10 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/40

  Kızıl Bayrak'tan
   Irkçı-gerici saldırganlığa karşı
birleşik direniş!
   “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” için!..
Devrimci mücadele tek çıkış yoludur!
Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

YTÜ eylemlerle açıldı!

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı…
  İşçi sağlığına ilişkin taleplerimiz
etrafında örgütlenelim!
  Ankara Üniversitesi’nde yemek boykotu sürüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Dünya, bölge ve Türkiye...
Genel durum ve güncel gelişmeler
  Ulucanlar katliamı 9. yılında anıldı…
  İşgalci ordular Pakistan’ı kaosa sürüklüyor!
  Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…
  Dünyadan...
  Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!
  Bu “savaş” bizim savaşımız değildir!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

Devlet terörüne karşı mücadeleye!

Kolluk güçlerinin ellerinin soğutulmaması çerçevesinde Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’na 2007 yılında eklenen “durdurma ve kimlik sorma” düzenlemesi değiştirilmek isteniyor. Kapalı yerlerde arama ve şüpheli araçların kapalı bölümlerinde arama yapılmasına ilişkin kısıtlamaların ortadan kaldırılması hedefleniyor. Operasyon sırasında ele geçirilenlerin operasyon yapan katiller tarafından sorgulanabilmesi ve sorgulama süresinin en az 10 güne çıkarılması planlanıyor. İlk sorgunun avukatsız yapılması ve jandarmaya bölgesel dinleme olanağının verilmesi talep ediliyor. OHAL yeniden yasal güvenceye kavuşturulmak isteniyor...

Aktütün saldırısı sonrası yaşananlar

Aktütün’de askerlerin öldürülmesi, şoven saldırganlığın ülke çapında tırmandırılmasının vesilesi haline getirildi. Eline bayrağı alan gruplar, istediği yerde trafiği keserek eylem yapıyor. Devletin kolluk güçleri bunları teşvik ediyor. Birçok il ve ilçede faşist-şoven örgütler ortak gösterileri düzenlediler. İşçi ve emekçilerin katılması için tüm yol ve yöntemleri kullandılar.

Okul sıralarından stadyum tribünlerine, askerlik şubelerinin önünden cadde ve sokaklara uzanan şoven gösteriler gerçekleştirildi. Demokratik Toplum Partisi yine hedefe çakıldı. Bazı il ve ilçe örgütleri taşlandı, basıldı.

Aktütün Karakolu baskını sonrasında, Kürt halkına, ilerici, devrimci siyasal yapılara yönelik devlet terörünün tırmandırılması çerçevesinde, sermayenin faşist devletinin yöneticileri harekete geçti. Yeni terör yasalarının çıkarılması için düğmeye basıldı.

Kürdistan’da yapılan her eylemin ardından bir yandan şovenizm sistemli bir şekilde tırmandırılıyor, öte yandan terör yasalarının çıkarılması için kampanyalar örgütleniyor. Asker ailelerinin acıları ekranlara, gazete sayfalarına taşınıyor.

Kürt halkına düşmanlığın ifadesi olan eylem ve gösteriler teşvik ediliyor.

OHAL yeniden gündemleştiriliyor!

12 Eylül’den sonra ülke çapında uygulanan sıkıyönetim, 19 Mart 1984’te Kürdistan’da Olağanüstü Hal’e dönüştürülmüştü. PKK daha eylemsel süreci başlatmadan, Kürt halkı OHAL terörüne maruz kalmıştı. Kısacası Kürdistan’a yönelik devlet terörünün aracı olan yasal düzenlemeler her zaman vardı.

1987’de OHAL Valiliği kuruldu. Kürdistan tümüyle “özel” bir kirli savaşın hedefi oldu. OHAL yönetimi altında her türlü katliam, baskı, terör ve işkence alenileştirildi. OHAL uygulamaları çerçevesinde yargıya başvurmanın önü kapatıldı.

1990 yılında 413, 424 ve 425 sayılı kararnameler yürürlüğe konuldu. “SS Kararnameleri” olarak anılan kararnamelerle, sansür ve sürgün kurumsallaştırıldı. Olağanüstü Hal’le birlikte 422 Sayılı Köy Kanunu ile koruculuk yasalaştı.

Daha sonra OHAL göstermelik olarak kaldırıldı, ama fiili uygulamalar, baskılar ve yasaklar devam etti. Sömürgeci devletin JİTEM gibi örgütleri, kirli savaş konsepti çerçevesinde eylem ve icraatlarını sürdürdü.

Şimdi Genelkurmay ülke çapında OHAL’i hedefliyor. Gözaltı sürelerini yeniden uzatmak, gözaltındaki kişilerin yakınlarına haber verilmesini geciktirmek, bazı kişiler hakkındaki bilgileri saklamak vb. düzenlemelerin yapılmasını istiyor. Bazı kişileri bazı bölgelere sokmama, o bölgeyle haberleşmesini engelleme, bölge dışına çıkarma, kolluk kuvvetlerine izinsiz arama yetkisi verme, Kürt halkının ulusal renkleri olan sarı-kırmızı-yeşil taşımayı yasaklama gibi, sıkıyönetim döneminde bile uygulanmamış tedbirleri tartışıyorlar.

Hedef sadece Kürt halkı değil, işçi ve emekçilerdir!

Gündemde olan terör yasalarının bugünkü hedefi özelde Kürt halkıdır. Sermaye devleti Kürt halkına karşı saldırganlık politikasını tırmandırmaktadır. Kürdistan dağları “terörle mücadele” adı altında her gün bombalanmaktadır. Operasyonlar kesintisiz olarak sürmektedir.

Kürt halkı her türlü yetkiyle donatılmış kolluk güçleriyle kontrol altında tutulmak istenmektedir. Gündeme getirilen bu yasal düzenlemeler, gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin ve işkencenin katlanarak artmasına yol açacaktır.

Yasaların hedefinin sadece Kürt halkı olduğunu düşünmek ise büyük bir yanılgı olacaktır. Faşist devlet terörünün ifadesi düzenlemeler yapıldığı koşullarda, kolluk güçler büyük kentlerin emekçi semtleri üzerinde daha rahat abluka kurabilecektir. Rahatlıkla arama noktaları oluşturabilecektir. Operasyonlarda ele geçirilen devrimcileri operasyon yapan katiller sorgulayabilecektir. Avukatsız sorgu ve sorgulama süresinin en az 10 güne çıkarılması ile işkence vakaları ayyuka çıkacaktır. Devrimci, ilerici kurum ve kişiler üzerindeki baskılar artacaktır, vb...

Bugün Kürt halkına yönelen terör, evlerin ve kurumların sudan bahanelerle basılıp talan edilmesi gibi saldırılar, işçi ve emekçilerin mücadelesi sermayeye rahatsızlık vermeye başladığında büyük kentlerde de hızla yaygınlaştırılacaktır. Tüm bu terör yasalarıyla aynı zamanda böylesi süreçlere hazırlanılmaktadır.

Polis devleti uygulamalarını, baskı ve terörü boşa çıkarmanın biricik yolu, saldırı yasalarına karşı demokratik hak ve özgürlükler mücadelesini yükseltmekten, devrimci mücadeleyi büyütmekten geçmektedir.


“Tezkereye hayır! Yaşasın halkların kardeşliği!”

PKK’nin Aktütün karakoluna yaptığı saldırının ardından gündeme oturan sınırötesi harekat için tezkere meclis gündemindeyken, ilerici, devrimci, demokrat kurumlar 8 Ekim günü Beyoğlu Galatasaray Lisesi önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

“Tezkereye hayır, yaşasın halkların kardeşliği!” pankartının açıldığı eylemde yapılan açıklamada, yeni sınır ötesi operasyonların ne işe yaradığı ve Kürt halkının örgütlü mücadelesini bitirip bitirmediği sorusu yöneltildi. DTP’ye açılan kapatma davası eşliğinde geliştirilen şoven kışkırtmalara dikkat çekilerek şunlar söylendi: “Geçtiğimiz günlerde Balıkesir Altınova’da bir kez daha yüzünü gösteren şovenist, ırkçı linç girişimcileri insanlık dışı bu davranışlarının cesaretini ve desteğini devlet politikalarından almaktadır. Bayrak krizi ardından arttırılarak geliştirilen şovenist dalgayla birinci tezkereye ortam hazırlayanlar şimdi yeni linç girişimleriyle ikinci tezkereye de ortam hazırlamaktalar…”

Basın açıklaması savaş tezkeresinin reddedilmesi talebiyle sona erdi.

UİD-DER, TÖP, SPG, SDP, SODAP, Partizan, Köz, Kaldıraç, İHD, HKM, ESP, EHP, DİP, EMEP, Limter-İş, Tekstil-Sen, DTP, Antikapitalist, Alınteri ve BDSP’nin gerçekleştirdiği eylemde “Tezkereye hayır! Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Biji bratiya gelan!”, “Tezkereye hayır!” sloganları atıldı. “Şovenizme geçit vermeyeceğiz!”, “Katil ABD, işbirlikçi AKP”, “Savaşa değil, sağlığa-eğitime bütçe” dövizleri taşındı.

Kızıl Bayrak / İstanbul