının kendi çıkarına uygun düşmesi vesilesiyle “gerginliği tırmandırmama ve provokasyondan uzak durma” çağrısında bulundu.

Güney Çin Denizi’nde Çin ile arasında egemenlik kavgası içerisindeki Japonya da benzer yönde, kararın tüm tarafları bağladığı ve buna uyulması gerektiği yönünde açıklama yaptı.

 

 

 

 

ABD: Irak ve Afganistan’da askeri yığınağa devam

 

Irak’ta bombalı saldırılarla emekçiler katledilirken, ABD ve Irak hükümeti “IŞİD karşıtı operasyon” bahanesiyle işbirliği yürütmeye devam ediyor.

11 Haziran günü Irak’ın başkenti Bağdat’a giden ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, bu yönde görüşmeler gerçekleştirirken, Musul yakınlarındaki Kayyara hava üssüne yeni askeri birlikler göndereceklerini açıkladı.

2014 yaz aylarında Musul’un IŞİD tarafından ele geçirilmesinin ardından “IŞİD karşıtı koalisyon” adı altında bölgedeki saldırılarını yoğunlaştıran ABD, son dönemde de Irak ordusu ile yürüttüğü operasyonlarla IŞİD’i kuşatmaya çalışıyor.

Savunma Bakanı Carter’ın ziyaretinde bu hazırlıkların detaylarının görüşüldüğü belirtilirken, açıklama yapan Carter, bölgeye 560 ek asker göndereceklerini söyledi. Böylece Irak’taki ABD askeri sayısının 4 bin 650’ye ulaşacağı kaydedildi.

Carter, Irak’taki görüşmelerin ardından ertesi gün de Afganistan’a geçti. Ülkedeki askerlerini geri çekme kararını erteleyen ABD, NATO Zirvesi ardından saldırgan hamleleri için girişimlerini hızlandırdı.

Bagram Hava Üssü’nü ziyaret etti, Afganistan Devlet Başkanı Eşref Gani ile görüştü.


 
§