22 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/08

  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılar, mayalanma ve devrimci müdahale sorumluluğu!
  15 Şubat’ta Kürt halkı mücadele enerjisini, devlet de terörist yüzünü gösterdi…
Kitlesel öfke ve kararlılıkla
Newroz’a doğru!
Dinci AKP’den Filistin halkının cellâdına özel ağırlama…
Sermayenin kölelik dayatmasına karşı mücadeleye!
Grev ve direnişlerle dayanışmayı büyütelim! 
  İlbek Tekstil işçisi emeğine sahip çıkıyor!
  Tersaneler cehenneminden...
  Çiğli Emekçi Kadın Kurultayı gerçekleşti!
  Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütü için!
  Eksen Yayıncılık’a polis baskını! 
  DİSK Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  TEGA işçisi ile dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi ve emekçiler 20 Şubat’ta alanlardaydı!
  Lübnan halklarıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Kosova parlamentosu “bağımsızlık” ilan etti…
  ABD’de başkanlık ön seçimleri
gösterisi sürüyor!
  TC’de cisimleşen çizgi: İttihat Terakki’nin devlet–ulus programı!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

Kosova parlamentosu “bağımsızlık” ilan etti…

Savaş aygıtı NATO’nun postalları halkları özgürleştiremez!

17 Şubat günü Kosova parlamentosu “bağımsızlık” ilan etti. “Başbakan” Haşim Taci Sırbistan dahil 192 ülkeye bağımsızlıklarını tanımaları için mektup gönderdi. Karar üzerine başkent Priştina sokaklarına çıkan Kosovalı Arnavutlar, ABD ve Arnavutluk bayrakları taşıyarak “bağımsızlık” ilanını kutladılar.

Karara tepki gösteren Sırplar ise, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bulunan ABD büyükelçiliğini taşladılar. Çoğunluğu gençlerden oluşan 2 bin kadar gösterici, 500’den fazla güvenlik görevlisinin koruduğu ABD büyükelçiliğinin etrafını sararak, “Kosova, Sırbistan’ın kalbidir!” sloganını attı.

Bağımsızlık ilanına karşı çıkan Kosovalı Sırplar da, Kosova ve Birleşmiş Milletler polisinin kontrolünde olan sınır geçiş noktasını ateşe verdi. Sınır geçişinde bulunan bütün kulübelerle BM Kosova Misyonu UNMİK ve Kosova polisine ait araçların da ateşe verildiği bildirildi.

Eski Yugoslavya’yı paramparça eden ABD emperyalizmi ile batılı suç ortakları, NATO himayesindeki Kosovalı işbirlikçilerine bu kararı aldırarak, Balkanlar’da faşizme karşı savaşta inşa edilen halklararası birliği tamamen parçalamış oldular. Kosovalı bir gazeteci de “bağımsızlık” ilanını “eski Yugoslavya’nın uzun ve sancılı dağılma sürecinin son fasılası” olarak değerlendirdi.

Kosova parlamentosunun “bağımsızlık” kararını ilk tanıyan kişinin, CIA fideliğinde yetiştirilen Afganistan “devlet başkanı” Hamid Karzai olması ise ironiktir.

Bekleneceği üzere Kosova’nın bağımsızlığını ABD, İngiltere, Türkiye ilk tanıyanlar oldu.

ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Kosova’nın “bağımsız ve egemen bir devlet” olarak tanındığını açıklamakla yetinirken, İngiltere dışişleri bakanı David Miliband, Kosova’nın bağımsızlığını tanımaya karar verdiklerini söyledi.

Türkiye dışişleri bakanı Ali Babacan ise, yazılı bir açıklama yaparak, “Türkiye Cumhuriyeti, Kosova Meclisi’nin bağımsızlık bildirgesinin muhtevasını ve unsurlarını memnuniyetle karşılamış ve bu anlayıştan hareketle, Kosova Cumhuriyeti’ni tanıma kararı almıştır” dedi. Bu arada başbakan Tayyip Erdoğan da, Kosova “Başbakan”ı Haşim Taçi’yi telefonla arayarak, bağımsızlık kararının hayırlı olması temennisinde bulundu.

Kürt halkının özgürlük özlemlerini silah zoruyla yok etmeye çalışan, Güney Kürdistan’daki devletleşme sürecini ise savaş nedeni sayan Ankara’daki Amerikancılar’ın Kosova’nın “bağımsızlık” kararına tez elden destek vermesi, çifte standarda dayalı politikanın yeni bir örneğini oluşturmuştur.

AB’li emperyalistler de Kosova’daki kukla yönetimin girişimine zaman geçirmeden desteklerini ilan ettiler. AB yetkililerinin verdiği bilgiye göre, Avrupa ülkelerinden 17’si hızla, birçoğu ise bir aya dek Kosova’nın bağımsızlığını tanıyacak.

Bu arada önümüzdeki dört ay zarfında Avrupa Birliği misyonuna bağlı 2 bine yakın polis, hakim, avukat ve yöneticinin Kosova’da Birleşmiş Milletler misyonunun yerini alacağı bildirildi. Kosova’nın “özgürlüğü”, bu 2 bin AB polisinin yanısıra, 16 bin NATO askerinin “güvencesi” altında olacak.

ABD ile müttefiklerinin aksine Rusya ile Sırbistan karara sert tepki gösterdi. Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç, bağımsızlık ilanının uluslararası hukuku ihlâl ettiğini dile getirerek ilanın feshedilmesi çağrısında bulundu. Sırbistan’ın ilk tepkisi, Washington büyükelçisini geri çekmek, Fransa ile Türkiye’deki büyükelçileri merkeze çağırmak oldu.

Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma ile üst kanadı Federasyon Konseyi, Kosova’nın bağımsızlık ilanını kınarken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kosova’yı tanıyanlara yıllardır Kuzey Kıbrıs’ı neden tanımadıklarını sordu. Moskova’da yapılan açıklamada, Kosova’nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biri olan Amerikan yönetimine uluslararası istikrarın tehlikeye girdiği uyarısında bulunulduğu bildirildi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un bu uyarıyı Amerikalı meslektaşı Condoleezza Rice ile yaptığı bir telefon konuşmasında dile getirdiği belirtildi.

Çin yönetimi ise, bağımsızlık ilanından endişe duyduğunu bildirdi.

NATO’nun bekçiliğine güvenerek “bağımsızlık” ilan eden Kosova’daki kukla yönetimin attığı bu adımla sorun dünyanın gündemine yerleştirildi. Kuşkusuz ki bu “yoğun ilgi”, Kosova’ya ya da Arnavutların baskıdan kurtarılmasına gösterilmiyor. Sorun yalnızca Sırplarla Arnavutlar arasında değil, emperyalist güç odakları arasındaki hesaplaşmalarla da ilgilidir. Arnavutlar’a yönelik baskı ya da iki halk arasında kışkırtılan çatışmalar, emperyalist orduları bölgeye konumlandırmanın sadece gerekçesidir. Nitekim savaş aygıtı NATO’nun 24 Mart 1999’da başlayan saldırısıyla 78 gün boyunca Sırbistan’ın bombalanmasının gerekçesi de “Kosovalı Arnavutlar’ı hedef alan Sırp saldırılarının engellenmesi” şeklinde lanse edilmişti.

1 milyon 500 bin Iraklı’yı katleden emperyalistler, Arnavutların baskıya maruz kalması ya da sürgüne gönderilmesiyle ilgilenmediklerine göre, bu “yoğun ilgi”nin başka sebepleri olmalıdır. Bu sebepler burada yaşayan haklarla değil bölgenin coğrafi yapısıyla ilgilidir. Zira Kosova her şeyden önce barındırdığı zengin yeraltı kaynakları sayesinde Balkanlar’daki diğer bölgelerden ayrılıyor. Bölgede, başta linyit olmak üzere kurşun, çinko, krom, altın ve gümüş madenleri bulunuyor. Öte yandan bölge jeostratejik açıdan da önemlidir. Çünkü Avrupa’ya ulaşacak petrol boru hatlarının geçiş noktasını oluşturuyor. Buna bölgede kurulan ABD savaş üslerini de eklemek gerek.

Emperyalistlerin, gerici işbirlikçilerini de kullanarak Balkanlar’da halkları birbirine kırdırması yeni bir musibet değildir. Tarihi boyunca belli aralıklarla tekrarlanan boğazlaşmalar, ikinci emperyalist paylaşım savaşı döneminde komünistler önderliğinde gelişen antifaşist direnişle kesintiye uğratılmış, faşizme karşı zaferin ardından kurulan Yugoslavya Federasyonu, halkların kardeşçe bir arada yaşamasının güvencesi olmuştur. Sosyalizmi kurma çabası başarıya ulaşmasa bile, bu kazanım yaklaşık olarak Sovyetler Birliği’nin dağılması sürecine kadar korunabilmiştir.

Ne zaman ki emperyalist güçler bölgeye el attı, kışkırtma ve provokasyonlar da başladı. Bu girişimlerle körüklenen eski düşmanlıklar korkunç bir boğazlaşma sürecini tetiklemiştir. Gelinen yerde emperyalistler, Balkanlar’ı Balkanlaştırarak halklar arasına yeni sınırlar çekip sorunları “çözmüş” görünüyorlar. Buna karşın tablo, bu iddianın tersini gösteriyor. Zira ortada çözülen bir sorun olmadığı gibi, Balkan halkları emperyalist orduların postalları altında “özgürlük” arar duruma düşürülmüştür.

Balkan halkları özgürlüğe ancak savaş aygıtı NATO ordularıyla onların suç ortakları bölgeden silinip süpürüldüğü zaman ulaşılabilecektir. Bunu başarmanın yolu ise, işçiler arasında birliğin, halklar arasında kardeşliğin tesis edilmesinden geçmektedir.


Almanya’da demir-çelikte uyarı grevi!

Almanya’nın Kuzey Ren Vestfalya (NRW) ve Aşağı Saksonya eyaletleri ile Bremen’deki çelik sektöründe 85 bin işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yapılıyor. Metal İşçileri Sendikası’nın bir yıllığına % 8’lik zam talebine karşılık kapitalist işveren 16 aylığına % 3,5 zam dayatıyor.

3. görüşmede de tarafların anlaşamamasından dolayı Cuma günü Duisburg, Krefeld, Georgsmarienhütte und Salzgitter kentlerinde 9 bin çelik işçisi uyarı grev gerçekleştirdi.

Metal İşçileri Sendikası temsilcisi Jürgen Dudsek “Bir yıllığına % 8 zamda ısrarlıyız” derken, sendikanın Göçmen İşçiler Sorumlusu Ali Güzel çok ağır koşullarda çalıştıklarını, herşeyin pahalandığı günümüzde ücretlere % 8 zam talebinin normal olduğunu söylüyor.

50 yaşını geçmiş bulunan işçilere, yaşları göz önünde bulundurularak daha fazla izin hakkı ve meslek yapan gençlerin aylıklarına 100 Euro ek ücret talep eden IG Metall Sendikası, ayrıca bu sektörde memur ve işçiler arasındaki ücret farklılığının ortadan kaldırılmasını istiyor.