22 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/08

  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılar, mayalanma ve devrimci müdahale sorumluluğu!
  15 Şubat’ta Kürt halkı mücadele enerjisini, devlet de terörist yüzünü gösterdi…
Kitlesel öfke ve kararlılıkla
Newroz’a doğru!
Dinci AKP’den Filistin halkının cellâdına özel ağırlama…
Sermayenin kölelik dayatmasına karşı mücadeleye!
Grev ve direnişlerle dayanışmayı büyütelim! 
  İlbek Tekstil işçisi emeğine sahip çıkıyor!
  Tersaneler cehenneminden...
  Çiğli Emekçi Kadın Kurultayı gerçekleşti!
  Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütü için!
  Eksen Yayıncılık’a polis baskını! 
  DİSK Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  TEGA işçisi ile dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi ve emekçiler 20 Şubat’ta alanlardaydı!
  Lübnan halklarıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Kosova parlamentosu “bağımsızlık” ilan etti…
  ABD’de başkanlık ön seçimleri
gösterisi sürüyor!
  TC’de cisimleşen çizgi: İttihat Terakki’nin devlet–ulus programı!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

manifesto Barış Annelerine gözaltı! 

Barış Anneleri, Abddullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999 yılında yakalanmasını,14 Şubat’ta Taksim Mis Sokak’ta gerçekleştirdikleri bir eylemle protesto ettiler.

Barış Anneleri ilk önce Galatasaray Postanesi’ne doğru yürüyüşe geçtiler. Kolluk güçleri kitlenin önünü kesti ve yürüyüşe izin vermeyerek dövizleri indirmelerini, indirmedikleri takdirde gözaltına alacaklarını ifade etti.

Bunun üzerine Mis Sokak’ta basın açıklaması okunmaya başlandı. Kolluk güçleri basın açıklamasında “Abdullah Öcalan” isminin geçtiği gerekçesiyle metni okuyanı ve birçok kişiyi gözaltına aldı. Müdahaleye “Barış!” sloganıyla tepki gösteren Barış Anneleri, gözaltı terörüne karşı 5 dakikalık oturma eylemi gerçekleştirdiler.

Kızıl Bayrak / İstanbul


SES’ten SSK raporu!

 Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinin 3. yılında sağlık kurumlarının ve çalışanlarının durumunu ele alan bir rapor hazırladı.

Raporda, SSK’nın Sağlık Bakanlığı’na devri ile birlikte kamusal sağlık hizmeti sunumunun daralttığı, sağlık harcamalarının üç kat arttığı ve kamusal sağlık hizmetinin bir hak olmaktan çıkartıldığı ifade edildi.

Saldırının yeni bir aşaması olan Kamu Hastane Birlikleri’nin de eleştirildiği raporda, sağlık kuruluşlarının 40 parçaya bölünerek taşeronlaştırmanın önünün açıldığı, esnek çalışmanın bir kural haline getirilmek istendiği, “paran kadar sağlık” hizmetinin yaygınlaştırılacağı ve sağlık emekçilerinin sözleşmeli köleliğe mahkum edileceği vurgulandı.

Sağlık Emekçileri Sendikası, son üç yılda yapılan uygulamalarla sağlık çalışanlarının hak kaybına uğradığını açıkladı. Hak kayıplarının lojmanlarda oturanların tahliye edilmesi, nöbet ek ödemelerinin verilmemesi, ücretler sabit tutulduğundan devirden sonra personelin öğrenim durumundaki değişikliklerin ücretlere yansıtılmaması biçiminde yaşandığını belirtti.

Raporda son olarak, “Herkese eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli bir sağlık sistemi” talep edildi.


 

Tekel eyleminden gözlemler...

Ankara eyleminde Tekel işçilerinin hemen hepsi sendikal bürokrasiye öfke doluydu. İşçilerin yakınmaları ve sendika yönetimlerine güvensizlikleri boşuna değildi. Nitekim eylemin ilerleyen saatlerinde Tekel işçilerinin sendika bürokrasisine yönelik öfkesinin haklılığı kanıtlandı.

Tek Gıda-İş yöneticileri Tekel’in satış ihalesine verilen teklifler açıklandıktan sonra “Fabrikalarımızı teslim etmeyeceğiz!” yönlü geçiştirme girişimlerine başvurdu. Ancak Tekel işçileri sendikacıların kürsüden yaptığı “dağılın!” çağrısına uymadılar. Önce Özelleştirme İdaresi’ni çevreleyen demirlere yüklendiler, ardından sendika yöneticilerini ve Türk-İş bürokrasisini hedef alan sloganlar attılar. Yaşadıkları dağılmaya rağmen akşam saatlerine kadar Özelleştirme İdaresi’nin önünden ayrılmadılar. Ankara polisinin saldırı tehditlerine rağmen sloganlarını kesmediler. “Türk-İş uyuma işçine sahip çık!”, “İşçiler burada, Türkel nerede!” sloganlarını atan işçiler, tüm geri bilinçlerine rağmen, tazyikli suya karşı direndiler. Polis saldırısına direnen işçiler içinde Cevizli Tekel ve Samsun Ballıca’dan Tekel işçileri en ön safta yerlerini aldılar.

Türk-İş’e bağlı sendikalardan Çimse-İş, Haber-İş, Harb-İş, Tez Koop-İş, Petrol-İş ve TÜMTİS Tekel işçilerine destek amacıyla eylemde yerlerini aldılar. Sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanlarından olan Türk-İş bürokrasisi ise eyleme dahi gelmedi.

Tekel işçilerinin eylemine BDSP’liler sabahın erken saatlerinden itibaren destek verdiler, gün boyunca Tekel işçileri ile ortak sloganlar attılar. Eyleme Mücadele Birliği Platformu da destek verdi.

Tekel işçileri, Ankara’nın ayazına rağmen, polis barikatı önünde dirençlerini korudular. Yavaş yavaş yaşanan dağılma sonucu eylemlerini sona erdiren Tekel işçileri, sınırlı da olsa, sermayeye ve sendika bürokratlarına karşı tok bir yanıt vermiş oldular.

Ç. Koray


 

SSGSS saldırısına karşı mücadeleyi büyütelim!

Sermaye devletinin işçi ve emekçilere yönelik pervasız saldırıları sürüyor. Kazanılmış hakları bir bir elinden alınmak isteniyor. Bu saldırıların en kapsamlısını da sağlık ve sosyal güvenlik hakkının gaspı oluşturuyor.

Sermayenin işçi ve emekçilere yönelik SSGSS Yasa Tasarısı’na karşı, sendikaların, kitle örgütlerinin ve devrimcilerin oluşturduğu “Herkese Sağlık Güvenli Gelecek” platformu kuruldu. Platform saldırının püskürtülmesi için bildirilerle, toplantılarla, basın açıklamaları ve kitlesel eylemlerle geniş kesimlere sesleniyor. SSGSS Yasa Tasarısı’na karşı, sendikalar ve meslek örgütleri 20 Şubat günü birçok ilde protesto eylemleri gerçekleştirdi. İstanbul’da gerçekleşmesi planlanan eylem ise yoğun kar yağışının katılımı zayıflatacağı gerekçesi ile 28 Şubat’ta ertelendi. SSGSS Yasa Tasarısı’na karşı başlayan eylemler ve yerellere yayılan platformlar mücadelenin gelişimi açısından oldukça anlamlıdır. Fakat eylemlerin henüz geniş kitlelere mal edilememesi, eylemlere katılımın beklenenin çok altında olması, birleşik mücadelenin henüz yeterince örülememesinden kaynaklanmaktadır. Mücadelenin yerellere doğru genişleyerek yayılması, ete-kemiğe büründürülmesi henüz başarılamamış temel eksikliklerin başında gelmektedir. Ayrıca, sendikal bürokrasisinin inisiyatifinin kırılamaması, saldırı yasasına karşı yapılması gerekenlerin temennilerin ötesine geçememesi ve uzlaşma beklentisi de mücadelenin önündeki engellerdir.

Mevcut tablonun aşılması için sürecin tabandan örgütlenmesi gerekiyor. Bunun için görev ilerici, devrimci, öncü işçi ve emekçilere, ilerici sendikacılara düşüyor. Bu özneler tüm güçleriyle fabrikalara, işyerlerine, sanayi havzalarına gitmeli, ısrarla bu kesimi hedefleyen bir faaliyet yürütmelidir. Sınıfa karşı sınıf bilinciyle ve genel grev-genel direniş hedefiyle hareket edilmelidir. Ancak böyle bir tutumla emekçi kitleler harekete geçirilebilir.

İşçi ve emekçiler, sağlık hizmetlerinin elinden alınmaması, hastanelerin ticarethaneye çevrilmemesi, emekli haklarının ortadan kaldırılmaması için, kişisel kurtuluş hayalini bir yana atarak, korkuyu, sinmişliği, yılmışlığı yenerek, gücünü birleştirerek mücadeleyi yükseltmelidir.

İşçi ve emekçiler ya bütün gücünü ortaya koyacak, dişe diş bir mücadele ile bu saldırıyı püskürtecek ya da sermayenin ‘”paran yoksa öl!” teklifini kabullenecektir. Başka bir yol yok!

Sınıf bilinçli bir işçi