01 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/01

Düzenin açmazları derinleşiyor
İstikrar arayışına yeni model: “Başkanlık”
Örgütlü bir halk!
Kürdistan’da imha savaşına karşı direniş sürüyor
Düzenin AKP’si, AKP’nin düzeni!
Dincisi milliyetçi, milliyetçisi dincidir
İşçinin cebi hep delik!
Tek çıkar yol mücadele!
Otomotiv sektörü 2015’te rekor kırmış
Yol-İş Kayseri 1 No'lu Şube Genel Kurulu…
TKİP V. Kongresi toplandı!
Suudi rejiminin savaş kundakçılığı
Emperyalizmin kirli silahı: Mezhep savaşları
ABD’den İran’a yaptırım hazırlığı
Yalan tarihin yalancı aktarıcıları
Avrupa Devrimci Gençlik Birliği Kampı başarıyla gerçekleştirildi
Berkin’den Kürt illerine katleden devlettir!
Devrimci basın taraf olmayı sürdürecek
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Düzenin açmazları derinleşiyor

 

Sermaye düzeni açısından çok yönlü sorunların yarattığı belirsizliklerle dolu bir yıl geride kaldı. İç dinamiklerle beraber bölgesel ve uluslararası gelişmelere bağlı olarak derinleşen iktisadi-sosyal kriz, bugün geri plana düşmüş gibi görünse de kararsız bir dengede ifadesini bulan rejim krizini yaratan sorunların aşılamaması, Kürt sorununun bütün ağırlığıyla toplumun gündemine oturması, Suriye savaşı ve dış politika alanında yaşanan iflaslar vb. gelişmeler, 2015 yılında yeni boyutlar kazanarak sermaye düzenini bunaltan etkenlere dönüşmüştür.

Bugün tüm bu sorun alanları her an ciddi kırılmalara, alt-üst oluşlara yol açabileceği için, sermaye düzenini fazlasıyla açmazla yüz yüze bırakmaktadır. Bununla birlikte, tüm bu sorun alanlarına rağmen, sınıf merkezli bir toplumsal mücadelenin gelişememesi düzeni fazlasıyla rahatlatmaktadır. Zira sermaye düzeni, kendisini hedef alan sosyal mücadele dinamikleri gelişmediği sürece yaşadığı çok yönlü krizleri yönetebilme becerisini ortaya koyabilmekte, çeşitli mekanizmalarla bir süreliğine de olsa ciddi bir çöküşü erteleyebilmektedir.

Tam da bu gerçeğin bilinci ile hareket eden düzen güçleri, içerisinden geçmekte olduğumuz dönemde iki yönlü bir politikayı devreye sokmuş bulunuyor. İlki, toplumun üzerine bir ağırlık olarak çöken bu sorun alanları karşısında gelişebilecek mücadeleyi önden dizginlemeyi, buna öncülük edebilecek güçleri etkisiz ve hareketsiz kılmayı hedefleyen faşist baskı ve terör politikalarıdır.

Halihazırda yaşanan kirli savaş uygulamaları, ilerici-devrimci güçleri hedef alan polis operasyonları, kitle eylemlerine yönelik azgın saldırılar bu politikanın en dolaysız görünümleri olarak karşımıza çıkmaktadır.

İkinci olarak, ağır iktisadi-sosyal sorunlarla boğuşan işçi ve emekçileri maniple etmeye yönelik sosyal demagojiye dayalı politikalar gündeme getirilmektedir.

Öyle ki, tam bir göz boyama ve aldatmacaya dayalı manevralarla -asgari ücretin 1300 TL yapılması örneğinde olduğu gibi- çok daha kapsamlı yıkım saldırıları perdelenmeye çalışılmaktadır.

Sermaye düzeni bu hamlelerle, gelişebilecek sosyal mücadeleleri dizginlemeyi, bunu başaramadığı yerde ise kontrol altında tutmayı hedefliyor. Zira geçtiğimiz süreçte yaşanan gelişmeler -metal fırtınasında olduğu gibi-, sınıf ve emekçi kitlelerde biriken hoşnutsuzluğun yer yer fiili eylemler biçiminde dışa vurabileceğini ve bu çıkışların hızla yayılabileceğini tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.

Düzenin içerisinde debelendiği çok yönlü krizi derinleştirmenin ve olası bir çöküşü ertelemek için başvurduğu manevraları boşa çıkarmanın yolu ise, işçi sınıfının merkezinde olduğu bir toplumsal mücadeleyi geliştirebilmekten geçiyor.

Tam da bu nedenle, bugün düzenin saldırılarını boşa çıkararak ciddi kazanımlar elde etmek ve toplumsal yaşamı boğan gerici atmosferi bir parça olsun dağıtmak isteyen her siyasal özne, dikkatini bu alana yoğunlaştırmak durumundadır. Zira ağır sömürü koşullarından, gerici-faşist ablukadan, emperyalist politikaların yarattığı çok yönlü yıkımdan başkaca bir çıkış yolu bulunmamaktadır.

Günün çağırısı açıktır: “Devrimci bir sınıf hareketi için ileri!”

 
§