27 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/12

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar döneminin birikim, deneyim ve
enerjisiyle devrimci bir 1 Mayıs’a!
  Haramilerin saltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!
Newroz ve Kürt sorununda yeni dönem
Newroz ateşleri ülkenin dört bir yanında harlandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  TİB-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi…
  İzmir’de “seçimler ve kriz” gündemli toplantılar
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…
  Devrimci seçim çalışmasından
devrimci 1 Mayıs’a!
  G-U’da yaşananlar üzerine…
  Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden...
  Hüseyin yoldaşın ardından…
  Tetikçi İsrail askerleri suçlarını itiraf ettiler!
  Barack Obama’dan İran’a Newroz mesajı…
  “Kürt Konferansı...”
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tetikçi İsrail askerleri suçlarını itiraf ettiler!

Filistin İnsan Hakları Merkezi, İsrail savaş makinesinin Gazze’yi hedef alan vahşi saldırısında 437’si çocuk, 110’u kadın, 123’ü yaşlı olmak üzere, toplam 926 sivil Filistinliyi katlettiğini saptadı. 22 gün süren saldırıda, yine ezici çoğunluğu çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan 5 bini aşkın Filistinli yaralanmıştı. Emperyalist güçlerle gerici rejimlerin suç ortaklığıyla gerçekleştirilen saldırıda Filistin halkının yaşam kaynaklarının kurutulması da amaçlanmış, saldırıda binlerce ev, işyeri, atölye yıkılmış, zaten dar olan tarım alanları, zeytinlik ve narenciye bahçeleri de siyonistlere yakışır bir barbarlıkla tahrip edilmişti. Soykırımcı bir zihniyetle gerçekleştirilen saldırıda fosfor bombaları da kullanılmıştı.

İnsan hakları savunucularıyla konunun uzmanları, Filistin halkını topyekün hedef alan saldırının savaş suçları kapsamında olduğunu saptamış, Uluslararası Adalet Divanı’nı göreve çağırmışlardı. Emperyalist-siyonist güçlerin hizmetinde çalışan bu mahkeme, Tel Aviv’deki savaş suçlularını mahkum etmekten kaçındı. Buna karşın emperyalistlerin isteğine uyarak Sudan devlet başkanı hakkında tutuklama kararı çıkararak, savaş baronlarının kirli amaçları uğruna iş yaptığını gösterdi.

İsrail savaş makinesinin Filistin halkı şahsında insanlığa karşı işlediği ağır suçları tüm dünya izledi. El Cezire gibi Arapça yayın yapan kanallar, siyonist barbarlığı dünya nezdinde teşhir ettiler. Buna karşın siyonizmin borazanlığını yapan medya araçları, İsrail’in “teröre karşı savaş” verdiği yalanını yaymaya devam ettiler. Tel Aviv’deki rejimin sözcüleri ise, tetikçi askerlerin arkasında durduklarını ilan ederek, bir kez daha soykırımcı zihniyetin siyonizmin resmi çizgisi olduğunu gözler önüne serdiler.

İsrail’in vahşi suçlarına tepki gösterenleri “anti-semitizm” (Yahudi düşmanlığı) yapmakla itham eden medyadaki İsrail borazanları, her zaman yaptıkları gibi, Filistin halkına karşı işlenen savaş suçlarının üstünü örtmek için en iğrenç yollara başvurdu. Tel Aviv’deki siyonistler ise, İsrail ordusunun, “operasyonlar sırasında yüksek ahlaki değerlerle hareket ettiğini” iddia ederek, çocuk katilliğini kutsadılar.

Irkçı-siyonist rejimin şefleri ile medyadaki suç ortakları, gerçekleri tersyüz eden tiksinti verici propagandaya devam ederken, İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, bizzat tetikçilerin itiraflarını yayınladı. Bir askeri akademide tetikçi askerlerin deneyimlerini aktardıkları ders notlarına dayanarak hazırlanan haberde, İsrail ordusunun Filistinlileri ayrımsız bir şekilde katlettiği vurgulanıyor.

Anlatımlardan birinde, İsrailli bir keskin nişancının Filistinli bir anne ile iki çocuğunu yakın mesafeden ateş ederek katlettiği dile getiriliyor. Bir diğerinde ise, bir tim şefinin emrindeki askerlere mevzilerine yakın bir yerden yürümekte olan Filistinli yaşlı bir kadını öldürmeleri talimatı verdiği kaydediliyor. Bu anlatımlar, İsrail savaş makinesinin bine yakın Filistinli sivili nasıl katlettiği hakkında fikir veriyor.

Durup dururken Filistinlilerin evlerini yıktıklarını da anlatan İsrail askerleri, Filistinlilerin mallarına büyük zarar verdiklerini, ellerine geçirdikleri her şeyi pencereden dışarı atmaları için emir aldıklarını anlatıyorlar.

Askeri akademinin yetkilileri, sivillere yönelik haksız saldırılarla ilgili çok kötü şeyler anlatıldığını, askerlerin şahit olduğu bu olayların öğrenilmesinden sonra, soruşturma başlatılması için genelkurmay başkanlığının konudan haberdar edildiğini belirttiler.

Ancak Filistinliler haklı olarak, İsrail ordusunun kendi işlediği ağır suçları soruşturmasının, “tetikçileri aklama girişimi”nden öte bir anlam taşımadığını belirtiyorlar.

İsrail genelkurmay başkanlığının soruşturma açmak zorunda bırakılmasının bir anlamı var elbette. Ancak insanlığa karşı işlenen ağır suçların hesabının sorulması ile söz konusu soruşturma farklı şeylerdir. Zira saldırıyı bizzat planlayıp hayata geçiren İsrail genelkurmayının soruşturan taraf değil, sanık sandalyesine oturtulan savaş suçlusu kurum olması gerekiyor.

İnsan hakları savunucularının Tel Aviv’deki siyonist canileri sanık sandalyesine oturtabilmek için harcadığı çaba önem taşıyor. Fakat bu ağır suçların hesabını sorabilmek için, mahkemelerden öte halkların birleşik anti-emperyalist/anti-siyonist direnişinin güçlenmesine ihtiyaç var.

Dünyadan…

Mısır’da grevler birbirini izliyor!

Mısır’da haftalardır avukatlardan tekstil işçilerine değişik meslek grubundan işçi ve emekçilerin pahalılığa karşı grevleri yaşamı felce uğratıyor.

Grev dalgası TIR şöförlerinin römorklar için getirilen yeni yüksek ücret uygulamasına karşı gittikleri 5 günlük grev ile başladı. Ardından 40 bin eczane vergilerin artırılmasına karşı günlerce kepenk kapattı. Hemen ardından avukatlar mahkeme ücretlerinin artırılmasını öngören yasa tasarısına karşı greve giderken, eğitim bakanlığına bağlı çalışanlar primlerinin ödenmemesini protesto ettiler. Ardından işçiler geldi ve özelleştirilen bir tekstil fabrikasında çalışan işçiler kazançtan pay talebiyle greve gittiler.

Mısır’daki bu grev dalgası yaşanan ekonomik krizin de bir yansıması. Mısır’da son iki yılda enflasyonda yüzde 20 artışa karşın ücretler yerinde sayıyor. Böylece Mısır halkı daha büyük bir yoksulluğun kucağına itiliyor. 82 milyon kişinin yaşadığı Mısır’da halkın yüzde 40’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

Mısır’da 2007 ve 2008 yıllarında da ardarda grevler yaşanmıştı. Özellikle devlet sektörü olan tekstil atölyelerinde çalışan tekstil işçilerinin sert ve kararlı grevlerine sahne olmuştu. Hüsnü Mübarek hükümeti aylarca süren grevler karşısında işçilerin ücret artışını kabul etmek zorunda kalmıştı. Bugünkü yeni grev dalgası gücünü bu süreçte yaşanan kararlı ve mücadeleci işçi eylemlerinden almaktadır. Çünkü Mısır işçi ve emekçileri haklarını almanın biricik yolunun mücadeleden geçtiğini mücadele içinde öğrendiler.

Geçtiğimiz yıl 6 Nisan’da da gıda maddelerinin fiatlarındaki artışı protesto etmek için özel ve kamu sektöründe çalışanlar ulusal eylem günü nedeniyle protestolar gerçekleştirmişlerdi.


Yunanistan: “Krizinizi ödemiyoruz!”

Yunanistan’ın 60 kentinde 17 Mart günü “Krizinizi ödemiyoruz!” sloganı altında onbinlerce kişi protesto yürüyüşleri gerçekleştirdi. Atina’da Sendika Cephesi PAME üyeleri sabahın erken saatlerinde Ekonomi Geliştirme Bakanlığı’nı birkaç saatliğine işgal ettiler.

Sendika üyeleri binaya “İşten atılmalara ve ücretlerin düşürülmesine son!” yazılı dev bir pankart astılar. Yunanistan’da son aylarda binlerce kişi kriz bahanesiyle işini kaybetti veya kısa çalışmak zorunda bırakıldı.

Gösterilerde 2 Nisan’da kamu ve özel sektörde krize karşı genel greve katılma çağrısı yapıldı.


Almanya’da liseliler yürüdü…

Almanya’da sosyal saldırılar artarak sürüyor. Üniversitelerin harçlı hale getirilmesinden sonra şimdi de liselere yönelik saldırılar gündemde. Buna karşı yakın dönemde liseliler büyük bir yürüyüş örgütlemiş ve boykot düzenlemişti.

21 Mart günü ise Almanya’nın Duisburg kentinde liseliler, okullarda öğretmen sayısının azaltılması, sınıfların kalabalık hale getirilmesi ve üniversite harçlarına karşı protesto eylemi gerçekleştirdiler.

Duisburg tren istasyonunda buluşan kitle, sloganlar atarak yürüyüşe geçti. Kentin merkezi caddelerinde yürüyen liseliler yer yer trafiği engelleyerek yollarda oturma eylemleri yaptılar. Polisin müdahale edeceği tehditlerine rağmen oturmaya devam edildi.

Yaklaşık iki saat süren yürüyüşün ardından tekrar Duisburg tren istasyonuna gelindi. İstasyon önündeki cadde kapatılarak oturma eylemi yapıldı. Ardınden eylem komitesi eylemi sona erdirdi. Buna rağmen yaklaşık 100 kişilik kitle polisin uyarılarına rağmen oturmaya devam etti ve yaklaşık bir saat sonra dağıldı.

Eylemde “Biz buradayız, gürültülüyüz, çünkü eğitimimizi çalıyorlar!”, “Herkes için parasız eğitim!”, “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganları atıldı. Eyleme 300’ü aşkın liseli katıldı.

Bir-Kar Gençliği/Almanya