27 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/12

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar döneminin birikim, deneyim ve
enerjisiyle devrimci bir 1 Mayıs’a!
  Haramilerin saltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!
Newroz ve Kürt sorununda yeni dönem
Newroz ateşleri ülkenin dört bir yanında harlandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  TİB-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi…
  İzmir’de “seçimler ve kriz” gündemli toplantılar
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…
  Devrimci seçim çalışmasından
devrimci 1 Mayıs’a!
  G-U’da yaşananlar üzerine…
  Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden...
  Hüseyin yoldaşın ardından…
  Tetikçi İsrail askerleri suçlarını itiraf ettiler!
  Barack Obama’dan İran’a Newroz mesajı…
  “Kürt Konferansı...”
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Newroz ve Kürt sorununda yeni dönem

2009 Newrozu oldukça görkemli ve kitlesel geçti. Başta Diyarbakır olmak üzere birçok ilde yüzbinlerce kişinin katıldığı mitingler yapıldı. Bu yılın Newrozu’nu diğer yıllardan ayıran bir diğer temel özellik ise oldukça sakin geçmesiydi. Birkaç ildeki sınırlı çatışmalar dışarıda bırakılırsa, genel tablo böyleydi. Bu, seçimler ve Kürt sorunu çerçevesinde atılmaya çalışılan yeni hamlelerin bir gereğiydi. Düzen cephesi, Kürt halkını düzene, devlete ve AKP’ye karşı kutuplaştıracak bir gerilim politikasından uzak durdu.

Diğer taraftan Newroz alanları seçim mitingi görünümündeydi. Özellikle seçimlerin bir referandum gibi gösterildiği koşullarda, DTP tarafından düzenlenen Newroz gösterilerinin seçimlerle ilişkilendirilerek DTP adaylarının destek gösterisine dönüştürülmesi planlanmıştı. Bunun için bütün Newroz alanlarında Kürt halkına Newroz ruhuyla seçim sandığında oylarını kullanma çağrısı yapıldı. Böylelikle Newroz ruhuyla güçlendirilen Kürt ulusal bilinci ve kimliği seçim sandığında DTP kalelerinin AKP’ye karşı savunulması hedefine bağlanmış oldu.

Fakat Newroz bu çerçevenin oldukça dışında seyretti. Son günlerde Kürt sorunu çerçevesinde ABD-Türkiye-Irak-Güney Kürdistan Yönetimi arasında yoğunlaşan diplomasi trafiği ile gündeme getirilen plan, Newroz alanlarının ana gündemini oluşturdu. Seçimler de bu gündeme bağlı olarak ele alındı. Eğer Kürt halkı Newroz’da ortaya koyduğu iradeyi seçimlerde de sürdürür ve DTP üzerinden iradesini ortaya koyarsa, bu, PKK ve DTP’nin dışlanmaya ve tasfiyeye çalışıldığı ABD’nin Kürt planını değiştirebilirdi. Tersi bir durum, Newroz alanlarında ortaya konulan güçlü iradenin seçimlere taşınmaması ise kapsamlı bir saldırının yolunu açardı. Newroz kürsülerinde işlenen ana tema buydu.

Bu düşüncenin, alanın ana gövdesini oluşturan Kürt emekçileri üzerinde oldukça etkili olduğunu söylemeliyiz. Özellikle bu, seçimlerin bir referandum olduğu düşüncesini güçlendirdi. Bundan dolayı Newroz Kürt halkı için bu referandumun ilk ayağı olarak görülmekteydi. Newroz alanlarının kitleselliği ve görkemi buna bir kanıt sayılacağı gibi, seçimlerde DTP’nin daha kararlı bir biçimde desteklenmesi sonucunu da verecektir.

Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, AKP eliyle yapılan Kürtçe TV gibi açılımların gerisindeki ABD varlığı görülebildiği ölçüde, Kürt halkının özgüveninde ciddi bir artış olmuştur. Newroz alanlarındaki tablo bunun bir ifadesidir. Düzenin Kürt “açılımlar”ı, devletin ve AKP’nin bahşettiği haklar olarak değil, daha çok Kürt halkının mücadelesinin sonuçları olarak görülmekte, bu da daha fazlasının kazanılabileceği inancını güçlendirmektedir. Newroz alanlarındaki katılımın, coşku ve heyecanın kaynağı da esas olarak bu olmuştur. Aynı zamanda, kürsülerden sık sık yapılan hakların ancak mücadele yoluyla alınabileceği yönündeki çıkışlara da kaynaklık etmiştir.

Tüm bunlar kuşkusuz Kürt halkının mücadele enerjisini, kararlılığını ve değerlerine bağlılığını göstermektedir. Newroz’da da önplana çıkan temel olgu bu olmuştur. Bunun ABD’nin Kürt planının uygulanmasını zorlaştırdığı ise açıktır. Çünkü bu plan temelde PKK üzerinde çok yönlü bir abluka kurarak; bir yandan zoru göstererek, diğer yandan ise Kürt emekçilerini AKP’de yuvalanan Kürt büyük burjuvazisine yedeklemek, böylece moral olarak çökertip tecrit ederek tasfiye sürecine sokmayı hedeflemektedir. Oysa Newroz’un tablosu, Kürt halkının PKK ve DTP’nin arkasında durduğunu, bunun seçimler yoluyla bir kez daha teyit edileceğini gösterdiği ölçüde, hedeflenen moral kırımın ve tecritin sanıldığı kadar kolay olmadığı açığa çıkmaktadır.

Planın uygulamasının zorlaşması, onun uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Zira PKK ve DTP’nin Amerikan planına yaklaşımı, esas olarak PKK’nin sürece dahil edilmesi-muhatap alınması biçimindedir. Eğer PKK ve Öcalan da bir biçimde bu sürece dahil edilir ve Kürt halkının onurunu kırmayacak bir çözüm planı ortaya konulursa sorun kalmaz. Zaten PKK cephesinden ilk ağızdan yapılan açıklamalar ve Newroz kürsülerinden ortaya konulan yaklaşım da esas olarak bu yönde olmuştur. Öcalan’ın ABD planı dahilinde Erbil’de yapılacak olan Kürt Konferansı için sunduğu şartlar ve silahsızlanmanın yerine “çatışmasızlık” önermesi, PKK yönetimini tasfiyeye karşı olduklarını açıklaması bu gerçeği karartmamalıdır. Zira bugün Talabani’nin yeniden dillendirdiği “silahlı mücadele dönemi bitmiştir” düşüncesi, Öcalan’ın İmralı savunmalarından başlayarak savunduğu temel bir görüştür. Sorun silahlı güçlerin tasfiyesinden ziyade bunun nasıl ve hangi koşullarda olacağıdır. Bir pişmanlık süreciyle mi olacaktır? Yoksa PKK ve Öcalan’ın dahil edildiği, genel af ve kültürel bir takım açılımlarla birlikte mi? Ama sonuçta her iki durumda da PKK’nin tasfiye edilerek, Kürt halkının Kürt burjuvazisinin denetiminde düzenle barışık bir mecrada tutulması hedeflenmektedir ki, bugün Kürt hareketinin başını çekenlerin de buna esastan bir itirazları bulunmamaktadır. Bunu aşan bir programları ve stratejileri de yoktur. Temel kaygı, uzlaşmaya dayalı bir barış ve bu temelde kurulu düzenle bütünleşmedir.

Düzen cephesinden de giderek bu yönde çok daha cüretli adımların atıldığı açıktır. PKK’nin ve Öcalan’ın muhatap alınması gerektiği yönündeki düşünce güçlenen bir eğilimdir. Bu eğilimin görünür olması nedeniyle de, özellikle Kürt hareketi cephesinden Öcalan’a yönelik Mandela benzetmeleri yapılmakta ve bunun olabilirliğine yönelik Leyla Zana örneğinde olduğu gibi güçlü bir inanç beslenmektedir.

Bu, sonu hüsranla sonuçlanacak hayallerin varlığını gösterdiği gibi, Kürt hareketine hakim burjuva siyasal ufkun sınırlarını da ortaya koymaktadır. Hiç kuşku duyulmasın ki, düzenin AKP eliyle attığı adımlar bugün için sonuç vermemiş ve Kürt emekçi halkı esas olarak PKK ve DTP’ye olan bağlılığını korumuşsa da, bu siyasal ufuk korunduğu müddetçe, Kürt hareketinin bir bunalımla yüzyüze kalması kaçınılmazdır. Çünkü ABD’nin Kürt planı sadece basitçe silahlı güçlerin tasfiyesiyle sınırlı değildir. Silahlı güçler, Kürt halkı için bir direnç noktası olduğu ölçüde silahlı güçlerin tasfiyesi hedeflenmektedir. Fakat daha önemlisi, hareketin siyasal ufkunu belirleyen taleplerin ve siyasal çizginin boşa çıkarılması yoluyla, Kürt hareketinin ve elbette ki gerilla güçlerinin tecrit edilmesi ve siyasal olarak kötürümleştirilmesidir. Mevcut haliyle bunu zorlaştıran en önemli olgu, Kürt halkının, PKK’nin siyasal çerçevesini katbekat aşan güçlü ulusal mücadele dinamikleri ve daha da önemlisi büyük sosyal-sınıfsal enerjisidir. Kürt hareketini bugüne kadar ayakta tutan da esas olarak bunlar olmuştur. Fakat ABD merkezli müdahalelerle birlikte Kürt hareketinde yeni arayışların gündeme gelmesi, bir ayrışma ve saflaşmanın yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

Bugün sorun bu imkanların bağımsız bir siyasal kimlik ve odak halinde örgütlenememiş olmasından kaynaklanmaktadır. Kürt işçi ve emekçilerinin parçası oldukları Türk işçi ve emekçileriyle devrimci bir sınıf bayrağı altında buluşamamaları, kendi sözlerini, çözüm programlarını dayatamamalarından ileri gelmektedir. Bundan dolayı Kürt hareketi tüm olanaklarına ve Newroz’da bir kez daha ortaya koyduğu büyük enerjisine karşın kurulu düzenin sınırlarına hapsolmakta, şu ya da bu egemen güç odağının arkasından gitmekte, ya da çözüm hayaline kapılmaktadır. Devrimci bir sınıf hareketi koşullarında düzen için yıkıcı sonuçlar doğuracak olan bu büyük olanak, bu şartlarda heba edilmektedir.