29 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/09

  Kızıl Bayrak'tan
  TSK, ABD emperyalizminin icazetiyle Güney Kürdistan’a kara saldırısı başlattı…
  Emperyalizmin desteğinde Kürt halkının özlemlerini boğmak istiyorlar!..
Kendi aralarında dalaşan düzen güçleri, Kürt halkına düşmanlıkta kenetlendiler!..
Tersane cehenneminde direniş:
Emekçi Kadın Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi! 
Emekçi Kadın Kurultayı’na mesajlardan...
  Emekçi kadınlar bir adım öne çıktı! / Z. Us
  Türk halkı bir tercih yapmak zorunda... / A. Eylül
  ABD, Türkiye ve Kürt sorunu
  DİSK Genel Kurulu üzerine
  TEKEL işçisine yeni oyunlar...
  İlbek işçisinin direnişi sürüyor!
  SSGSS tasarısına karşı eylemler sürüyor...
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 5. Toplantısı Sonuç Bildirgesi:
  Fidel Castro: Devrime adanmış bütün bir ömür!
E. Bahri
  Güney Kıbrıs halkının değişim isteği…
  Ermenistan’da onbinler sokakta!
  Güney işgal hareketi!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

TEKEL işçisine yeni oyunlar...

Kazanmanın yolu direnmekten geçiyor!

TEKEL sigara fabrikalarının varlık satışı yöntemiyle özelleştirilmesini öngören ihale, tekliflerin alınmasının üzerinden sadece 3 gün geçtikten sonra apar topar gerçekleştirildi. Yağma ihalesini açık arttırmada 1 milyar 720 milyon dolar teklif eden British American Tobacco (BAT) firması kazandı.

TEKEL işçileri haftalardır özelleştirme saldırısına karşı çok çeşitli eylemler gerçekleştirdiler. Bu eylemler TEKEL işçisinin taşıdığı mücadele potansiyelini ve fabrikalarını yağmacılara teslim etmeme konusunda kararlılık içerisinde olduklarını net bir biçimde gösterdi. Yürüyüşler, basın açıklamaları, gece fabrikalarda kalma eylemleri 18 Şubat’ta Ankara’daki merkezi eylemle doruk noktasına ulaştı. Acımasız bir devlet terörüne ve açık bir sendikal ihanete maruz kalan işçiler buna rağmen eylem alanını terketmemek için önemli bir direniş sergilediler.

Hem son haftalarda gerçekleştirilen eylemlerin yaygınlığı ve sürekliliği, hem de gerek bu eylemlerde gerekse 18 Şubat Ankara eyleminde ortaya konulan öfke ve kararlılık bu işin sermaye açısından pek de kolay olmayacağına işaret etmekteydi. Tekliflerin alınmasından sadece birkaç gün sonra ihalenin apar-topar yapılması, sermayenin TEKEL işçilerin verdikleri kararlılık mesajını doğru okuduğunu, bu nedenle de özelleştirme sürecini bir an önce bitirmeye çalıştığını göstermekteydi.

İşçiler, bu eylemler sırasında hem Türk-İş yönetimi, hem de örgütlü oldukları Tek Gıda-İş Sendikası yönetimi tarafından yalnız bırakıldılar. İhale öncesinde Ankara eyleminde işçilere ihanet eden Tek Gıda-İş yönetimi ihale sonrasında da mücadele ve eylemden uzak durmaya özen gösterdi. İhalenin iptali için önümüzdeki günlerde Danıştay’a başvurulacak olması ise sendika yöneticilerinin oyalama taktiklerinden başka bir şey değil.

İhale sonrası yeni oyunlar devrede

Artık ihale yapılmış TEKEL sigara fabrikalarının yağmacı BAT şirketine satışının yolu açılmıştır. TEKEL işçileri ihale sonrasında da fabrikalarını yağmacılara teslim etmemek için değişik biçimlerde eylemlerini devam etmektedir. “Ölmek var, dönmek yok!” şiarı mücadele kararlılığı içindeki işçilerin dilinden sıklıkla duyulmaktadır. Kısacası TEKEL işçisi düne göre daha çetin bir sürece girildiğinin farkındadır ve zorlu bir mücadeleyi göze almış görünmektedir.

Buna karşılık sermaye de boş durmamaktadır. İhaleyi apar topar yapmakla yetinmeyen sermaye ihale süreci önümüzdeki süreçte de TEKEL işçilerinin kafasını karıştırmak, birliğini bozmak ve onları mücadeleden alıkoymak için yeni oyunlar tezgahlanmaktadır. Bunlardan biri de ihale şartnamesinde son anda yapılan bazı değişikliklerin işçilere bir umut ışığı olarak sunulmasıdır.

Bu tezgahlanan oyunda medya borazanları da aktif biçimde yer almaktadır. Örneğin Bugün Gazetesi yazarı Mustafa Süzer’in ihalenin yapıldığı gün kaleme aldığı bir makalede şunlar söylenmektedir: “Özelleştirmede ilk kez işçiler lehine tarihi bir düzenleme yapıldı. Bugün ihalesi yapılacak olan Tekel’in sigara fabrikalarında çalışan 3 bin işçi, özelleştirme sonrası isterse özel şirkete geçmeyerek kamuda çalışmaya devam edecek. Bu düzenlemenin ortaya çıkması sonrası Tekel işçisinin yaptığı eylemlerde polisten boşuna dayak yediği ortaya çıktı.”

Bu değişiklik yapılmadan önce şartnamede, devirden evvel TEKEL yönetimince sigara fabrikalarındaki bütün işçilerin çıkışlarının verilip tazminatlarının ödeneceği, yani fabrikaların yağmacılara “boş” teslim edileceği yazıyordu. Buradan bakıldığında kendilerine kamuda çalışma olanağı sağlandığı için şartnamede yapılan değişikliğin TEKEL işçilerinin yararına olduğu, hatta onları mağdur etmemek için yapıldığı düşünülebilir.

Ancak durum hiç de öyle değildir. Fabrikaların işçilerden arındırılmış biçimde “boş” teslim edilmesini, şartnamenin de buna uygun düzenlenmesini yağmacı şirketler (özellikle de BAT) istemişlerdir. Çünkü bu şirketlerin hiçbirinin özelleştirmeden sonra fabrikalarda üretime devam etmeyi düşünmediği, fabrikaları başka şekillerde kullanma yoluna gidecekleri zaten bilinmektedir. Dolayısıyla da binlerce işçiyi kendilerine yük etmek onların isteyebilecekleri en son şeydir. Kısacası şartnamedeki sözü edilen değişiklik işçiler için değil, tam tersine yağmacılar için yapılmıştır.

Peki sigara fabrikaları yağmacılara devredilip kapatıldıktan sonra işçiler ne olacaktır. Kamuda kalmaları onların sorunlarını çözmeye yetecek midir? Devlet hepsi de sigara üretiminde deneyimli bu işçileri ne tür bir işte istihdam edecektir? Bu işçilerin mevcut ekonomik/sosyal hak ve kazanımları ne ölçüde korunacaktır?

Açıktır ki bütün bu sorulara işçiler adına olumlu yanıtlar vermek asla mümkün değildir. Fabrikalarıyla birlikte devredilmeyip kamuda kalmaları bu işçiler için bir kazanım anlamına gelmemektedir. SEKA’yı hatırlamak yeterlidir. SEKA işçisine de direnişin bitirilmesi karşılığında kendilerine belediyenin iş vereceği vaat edilmişti. Yani bir anlamda onlara da “siz kamuda kalacaksınız, merak etmeyin” denilmişti. Fakat sonra kendilerine verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Kağıt üretiminde uzmanlaşmış işçiler aylarca boşta bırakıldı, ya da kendilerine en alakasız işler verildi. Bir süre sonra da kendi kaderlerine terkedildiler. Tüm kazanımlarını ve sosyal haklarını yitirdiler. Vaatlere aldanmaları, mücadeleyi bir kenara bırakıp bireysel kurtuluş çabası içine girmeleri halinde TEKEL işçilerini de benzer bir akıbet beklemektedir.

SEKA işçisinden TEKEL’e kalan başka bir deneyim de fabrikalara kapanarak, diğer sınıf güçlerinden yalıtılmış halde uzun soluklu bir mücadele yürütmenin mümkün olmadığıdır. İhale gününden bu yana işyerlerine sahip çıkma adına fabrikalarına kapanan TEKEL işçileri, fabrikalarını kararlılıkla savunmanın yanında, sınıfın diğer mücadeleci güçleriyle en geniş bir birlikteliği yakalamak için çaba içerisinde olmalıdır. Kendisi dışındaki mücadele süreçlerine mesafeli duran, örneğin tersane işçilerinin bugünlerde zorlu bir süreçten geçen kavgasını uzaktan izlemekle yetinen, aynı şekilde SSGSS eylemlerini sahiplenmeyen Tekel işçilerinin, sıra fabrikalarının kapatılmasına geldiğinde kendi eksenlerinde bir direniş örgütlemeleri de hayli zor olacaktır.

Mücadeleye birleşik ve militan bir biçim kazandırmanın işçi ve emekçiler için ekmek kadar, su kadar önemli olduğu bir süreç yaşanmaktadır. TEKEL işçisi sermayenin yalanlarına kanmadan, hilelerine aldanmadan direniş yolunu yürümeli, kavga siperlerindeki diğer sınıf kardeşleriyle birleşmenin yol ve yöntemlerini yaratmak için çaba göstermelidir.


Tokat TEKEL işçileri direnişte!

18 Şubat’ta ihalesi gerçekleştirilen TEKEL Sigara Fabrikası işçileri, 22 Şubat gününden itibaren fabrikada kalarak direnişlerini sürdürüyorlar. İşçiler 25 Şubat’ta da fabrikadan toplu çıkış yaparak fabrika önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

Bin kadar işçinin katıldığı eylemde Tek Gıda-İş Tokat Şube Başkanı Suat Karlıkaya basın açıklamasını okudu. Karlıkaya, sonuna kadar direneceklerini, en azından özlük haklarını yazılı olarak güvenceye alana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtti. TEKEL’in içki bölümü satılırken yanlış yaptıklarını, bu yanlışı bir daha tekrarlamayacaklarını söyledi. Eylemde sık sık, “TEKEL vatandır, satılamaz!”, “AKP şaşırma, sabrımızı taşırma”, “Hükümet istifa!”, “İş, ekmek yoksa, barış da yok!”, “Direne direne kazanacağız!”, “İşçiler burada vekiller nerede!”,  “IMF’nin itleri, sattırmayız KİT’leri!” sloganları atıldı.

Basın açıklamasından sonra eylem ateşi yakan işçiler, TEKEL’in özelleştirilmesi durdurulana kadar bu ateşi yakacaklarını belirttiler. İşçiler toplu bir şekilde fabrikaya dönerken fabrikayı terketmeyeceklerini açıkladılar.

Kızıl Bayrak / Tokat


Adana: TEKEL işçisi yalnız değildir!

Adana’da biraraya gelen DİSK, KESK, TMMOB, TTB, İHD, Halkevleri, EMEP, ÖDP, SDP, SHP, TKP, TÖP, Alevi Bektaşi Birlikleri, BDSP, Alınteri, ESP, ÇAĞRI, ATAK, DHP, Kurtuluş, DİP Girişimi Tekel fabrikasında başlatılan direnişe destek amaçlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. 24 Şubat günü Eğitim-Sen önünde kortej oluşturularak Tekel Fabrikası’na yürüyüş başladı. Yürüyüş sırasında sık sık “Tekel işçisi yalnız değildir”, “Yaşasın işçilerin birliği halkların kardeşliği”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “İşçi-memur elele genel greve” sloganları atıldı. Tekel fabrikasına gelindiğinde işçiler kitleyi “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganı ile coşkulu bir şekilde karşıladılar. Konuşmaların ve basın metninin okunmasının ardından fabrika içerisine direniş çadırı kuruldu. Eyleme yaklaşık 80 kişi katıldı.

Kızıl Bayrak / Adana

 

Çiğli’de kurultay hazırlıkları…

Panel: “Taban örgütlenmeleri, sendikalar ve sınıf sendikacılığı”

24 Şubat günü 3. Çiğli İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları çerçevesinde bir panel gerçekleştirdik.

DİSK’in kuruluş yıldönümü vesilesiyle taban örgütlenmeleri, sendikalar ve sınıf sendikacılığını tartıştığımız panel, 3. Çiğli İşçi Kurultayı hazırlık çalışmaları çerçevesinde yapılan ilk etkinlikti.

Açılış konuşmasında Çiğli Organize’nin genel durumuna değinilerek, örgütlenmede yaşanan sorunlar anlatıldı. Bu çerçevede kurultay çalışmasının önemine dikkat çekildi.

Panelin ilk konuşmacısı sendikacı-yazar Hacay Yılmaz sunumunda, DİSK’in kuruluş dönemini anlatarak, taban örgütlenmelerinin önemi ve işlevselliğine değindi. Dünden bugüne DİSK’e hakim olan anlayış sınıf sendikacılığı perspektifiyle karşılaştırılarak anlatıldı. Sınıf sendikacılığının nasıl olması gerektiği vurgulandı. Mevcut bürokratik sendikal anlayışın taban örgütlenmeleri sayesinde aşılabileceğine dikkat çeken Yılmaz, varolan yasalara takılmamak gerektiğini, hakların sokakta kazanılıp, yasaların sokakta parçalanabileceğini vurguladı.

Ardından sözü Kurultay Hazırlık Komitesi çalışanı arkadaş aldı. Sendikalar ve sınıf sendikacılığı üzerine sunum yapan arkadaşımız, sendikaların sınıf mücadelesinde tuttuğu yere değindi. Çağdaş sendikacılık anlayışının eleştirisini yaparak, gerçek anlamda sınıf sendikacılığının nasıl olması gerektiğini vurguladı. Sendikal mücadelenin en büyük yanlışlarından birinin yalnızca ücret sendikacılığı yapmak olduğunu, aslolanın ekonomik-demokratik mücadele yanında politik mücadele vermek olduğunu vurguladı. İşçi sınıfının sömürüden nihai kurtuluşunun sosyalizmle mümkün olacağı vurgulanarak sunum bitirildi.

Etkinlik 3. Çiğli İşçi Kurultayı hazırlık çalışmalarına katılım çağrısıyla son buldu. Çiğli İşçi Kültür Sanat Evi’nde gerçekleştirilen panele, Çiğli Organize’de çalışan çeşitli sektörlerden yaklaşık 35 işçi katıldı.

Kurultay Hazırlık Komitesi çalışanları