01 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/01

Düzenin açmazları derinleşiyor
İstikrar arayışına yeni model: “Başkanlık”
Örgütlü bir halk!
Kürdistan’da imha savaşına karşı direniş sürüyor
Düzenin AKP’si, AKP’nin düzeni!
Dincisi milliyetçi, milliyetçisi dincidir
İşçinin cebi hep delik!
Tek çıkar yol mücadele!
Otomotiv sektörü 2015’te rekor kırmış
Yol-İş Kayseri 1 No'lu Şube Genel Kurulu…
TKİP V. Kongresi toplandı!
Suudi rejiminin savaş kundakçılığı
Emperyalizmin kirli silahı: Mezhep savaşları
ABD’den İran’a yaptırım hazırlığı
Yalan tarihin yalancı aktarıcıları
Avrupa Devrimci Gençlik Birliği Kampı başarıyla gerçekleştirildi
Berkin’den Kürt illerine katleden devlettir!
Devrimci basın taraf olmayı sürdürecek
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstikrar arayışına yeni model: “Başkanlık”

Tayyip Erdoğan başkanlık sistemi ile ilgili dikkat çekici açıklamalar yaparak konuyu gündemde tutmayı başarıyor. Son olarak Hitler Almanya’sını örnek gösteren Erdoğan, başkanlık sistemi tartışmalarını güncellemiş oldu. Siyasi gündem başkanlık sistemi tartışmalarıyla meşgulken, Kürt halkı devlet terörünün en koyusuna maruz kalmaya devam ediyor, zamların ardı arkası kesilmiyor, polis devleti uygulamaları tırmanıyor.

Bilindiği gibi uzun bir süredir başkanlık sistemi/modeli gündeme getiriliyor. Yürütülen tartışmalarda mevcut parlamenter sistemin kuvvetler ayrılığı uygulamasının, “hızlı ve kolay” karar almaya engel olduğu ifade ediliyor. Daha 2011 yılında AKP’li Burhan Kuzu tarafından hazırlanan Başkanlık Sistemi adlı kitapta, “Türkiye’nin iktisadi ve siyasi ortamının koalisyon hükümetleriyle kesintiye uğradığı ve AKP hükümeti dönemindeki istikrarın sonraki dönemlerde de başlıca amaç haline gelebilmesi için başkanlık sisteminin gerekli olduğu” belirtiliyordu. Bu yanıyla, gücün tek elde toplanması anlamında başkanlık sistemi, Erdoğan’ın kişisel özlemi olmasının ötesinde, özellikle onun da mensubu olduğu sermaye sınıfının bir kesiminin ihtiyaçlarına yanıt verecektir. Hele de içinden geçilen çok yönlü kriz koşullarında...

Burada unutulmaması gereken şudur. İster parlamenter ister başkanlık modeli olsun, sermaye sınıfının egemenliği altında işçi ve emekçiler için öz itibariyle çok değişen bir şey olmamaktadır. Şimdiye dek sermaye sınıfının temsilcileri işlerini parlamenter demokrasi kılıfıyla gördüler. Kimi zaman buna da gerek duymadan askeri cunta ile bozulan işlerini rayına koydular.

Sermaye sınıfının ihtiyaçlarına göre şekillenmiş burjuva demokrasilerinde haklar ve özgürlükler istenildiğinde çok rahat rafa kaldırılabilmekte, düzenin yasaları ve kurumları hiçe sayılmaktadır. Bugün ülkenin dört bir yanında tırmanan devlet terörü ve baskı uygulamaları, Kürdistan’da sergilenen insanlık dışı vahşet, nasıl bir ülkede/nasıl bir düzende yaşadığımızın resmidir. Bu baskı ortamında sadece hak ve özgürlükleri engellemiyorlar, dayatılan zamların, sosyal yıkım programlarının sorunsuzca uygulanmasını da sağlıyorlar. Ve böylesi bir ortamda siyasal gericiliğin her rengi hızla topluma yayılıyor, böylelikle ülkeyi yönetmek daha da kolaylaşıyor.

Bu nedenle, mevcut rejimin biçimi üzerine estirilen tartışmaların işçi ve emekçiler için özel bir anlamı yoktur. Hangi model altında olursa olsun, haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden bahsedilirse bahsedilsin, mevcut kapitalist düzen gerçeğinde bunlar hiçbir zaman karşılıklarını bulmayacaktır. Bizim gündemimiz, sermayenin sınıf egemenliğini toplumsal bir devrimle yıkıp, sosyalist bir işçi-emekçi cumhuriyeti kurmak için örgütlenmektir. Bir avuç asalak azınlık için değil, büyük bir çoğunluğu oluşturan işçiler, emekçiler ve ezilen halklar için demokrasi, adalet ve gerçek eşitlik isteniyorsa, bunun başka bir yolu yoktur.

 

 

 

 

Bizim İsrail’e ihtiyacımız var!

 

Filistin davasını her fırsatta istismar eden AKP gericiliği, bir yandan da İsrail’le askeri ve ticari ilişkileri sürdürmekte kararlı. Bizzat ebedi şefi ağzından ifade edilenler, AKP’nin Filistin sorunu karşısındaki riyakarlığını ortaya koyuyor.

Suudi Arabistan Kralı’nın daveti üzerine gittiği ülkeden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Tayyip Erdoğan, son günlerde gündeme gelen “Türkiye-İsrail ilişkilerinde normalleşme” konusuna ilişkin açıklamalarda bulundu. İsrail’in Türkiye’ye muhtaç olduğunu, Türkiye’nin İsrail’e ihtiyacı olduğunu söyleyen Erdoğan, Filistinlileri gözetmek zorunda olduklarını söyleyerek de riyakarlığını sürdürdü.

Erdoğan gazetecilerin “Gazze ile ilgili adım atılmadan İsrail’le anlaşma mümkün mü?” sorusuna şu yanıtı verdi:

Şartlarımız belli; özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması. Ambargo noktasında, ‘Türkiye üzerinden mallar, inşaat malzemeleri girebilir’ dediler. Yazılı metni göreceğiz ki iş sağa sola sapmasın. Önem verdiğimiz başka husus Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin son bulması. İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir.”

 

 

 

 

Devletin ‘master planı’:
Topyekûn saldırı

 

İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın talimatıyla Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu’nun başkanlığında oluşturulan çalışma ekibi, kolluk güçleriyle beraber tüm kamu kurumları Kürt halkına yönelik saldırıların içinde olacak.

Buna göre kurumlar, plan ve programlarını kendileri uygulamak yerine “master plan” çerçevesinde hareket edecek. Her kentin ve yerleşim biriminin kendisine göre profili oluşturulacak, ihtiyaçları bu profile göre belirlenecek ve tamamlanacak.

 
§