27 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/08

Kitlelerin devrimci isyanı engel tanımaz!
Sermayenin yasa ve yasaklarına karşı fiili-meşru mücadeleye!
İç Güvenlik Paketi'ne karşı emekçiler sokağa çıktı
Faşist zorbalığa karşı eller şaltere!
Türkiye’nin “eğit-donat” hevesi
‘Kahramanlık destanı’nda IŞİD parmağı
Türk-İş hava boşaltıyor
Yol-İş Genel Kurulu ve gösterdikleri
Haribo’da taşeron sistemi
Polis devleti için grev yasağı
Maltepe’de işgale polis saldırısı
Kamu Emekçileri Forumu işleyiş ve ilkelerini belirledi
Kadın sorunu tarihsel ve toplumsal bir sorundur - H.Fırat
Kürt hareketinin kısır döngüsü ve devrimci çıkış
Troyka'nın paketi Syriza'nın zaferi mi?
Almanya: Refah toplumu masalının sonu
Ev içi emek tartışmaları üzerine
'Kadınlar Özgecan için sokakta'
AKP sorunu çözdü
Üniversitelerde faşist terör!
DLB: 9-13 Mart Berkin Elvan Haftası
Liseli gençlik deneyim kazanıyor
Türkiye'de ol(ama)mak
Nadejda Krupskaya geleceğe ışık tutuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türkiye'de ol(ama)mak

 

Güneş gökyüzünde her zamankinden daha fazla parlıyor bugün. Yaydığı ısı kemiklerimi ısıtıyor. Mutluyum, çünkü bugün de okul bitti. Kendimi ödüllendireyim, sıcağın tadını çıkarayım diyorum kendi kendime ve eve kadar yürümeye karar veriyorum. Evdekilerin “genç kızsın başına bir iş gelir sokaklarda dolaşma” demesine rağmen kendime ödül veriyorum. Anadolu lisesinde okuyorum dersler çok ağır ve bu yüzden bitiş zilinin çalması beni mutlu ediyor. Okul bahçesinden çıkıyor kaldırımın üzerindeki şekilleri bir şeylere benzeterek yürüyorum. Hayal gücüm yaşamımla sınırlı galiba ki bir müddet sonra şekilleri benzetememekten midir nedir, sıkılıyorum. Vitrinlere bakıyorum ve “şu kırmızı kazak çok güzelmiş, keşke alabilsem” diye iç geçiriyorum. Tam bu sırada yukarıdan bir gürültü geliyor, başımı kaldırıyorum ve çatıdan düşen bir kiremitle kafatasım parçalanıyor her taraf kan ve ben bir daha hiç uyanmamak üzere oracıkta...

Ben yine her zaman olduğu gibi koyunları otlamaya götürüyorum. Koyun otlatmak on iki yaşında bir çocuksan çok zor, bir de kız çocuğu olunca daha zor. Keşke yanımda bir arkadaşım olsa onunla oynardım. Ne yapayım, tek de olsa yapmalıyım, aileme destek olmalıyım. Koyunları aldım götürdüm otlamaya bundan sonrası benim için yok artık… Çevremdekiler görmüş; bana, hedefini çok iyi bilen bir havan mermisi isabet etmiş, devlete göre ise ben oynarken elimdeki çubuğu daha önceden orda olan askeri mühimmata sert bir şekilde vurduğum için patlama olmuş. Ne garip değil mi? Askeri mühimmat neden orada ve ben oyun oynarken hem de daha on iki yaşımda oyuncağım tarafından katlediliyorum.

Beni tehdit ediyorlar. Sıradan tehditler değil, ölüm tehditleri ve bireysel değil gayet organize. Çünkü ben muhalifim, Türk ve Sünni olmadığım gibi bir de üstüne üstlük Ermeniyim. Oysa onlar onlarca yıldır birbirlerini aşağılamak için kullanmazlar mıydı bunu. Aldığım tehditlerden sonra karakola gidip koruma istiyorum ancak kimi kime şikâyet ediyorum ki. Onlar bir ve aynıdırlar, yaşamım boyunca bunu deneyimlemiş biriyim. Yazılar yazıyorum “bir güvercin tedirginliğinde yaşıyorum” diye biten. Ama yolumdan dönmüyorum, bildiklerimi söylemeye ve yazmaya devam ediyorum. Onlar beni ortadan kaldırarak tüm Ermenileri ve ezilenleri susturacaklarını sanıyorlar ve aylarca planladıklarını 19 Ocak sabahı haince gerçekleştiriyorlar. Ama benden sonra milyonlar Ermeni olup sokağa akıyor.

Sizler beni N.Ç. diye biliyorsunuz. Günlerce konuştunuz beni. Siz konuştunuz bana hiç sormadınız. Soranlarınız da “Tecavüzcülere karşı koymadığım ve her şeyin farkında olduğum için kendi rızamla” 28 kişiyle birlikte olduğuma karar kıldı. Tecavüzcülerin içinde en üst düzeyinden en alt düzeyine devletin memurları vardı ve devlet kendi adamını böyle durumlarda ne yaparsa yapsın koruyup kollardı. Kör, sağır, dilsiz olanlara, vicdanlarını iktidara satanlara tek bir sözüm var: Ben henüz on üç yaşındayım!

Haziran Direnişi tüm ülkeyi kasıp kavuruyor. Milyonlar günlerdir sokaklarda. Ülkenin her tarafında sokaklar haykırıyor. Ben hiç durur muyum? Barikat başında elimde sapanım kavgada yerimi aldım. Kavgada yorulmamak için hazırlanıyorum. Kahvaltı yapacağım ancak evde ekmek yok. Ekmek almak için bakkala gidiyorum. Sokağın başında polisler pusu kurmuş beklemekte. On dört yaşındayım ama gözü pek biriyim, korkmuyorum onlardan ve ilerliyorum. Gaz fişeği geliyor. O anda kaldırıma yığılıyorum. Yaşamak için günlerce direniyorum ama... Ben milyonlar olup akıyorum her yerden, Haziran’ın ruhunu taşıyorum milyonlara yeniden.

Hayallerimin gerçekleşmesi için bu ülkede bu eşiği aşmam gerekiyor. Nitelik olarak bir şey katmasa da ben kendime çok şey katacağım ve üniversite denilen bu eşiği başarıyla geçeceğim. Sabahleyin anamdan 20 lira bir de ne olur ne olmaz diye hep yanımda taşıdığım biber gazı spreyimi yanıma alıp okulun yolunu tutuyorum. Kampüse ulaşıyorum. Dostlarımla birlikte eğleniyorum derslere giriyorum. Belki de sıradan bir gün benim için bugün. Gün boyu yoruldum, bir an önce evime gitmek istiyorum. Minibüse biniyorum, herkes teker teker iniyor. Ben ve şoför kalıyoruz. Tam da şimdi günün sıradanlığı bitiyor. Saldırıyor bana. Hep yanımda taşıdığım biber gazını sıkıyorum ona. Yüzünü tırmalıyorum. Çok direniyorum. Ama o bir canavar, canice saldırıyor bana. Ben direndikçe daha şiddetli saldırıyor bana ve ben oracıkta… Milyonlarca kadının yaşadıklarına tercüme oluyorum. Kadınların öfkesini sokağa taşıyorum. Kadınlar öfkeyle ayağa kalkıyor. Direniş kavgaya dönüşüyor.

Gece saat 23.00 suları. Metrobüsten indim eve doğru yürüyorum. Bu arada telefonum çalıyor. Annem arıyor. Hal hatırdan sonra “neredesin kızım” diye soruyor. “Dışardayım eve doğru yürüyorum” diyorum. Telefonun diğer ucundan “ne işin var bu saatte dışarıda” yanıtı geliyor. Altmış yıllık yaşam deneyimiyle verilmiş bu yanıt, bin yıllardır devam eden kadının tarihsel yenilgisi ve ezilmişliğidir aslında.

Her sistem, her toplum, her kişi kendi suretini yaratır. Yaşananlara daha nice yaşanmışlıklar ekleyebiliriz ama bu kadarı bile gösteriyor. İşte kapitalist sistemin sureti. Kapitalizm; savaş, katliam, cinayet, tecavüz, taciz toplamda şiddet ve barbarlık demektir. Tam da şimdi bir yol ayrımındayız. Ya barbarlık ya sosyalizm!

Bir kamu emekçisi

 
§