17 Kasım 2006 Sayı: 2006/45 (45)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı... Devrimci sınıf çizgisinde kararlı ve soluklu bir çalışmanın belirgin başarısı!
  Nitelik ve nicelik olarak güçlü bir devrimci sınıf hareketi etkinliği!
  KHK temsilcisi’nin Kurultay’da yaptığı konuşma...
  Kurultay’a gelen mesajlardan...
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor...
Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi
İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu (Orta Sayfa)
 Kürt sorununun çözümünde boş hayaller
  Susurluk düzeninin mahkemesi Susurlukçu Sedat Bucak’ı akladı
  Asgari ücret hakkı için sesimizi yükseltelim!
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi:
  ODTÜ’de soruşturma saldırısına karşı “Arkadaşıma Dokunma!” kampanyası
  Enosis, Taksim, milliyetçilik ve Kıbrıs: AB yolunda engel mi? - Yüksel Akkaya
  Amerikan rejimi Irak konusundan politika değişikliği arayışında…
  Emperyalist-kapitalist düzenin efendileri siyonistlerin suç ortaklarıdır!
  “Medeniyetler buluşması” mı, emperyalist saldırganlığa hizmet mi?
  Ateşkes süreci... M. Can Yüce
  Sözkonusu olan ticarettir! - Mumia Abu-Jamal
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Sözkonusu olan ticarettir!

Mumia Abu-Jamal

Bugün ABD’nin İran’a karşı savaş başlatması neden çok zayıf bir ihtimal olarak görülmeli...

Son günlerde ABD hükümetinin bazı üyelerinin söz ve tehditlerine bakılırsa Bush rejiminin yakında, bu sefer de İran’ın Molla rejimine karşı, savaş başlatması kaçınılmaz gibi görünüyordu. Ama eğer Ortadoğu’daki duruma dikkatli bakarsak başka bir sonuca varmamız gerekiyor. Irak savaşı ve işgal altındaki ülkede durum ABD’yi askeri gücünün yenilmezliğine olan inancını, artı yakın ve orta doğudaki inandırıcılığını o kadar sarstı ki, bir askeri hareket ihtimalini nerdeyse yok saymak gerek.

Uçurumun kenarında

İran’a karşı askeri bir müdahale Irak’taki mevcut durumu daha da destablize eder, zira orada Şiiler nüfusun %60’ını oluşturmakta ki, onların da ABD’nin İran’daki din kardeşlerine kurşun sıkmalarına seyirci kalmaları beklenemez. Irak’taki direniş Sünni kesime dayanmakta; fakat ABD’nin İran’a saldırması durumunda Şiiler de silahlı direnişi daha da yoğunlaştıracaktır. Bu da ABD’nin şimdiki durumda isteyeceği en son şeydir.

İran’a karşı muhtemelen gerçekleştirilecek askeri müdahaleye karşı başka ek bir şey daha var. İmparatorluk elitinin eskiden beri bilinen açgözlülüğü. Büyük petrol şirketleri daha şimdiden parmaklarını yalamaktalar. Suudi Arabistan’dan sonra İran dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahiptir. ENİ (İtalya), Gasprom (Rusya), Petrosan (Malaysa), Shell (Hollanda/İngiltere) ve Total (Fransa) gibi uluslararası petrol şirketleri siyah altına olan susuzluklarını İran petrol kaynaklarında gidermekteler.

ABD’nin Başkan yardımcısı Dick Cheney, Halliburton şirketinin başkanlık koltuğunda oturduğu dönemde, İran’a karşı ambargo uygulanmasına “işlevsizdir ” gerekçesi ile karşı çıkmıştı. ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Colin Powell de “İran ile anlaşmazlıkların sonuçları zorunlu olarak ticarete de yansımamalı” diyerek, benzeri bir açıklama yapmıştı. Cheney ve Powell’in herhangi bir konuda aynı düşünceyi paylaştıkları ender rastlanılan bir şeydi ama bu konuda hemfikirdiler.

Ve George W. Bush’un şimdi “Axis of Evil” ilişkin konuşmasını bir kenara atması, büyük petrol şirketlerinin kendi çıkarlarının olmasından kaynaklanmakta. Zira onlara İran’ı Irak’tan daha da beter bir kan gölüne çevirmekle hizmet edilmiş olunmaz. Büyük ticari girişimler azami kar elde edebilmek için sağlam dengeler tercih ederler. Bundan dolayıdır ki Bush’un Irak macerası giderek bizzat bugüne kadar Irak politikasını destekleyen güçlerden bile kötü not almakta. Philipp H. Gordon’un Foreign Affairs’in 52. sayısında (Ağustos/Eylül) “U.S. Policy Towards Iran Takes a New Turn” başlığı altında yayınlanan yazısında sorumlu gösterdiği sözleriyle: ”Bush, başarısız bir savaşla ABD’yi uçurumun kenarına getirdi, orduyu fazlasıyla yordu ve ülkede birliği bozdu. Washington’un uluslararası meşrutiyetini/meşruluğunu ve giderek birinci derecede önemli ulusal çıkarları gözetmenin ön koşulu olan uluslararası ve kendi halkının desteğini kaybetmekte”.

Sadece kuru gürültü

ABD ve İran arasında tehlikeye atılabilecek bir dostluk bulunmamasına rağmen, askeri müdahale iki ülkenin de çıkarlarına değil. Eğer Irak’ta savaş başarılı biçimde sonuçlanmış olsaydı, şimdi durum farklı olurdu. Irakta şuan tersi mevcuttur: Mantıklı düşünen biri ülkenin (Irak c.n.) her gün biraz daha felakete sürüklendiğini ve giderek istikrarsızlığın derinleştiğini kabullenmek durumunda.

Yenilmez gibi görünen imparatorluklar da bir gün kendi güçlerinin sınırlarına dayanırlar. Şimdi ise sıra ABD’de. Güçlü sözler ve kuru gürültüye devam edilecek ve sesler dindikten sonra yeniden ticarete dönülecektir. Dolarlar elden ele aktarılacak ve haraçlarla kapalı kapılar açılacaktır. Ve petrol akacaktır. Sözkonusu olan şu veya bu ABD hükümetinin özel çıkarları değil. Sözkonusu olan sadece ticarettir.

(04-05.11.2006 tarihli Almanca Junge Welt gazetesinde yayınlananmıştır...)

Çeviri: J. Özgür