6 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/05

  Kızıl Bayrak'tan
  “Davos çıkışı” ve sonuçları
  İMF ile anlaşma kapıda!..
Hiçbir gösteri siyonist kasaplarla işbirliğinin üstünü örtemez!
Direnen işçiler kazanacak!
2. Ümraniye İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleşti!
TÜRK-İŞ, DİSK ve KESK’ten 15 Şubat çağrısı...
  Sermaye ücretli köleliği pekiştiriyor... Sendika bürokratlarından ses çıkmıyor...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  “Yerel iktidarlaşma” hayalleri ve yerel yönetim gerçeği- H. Fırat
  “Halkevleri” çevresinin seçim perişanlığı
U. Taner
  Sınıf çalışmalarından...
  İşsizlik ve yoksulluk artıyor... Kriz en çok kadınları vuruyor...
  Emekçi kadınları mücadele özgürleştiriyor...
  İkiyüzlülüğün “dayanılmaz hafifliği”! - M. Can Yüce
  Kapitalizm kriz, savaş ve yıkım demektir...
  “Dünya Ekonomik Formu katillerin toplantısıdır!”
  Eylem ve etkinliklerden..
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kokuşmuş düzenin belediyeleri...

Bu sistem yıkılmadıkça insanca bir yaşam mümkün değildir!

Seçimler zaman zaman hükümetin yapısında bir değişiklikle sonuçlansa da, esas olarak sermayenin yeni dönem politikalarını hayata geçirmek bakımından önem taşımaktadır. Önümüzdeki 2009 yerel seçimleri ise ek olarak, Türkiye’nin burjuva siyasetinin, sağından soluna kadar hesaplaşmak için kollarını sıvadığı bir arenaya dönüşmektedir. Bu hesaplaşmada figüranlar kozlarını paylaşmak için tüm maharetlerini ortaya serseler de, senaryonun kaleme alındığı yer emperyalist merkezler olmaktadır.

2009 yerel seçimleri öncesinde vaatler sıralamasına, kentlerde insanca yaşam koşullarının oluşturulması masallarının yanısıra yolsuzluklarla mücadele yalanı da eklenecektir. Bir kez daha, seçim vaatleri konusunda her türlü sınır aşılacaktır. Hatırlanacağı gibi, 1991 seçimlerinde Demirel “kim ne veriyorsa ben 5 lira fazlasını vereceğim” diyordu. Aynı tarihlerde Çiller de herkese iki anahtar dağıtacağını söylemişti. Kısacası, her seçim döneminde alışık olduğumuz yalan vaatler, düzen siyasetçileri tarafından sürekli seçmenlerin kulaklarına fısıldanmaktadır. Sömürü düzeni tarafından hayatın zorluklarından bezdirilmiş insanlar belki de bir umut kapısı olarak bu yalanlara bel bağlamak zorunda kalmaktadır. AKP iktidarı sayesinde ise odun, kömür, erzak, vb. türden dağıtımlarla, yardıma muhtaç örgütsüz milyonlardan oluşan bir sadaka toplumu yaratılmaktadır. AKP’nin açmış olduğu bu yol, işçileri ve emekçileri dilencileştirme-onurunu satın alma yolu, giderek diğer düzen partileri tarafından da benimsenmektedir. Kısacası düzen partileri, yerel ya da genel seçimlerde yapmayacaklarını süsleyerek anlatan yalancılar olarak kürsülerde boy göstermektedir.

Belediyeler ve yolsuzluk batağı!

Ancak bu yalan vaatlerin sakladığı bir başka gerçek daha vardır. Tüm kurumlarıyla çeteleşmiş, çürümüş, yozlaşmış ve derin bir yolsuzluğa batmış sermaye düzeninin 2009 yerel seçimleri çerçevesinde bu yanını gözden kaçırmamak gerekmektedir. Elbette bu çerçevede verilecek örnekler, buz dağının görünen kısmını, mızrağın çuvala sığmadığı durumları örnekleme sınırlarında kalacaktır. Ancak bu yaygın örnekler, sistemdeki çürüme ve yozlaşmanın boyutlarını göstermeye yetip de artacaktır. Her ne kadar daha büyük çıkar odakları, yani sermayenin kendisi, açığa çıkan bu yolsuzlukların üzerine gidildiği izlenimini vermek istese de... Zira yapılan, mızrağın çuvala sığmayan ucunu törpülemekten, rakiplerinin ayağını kaydırıp kendilerine alan açmaktan başka bir şey değildir.     

Hırsızlık üzerine kurulan bir düzende haksız kazanç elde etmenin en kolay araçlarından biridir yerel yönetimler. Bugün büyükşehirler başta olmak üzere tüm belediyeler yolsuzluk batağının içindedirler. Kendi aralarındaki dalaşmalar bazen kamuoyuna da yansımaktadır. Ne de olsa Türkiye, küçük hırsızların el fenerleriyle, büyük hırsızların “deniz feneri”yle hırsızlık yaptığı bir ülke durumundadır.

En güncel ve çarpıcı örneklerin başında, AKP’nin Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy gelmektedir. 15 yıldır o partiden bu partiye geçerek Buca’da saltanat hayatı sürdüren Şeboy, AKP’nin sermayenin gözünde parlayan bir yıldız olduğunu fark ederek bu partiye geçmiş, belediye binasını da bir saray haline getirmişti. 2009 yerel seçimleri için “Büyükşehir’den aday olmazsam Buca’dan da adaylığımı koymam” diyerek kozunu oynamıştır. AKP ise büyükşehir için başka bir isim seçmiştir. İlginçtir ki, pislik içinde yüzen Şeboy’un aday olmama gerekçesi, “siyasetin pisliği”dir! Ne olduysa bundan sonra olmuş, yıllardır yaptığı yolsuzluklar bilinmiyormuş gibi, “oldukça teknik” bir takiple Şeboy’un yolsuzlukları birden açığa çıkarılarak tutuklanmıştır!

Tek örnek Şeboy değil elbette. Sadece son iki yıl içinde tüm düzen partilerinden birçok belediye başkanının adı yolsuzluk operasyonlarına karışmış, geçici ikametgâh olarak hapishanelerde misafir edilmişlerdir. Önemli bir bölümü ise ganimetlerini arttırmaya devam etmektedir.

İşte adları yolsuzluklara, uyuşturucu ticaretine, tarihi eser kaçakçılığına, cinayete karışan ve tutuklanan belediye başkanlarına son iki yıldan bazı örnekler:

* İlk örnek Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy 

* Malatya Izgın Belde Belediye Başkanı Seydi Ahmet Aslan

* AKP’li Çubuk Belediye Başkanı Adem Tuğluca

* Çorlu Belediye Başkanı CHP’li Altan Ersin

* İzmir’in Güzelbahçe İlçesinin CHP’li Belediye Başkanı Ertan Avkıran ve Değirmendere beldesi Belediye Başkanı CHP’li Necati Şemsettin 

* Ordu’nun Akkuş İlçesi Seferli Beldesi’nin AKP’li Belediye Başkanı Kaya Filiz (uyuşturucu madde imalatı ve kenevir ekimi yaptığı suçlamasıyla)

* Üç dönemdir Doğru Yol Partisi’nden Malatya Erenli Belediye Başkanı seçilen ve DYP’nin Demokrat Parti’ye dönüşmesiyle bu partiye geçen, 13 Haziran 2007’de DP’den istifa etmiş olan Hasan Avcı 

* Edirne’nin CHP’li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi 

* Balıkesir’in Edremit ilçesi Zeytinli beldesinde AKP’li Belediye Başkanı Şadan Aytaç

* AKP’li Ereğli Belediye Başkanı Murat Sesli

* Muş’un Serinova Beldesi’nin Belediye Başkanı DP’li Fahrettin Kılıçkıran (uyuşturucu ticaretinden...)

* Bursa’nın İnegöl İlçesi’ne bağlı Alanyurt Belediye Başkanı MHP’li Habib Özdede

* İstanbul’un Büyükçekmece İlçesi’ne bağlı Tepecik Beldesi Belediye Başkanı AKP’li Rafet Yıldız 

* Antalya’nın Korkuteli İlçesi’ne bağlı Bozova Beldesi Belediye Başkanı AKP’li Halil Okutan

* Isparta’nın Şarkikaraağaç ilçesi Çarıksaray Belde Belediye Başkanı Halil Toprak 

* Bitlis’in Hizan ilçesi Kolludere Belediye Başkanı AKP’li Şerafettin İnan 

* Mersin Dorukkent Belde Belediye Başkanı AKP’li Şükrü Kartal (uyuşturucu ticareti ve imalatından...)

* Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Havutlu beldesi Belediye Başkanı Mesut Ekinci

* Bilecik’in Osmaneli İlçesi’nde 2006’da “domuz bağı” ile bağlanan 35 yaşındaki Ercan Işık’ın öldürülmesinin azmettiricisi Adapazarı’nın Hanlı Beldesi Belediye Başkanı MHP’li Ali Afacan

Ortaya çıkan bu gerçekleri okurken, bu belediye başkanlarının hemen hepsinin uzun bir dönem başkanlık, yani hırsızlık yaptıklarını unutmamak gerekiyor. Yapılan sözde tutuklamaların ise, sermaye düzeni içindeki çatlakların yarattığı boşluğu doldurmaktan başka bir işlevi olmadığı açık. Zira, baştan sona bozuk olan bu düzen yama tutmuyor, çatlaklardan sürekli yolsuzluk fışkırıyor.

Her şeyi çürüten ve yozlaştıran bu kapitalist sistem yıkılmadıkça, ne yolsuzluklar sona erecek ne de insanca bir yaşam düşü gerçek olacaktır.