27 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/12

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar döneminin birikim, deneyim ve
enerjisiyle devrimci bir 1 Mayıs’a!
  Haramilerin saltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!
Newroz ve Kürt sorununda yeni dönem
Newroz ateşleri ülkenin dört bir yanında harlandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  TİB-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi…
  İzmir’de “seçimler ve kriz” gündemli toplantılar
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…
  Devrimci seçim çalışmasından
devrimci 1 Mayıs’a!
  G-U’da yaşananlar üzerine…
  Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden...
  Hüseyin yoldaşın ardından…
  Tetikçi İsrail askerleri suçlarını itiraf ettiler!
  Barack Obama’dan İran’a Newroz mesajı…
  “Kürt Konferansı...”
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi ve emekçi hareketinden…

ATV-Sabah grevi 5. haftasında...

Grevlerinin 5. haftasına giren Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) üyesi ATV-Sabah çalışanları, 21 Mart akşamı saat 19.00’da Taksim Tramvay Durağı’nda buluşarak buradan meşaleleriyle Galatasaray Lisesi önüne yürüdüler.

İstiklal Caddesi boyunca “Basın emekçisi köle değildir!”, “Yaşasın ATV-Sabah grevimiz!”, “Grev sürüyor, dayanışma büyüyor!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Sabah’a boykot greve destek!”, “Çalık elini sendikamdan çek!” sloganlarıyla yürüyen basın emekçileri ve destek veren kurumlar “Grev gazetesi”nin 5. sayısının dağıtımını da yaptılar.

Basın emekçileri adına açıklama yapan Alper Tunga Çatal, greve başladıkları sürece değinerek, 37 gündür Sabah-ATV binasının önünde beklediklerini ve her gün greve destek eylemlerinin gerçekleştirildiğini söyledi. DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun da destek verdiği eylem alkışlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / İstanbul

ATV-Sabah grevine ziyaretler sürüyor...

ATV-Sabah grevine destek ziyaretleri devam ediyor. Herhangi bir grev veya direniş ziyaretinde görülmeyen Türk-İş’e bağlı Tes-İş Sendikası, 19 Mart günü ATV-Sabah’ta bir ayı aşkın süredir devam eden greve destek ziyaretinde bulundu.

Türk-İş 1. Bölge Temsilcisi Faruk Büyükkucak ve Tes-İş 1 ve 2 No’lu Şubelerin yöneticileri ve temsilcilerinin gerçekleştirdiği ziyarette Tes-İş üyelerini TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi ve ATV-Sabah grevcileri karşıladı. Ziyarette konuşan İpekçi, amaçlarının iyi bir toplusözleşme imzalamak olduğunu, seçimlerden sonra seslerini daha da büyüteceklerini ifade etti.

Tes-İş adına yapılan konuşmada ise, grevdeki basın emekçileri ile dayanışma göstermek için gelindiği, sendikalaşmanın en insani hak olduğu dile getirildi. Basın emekçileriyle bundan sonra da dayanışma içinde olacakları belirtildi.

Grevle birlikte sürdürülen Plaza çalışanlarının eylemleri ATV-Sabah önünde gerçekleşirken, 25 Mart günüDemokratik Güç Birliği Sarıyer Belediye Başkan Adayı Tuncay Yıldırım, Eğitim-Sen 7 No’lu Şube ve Alman partisi Die Linke üyesi gençler grevcileri ziyaret ettiler.

Plaza Eylem Platformu adına konuşan Emre Gürcanlı, gelecek için, onurlu ve insanca bir yaşam için örgütlenme çağrısı yaptı. Demokratik Güç Birliği Adayı Yıldırım, Sarıyer’in yoksul mahallelerinde yaşanan sorunları grevcilerle paylaştı. Die Linke üyesi gençler de grevi Almanya’da örgütlerinin gündemine taşıyacaklarını söylediler.

Eğitim-Sen 7 No’lu Şube yöneticileri ziyarete “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “ATV-Sabah işçisi yalnız değildir!” sloganları ile geldiler, dayanışmalarını dile getirdiler.

Grevciler adına yapılan konuşmalarda grev süreci anlatılarak, dayanışma ziyaretlerinin önemine değinildi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Kayseri’de krize karşı eylem

22 Mart günü Kayseri Meydanda Genel-İş, SES, TÜMTİS ve Tekstil-İş tarafından “İşsizliğe son!” şiarı ile basın açıklaması yapıldı. “İşten atmalar yasaklansın!” sloganının atıldığı açıklamaya yaklaşık 200 kişi katıldı.

SES başkanı ve TÜMTİS temsilcisinin konuşmaları ile başlayan eylem, serbest kürsü ile devam etti. SES başkanı konuşmasında krizin işçiler ve emekçiler tarafından çıkarılmadığına değindi. Krizin faturasının patronlara ödetilmesi gerektiğini vurgulayarak emekçileri mücadeleye çağırdı. Serbest kürsü bölümünde birçok işçi ve işsiz söz alarak bu devletin işçi yanlısı bir devlet olmadığını vurguladı. Eylem sloganlarla son buldu.

Kızıl Bayrak / Kayseri


Makyal-Erka’da direniş sürüyor

Makyal-Erka işçileri ücret alacaklarının gaspedilmesi ve sorunları karşısında muhatap bulamamaları üzerine başlattıkları direnişin 18. gününde bir kez daha Erka firması önüne yürüdüler.

20 Mart günü saat 13.00’te açlık grevinin sürdürüldüğü Genel-İş Sendikası önünde toplanan işçiler ve destek veren kurumlar, buradan firmanın bulunduğu Gazipaşa Mahallesi’ne yürüdüler. Firmanın bulunduğu sokağın önüne gelindiğinde pankartlarını açan işçiler adına firma önünde basın açıklamasını Ahmet Peyken okudu.

Peyken, Makyal-Erka işçileri olarak krizin faturasını ödemeyeceklerini ve haklarını alana kadar meşru olan direnişlerinden geri adım atmayacaklarını söyledi. Maaşları ödemeyip işçileri işten çıkaranların işçileri ve ailelerini mağdur ettiklerini belirten Peyken patronun “bunlar bizim işçilerimiz değildir” diyerek yalan söylediğini dile getirdi. Gaspedilen haklarını almak için başlattıkları açlık grevine ve yaptıkları onlarca eyleme rağmen Makyal-Erka firmalarının henüz bir girişimde bulunmadıklarını ifade etti.

Açıklamanın ardından beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi. BDSP, DHF ve Sendikal İnisiyatif Platformu’nun da destek verdiği eylem sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak / Adana

Gürsaş ve Sinter Metal işçilerinden yürüyüş

Sinter Metal ve Gürsaş işçileri direnişlerinin 90. gününde (19 Mart) Ümraniye’ye yürüdüler.

Öğle saatlerine kadar fabrika önündeki bekleyişlerini sürdüren direnişçi işçiler, buradan servislere binerek Ümraniye’de Netaş fabrikasının önüne geldiler. Burada DİSK Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası Bölge Başkanı Veysel Demir, BDSP, OSİM-DER, ÖDP, EMEP, Ümraniye Halkevi ve UİD-DER’in katılımıyla Ümraniye merkeze doğru kortejler oluşturularak yürüyüşe geçildi. DİSK / Birleşik Metal İş, Sinter Metal ve Gürsaş pankartlarının açıldığı eylemde yolun tek şeridi trafiğe kapatıldı.

Yürüyüş boyunca yoldan geçen emekçilere Sinter ve Gürsaş işçilerinin haklı mücadelesini anlatan bildirilerin dağıtımı gerçekleştirildi, ses aracından Ümraniye halkına direnişi anlatan ve krize karşı mücadeleye çağıran konuşmalar yapıldı. Konuşmalarda sermaye partilerinin ikiyüzlü tutumu da teşhir edildi, işçi ve emekçilerin kendilerine sefaleti dayatanlardan hesabı 29 Mart’ta seçim sandıklarında soracağı söylendi.

Ümraniye merkeze gelindiğinde direnişçi işçiler adına basın açıklaması yapıldı. Son aylarda krizin faturasının işçi sınıfına ödetilmeye çalışıldığı söylenerek, bunun sorumlusunun ise siyasal iktidar olduğu ifade edildi. Konuşma sırasında eylem alanına gelen sermaye partisi CHP ise selamlandı.

“Ne yağmur ne kar, Sinter’de direniş var!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Krizin bedeli patronlara!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarının atıldığı eyleme, yarısına yakınını destekçi kurumların oluşturduğu 100’e yakın kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Ümraniye


Sinter işçisi “davasına” sahip çıkıyor

Sinter Metal işçilerinin açmış olduğu işe iade davasının ikinci duruşması 20 Mart günü Üsküdar 3. İş Mahkemesi’nde gerçekleşti.

Direnişçi işçiler duruşma için sabah saatlerinde adliye önünde toplandılar. “İşimizi istiyoruz! Sinter Metal İşçileri / DİSK Birleşik Metal-İş” pankartını adliyenin karşısındaki ağaca asarak toplu biçimde duruşma sonucunu bekleyen işçiler, duruşmanın ardından sendika yöneticileri ve avukatlarıyla birlikte açıklama gerçekleştirdiler.

Duruşmada Sinter Metal patronunun hukuki süreci uzatmaya dönük çabaları kendini gösterdi.

17 tanığın dinlenmesi için liste sunan Sinter Metal patronunun bu girişimine karşı sendika avukatları, “tanık ifadelerinin birbirini tekrar edeceği ve mahkeme sürecini uzatacağı” gerekçesiyle tanık sayısının azaltılması talebinde bulundular.

Duruşmanın ardından BMİS avukatı kısaca bilgi verdi. Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Örgütlenme Sekreteri Özkan Atar da Sinter işçilerine ve basına seslendi. “Mücadelemiz mahkeme koridorlarına bırakılamaz!” diyen Atar, “Geleceğimiz fabrika önünde karartılmaya çalışıldı. Biz geleceğimizi tekrar fabrika önünde geri alacağız!” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.

Sinter Metal direnişinin işçi sınıfı mücadelesi açısından önemini vurgulayarak, mücadeleyi aynı kararlılıkla sürdürme ve gereklerini yerine getirme çağrısında bulundu.

Yapılan konuşmalar sırasında “Geç kalmış adalet, adalet değildir!”, “Babalar işsiz çocuklar aç!”, “İşten atılmalar yasaklansın!” sloganları atıldı. Sinter Metal işçileri duruşmanın ardından Ümraniye Dudullu’daki direniş yerlerine döndüler.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Emeklilerin talepleri!

DİSK’e bağlı Emekli-Sen üyeleri 20 Mart günü gerçekleştirdikleri basın açıklamalarıyla emeklilerin yerel yönetimlerden taleplerini açıkladılar.

İstanbul’da Kadıköy’deki Eminönü-Karaköy İskelesi önünde Emekli-Sen Kartal, Kadıköy ve Beyoğlu şubeleri basın açıklaması yaparken, Emekli-Sen Bursa Şube üyeleri de basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Kadıköy İskelesi’nde gerçekleştirilen açıklamada basın açıklamasını okuyan Emekli-Sen Kartal Şube Başkanı, ekonomik krizin yaşandığı bir dönemde yerel seçimlerin yapıldığını hatırlatarak emeklilerin haklarını görmezden gelen partilere oy vermeyeceklerini belirtti.

“Haklarımızı istiyoruz / DİSK Emekli-Sen” pankartının açıldığı eylemde siyasi partilerin ve adayların emeklilerin taleplerini dikkate alması istendi. Taleplerin sıralanmasından sonra eylem, bir Kartal Emekli-Sen üyesinin okuduğu şiirle son buldu. Eylemin ardından taleplerin yer aldığı metin, Kadıköy PTT’den siyasi parti temsilcilerine gönderildi.

DİSK’e bağlı Tüm Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) Bursa Şubesi üyesi emekçiler de Heykel Postanesi önünde yerel yönetimlere emeklilerin taleplerini ileten bir basın açıklamasını gerçekleştirdiler.

Yerel seçimlere ilişkin tavırlarını açıklayan Emekli-Sen Bursa Şube Başkanı Günay Özayman,“Özelleştirmeci, rantiyeci, belediye hizmetlerini kamu hizmeti olarak görmeyenlere oy vermeyeceğiz!” dedi. Açıklama, emeklilerin belediyelerden talep ettiği sosyal hizmetlerin ifade edilmesiyle son buldu. “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!” sloganlarının atıldığı eyleme 35 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul-Bursa

 


MEHA işçileri polis saldırısını protesto etti!

Fabrikadan makineleri kaçırmak isteyen patronun kışkırtması sonucu polis terörüne maruz kalan MEHA işçileri, bu saldırıyı protesto etmek için 19 Mart günü basın toplantısı gerçekleştirdiler. Şişli’deki DİSK Genel Merkezi binasına yüz metre kala otobüsten inen işçiler, “Yılgınlık yok direniş var!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İşçiye değil, hırsızlara barikat!” sloganlarıyla yürüdüler.

DİSK toplantı salonunda yapılan basın açıklamasını DİSK Örgütlenme Daire Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu okudu. 18 Mart günü yaşanan polis saldırısına değinilen açıklamada, MEHA patronunun hileli icra takibi ile işyerindeki makineleri ve diğer eşyaları çıkarmasına direnildiği, bunun üzerine polisin önce biber gazıyla saldırdığı ve iki işçiyi gözaltına aldığı bilgisi verildi. DİSK, Meha Tekstil işçilerine sahip çıkmaya devam edecektir, denildi.

Daha sonra Meha işçileri adına söz alan Erhan Duman, “5 Mart’tan bu yana direniyoruz. Direnişimiz onur mücadelesine dönüştü. Bu artık hak alma mücadelesini aştı. Polis baskısı bizi yıldırmadı, yıldıramaz. Direnerek kazanacağız”, dedi.

MEHA işçilerinden Selma Doğduay ise,“Benim orada 14 yılım var. Bugüne kadar hep suskun biriydim. Bu 15 gündür hak alma mücadelesini öğrendim. Artık susmanın doğru olmadığını öğrendim. Arkadaşlarımla sonuna kadar direneceğim. Bu mücadele sayesinde çok değiştim.” diyerek kararlılığını ifade etti. Diğer işçiler de direniş kararlılıklarını dile getirdiler.

Diğer yandan İstanbul Gaziosmanpaşa’da direnişlerini sürdüren MEHA işçilerine İzmir’den MTK, BEGOS ve Gıda Çarşısı’ndan Tekstil İşçileri Bülteni çalışanlarından destek geldi.

Tekstil İşçileri Bülteni çalışanları tarafından kaleme alınan yazılı açıklamada MEHA işçilerinin mücadelesi selamlandı.

Kızıl Bayrak / İstanbul


Liman işçilerine destek

Uluslararası Mersin Limanı’nın yükleme, boşaltma ve nakliye işlerini yapan Akan-Sel Nakliyat’ta TÜMTİS üyelerinin başlattığı direnişin 73. gününde (19 Mart) bir basın açıklaması gerçekleştirildi. DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, DTP Mersin Belediye Başkan Adayı, “Mersin Emek ve Demokrasi Platformu” bileşeni kurumlar, direnişteki Akan-Sel işçilerinin eş ve çocuklarının yanısıra çalışmaya devam eden TÜMİS üyeleri de işbırakarak eyleme katıldı.

İlk konuşmayı TÜMTİS Genel Sekreteri Gürel Yılmaz yaptı. İşten atılan 103 işçi arasına bir şoförün daha işten atılarak katıldığını belirten Yılmaz, DTP milletvekili Hasip Kaplan’a direnişlerini TBMM’ye taşıması talebinde bulundu. Hasip Kaplan da, her zaman emekçilerin mücadelelerinde yanlarında olduklarını, sorunu meclis kürsüsünden dile getireceğini belirtti.

Mersin Emek ve Demokrasi Platformu adına yapılan konuşmada atılan işçilerin işbaşı yaptırılması istendi.


Emekçiler gözetleme baskısını kırdı!

İzmir Refik Saydam Hıfzısıhha’da çalışanlar bir süredir yönetimin baskısı altındaydı. Yönetim emekçileri görüntü dışında sesli kayıt sistemi ile de takip etmekte, özel hayatını ihlal etmekteydi.

İzmir SES Şubesi’nin olaya müdahalesi sonucunda ilk önce sesli kayıt sistemi uygulaması durduruldu. Ancak ses kayıt cihazları kameralara takılı olarak durmaya devam ediyordu. 18 Mart gününden itibaren ise ses kayıt cihazları sökülmeye başlandı. Bir kez daha, kazanımın yolunun örgütlü davranmaktan geçtiği görüldü.

Sosyalist Kamu Emekçileri / İzmir


Dat Telekom’da 10 işçi işten atıldı!

Ümraniye’nin Yenidoğan beldesinde kurulu bulunan Dat Telekominikasyon Şti. Ltd. (eski adı Demirbaş) adlı işyerinde “kriz” gerekçesi ile 10 işçi işten atıldı. Türk Telekom’a ADSL kabinleri yapan fabrikada bundan önce yoğun bir çalışma temposu vardı. İşçilere haftanın her günü (cumartesi, pazar ve bayramlar da dahil) saat 08.00’den 23.00’e kadar yoğun bir tempo ile fazla mesai yaptırılıyordu.

Ellerindeki işleri bitiren asalak patron kıdemi 4-5 aylık olan işçileri işten çıkarmaya başladı. Sadece aylık ücretleri ve fazla mesai paraları verilen işçilerin ihbar tazminatları ise verilmiyor.

Kızıl Bayrak / Ümraniye

 

BMİS’ten açıklama…

Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın krize ilişkin yaptığı açıklamaları değerlendiren ve “yasal önlem” talep eden bir yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada AKP hükümetinin “teğet geçtiğini” iddia ettiği krizin sonuçlarının ağırlaşmaya başlamasıyla birlikte “önlemler paketi”ni devreye soktuğu, ancak bu paketin krizin altında ezilen işçi ve emekçilere yönelik olmadığı belirtildi.

Erdoğan’ın patronlara yönelik olarak sarfettiği “desteğimize rağmen işçi çıkarırsanız hesap sorarız” sözüne de değinen BMİS, DİTAŞ, Ford, Renault, Hyundai, Tofaş, Arçelik, MAN, Grammer, Sinter Metal ve lastik fabrikaları yaşanan işten atmaları hatırlatarak, bu işletmelerin patronlarının da hesap sorulması gerekenler arasında bulunduğunu hatırlattı.

BMİS’in açıklaması şu sözlerle son erdi: “Hesap sormak lafla olmaz. Yasal düzenleme gerekir. Atacağınız ilk adım, tüm işten çıkarmaların yasaklanması ve kriz gerekçesiyle işten atılanların işe iadelerini sağlayacak yasal düzenlemelerdir. Buna ek olarak, haftalık çalışma süreleri de kısaltılmalıdır. Bu önlemlerin acilen devreye sokulması gerekir. 29 Mart seçimlerinden önce sizden bu adımı atmanızı bekliyoruz.”

BDSP’den MEHA ziyareti…

“Meha işçisi yalnız değildir!”

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) İstanbul Gaziosmanpaşa’da direnişlerini sürdüren MEHA işçilerine 20 Mart günü dayanışma ziyareti gerçekleştirdi.

Elmabahçesi RSA Vana fabrikası önünde toplanan BDSP’liler, “Yaşasın sınıf dayanışması Meha işçisi yalnız değildir! / BDSP” yazılı pankartlarını açarak yürüyüşe geçtiler. Fabrikalar arasından gür sloganlarla MEHA direniş çadırına gelen BDSP’lileri direnişçi işçiler “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganıyla karşıladılar.

Direniş çadırına gelinmesiyle birlikte BDSP adına direnişi selamlayan bir konuşma gerçekleştirildi. Ardından MEHA Direniş Komitesi sözcüsü BDSP’nin direnişin başından beri yanlarında olduğunu ifade etti, destek ve katkıları için teşekkür etti.

Daha sonra sözü BDSP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan Adayı Melek Altıntaş aldı. Direnişi selamlayarak konuşmasına başlayan Altıntaş, kapitalist patronların krizi fırsat bilerek işçi ve emekçilere saldırdığını, bu kapsamlı saldırıya karşı MEHA işçilerinin izlenmesi gereken yolu gösterdiğini söyledi. Direnişleri büyütme ve birleştirme çağrısını yükselten Altıntaş, MEHA işçilerinin direnişlerinde yanlarında olacakları sözünü verdi. BDSP’liler direniş çadırına girerek işçilerle sohbetler gerçekleştirdi. Yaklaşık bir saat süren sohbetin ardından ziyaret sonlandırıldı.

Direniş çadırına gün boyu ziyaretler gerçekleştirildi. ATV-Sabah’ta grevde olan basın emekçileri “grev gözcüsü” önlükleriyle MEHA işçilerini ziyaret ederken, DPG ve Toplumsal Dayanışma Ağı Derneği de direnişteki işçilere destek ziyaretinde bulundu.

Kızıl Bayrak / GOP


Yerel seçimler aynasında gerçek kimlikler!

Özgücün sınırlılığı değil özgüvenin sınırsızlığı!

Siyasal yaşamda karşılaştığımız her tutumun gerisinde bir sınıfsal mantık ve duruş vardır. Bu sınıfsal mantık gerek biz sınıf devrimcilerinin, gerek liberal-reformistlerin, gerekse halen devrimci bir zeminde durmak için çaba harcayan küçük burjuva devrimci-demokrat akımların politik süreçlerdeki tutum ve davranışlarının temel belirleyenidir.

Devrimcilik işin özünde bir değiştirme iradesidir. Bu irade, buna uygun bir konumlanış ve pratik olmaksızın, kurulu düzeni temellerinden yıkacak devrimci değiştirme iddiası olmaksızın, devrim bilinmez geleceğin işi olarak kalır. Tabii ki, devrim küçük grupların değil kitlelerin eseri olacaktır. Fakat bu irade olmaksızın, bırakalım devrimi, devrim yapma heyecanı ve inancından bile eser kalmaz. Bu ise irade ve özgüvenin bittiği, bağımsız politika yapma olanağının tükendiği yerdir.

Bu noktadan sonra şaşkınlık, daha doğru bir ifadeyle sürükleniş başlar. Bu irade bir defa kırıldı mı, söz konusu akımlar ya reformizm batağına sürüklenir ya da reformist akımların kuyruğuna takılır. Yani her durumda işin sonu düzen içine sürüklenmektir.

Reformistler ve küçük burjuva devrimci-demokratlarda olmayan nedir?

Reformizm bu ülkede kısaca, devletin sistematik terörü altında küçük burjuva devrimci kimliğini terkederek daha da gerileyen, devrimden ve devrimci değerlerden koparak düzenin icazet sınırları içinde politika yapan akımlar toplamıdır. Bunların reform talepleriyle sınırlanmış muhalif bir duruşları elbette var. Fakat işin aslında onlar düzenden bağımsız politika yapma iradesinden yoksunlar. Onlar, düzenin boşluklarında yaşama şansı ararlar. Çünkü onların siyasal yaşamlarında devrimci ilkelere yer kalmamıştır artık. Her seçim döneminde yaşanan ibretlik tabloları aslında ne halde olduklarının kanıtıdır.

Bugün reformist güçlerin siyasal yaşamda belli bir etkileri var. İlkeden yoksun politik çizgileri devrimci mücadele açısından kıymetsiz olsa da, yol açtıkları uğursuz siyasal etkiye karşı ideolojik şiddetimizin hedefi olmak durumundadırlar.

Devrimci hareketin zayıf tablosu, reformizmin bu güdük siyasal etkisinin başka bir nedeni. Bugünlerden daha bir depreşen uçuk parlamenter hayaller, “ne olursan ol yine gel” ittifakları, koltuk hesapları ve çığırından çıkmış ilkesizlik... Bu kadarı, kaşarlanmış liberal-reformistlerle onların kuyruğuna takılanların tablosunu özetlemek için yeterlidir.

Peki, bütün bunlara rağmen Kürt hareketi eksenli reformist bloğun peşinde sürüklenen ve halen devrimci olduğunu iddia eden akımlara ne demeli? Onlar “demokrasi ve özgürlük adına”, “devrimcilik adına”, “devrimci güç birliği” adına seçimlerden yararlanmak derken, işin aslında günü kurtarmaya çalışıyorlar.

Kürt hareketinin oy potansiyeli reformistlerin parlamenter hayallerini canlı tutarken, bağımsız politika yapma iradesinden yoksun küçük-burjuva kuyrukçu akımlar için ise özellikle seçim dönemlerinde günün kurtarılmasına olanak tanıyor. Bu anlayışla hareket edenler belki günü kurtarabilirler ama bu çizgiyi izleyenleri hiçbir güç düzenin bataklığına sürüklenmekten kurtaramaz.

Devrimci ilkeleri kıskançlıkla savunanlar geleceği kazanacak olanlardır!

Devrimci baharı örgütleme çalışmalarının hız kazandığı bugünlerde, tepkisini fabrika işgalleri ve direnişlerle ortaya koyun işçi sınıfı, aslında akacak kanal aradığını gösteriyor. Şimdi büyük bir inat ve sabırla, daha fazla bir inisiyatifle sürece yüklenme zamanı. Bütün olanakları sefer edip mesafe katetme zamanı.

Böyle bir süreçte yerel seçim faaliyeti yürüttük. Seçimlerin yarattığı politik ortamın devrimci mücadele için sunduğu olanakları değerlendirmeye çalıştık. Bugün asıl mesele, planlı ve sistemli bir yüklenme ile kazanımları kalıcılaştırmak ve yeni döneme daha güçlü ve hazırlıklı girmektir. Bunu yaparken belirleyici olan, sınıfın devrimci partisinin nicel gücü değil, özgüvenimizin sınırsızlığıdır.

Bu özgüven salt iyimserliğin bir ifadesi değil, tersine, sınıfsal konumumuz, buna uygun şekillenen ilkesel tutum ve politik sağlamlığımızın ürünüdür. Bu sınıfsal duruş ve özgüven sınıfın devrimci partisinin mayasında vardır.

Seçimlerde aldığımız tok tutum ve bağımsız devrimci sınıf politikası yapma iradesi ile şunu söyleyebiliriz ki, devrimci bahara devrimci hazırlığın temsilcisi olma onuru sınıf devrimcilerine aittir. Zira her dönem olduğu gibi bu dönemde de sınıf devrimcileri, devrimci ilkeleri kıskançlıkla savunmaktadır.

Bu topraklarda devrimci mücadele uğruna ölümü küçülten binlerce yiğit devrimciye, işçi sınıfına ve emekçilere, dünya halkları ve kendi öz emeğine karşı sorumluluk duyan her devrimci, bugün seçimler vesilesiyle açığa çıkan bu ibretlik tabloyu sorgulamalı ve devrimci tutum almalıdır. Bu sorgulama hayati önemdedir ve her devrimcinin ertelenemez görevidir.

Adana’dan bir komünist