22 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/08

  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırılar, mayalanma ve devrimci müdahale sorumluluğu!
  15 Şubat’ta Kürt halkı mücadele enerjisini, devlet de terörist yüzünü gösterdi…
Kitlesel öfke ve kararlılıkla
Newroz’a doğru!
Dinci AKP’den Filistin halkının cellâdına özel ağırlama…
Sermayenin kölelik dayatmasına karşı mücadeleye!
Grev ve direnişlerle dayanışmayı büyütelim! 
  İlbek Tekstil işçisi emeğine sahip çıkıyor!
  Tersaneler cehenneminden...
  Çiğli Emekçi Kadın Kurultayı gerçekleşti!
  Her açıdan daha güçlü bir komünist gençlik örgütü için!
  Eksen Yayıncılık’a polis baskını! 
  DİSK Genel Kurulu gerçekleştirildi...
  TEGA işçisi ile dayanışmayı yükseltelim!
  İşçi ve emekçiler 20 Şubat’ta alanlardaydı!
  Lübnan halklarıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Kosova parlamentosu “bağımsızlık” ilan etti…
  ABD’de başkanlık ön seçimleri
gösterisi sürüyor!
  TC’de cisimleşen çizgi: İttihat Terakki’nin devlet–ulus programı!
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

Tersaneler cehenneminden...

“Artık yeter! Tersanelerde iş cinayetlerine son!”

Dearsan Tersanesi’nde
TİB-DER pankartı!

Tersanelerde yaşanan iş cinayetlerine karşı tepkiler çığ gibi büyüyor. Dearsan Tersanesi‘nde iş cinayetine kurban giden Cevat Toy’un çalıştığı tersanenin TİB-DER (Tersane İşçileri Birliği Derneği) üyesi işçileri, gemiye “Artık yeter! Tersanelerde iş cinayetlerine son!/TİB-DER” yazılı pankart astılar.

Peşpeşe yaşanan işçi katliamlarının ardından Cevat Toy‘un işyerinde çalışan TİB-DER üyesi işçiler, arkadaşlarının iş cinayetine kurban gitmesiyle beraber, ceset henüz tersanedeyken tavır geliştirmiş, tersanenin özel güvenlik birimiyle ciddi gerilimler yaşamıştı. O günden bugüne Dearsan Tersanesi‘nde iş cinayetleri konusunda eyleme geçmek için çalışma yürüten TİB-DER üyeleri, çalışmalarının bir parçası olarak 14 Şubat’ta, Dearsan Tersanesi işçilerinin öğle yemeğine çıktığı sırada, üretim halindeki gemiye pankartlarını astılar. Yüzlerce işçinin gözleri önünde asılan pankart, patron ve uşaklarının telaşa kapılmasına neden oldu. Pankart uzun süre gemide asılı kaldı.


Dearsan Tersanesi’nde eylem!

15 Şubat günü Tersane İşçileri Birliği, iş cinayetinin gerçekleştiği tersanenin önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. “Tersanelerde sigortasız çalışmaya, iş cinayetlerine son!/Tersane İşçileri Birliği” imzalı pankartının açıldığı eylemde, Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu bir basına açıklama yaptı. Açıklamada tersane işçilerinin cehennemi andıran çalışma koşullarına karşı grev çağrısında bulundu.

Açıklamada sık sık “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Direne direne kazanacağız!” “Artık ölmek istemiyoruz!”, “Tersaneler cehennem, işçiler köle kalmayacak!” sloganları atıldı.


Dearsan’da işçi kıyımı!

12 Şubat günü iş cinayetine kurban giden Cevat Toy başta olmak üzere tersaneler havzasında ölümlerin giderek artması ve tersane patronlarının bu duruma karşı aymazlıklarının daha da artması üzerine TİB-DER (Tersane İşçileri Birliği Derneği) üyeleri Dearsan Tersanesi‘nde bulunan gemiye “Artık yeter! Tersanelerde iş cinayetlerine son!/TİB-DER” imzalı pankart asmışlardı.

TİB-DER’ üzerine paniğe kapılan tersane patronları, tersanede taşeron firma olarak çalışan Güven Makine adlı şirketle olan sözleşmesini feshetti ve 25 işçiyi işten çıkardı.


Tersane cehenneminden peşpeşe iş kazaları!

TORGEM Tersanesi’nde çalışan Orhan Erim isimli işçi vincin kaldırdığı dev blok ile gemi havuzu arasında sıkıştı. Ağır yaralanan Orhan Erim, Kartal Devlet Hastanesi’nde yoğun bakıma alındı.

Yine 15 Şubat günü GİSAN Tersanesi’nde çalışan Emin Dede isimli işçi çalıştığı güvertede düştü. Beyin travması geçiren Emin Dede, Kartal Devlet Hastanesi Beyin Cerrahi bölümünde tedavi görüyor.

Birkaç gün önce Pendik Askeri Tersanesi’nde taşçı olarak çalışan Osman Çayan, taş yaparken yaralandı. Akdin isimli taşeronda çalışan Osman Çayan, taş motorunun sıkışması ve fırlaması sonucu parmağını kaybetti. RMK Tersanesi’nde çalışan bir işçi de 5 metre yüksekten düştü. Şans eseri sadece belini inciten işçi tedavi için hastaneye kaldırıldı.


Cevat Toy’un öldüğü tersanede “iş kazası”!

En basit iş güvenliği tedbirlerinin alınmadığı Dearsan Tersanesi’nde 16 Şubat sabahı erken saatlerde yeni bir “iş kazası” gerçekleşti.

12 Şubat günü Cevat Toy‘un ölümünden sonra yapılan eylemler ve Tersane İşçileri Birliği Derneği üyesi işçilerin gemiye pankart asmasıyla gündeme gelen Dearsan Tersanesi’nde, taşeronda çalışan İshak Şahin isimli işçi, gemide bulunan bir merdivenden düştü. Beyin cerrahi bölümüne sevk edilen Şahin‘in genel durumunun iyi olduğu bildirildi.

Dearsan Tersanesi’nde Cevat Toy‘un ölümünden önce 17 Ocak’ta Erkan Günal isimli işçi, 25 metre yüksekten yere çakılmış, şans eseri ölmemişti. Ardından aynı çatıdan düşmek üzere olan bir işçi çatı demirlerinde asılı kalmış ve 15 dakika kurtarılmayı beklemişti.


Desan Tersanesi’nde iş cinayeti!

Tuzla tersaneleri tam bir cehenneme dönüşmüş durumda. Patronların kâr hırsı, taşeronluğun yaygınlığı, olumsuz hava koşullarına rağmen çalışmanın tatil edilmemesi bir cinayete daha davetiye çıkardı.

16 Şubat sabahı 10.00-11.00 saatleri arasında Desan Tersanesi‘ne bağlı Gemkur taşeronunda çalışan 26 yaşındaki kaynakçı ustası Mikail Kavak elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi.


Tersanelerde iki iş cinayeti daha! 

Osman Göç zehirlenerek, Hasan Köse diri diri yanarak can verdi!

Tersanelerde yaşanan iş cinayetlerine sürekli yenileri ekleniyor. Gemtiş tersanesinde çalışan Osman Göç, 13 Şubat günü gaz zehirlenmesi sonucu iş cinayetine kurban gitti.

15 Şubat günü ise Selahattin Aslan Tersanesi’nde çalışan 24 yaşındaki Hasan Köse, oksijen tüpünün patlaması sonucu ağır yaralandı. Hasan Köse taze kan ünitesi bulabilmek için üç hastane ve bir kan merkezi dolaştırıldı. Kartal Devlet Hastenesi, Kartal Yavuz Selim Hastanesi, GATA Hastanesi ve Kartal Kızılay Kan Merkezi’ne götürülen Köse’ye taze kan bulunamadı.

İşçi arkadaşları kan vermeye gittiklerinde ise kan işleyecek kimse bulunamadı. Hasan Köse 17 Şubat günü yaşamını yitirdi. Bu son ölümle birlikte 14 Ocak’tan itibaren iş cinayetine kurban giden işçi sayısı 6’ya yükseldi.


İş cinayetlerine karşı Kartal’daydık!

Desan Tersanesi’nde Mikail Kavak‘ın iş cinayetine kurban gitmesinin ardından 17 Şubat’ta Kartal Meydanı’nda bir basın açıklaması gerçekleştirdik.

“Tersanelerde sigortasız çalışmaya, iş cinayetlerine son!/Tersane İşçileri Birliği” yazılı pankartın açıldığı eylemde açıklamayı Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu gerçekleştirdi.

Açıklamada tersanelerde yaşanan iş cinayetlerinin anlatımının ardından cinayetlere sessiz kalmanın insanlık suçu olduğu vurgulanarak, mücadele çağrısı yapıldı.

Tersane İşçileri Birliği

Tersane işçileri cinayeti anlatıyor!

Dearsan Tersanesi’nde Güven Makine taşeronunda çalışmaktaydık. Kazanın olduğu gün kızakta bulunan, kazanın gerçekleştiği geminin hemen yanında çalışıyorduk. Yaklaşık saat 15:26 sıralarında gemiden gelen bağrışmalar üzerine hepimiz gemiye doğru yöneldik. Yükselen feryatlar yine bir kaza haberi veriyordu. İnsanlar geminin güvertesine doğru yönelmişlerdi, biz de hızla güverteye çıktık. Güvertenin ortalarında bulunan menhol deliğinin hemen başında bir işçi arkadaşın ağlayarak feryat ettiğini gördük. Güvenlikçiler ve işçiler deliğin başına toplanmışlardı. Düşen arkadaşı görmek için deliğe doğru yöneldim.

Yaklaşık dört metre yükseklikteki delikten düşen arkadaşın yukarıdan vuran ışık sadece gövdesini aydınlatıyordu. Hayal meyal seçilen kan yanından usul usul sızmıştı. Bir tarafta da feryatlar aralıksız durmadan devam ediyordu. Bu arada ağlayan bir arkadaş baygınlık geçirdi. Hepimiz arkadaşı sakinleştirmeye çalıştık. O sıra uzaktan ambulans sirenleri ölüm çanları gibi çınlayarak yakınlaşıyordu.

Ellerinde sedyeden başka hiçbir techizat olmadan sağlık ekipleri yukarı çıktılar. Bir panik baş göstermişti. Deliğin içerisi karanlıktan tam gözükmüyordu. Taşçıların fenerleri girdi hemen araya. Sağlıkçılar deliğe doğru uzanıp içeri girdiler. O sıra iş güvenlikçiler ve taşeronlar gemide bekleyiş içerisinde olan işçileri azarlayarak aşağı indirmeye çalışıyordu. Gelişebilecek herhangi bir tepkiyi başlamadan bertaraf etmenin telaşı içerisindeydiler.

Kazanın şokunu bağrışmalarla o anda atabildim. İşçileri itekleyemeye başlayan bir güvenlikçiyle ağız dalaşı başladı o anda. Bu sefer ben bağırmaya başlamıştım; “kalp krizi tutanağı mı tutacaksınız, neden insanları itekliyorsunuz” vb. sözler tepki gösterdim. İtiş-kakış başlamışken düşen arkadaşın kalbinin durduğunu anladık. Sağlık ekiplerinin aşağı doğru hızla yönelmesiyle bir bekleyişe başladı. O anda arkadaşın hala yaşadığını ama her an ölebileceğini anlamıştık. Elektro şok cihazı yukarı çıktı, beş dakika geçmemişteki sağlık ekipleri delikten dışarı çıktılar. Arkadaşın durumunun ne olduğunu sordum. Arkadaşın öldüğünü anlamıştık.

Hiçbir ekipman kullanmadan vücudunun belli yerlerine giren demir parçalarını elleriyle çıkartıp arkadaşı sedyeye koymak isteyenler, Cevat Toy isimli arkadaşımızın ölümüne neden olmuşlardı. Yeniden bir itiş-kakış ve işçileri olay yerinden uzaklaştırma çabaları, bu sefer daha gergin bir atmosfer oluşturdu. Bir güvenlikçiyle girdiğim tartışma üzerine adamın üzerine yürüyünce, birlikte çalıştığım arkadaşlar ve ustabaşı araya girdiler.

Gemiden aşağı inmiştik, tersane güvenlikçilerinin terörü devam ediyordu. Aşağıda da birçok kere birbirimize saldırma girişimizde bulunduysak da işçiler tarafından engellendik.

Aşağıda ölen arkadaşın iş arkadaşlarıyla gerçekleşen diyalogda olayın gerçek yüzünü öğrenmiş olduk. Gemide tavcı olarak çalışan arkadaşımız yemek paydosundan sonra bir daha ortalıkta görünmemiş. Birlikte çalıştıkları yakını durumu yetkililere bildirdiyse de ciddiye alınmamış. Düşmesinden yaklaşık üç saat sonra, yakınının çabalarıyla, arkadaşın düştüğü yer tespit edilmiş. Arkadaşımıza zamanında müdahale edilebilseydi şimdi aramızda olacaktı. Belki doğru bir müdahale yapılsaydı arkadaşımız yine de yaşıyor olabilirdi.

İnsan yaşamının hiçe sayıldığı, insanların göz göre göre can verdiği tersanelerde böylesi bir beklenti ne yazık ki gerçekçi değil. Şimdiye kadar yaşanan cinayetlerin tablosu bir katliam tablosundan başka bir şey değil.

Aşağıda beklerken, bu sefer de kapı güvenlikçisi olay yerine doğru işçileri dağıtmaya çalışarak ilerliyordu. Ölümlerin bu kadar alışılageldiği bir atmosferde işçilerin yaşananlara tepkisiz kalması ve geri çekilmeleri üzerine, bu sefer bir kavga da güvenlikçiyle yaşadık. Şefin geldiğini ve herkesin dağılmasını söyleyen güvenliğe olayın etkisiyle bağırarak karşılık verdim. Ustabaşı ve arkadaşlar bizi sakinleştirmek için olay yerinden uzaklaştırdılar.

Çalışma saati bitmeden bizleri gönderdiler. Sonraki gün tersanede kimsenin çalışmayacağını söylediler.

Cevat Toy’un ölümünden iki gün sonra tersaneye çalışmaya gittik. Tersanede üretim halindeki gemiye “Artık yeter! Ölmek istemiyoruz /TİB-DER” pankartı asılmıştı. Bundan kaynaklı olarak tersane patronu çılgına dönmüştü. İlk hedef tersane içinde çalışan öncü işçilerdi. Aynı gün içerisinde Güven Makine taşeronunda çalışan 25 işçinin işine son verildi. Biz Tersane İşçileri Birliği Derneği üyesi idik. İşten atılanlar arasında sendika üyeleri de vardı. Tek derdimiz tersanelerde insanca çalışma ve yaşam koşullarıydı. Bunun gerçekleşmesi için işçileri uyarmaya, bilinçlendirmeye ve harekete geçirmeye çalışıyorduk. Bundan dolayıdır ki işimize son verildi. Ancak Tuzla tersanelerinde çalışma ve yaşam koşulları düzelene, sigortasız çalışma, düşük ücretler, taşeronlaştırma ve iş cinayetleri sona erene kadar mücadelemiz sürecek!

Tersane İşçileri Birliği Derneği Üyeleri

Doğu Cem Gümüş-Hasan Canlıer