10 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/40

  Kızıl Bayrak'tan
   Irkçı-gerici saldırganlığa karşı
birleşik direniş!
   “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” için!..
Devrimci mücadele tek çıkış yoludur!
Yeni terör yasalarının hedefinde Kürt halkı ve emekçiler var...

YTÜ eylemlerle açıldı!

Şeker fabrikalarına yönelik yeni özelleştirme programı açıklandı…
  İşçi sağlığına ilişkin taleplerimiz
etrafında örgütlenelim!
  Ankara Üniversitesi’nde yemek boykotu sürüyor!
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Dünya, bölge ve Türkiye...
Genel durum ve güncel gelişmeler
  Ulucanlar katliamı 9. yılında anıldı…
  İşgalci ordular Pakistan’ı kaosa sürüklüyor!
  Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…
  Dünyadan...
  Yeni dönemde mücadeleyi örgütleme görevi!
  Bu “savaş” bizim savaşımız değildir!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Büyük şirketlerin iflas furyası sürüyor…

Tekelci kapitalizm krizin üstesinden gelemiyor!

Kapitalizmin kabesi ABD’de patlak veren krizin etkileri dalga dalga yayılırken, soruna çözüm bulamayan rejimin efendileri de kabus görmeye devam ediyor. Zira ABD’nin büyük şirketlerini enkaza çeviren krize çözüm bulmak için seferber olan batılı emperyalistler, tüm çırpınmalarına rağmen bir çıkış yolu bulabilmiş değiller. Belirsizlik durumunun uzaması ise krizin etkisinin dünyanın belli başlı tüm merkezlerinde hissedilmesine yolaçıyor.

“Kurtarma paketi” onaylanmayınca borsalar çöküşe sürüklendi

İlk patlak verdiğinde gecikmeden krize müdahale eden ABD yönetimi, batan sigorta şirketlerini devletleştirip, ardından “kurtarma paketi” hazırlayarak geçici bir umut yaratabilmişti. Fakat iflasları durdurup rejime soluk aldırmak için 700 milyar doları gözden çıkaran savaş çetesinin şefi Bush başkanlığındaki yönetim vaatlerinin arkasında duramayınca piyasalar yeniden çöküşe doğru sürüklendi.

Amerikan Temsilciler Meclisi, Bush’un yanısıra başkan adayları McCain ile Obama’nın uyarılarına karşın, krizdeki finans sistemini bataktan kurtarmak için hazırlanan 700 milyar dolarlık paketi reddetti. Şok etkisi yaratan Temsilciler Meclisi’nin kararı kapitalist-emperyalist rejimin efendilerini iyice kaygılandırdı. Bush’un yanısıra birçok ülke başkanı da Temsilciler Meclisi’ne çağrıda bulunarak, kapitalizmin bekası için mutlaka bir kurtarma planına ihtiyaç olduğunu hatırlattı.

Ret kararına asıl tepki beklendiği üzere borsalardan geldi. Haberin duyulması ile borsalarda büyük kayıplar yaşandı.

Tasarının reddedilmesinin ardından New York Borsası’nda Dow Jones Sanayi Endeksi, tarihinde ilk defa yüzde 7 değer kaybederken, Nasdaq Endeksi de yüzde 9’dan fazla değer kaybetti. Latin Amerika Avustralya ile Yeni Zelanda borsaları da güne büyük düşüşlerle başladılar. Hong Kong borsasında kayıplar yüzde 5’i aşarken, Tokyo borsası da son üç yılın en düşük düzeylerine geriledi.

Sarsıntının şiddetli hissedildiği bir diğer kıta Avrupa oldu. İngiltere’de FTSE 100 endeksi yüzde 3 oranında değer kaybederken, Fransız Cac 40 endeksi yüzde 2,7 oranına geriledi. Almanya’nın Dax endeksi de yüzde 1.4 düşerek 5278 seviyelerine çekildi. Rusya ise, ülkenin iki büyük menkul kıymetler borsalarında işlemlere birkaç saat ara vererek çöküşü hafifletmeye çalıştı.

Daha sonra “Kurtarma Paketi” onaylansa da, kredi zararları ve bu kredilere dayalı mali varlık kayıplarının toplamının 1 trilyon 400 milyar dolara ulaşabileceğini açıkladı.

İflas ve kamulaştırma Avrupa’ya sıçradı

Günler ilerledikçe krizin etkisinin sadece borsalardaki çöküşle sınırlı kalmayacağı somut olarak görüldü. ABD’de başlayan banka/şirket iflasları Avrupa ile Pasifik kıyılarına da sıçramış bulunuyor. Burada da en büyük şirketlerin bazılarını iflasa sürükleyen kriz, serbest piyasaya tapınan Avrupa rejimlerini iflasın eşiğindeki şirketleri devletleştirmek zorunda bıraktı.

Devletleştirmeye karşı “ilkeli” duruşu ile dikkat çeken İngiliz hükümeti, ülkenin en büyük emlak kredisi bankalarından “Bradford and Bingley”i kamulaştıracağını açıkladı. Zira bu devletleştirme adımını atmazsa, iflasın domino etkisi yaratarak İngiliz ekonomisini bataklığa sürüklemesi işten bile olmayacaktı. Bu riski hesaba katan İngiltere Hazine Bakanlığı, ekonomik istikrarı koruyabilmek için, bankanın 50 milyar sterlinlik kredi ve borçlarını üstleneceğini açıkladı. Ayrıca bankanın perakende mevduatlarının ve bazı birimlerinin İspanyol Bankacılık Grubu Banco Santander’a satışı için de 18 milyar sterlin kaynak sağlama taahhüdünde bulundu.

İflasın eşiğine dayanan Fortis Bank’ı kurtarmak için de aynı anda üç Avrupa devleti harekete geçti. Belçika, Hollanda, Lüksemburg üçlüsü, Avrupa’nın ilk 20 bankası arasında gösterilen Fortis Bank’ın belli orandaki hisselerini alacaklarını açıklayarak iflası şimdilik engellediler. Fortis‘in kurtarılması için Belçika 4.7 milyar Euro, Hollanda 4 milyar Euro, Lüksemburg ise 2.5 milyar Euro verecek. Böylece Fortis Bank’ın yüzde 49 hissesi bu üç devlete geçecek.

İflasın eşiğine gelen bir diğer Avrupa bankası ise, Fransa-Belçika ortaklığında bulunan Dexia oldu. Piyasa değerinin neredeyse üçte birini kaybeden Dexia için yaklaşık 7 milyar Euro sermaye aktarılacağı bildirildi.

Almanya’da ise emlak kredisi bankası “Hypo Real Estate”ın bir bankalar konsorsiyumuyla son dakika anlaşma yaparak iflastan kurtulduğu açıklandı. İzlanda hükümeti de ülkenin en büyük üçüncü bankasını kamulaştırdı.

Kapitalizmin sonuna dair tartışmalar

Gelinen yerde sistemin savunucuları bile kapitalizmin sonunun gelip gelmediğini tartışmaya başladı. Kimileri kapitalizmin krizini tartışıp yeni model arayışlarına girmek gerektiğini söylerken, bazıları ise yaşanan krizi “devletçi kapitalizmin modern bir versiyonuna geçiş” olarak tanımlıyor.

Yeni bir ekonomik sistemin kurulmasının gerekliliğinden söz edenlerin yanında, serbest piyasa ekonomisinin dünyayı felakete sürüklediği saptamasını yapanlar da var.

Bazı çevreler banka ve şirketlerin devletleştirilmesini “sosyalist önlemler” şeklinde yorumlarken, kimi din adamları da yaşanan krizden kapitalizmi sorumlu tutuyor. Örneğin Anglikan Kilisesi, “Karl Marx haklıymış. Kapitalist sistem insanlığı bu hale getirdi” açıklamasını yapabildi.

Kapitalizmin ancak proleter bir devrimle yıkılabileceğini bilen sistemin akıl hocaları ise, daha soğukkanlı görünüyor. Emperyalist Amerikan rejiminin akıl hocalarının kalem oynattığı Washington Post gazetesi, şu değerlendirme ile sistemin efendilerini sükûnete çağırdı: “Evet, Amerikan ekonomik sisteminin çöküşün eşiğine gelmesi ve hükümetin bunu kurtarmaya yönelik girişimi gerçekten de kapitalist sistemde bir kilometre taşını simgeliyor… Kapitalizmden vazgeçmiyoruz. Sadece evrimleşmesini sağlıyoruz. Bir değişimin içindeyiz… Cebimizdeki paranın artık güvende olmadığı gerçeğini kabul etmemiz gerek. Daha iyi bir finansal demokrasi yaratmamız gerek. Bu kriz Amerikan kapitalizminin çöküşü değildir. Eğer şanslıysak kapitalizmin evrimleşmesinde önemli bir aşamayı geride bırakacağız.”

Kapitalizmin alternatifi sosyalizmdir!

Kapitalizmle ilgili yürütülen tartışmalar kapitalizmi kurtarma derdine düşenlerin aczini yansıtmakla kalmıyor, düzenin efendileri ile onların hizmetindeki akıl hocalarının kapitalizmi savunma noktasında ciddi bir özgüven kaybına uğradıklarını da gözler önüne seriyor.

Öyle ki, günümüz kapitalist sistemini “çılgınlık” olarak nitelendiren Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, “Yeni bir kapitalist sistem kurulsun” çağrısı yapabildi.

“Piyasalar her zaman haklıdır görüşü artık bitmiştir. Yeni ve ahlaki bir kapitalist sistem kurulması için dünya liderleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bretton Woods’ta olduğu gibi yeniden toplanmalı” dedi.

Kapitalizmin alternatifinin yine kapitalizmde aranması safsatadan başka şey değildir. Zira sistemdeki gayr-ı ahlaki asalaklaşma, kapitalist ilişkilerin kaçınılmaz sonucudur. Kapitalizm insanın insan tarafından sömürülüp köleleştirilmesine dayalı bir sistemdir, böyle bir sisteme “ahlak” değil “kâr, daha çok kâr” olgusu yön verir.

Burjuva devletlerin krizi önlemek için “kamulaştırma”dan başka çıkış yolu bulamaması, özel mülkiyete dayalı sistemin iflas ettiğinin bizzat bekçileri tarafından tescilidir. Buna karşın kapitalizm kendiliğinden yıkılacak değildir. İnsanlığı barbarlığa sürükleyen bu düzenin tek alternatifi olan sosyalizm ancak, partisi önderliğinde örgütlenmiş işçi sınıfı ile emekçi müttefiklerinin proleter devrimi ile kurulabilir.