12 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/06

Sosyal yıkım saldırılarını ve kirli savaşı durduralım!
Çözüm birleşik devrimci mücadelede!
Kanunsuzların kanunları hükmünü yitirmiştir!
Büyük sessizliği bozmak için...
Greif yeni dönemin buz kıranıdır!
DEV TEKSTİL 1 yaşında
Bölge işçilerinin ihtiyacı; güven ve cesaret!
EKU Fren’de sözleşme süreci
Bir direniş deneyimi: LCW - Meha Giyim
TKİP V. Kongresi Açılış Konuşması...
Mücadele tarihinden: Novamed Grevi
Kadın cinayetleri bizzat devlet eliyle devam ediyor
“Özgürlük, eşitlik, gönüllü birlik!” sloganını yükseltelim!
Ortadoğu’da savaş kışkırtıcılığı
Libya’ya saldırı hazırlığı
Hesap vermekten kurtulamayacaklar!
Greif Direnişi: Sınıf hareketinin devrimci geleceği
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kitap tanıtımı…

Greif Direnişi: Sınıf hareketinin devrimci geleceği

 

10 Şubat tarihi, “eski”ye dair ne varsa yerle bir ederek sınıf hareketinde yeni bir dönemin önünü açan, sınıf mücadelesinde çıtayı yükseltmenin adı olan Greif İşgali’nin yıldönümü.

Temmuz 2015’te Eksen Yayıncılık tarafından yayınlanan Greif Direnişi: Sınıf hareketinin devrimci geleceği” başlıklı kitapta, Greif’te işgale giden sürecin, işgal ve sonrasında yaşananların resmi bütünlüklü olarak verilmiş. Yaşandığı süreçte önemli bir bölümü Kızıl Bayrak’ta yayınlanmış olsa da, Greif’te hem direnişi hem de ihaneti belgelemesi açısından çok yerinde ve derli toplu bir çalışma olmuş. Tarihi bir belge niteliğindeki bu kitap, tüm taşların yerli yerine oturtulmasını sağlayacaktır.

Madalyonun iki yüzü: Direniş ve ihanet!

10 Şubat’ta Hadımköy’de kopan fırtına, eskiye dair kalıpları kırmış, siyasal-sendikal alandaki kimlikleri ve konumları netleştirmiştir. Bu açıdan geleceğe bıraktığı muazzam dersleri özümsemek, Greif’i aşan yeni Greif’ler yaratmanın ön şartıdır.

Greif Direnişi’nin en önemli yanlarından biri; son 30-40 yıl üzerinden bakıldığında sınıf hareketinin büyük bir gerileme yaşadığı, sendikaların ihanet şebekeleri tarafından zapturapt altına alındığı bir süreçte, yol açıcı bir eylem olarak adını sınıfın mücadele tarihine yazdırmasıdır. Bunun, taşeronluğun üretimde başlı başına bir sömürü yöntemine dönüştüğü bir süreçte (Greif’te 44 taşeron firma vardı) başarılmış olması, direnişin bir diğer önemli üstünlük alanıdır.

Greif Direnişi bir dizi gerçeği, pratiğin acımasızlığıyla gün yüzüne çıkardı. Sınıf mücadelesini sendika binalarına, toplusözleşme masalarında gizli saklı yapılan pazarlıklara indirgeyen eski anlayışların; sınıfı kötürümleştirmek ve sermaye karşısında kaybettirmekten başka bir sonuç yaratmayan mücadele kaçkınlığının sonuna gelindiğinin, sendikal mücadele diye yutturulmaya çalışılan uzlaşmacı, ihanetçi çizginin iflas ettiğinin ilanı oldu.

Greif kitabında madalyonun iki yüzü var. İşgalci Greif işçileri direnişi, sendikal ihanet çeteleri ise ihaneti büyütmüşlerdir. İhanetçi sendikal düzenin tek panzehrinin taban örgütlülükleri olduğu, tarihte onlarca kez görüldüğü gibi Greif’te de pratikte sınanmıştır.

Pratik, kimin konumunun ne olduğunu göstermesi bakımından paha biçilmez dersler sunar. Durgun zamanlarda söylemleriyle mangalda kül bırakmayanlar, mücadele alanlarında aldığı/almadığı tutumlarıyla kim olduklarını ve nerede durduklarını gösterirler. Greif Direnişi’ nde gün yüzüne çıkan bir diğer gerçek de bu olmuş; direniş, ayan beyan yaşanan sendikal ihaneti suskunluk fesadıyla geçiştirmeye çalışanların, kendilerini farklı sıfatlarla ifade etseler de, gerçek yüzlerini açığa çıkarmıştır. Bir başka tutum da, bazı siyasal çevrelerin sendikal bürokrasi ile bir yandan iyi geçinme çabaları, diğer yandan ise direniş kırıldıktan sonra sendikal bürokrasiyi eleştirme ikiyüzlülüğüdür.

Vurgulamakta yarar var. Haziran Direnişi’nde militanlığı törpülemeye çalışan, düzeni aşma eğiliminden korkan reformizmin çözümsüzlüğü Greif Direnişi sırasında da kendini göstermiştir. Bunların sendikalardaki temsilcileri, eylem biçimiyle düzeni aşan, yasallık cenderesini kırarak fiili-meşru mücadele yolunu tutan işçilere karşı sınıf düşmanlarının yanında saf tutarak, ya da saf tutulmasına sessiz kalarak, konum ve kimliklerinin Gezi’de de Greif’te de aynı olduğunu göstermişlerdir. “Devrimcilik” iddiası taşıyan bazı çevrelerin sendikalarda tuttukları koltukları korumak adına almadıkları tutum ise utanç vericidir. Bir başka tutum ise, hazımsızlıktan kaynaklı direnişi görmezden gelme olmuştur.

Şu yalın gerçek Greif İşgali’nin üzerinden henüz bir yıl geçmişken, Metal Fırtınası’nda bir kez daha görülmüştür: Sınıf hareketinde yeni bir dönem başlıyor, “eski”ye sarılanlar hızla tükenecektir.

Greif Direnişi, sendikal bürokrasinin fabrika temsilcilerini ve komitelerini kendine tabi kılarak işçileri karar süreçlerinin dışında bırakma ve siyasal yapıları işçilerden yalıtma çabalarının boşa düşürüldüğü bir mevzi olmuştur.

Greif sadece eylem biçimiyle değil örgütlenme tarzıyla da geleceğe ışık tutmaktadır. Sınıf hareketinin‚ ‘60’lı-‘70’li yıllarda yarattığı değerler Greif’te yeniden vücut bulmuştur. Taşeron köleliğine karşı mücadeleyi dillerden düşürmeyenler, Greif’te taşeronun kaldırılması mücadelesi veren işçileri “hayalcilik”le suçlamışlardır.

Geleceği temsil eden “yeni” “eski”nin sonunu getirecektir!

Nasıl ki ‘60’lı yılların sınıf mücadelesi militan çıkışıyla Türk-İş’e karşı açılan bir bayrak olup DİSK’i yaratmış, fiili direniş ve işgallerle kendi yolunu açmışsa, bugün de sınıf mücadelesinin önünde engele dönüşen icazetçi-bürokrat takımı bir kez daha aşılacak, su yatağını bulacaktır. “Çağdaş sendikacılık” olarak kodlanan ve özünde işbirlikçilik ile ihaneti barındıran çürümüşlüğün sonunu getirecek olan, “söz, yetki, karar”ın taban örgütlülüklerinde olduğu fiili-meşru mücadele hattıdır.

Sendikal bürokrasi açısından, yasal icazetçiliğin ötesine geçip sermaye ve devletle açıkça işbirliği yaparak, sınıf hareketi açısından önemli bir işgal eylemini kırmak, Türk-İş ile olduğu iddia edilen ayrım çizgilerinin çoktan yok edildiğinin ispatı olmuştur. Bu ihanet odaklarının takındıkları düşmanca tavır, Greif Direnişi şahsında temsil edilen “yeni”yedir. Bu “yeni”nin ilk kıvılcımı Greif’te çakılmıştır. Geleceği temsil eden “yeni”, “eski”nin sonu demekti; düşmanlığın sebebi temelde budur.

Sermaye sınıfı kıdem tazminatının gaspı için ellerini ovuştururken hiçbir dişe dokunur hazırlık yapmayan DİSK ve Türk-İş’in “kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” söylemleri, içi boş hamasi nutuklardır. Mevzi direnişlere dahi sahip çıkmayanların sınıfın bütününe gerçekleştirilecek saldırı karşısında “genel grev ilan ederiz” söylemleri gülünçtür.

Öncü işçilerin başucu kitabı

Bir başucu kitabı olarak Greif Direnişi kitabının yaygın satışı, başta stratejik sektörler olmak üzere öncü işçilere ulaştırılması önemlidir. Zira Greif bir sıçrama döneminin ilk kıvılcımıdır. Ve yeni Greif’leri yaratacak öncü işçilere, önemli dersler ve deneyimler bırakmıştır. İkinci-üçüncü baskıyı ihtiyaç haline getirecek bir kampanya yürütülebilmelidir.

Yeni öncü işçi kuşağının mevcut sendikal anlayışın bürokratik çarklarından kurtarılması temel bir ihtiyaçtır. Bu başarılamadığında, sendikal mücadele süreçlerinde temsilcilik vb. ayrıcalıklarla öncüler sınıftan ayrıştırılmakta, bürokratik işleyişin parçası haline getirilmektedir. “Eski”yi yıkabilmenin bir yönü de, bu bürokrat yetiştirme kanallarını tıkamak, öncüleri dönüştürebilmektir.

Sınıf hareketinin yıllar önce kaybettiği yörüngesini bulmasının ilk adımı olan Greif Direnişi, sınıfın daha ileri eylemlerinin müjdeleyicisi bir kutup yıldızıdır. Sendikal ihanet çeteleri ile hesaplaşmak ve sermaye ile dişe diş sınıf savaşımına girişmek, kutup yıldızının yol göstericiliğinde başarılacaktır.

Zira Greif Direnişi sınıf hareketinin devrimci geleceğidir!

Özgür Karagöl - TKİP Dava Tutsağı
Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi

 
§