10 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/40

  Kızıl Bayrak'tan
   Irkçı-gerici saldırganlığa karşı
birleşik direniş!
   “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” için!..
Devrimci mücadele tek çıkış yoludur!
Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

YTÜ eylemlerle açıldı!

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı…
  İşçi sağlığına ilişkin taleplerimiz
etrafında örgütlenelim!
  Ankara Üniversitesi’nde yemek boykotu sürüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Dünya, bölge ve Türkiye...
Genel durum ve güncel gelişmeler
  Ulucanlar katliamı 9. yılında anıldı…
  İşgalci ordular Pakistan’ı kaosa sürüklüyor!
  Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…
  Dünyadan...
  Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!
  Bu “savaş” bizim savaşımız değildir!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

SSGSS saldırısı ve Herkese Sağlık G üvenli Gelecek Platformları…

Mücadelenin güçlenerek sürmesi için görevlere sahip çıkılmalıdır!

SSGSS yasası 1 Ekim’de yürürlüğe girdi. Öncesinde geniş işçi ve emekçi eylemleriyle protesto edilen bir süreç yaşanmıştı. Tepkilerin yarattığı basınçla bir takım geri adımlar atıyormuş gibi görünen sermaye hükümeti sendika ağalarından da beklediği desteği almıştı. Yasa geçtikten sonra da bu destek sürdü. Türk-İş ağaları “hayırlı olsun” açıklamalarıyla sermayenin hizmetinde olduklarını bir kez daha ispatladılar. Türk-İş Genel Mali Sekreteri Ergün Atalay yaptığı açıklamada, sosyal güvenlik sisteminin kendini taşımama noktasına geldiğini belirterek, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın hayırlı olmasını diliyorum” diyerek, sundukları desteğin boyutunu ortaya koydu.

Sendikal ihanet şebekesinin desteğinin yanısıra sermaye devleti saldırıyı böl-parçala-yönet taktiğini kullanarak da sorunsuz hayata geçirmeye çalışmaktadır. Saldırı yasasını işletmek için çıkarılmaya hazırlanan yönetmelikler, bazı kamu kurum ve kuruluşlarında yasanın uygulanmasının üç yıllığına ertelenmesi vb., sermaye hükümetinin yasa karşıtı muhalefeti yükselmeden bitirmeyi hedeflediğini göstermektedir.

SSGSS saldırısı yasalaşmadan önce oluşturulan Herkese Sağlık Güvenli Gelecek Platformları (HSGGP) aracılığıyla birçok kentte anlamlı tepkiler örgütlenebilmişti. Ancak bu süreç başta sendikal bürokrasinin özel çabası olmak üzere platform bileşenlerinin taşıdığı zayıflıklar nedeniyle yasanın püskürtülmesine hizmet edememişti. Platformun taşıdığı en büyük eksikliklerden birisi, faaliyetin ve mücadelenin diğer illere ve yerelliklere doğru yayılmasında ve işler hale getirilmesinde gösterdiği zafiyet olmuştu.

Konu farklı boyutlarıyla basınımızda işlendiği için, geçmiş sürece dair fazla ayrıntıya girmeyeceğiz. Mücadelesini sürdürme iradesi gösteren platformun attığı olumlu adımları daha da güçlendirmesi için, halen taşıdığı bir takım eksiklere işaret edeceğiz. Zira bu eksiklikler giderilebildiği oranda mücadele bir ivme kazanacaktır.

Platformun illere yayılmasının ve yerel ayakların önemi!

Öncesinde saldırı yasasına karşı mücadelenin bitmeyeceğini ilan eden platformların İstanbul’da bin kişinin katıldığı eylemin yanısıra bir takım illerde tepkiler göstermesi, yasayı kabul etmediklerini açıklaması önemlidir. İstanbul’daki platformun gerçekleştirdiği forum da yasa sonrası mücadelenin devam edeceğine dair güven veren anlamlı ilk adımlar arasındadır.

İstanbul’daki platform yaptığı toplantılarda, hem genel süreçler hem de SSGSS’nin sonuçları üzerinden gündeme nasıl müdahale edeceğini tartışmaktadır. Bu, platformun iradesinin sürdüğü ve iddiasının arkasında durduğu anlamına gelmektedir. Ancak diğer illerdeki platformlar büyük oranda işlevli durumda değildir. Bu sorun hızla giderilmek, platformlar işlevli hale getirilmek, mücadele tüm illere yayılmak durumundadır.

İstanbul platformunun bundan sonrası için SSGSS’nin sonuçlarını herkese sağlık talebiyle etkin bir teşhire konu etmeyi, hastane önlerinde stantlar açmayı, binlerce bildiri ve broşür dağıtmayı düşünmektedir. Yanısıra kriz, sağlık hakkı, uluslararası deneyimler, platformun kendi deneyimlerinin ve süreçlerinin değerlendirileceği, önümüzdeki mücadele sürecinin görev ve sorumluluklarının tartışılacağı, tabandan katılımı hedefleyen bir sempozyum çalışmasının ilk hazırlıklarına başlanmış bulunmaktadır.

Bu hedeflerin belirlenmesi ve ilk adımlarının atılmış olması elbette önemlidir. Yanısıra, geniş emekçi kesimlere seslenen ve SSGSS’nin sonuçları üzerinden etkin bir faaliyet yürüten platformun pratik faaliyetini yalnızca hastanelerle sınırlamaması, işçi ve emekçilerin yoğun olarak bulunduğu sanayi havzalarına, fabrikalara, emekçi semtlerine doğru genişletmesi de gerekmektedir. Ancak bu işin tali yanıdır, bunlar süreç içinde aşılabilecek sorunlardır.

Daha önce de vurguladığımız gibi, asıl zayıflık, platformların diğer illere ve illerde de bölge bölge yerellere yayılan ayaklarının oluşturulması ve işlevli hale getirilmesidir. Bu sorun aşılmadan, SSGSS’nin sonuçlarına ilişkin etkin bir çalışma yapılması ve daha genel gündemlere müdahale edebilmesi olanaklı değildir.

Herkese sağlık talebi güvenli gelecek şiarıyla pratik olarak da birleştirilmelidir!

Platform kurulduğundan bu yana ağırlıklı olarak SSGSS saldırısını hedef alan bir faaliyet yürüttü. Bunun anlaşılır nedenleri bulunmaktadır. Zira SSGSS gibi milyonlarca işçinin ve emekçinin sağlık ve sosyal haklarını tırpanlayan bir saldırı yasasına karşı mücadele öncelikli bir görevdi. Saldırı yasası meclisten geçmeden önce açığa çıkarılan tepkinin sonrasında aynı düzeyde seyretmeyeceğini ise görmek gerekiyor.

Bunu aşmanın bir imkanı SSGSS’nin sonuçları üzerinden teşhire dayalı etkin bir kitle faaliyeti yürütmekse, diğeri de sınıfı ilgilendiren diğer saldırılarla SSGSS arasında bağ kurmak ve bunu da yine etkin bir kitle faaliyetiyle birleştirebilmektir. Bu da, platformun hedeflerini, faaliyet kapasitesini ve taleplerini yeniden tartışmasını, buna uygun bir planlama yapmasını ve işleyişe kavuşmasını gerektirmektedir.

Bunun için işçi sınıfı ve emekçi kitleleri ilgilendiren ve yakın gelecekte hayata geçirilmeye çalışılan güncel saldırılara özel ilgi gösterilmelidir. Kıdem tazminatı, düşük ücretler, meslek hastalıkları ve iş kazaları, süren grev ve direnişlerle dayanışma, metal TİS’leri vb. başlıklara eklenebilecek farklı gündemlere ve güncel gelişmelere müdahalenin imkanları vardır.

Platformların böylesi kapsamlı bir faaliyeti yürütebilmesi ise, ancak buna uygun bir işleyişe kavuşmasıyla mümkündür. Sınıfı ilgilendiren diğer gündemlerle özel olarak ilgilenecek, gelişmelere müdahalenin araçlarını ve eylem biçimlerini tartışacak ve platforma önerilerde bulunabilecek, faaliyetin örgütlenmesini ve koordinasyonunu sağlayabilecek komisyonların yerelliklere doğru yayılarak oluşturulması gerekmektedir. Diğer türlü, her türden gündeme müdahaleyi gündemine alan fakat bu gündemler üzerinde yoğunlaşamayan, bir süre sonra gündem çokluğundan dolayı detaylara boğulan, kısacası iş yapamayan bir platform gerçekliğinin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Gelişmeler karşısında tutum alınmalıdır

Platformun sınıfı ve toplumu ilgilendiren gelişmeler karşısında tutum alması önemlidir. Sınıfa yönelik saldırıların siyasal gelişmelerle bağının kurulması, işçi ve emekçilerin bu gelişmelere karşı tutum almaya çağrılması, sınıfa politik bilinç kazandırılması açısından gereklidir. Emperyalistlerle işbirliği halinde işçi ve emekçi kitlelere saldıran sermaye iktidarının teşhiri, bir bütün olarak sömürücü sistemin teşhiri birleştirilmelidir.

Öte yandan, platformun Canovate’de yaşanan saldırıyla ilgili OSİM-DER’in yaptığı açıklama ile kot taşlama işçilerinin açıklamalarına sunduğu destek de anlamlıdır. Bu tür çabalar yaygınlaştırılmalıdır. Bu, platformu güçlendirecek ve emekçi kitlelere güven verecektir.

Emekten yana tüm güçler görevlerine sahip çıkmalıdır!

Platform bileşenlerinin sendikal bürokrasiye karşı yeterince açık ve tok tutumlar alamaması, sendikal bürokrasiyi aşacak bir irade gösterememesi platformun en temel eksikleri arasındadır. DİSK’in bu sürece ilgisizliği, KESK’in bürokratik tutumları halihazırda aşılabilmiş değildir. DİSK ve KESK içindeki ilerici güçlerin hala bu tabloya sessiz kalması ve görevlerine sahip çıkmaması anlaşılır değildir.

Emekten yana olduğunu iddia eden tüm güçler (ilerici sendika şubeleri, kitle ve meslek örgütleri, sol güçler) bu duruma sessiz kalmamalıdır. Zorlu bir döneme girileceği açıktır. Bu zorlu dönemi göğüslemek için görevlere sahip çıkmak, buna uygun bir irade ve çaba sergilemek emekten yana tüm güçlerin sorumluluğudur.