10 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/40

  Kızıl Bayrak'tan
   Irkçı-gerici saldırganlığa karşı
birleşik direniş!
   “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” için!..
Devrimci mücadele tek çıkış yoludur!
Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

YTÜ eylemlerle açıldı!

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı…
  İşçi sağlığına ilişkin taleplerimiz
etrafında örgütlenelim!
  Ankara Üniversitesi’nde yemek boykotu sürüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Dünya, bölge ve Türkiye...
Genel durum ve güncel gelişmeler
  Ulucanlar katliamı 9. yılında anıldı…
  İşgalci ordular Pakistan’ı kaosa sürüklüyor!
  Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…
  Dünyadan...
  Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!
  Bu “savaş” bizim savaşımız değildir!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!

Liselerin açılmasıyla beraber, bizlere hiç de şaşırtıcı gelmeyen fakat tam bir pervasızlık örneği olan haberlerle yüzyüze geliyoruz. Öğretim yılının başlamasıyla, okulların şirket mantığını iyice benimsemiş olduklarını ve öğrenci çekebilmek için okulun niteliklerini reklâm olarak kullanmaya başladıklarını görüyoruz. Bir okul depreme karşı güçlendirilen binalarını önplana çıkarırken, bir diğer okul ÖSS başarı tablosu ile övünüyor. Bir başkası ise az olan sınıf mevcudu ile okulu pazarlamaya çalışıyor… Tabii ki, normalde her okulun sahip olması gereken bu gibi özelliklere artı olarak eklenen her bir nitelik, doğrudan kayıt parasına yansıyor. Biz işçi ve emekçi çocuklarının payına ise 70 kişilik sınıflar, yanmayan kaloriferler, akmayan musluklar düşüyor…

Liseli gençlik açıkça müşteri yerine konulurken, eğitim ticarileşirken, aynı zihniyet kendini ders kitaplarında da gösteriyor. Gericilik ve şovenizm zehiri liseli gençliğe empoze edilmeye çalışılıyor. Liselilere ÖSS duvarından başka gelecek sunamayan sistem, düzen içi taraflaşmalarla bir yandan liseli gençliği kendi saflarına yedeklemeye çalışırken, diğer yandan liselilerin kendi sorunlarına sahip çıkmasını engelliyor.

Liseler ticarethane, liseliler müşteri!

Alınan kayıt paraları, liseli gençliğin müşteri yerine konulduğunun en açık göstergesidir. Devlet işçi ve emekçi çocuklarının eğitim hakkını elinden alıyor, eğitim hizmetini bizlere para karşılığında sunuyor. Bütçe ayırmadığı devlet okullarının tüm giderleri bizlerin üstüne yıkılıyor. Fotokopi parası, temizlik parası, spor parası… Okulun fatura giderleri bile bizlere yansıtılıyor. Eğitim almak için ayırdığın bütçe, aldığın eğitimin kalitesini de belirliyor. Liselerin bir ticarethane gibi işletilmesi, liseli gençliğin müşteri yerine konulması her geçen gün olağanlaştırılıyor.

ÖSS geleceksizliktir, ÖSS duvarını yıkacağız!

Sistem liseli gençliğe bir gelecek vaad edemiyor, etme olanaklarına da sahip değil. Liselilere güvenli bir geleceğin anahtarı olarak sunulan üniversitelere girebilmek için aşılması gereken ilk adım olan ÖSS, artık sermaye devletinin bile kabul etmek zorunda kaldığı adaletsizliğin bir simgesi haline geldi. Bundan kaynaklı olmalı ki, ÖSS’nin içeriği belli periyotlarla değiştiriliyor, yeni yeni isimlerle yıpranan imaj tazelenmeye çalışılıyor. Her yeni değişim yeni bir umut kapısı olarak sunularak, liselilerin ÖSS karşıtı tepkisi bir süreliğine de olsa yatıştırılmaya çalışılıyor.

Yaz döneminde açıklanan ÖSS sonuçları, kazananın ve kaybedenin hangi sınıflara mesup gençler olduğunun açık bir göstergesiydi. Kazananlar, özel öğretmenlere, dershanelere oluk oluk paralar akıtanlardı. Kazananlar, özel okullarda, fen liselerinde, anadolu liselerinde okuyanlardı. Kazananlar dershane sahipleriydi. Kaybedenler ise derslerine girecek öğretmen bulamayan işçi ve emekçi çocuklarıydı. Derslerinden arta kalan vakitte çalışmak zorunda olanlardı. Dershane taksitlerini denkleştiremeyenlerdi...

Liselerde baskı ve terör boyutlanıyor!

Bizlerin gelecek sorununa yanıt üretemedikleri için mücadeleye atılmamızdan korkuyorlar. Bu nedenle bir dizi uygulama ile liseli gençliğe saldırıyor, haklarımızı bir bir gasp ediyorlar. Gelişebilecek tepkilerin önünü alabilmek için baskı mekanizmalarını her geçen gün derinleştiriyorlar.

Bunun son örneği İstanbul Ertuğrulgazi Lisesi’nde yaşandı. “Lise önü şiddeti” önlemek gerekçesi ile okul önlerinde konuşlandırılan polislere, bu sene zırhlı polis araçları da eşlik ediyor. Polisler tipini beğenmediği liselileri rahatlıkla dövebiliyor ve hiçbir yaptırımla karşılaşmıyor. Mersin’de ise disiplin yönetmelikleri 1 Mayıs’a katılan öğrencilere soruşturma açmak için kullanılıyor. Sermaye devleti, liselilerin biriken sorunlarına karşı cevabının mücadele olmasından korkuyor ve tüm mekanizmalarını liselileri sindirebilmek için kullanıyor.

Liseli gençlik kendi talepleri ardında saf tutmalıdır!

Düzen içi çıkar çatışmaları yeni gelişmelerle sürüyor. Bir yanda kendilerine “laik-ulusalcı” sıfatlarını yakıştıranlar ve “laik” düzenin bekçiliğini üstlenenler, diğer yanda halkın dini duygularını istismar edenler, demokrasicilik oyunu oynayanlar…

Paralı eğitim saldırıları sürerken, gençliğe geleceksizlik dayatılırken, sosyal haklar birbir gasp edilirken, kardeş halklar katledilirken hep birlikte hareket eden bu düzen içi klikler, kendi iç hesaplaşmalarında toplumun çeşitli kesimlerini olduğu gibi gençliği de yedeklemeye, onları kendi sorunlarından uzaklaştırarak gerici hesaplaşmanın birer parçası haline getirmeye çalışıyorlar.

Liseli gençliğin çıkarları bugün bu kesimlerden herhangi birine yedeklenmeyi değil, süregelen saldırılara ve hak gasplarına karşı mücadele etmeyi gerektiriyor!

“Derin” devlet, devletin ta kendisidir!

Ergenekon operasyonu bir anda devleti aklama operasyonuna dönüştü. Önce AKP tarafından kontrgerillanın tasfiye edileceği, darbecilerin yargılanacağı yanılsaması yaratıldı. Sonrasında açıklanan iddianame, TSK’nın ve devletin aklanmasına hizmet etti. Tam bir pisliğin içine batmış, kanlı katliamların, faali meçhullerin sorumlusu sermaye devleti, yani derin devletin ta kendisi, tüm kirli işlerini birkaç kontrgerilla artığının üstüne yıkarak temize çıkmaya çalıştı.

Bu operasyon demokrasi için atılmış bir adım değildir. Bazı sorunlarda anti-amerikancı söylemleri olan öğelerin temizliğidir. Bugün düzen içi çıkar savaşında kimin öne geçeceğini belirleyen en önemli faktör ABD desteğidir. Taraflar açısından Amerika’dan alınacak destek, bu operasyonun her iki taraf açısından uzlaşı ile gerçekleşmesini sağlamıştır.

Bugün kontrgerillayı tasfiye edecek, derin devleti yani sermaye devletini temizleyecek olan işçi ve emekçilerin mücadelesidir. Liseli gençlik de bu mücadele içerisinde yerini almalıdır.

Anti-emperyalist bayrak liselilerin ellerinde dalgalanmalıdır!

Emperyalistler arası çekişme bu kez kendini Kafkaslar’da gösterdi. Gerici hesaplaşmalar Kafkas halklarına yıkım ve ölüm getirdi. Kısa süren bir savaş ve sonrasında diplomatik hamleler şekliyle son bulan emperyalistler arası gerginlik, Kafkaslar’ın yeni savaşlara gebe olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Emperyalist saldırganlığın taşeronluğunu yapan Türkiye, NATO gemilerinin boğazlardan geçişine izin vererek üstüne düşen görevi yerine getirmiştir. Bu tutum, olası bir savaşta Türkiye’nin de rol oynayacağının habercisidir.

Diğer yandan, emperyalist çatışmaların arttığı böyle bir dönemde silahlanma yarışı hızlanıyor, devletlerin silahlanmaya daha fazla bütçe ayırmalarına yolaçıyor. Türkiye de bu silahlanma yarışında ön saflarda yer alıyor. Bu ise eğitime, sağlığa, diğer kamusal harcamalara ayrılan zaten çok kısıtlı bütçenin daha fazla silahlanmaya aktarılacağı anlamına geliyor

Liseli gençlik, Denizler’den, Mahirler’den, İbolar’dan devraldığı anti-emperyalist duyarlılığı bayrak edinmeli, bu bayrağı daha da yükseltmelidir.

Krizin faturasını ödemeyeceğiz!

Amerika’daki kapitalist devlerin bir bir çökmesiyle dünya ölçüsünde etkisini gösteren kriz, pamuk ipliğine bağlı Türkiye ekonomisinde yaşanacak bir krizin de habercisidir. Çöken kapitalist şirketlere akıtılan kamu bütçesi, işçi ve emekçilerin azgın sömürüsü üzerinden palazlanan bu sömürücü asalakları kurtarırken, fatura yine işçi ve emekçilere ödetiliyor. Böylesi bir olası krizle karşılaşacak Türkiye açısından da durum farklı olmayacaktır. Fatura, anne ve babalarımıza işten çıkarılma, ücretlerin düşüşü, toplamda ise hemen her ürüne yapılan yüksek oranlı zamlar olarak yansıyacaktır.

Düzenin bu açmazlarına karşın liseli gençlik alternatifini aramaktadır. Liseli gençlik yıllardır tekrarlanan oyunları artık daha iyi görmektedir. En basit örnek ÖSS’dir. Artık liseliler, dışarıdan yapılacak bir propagandaya gerek olmadan, ÖSS’nin eşitsizliğini vurguluyor ve değişmesi gerektiğini söyleyebiliyor. Ama bu tepkiyi örgütsüz ve anlık olarak veriyorlar. Bize düşen buna örgütlü biçimler kazandırmak, liselilerin birleşik tepkisi haline getirebilmektir.

Liseli gençliğin taşıdığı dinamikleri mücadeleye kanalize edebilmek için görev başına!

(Liseli Gençlik’in Ekim ‘08 tarihli

24. sayısından alınmıştır...)