17 Kasım 2006 Sayı: 2006/45 (45)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı... Devrimci sınıf çizgisinde kararlı ve soluklu bir çalışmanın belirgin başarısı!
  Nitelik ve nicelik olarak güçlü bir devrimci sınıf hareketi etkinliği!
  KHK temsilcisi’nin Kurultay’da yaptığı konuşma...
  Kurultay’a gelen mesajlardan...
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor...
Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi
İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu (Orta Sayfa)
 Kürt sorununun çözümünde boş hayaller
  Susurluk düzeninin mahkemesi Susurlukçu Sedat Bucak’ı akladı
  Asgari ücret hakkı için sesimizi yükseltelim!
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi:
  ODTÜ’de soruşturma saldırısına karşı “Arkadaşıma Dokunma!” kampanyası
  Enosis, Taksim, milliyetçilik ve Kıbrıs: AB yolunda engel mi? - Yüksel Akkaya
  Amerikan rejimi Irak konusundan politika değişikliği arayışında…
  Emperyalist-kapitalist düzenin efendileri siyonistlerin suç ortaklarıdır!
  “Medeniyetler buluşması” mı, emperyalist saldırganlığa hizmet mi?
  Ateşkes süreci... M. Can Yüce
  Sözkonusu olan ticarettir! - Mumia Abu-Jamal
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi:

Mesleki yeterlilik saldırısına karşı geleceğimiz için birleşik mücadeleye!

Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun 3. toplantısı 11 Kasım 2006 günü İstanbul Mimarlar Odası’nda gerçekleşti. 20’nin üzerinde üniversiteden 60’ı aşkın öğrencinin katıldığı toplantı divan tarafından gerçekleştirilen açılış konuşmasıyla başlatıldı.

Açılış konuşmasında gençlik hareketinin yıllardır süregelen tablosunu aşmanın yol ve yöntemleri ve bu çerçevede Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu’nun gençlik hareketinin toplamı için bir tartışma kürsüsü olmasının önemi ve anlamı bir kez daha tanımlandı. Dönem başında bir dizi yerelde ortaya çıkan eylemli süreçler ve bu süreçlerin dayanağı olan nesnel olanaklar ortaya konuldu. Daha sonra toplantının gündemleri açıklandı.

Toplantı 4 ayrı oturumla gerçekleştirildi. Oturumlarda aşağıdaki başlıklar tartışıldı.

* 6 Kasım değerlendirmeleri ve gençlik hareketinin güncel tablosu

* Mesleki yeterlilik saldırısı ve gençliğin gelecek sorunu

* Nükleer enerji politikaları ve gençlik mücadelesi

* Ticari eğitime karşı mücadele ve yerellerde bu çerçevede deneyim aktarımı

Saat 11.30’da başlayan toplantı, yerel deneyimlerin sunulmasının ardından 19.00’da sonlandırıldı. Toplantı sonlandırılmadan önce, toplantı sonrası kaleme alınacak olan sonuç bildirgesinin temel vurgu noktaları divan tarafından derlenerek katılımcılara okundu. Katılımcılardan itirazlarını sunmaları ve eklemelerini yapmaları istendi. Katılımcılardan gelen katkıların ardından toplantı, 2 ay sonra yapılacak 4. toplantının tarihinin sonuç bildirgesi ile beraber deklare edilmesi kararı alınarak son buldu.

Bugüne dek gerçekleştirilen toplantıların en coşkulu ve en canlı geçeni olan bu toplantıda, onlarca yerelden öğrenci, gençlik mücadelesi içerisinde kazandıkları deneyimleri paylaştılar. 26 öğrencinin kürsüden sunumlar, tartışmalar ve deneyim aktarımlarıyla katkı sunduğu toplantıya Devrimci Proleter Gençlik de katıldı.

Toplantının sonuç bildirgesini sunuyoruz:

A) 6 Kasım eylemleri üzerine: Kitlesel ve devrimci bir 6 Kasım için!

1. Birleşik ve kitlesel bir 6 Kasım süreci ancak, biçimsel tartışmalara sıkışmadan, gençlik mücadelesinin öncelikli gündemlerini belirleyerek, bu gündemlerin etkin bir yerel çalışma pratiği içinde alanlara taşınması ile başarılı olabilir. Bu başarılamadığı koşullarda 6 Kasım sürecinin gençlik mücadelesi için bir olanağa dönüşme şansı yoktur.

2. Birleşik ve kitlesel bir 6 Kasım süreci, siyasal örgütlenmelerin birleşik bir 6 Kasım eylemi örgütlemesi değil, güçlü ve etkili bir politik sürecin örgütlenmesiyle, yine güçlü ve etkili bir ön çalışmaya dayanarak yerel dinamiklerle ve gündemlerle buluşan bir 6 Kasım’ı tanımlamaktadır. Ancak bu olanaklara yanıt verebildiği koşullarda, siyasal gençlik gruplarının birleşik bir eylemi örgütlemesi birleşik ve devrimci bir 6 Kasım sürecini ifade edebilir.

3. 6 Kasım gençlik mücadelesi içerisindeki anlamlı bir eylemsel dönemi ifade etmektedir. Bu dönemin bütün olanakları ve kazanımları kitlesel bir gençlik mücadelesinin kazanımları olacaktır. 6 Kasım’ı siyasal ve politik planda değerlendirmekten yoksun, dönemin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen her yaklaşım, sürecin politik kitlesel bir gençlik mücadelesine hizmet etmemesi nedeniyle, kitle mücadelesi karşısında gericileşmeye mahkûm olacaktır.

4. 2006 6 Kasım süreci gençlik mücadelesinin sahip olduğu olanakların yeterince güçlü bir biçimde değerlendirildiği bir süreç haline getirilememiştir. Hareketin biriken sorunlarını etkin bir biçimde tanımlayan ve bu sorunlara karşı önceli ve sonralı bir 6 Kasım süreci tüm anlamlı çabalara karşın örgütlenememiştir. Bu açıdan 6 Kasım, eylemli bir süreç olarak gençlik mücadelesi açısından bir kaldıraca dönüştürülememiştir.

5. 6 Kasım eylemlerinin ön süreci neredeyse bir bütün olarak güçlü yerel çalışma ve yerel gündemler pratiği ile bütünleştirilememiştir. Gençlik mücadelesinin anlamlı yerel eylem ve etkinliklerle başladığı yeni eğitim döneminin eylemsel ve politik kazanımları 6 Kasım eylemine istenilen düzeyde yansıtılamamıştır. Bir dizi yerelde ortaya çıkan yerel gündemler 6 Kasım eylem alanlarına istenilen düzeyde taşınamamıştır.

6. Tüm bu olumsuz yanlara rağmen, 6 Kasım süreci gençlik mücadelesine eylemsel bir dinamizm katmıştır. Dönemin başından bu yana devam eden -güçlü bir politik bağ kuramasa da- eylemsel süreçlerin bir uzantısı olarak yaygınlaşmasını sağlamıştır.

7. Politik planda gençlik mücadelesi içinde etkin bir yer tutmayan siyasal yaklaşımların 6 Kasım’ı gençlik mücadelesinin dışında sıradan bir eylem haline dönüştürmesine bir dizi alanda politik-pratik planda izin verilmemiştir. Bu açıdan İstanbul 6 Kasım tartışmaları içerisinde ortaya konulan politik taraflaşma ve bunun uzantısı olarak örgütlenen Beyazıt eylemi, gençliğin güncel ihtiyaçları ile hareket eden ve birleşik, kitlesel bir gençlik mücadelesi hedefleyen siyasal anlayışlar açısından başarılı bir sonuç olarak değerlendirilmelidir.

B) Gençlik ve gelecek sorunu: Mesleki yeterlilik saldırılarına ve geleceksizliğe geçit vermeyelim!

1) Ülkedeki neo-liberal dönüşümler eğitim alanını bir bütün olarak sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlemektedir. Ticari eğitim uygulamaları yaygınlaşmış, bu uygulamaların sonucu olarak eğitimin kalitesi ve niteliği günden güne düşerken, öte yandan eğitim süreci bir bütün olarak piyasanın değişen ihtiyaçlarına göre yeniden tanımlanmıştır.

2) Bu dönüşümlerin doğal sonucu olarak üniversiteler sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmış, eğitim alanı yarı kamusal bir alan olarak tanımlanarak paralı eğitim uygulamaları yaygınlık kazanmıştır.

3) Bugün bir dizi sosyal bölüm anlamlarını yitirirken, teknik eleman ihtiyacı günden güne artmaktadır. Tam da bu nedenle yüksek öğretim bilimsel bir eğitim süreci olmaktan çıkarak sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda teknik eleman yetiştiren bir alan haline getirilmektedir.

4) Eğitim alanında yaşanılan bu dönüşümler sistemin yaşadığı bütünsel dönüşümlerin dışında ele alınamaz. Zira neo-liberal politikalar yıllardır uygulanmakta, bu uygulamalar ülke genelinde çok yaygın bir alanda hayat bulmaktadır. Kamunun tasfiyesi ve sosyal bölümlerin tasfiyesi, özelleştirmeler ve eğitim alanındaki piyasalaşma bütünsel bir neo-liberal saldırının ayaklarını oluşturmaktadır.

5) Sistemin yaşadığı bu dönüşümler eğitim süreci içerisinde ve sonrasında gençliği bir bütün olarak işsizlik ve geleceksizlik sorunu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Yıllardır adım adım devam eden bu süreç sermaye devletinin son yıllardaki AB uyum yasaları çerçevesinde attığı adımlarla daha geniş bir kapsam ve yaygınlık kazanmış bulunmaktadır.

6) “Mesleki yeterlilik kurumu yasası” bu bütünsel dönüşümlerin güncel bir yansımasını oluşturmaktadır. Yıllardır parça parça ama sistematik bir biçimde devam eden geleceksizleştirme saldırısı, mesleki yeterlilik saldırıları ile daha yaygın ve genel bir karakter kazanmaktadır.

7) Mesleki yeterlilik saldırısı temelde piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda eleman ihtiyacının karşılanması üzerinden tanımlanmakta, ek olarak eğitim sürecini daha geniş bir zamana yayarak bu alan üzerinden yeni bir piyasa oluşturmayı, genç kölelerden ve işsizlerden oluşan bir orduya sahip olmayı amaçlamaktadır.

8) Tartışmaların arka planına bakıldığında yetkinleşmek, akredite olmak gibi kavramlarla sevimli gösterilmeye çalışılan bu saldırı, 4 yıllık lisans eğitimi sonrasında ek sömürü alanları -sözleşmeli çalışma, staj- ve sermayenin belirleyiciliğinde -tartışılan kurum sermaye temsilcilerinin ağırlık oluşturduğu bir kurum olacaktır- ve onun ihtiyaçlarına yanıt veren bir yetkinliği hedeflemektedir. Son dönem lisans diplomalarından çıkartılan mühendistir, mimardır gibi ibareler, bu düzenlemelerin adım adım karşımıza çıkmaya başladığını açık bir biçimde göstermektedir.

9) Bu saldırı kapsam açısından eğitim ve meslek alanlarında sermayenin ihtiyaçlarına göre yapılan neo-liberal dönüşümlerin bütününü kapsamakta ve onlara yön veren temel saldırıyı oluşturmaktadır.

10) Bugün hukuk alanındaki stajer avukatlık ve avukatlık sınavı, mühendislik ve mimarlık alanındaki yetkin mühendislik, eğitim alanındaki sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları, sağlık alanındaki aile hekimliği uygulaması, sosyal bilimler alanındaki tasfiye ve formasyon hakkının ortadan kaldırılması, bir bütün olarak sermaye eksenli neo-liberal politikaların dolaysız yansımalarını ifade etmektedir. Bugün başlangıç adımları atılmış bulunan mesleki yeterlilik saldırısı bu uygulamaların ve saldırıların yaygınlaşması ve hızlandırılması anlamına gelmektedir.

11) Mesleki yeterlilik tek başına bir yasal düzenleme değil, mesleki alanda ve eğitim alanındaki sermaye eksenli dönüşümlerin güncel bir kılıfıdır. Mesleki yeterlilik gerekçelendirilmesi içerisinde ifade edilen niteliksiz mühendisler, dilekçe bile yazamayan hukukçular, eğitimci olarak kendini geliştirmekten uzak öğretmenler anti demokratik, anti bilimsel ve piyasalaşmış eğitim sisteminin bir sonucudur. Bu anlamı ile sorunun kaynağı olanlar yeni saldırılarla sorunu çözmek iddiası ortaya atmaktadırlar. Bu sermayenin bilinen ikiyüzlü politikasından başka bir şey değildir.

12) Bu saldırılar karşısında gençlik geleceğine sahip çıkmak ve mesleki yeterlilik saldırısı ve bu saldırı ile paralel olan sermaye eksenli politikaları püskürtmek için etkin bir karşıt güç haline gelmek zorundadır. Zira yakın dönemde yaygınlaşan ve son dönem mesleki yeterlilik saldırısı ile bir üst aşamaya çıkartılan geleceksizleştirme saldırısının bu ölçüde pervasız bir biçimde hayata geçirilmesinin en önemli nedeni, gençliğin bu saldırılar karşısında anlamlı bir tepki ortaya koyamamış olmasıdır.

13) Yeni dönem gençlik hareketi gelecek sorununu etkin bir biçimde işlemek zorundadır. Zira sermayenin saldırılarını bu ölçüde sistematik ve sürekli hale getirdiği bir alana dair söylenecek her söz, ortaya konulacak her çaba yeni dönem gençlik mücadelesi açısından belirleyici olacaktır.

14) Devrimci gençlik hareketi gençliğin sorun ve ihtiyaçlarına yanıt veren bir politik süreci örgütlemede ciddi bir kısırlık yaşamaktadır. Bu kısırlık aşılamadığı, gençlik hareketi hedefli bir politik zeminde geniş gençlik yığınlarını harekete geçirmeye çalışmadığı ölçüde var olan sorunlarını aşma şansına sahip olamayacaktır.

15) Bugün bu hedef oldukça açıktır. Gençliğin gelecek sorunu ve bu çerçevede mesleki yeterlilik saldırıları yeni dönem gençlik hareketinin temel gündemleri olmak zorundadır. Sermayenin bu denli kapsamlı bir saldırıya giriştiği bir alanda gençlik mücadelesinin etkili bir karşı duruş örememesi, geniş gençlik yığınları ile buluşma kanallarını kendi elleri ile kapatması anlamına gelecektir.

16) Gençlik yüzünü geleceğe dönmeli, geleceğine sahip çıkmalıdır. Ancak bu temelde kapsamlı saldırı dalgası yanıtlanabilir ve sermaye politikaları karşısında politik bir gençlik muhalefeti örülebilir. Bu nedenle gençlik mücadelesi içerisindeki tüm özneler somut saldırılar karşısında etkili ve birleşik bir karşı duruş örmek sorumluluğu ile karşı karşıyadır.

17) Saldırının somut alanları olarak,

* Yetkin mühendislik ve mimarlık saldırısı,

* Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamaları ve KPSS

* Aile hekimliği uygulaması

* Stajer avukatlık ve avukatlık sınavı

* Formasyon sorunu

* Sosyal bilimlerin tasfiyesi

Bu başlıklar etkili bir çalışma ile geniş gençlik kitlelerinin birer mücadele gündemi haline dönüştürülmelidir.

18) Bu, uzun erimli ve hedefli bir politik çabayı zorunlu kılmaktadır. Bugün geleceğinden umudunu kesmiş, işsizlik sorununu kabullenmiş, bireysel kurtuluş yolları arayışı ile umutlarını her geçen gün tüketen gençlik yığınlarını bu umutsuzluktan çıkartmak ve geleceğimizi kendi ellerimize almak için etkin bir çaba ortaya konmak zorundadır. Yakın dönemde Yunanistan’da ve Şili’de benzer saldırılar karşısında alanlara çıkan onbinlerce genç bizlere yürümemiz gerek doğrultuyu göstermektedir. Yine yakın dönemde ülkemiz özgülünde yüzlerce mühendislik ve mimarlık öğrencisinin alanlarda etkili bir ön sürece dayanmadan “yetkin mühendisliğe hayır” demesi, olanaklarımızı göstermesi açısından yeterince açıklayıcı örnekleri oluşturmaktadır.

19) Birleşik, kitlesel ve devrimci bir gençlik mücadelesi hedefiyle, mesleki yeterlilik saldırısına, geleceksizliğe ve işsizliğe karşı gençliğin mücadelesini büyütmek için ilerleyeceğiz.

C) Nükleer enerji sorunu ve gençlik mücadelesi: Nükleer enerjiye ve silahlanmaya hayır!

1) Nükleer santral kurulması adımlarının atıldığı bir dönemde gençlik alanında nükleer santrallere karşı etkili bir mücadele örülmek zorundadır. Nükleer santral kurma çabaları geleceğimize, yaşamımıza bugünden konulmaya çalışılan ipotektir. “Nükleer santrallere hayır!” şiarı bugün hiç olmadığı kadar günceldir.

2) “Nükleer santrallere hayır!” şiarı üç ana eksen üzerinden değerlendirilmelidir. Birincisi, nükleer santrallerin atıkları, doğa ve çevre için geri dönüşü olmayan bir yokoluşa yolaçmaktadır. Çünkü nükleer santrallerin açığa çıkardığı atıklar hiçbir şekilde ortadan kaldırılamıyor. Bu atıklar on binlerce yıl boyunca aktif kalıyor ve radyasyon yaymaya devam ediyorlar.

Nükleer santraller potansiyal nükleer bombalar olarak yaşamımızı ve geleceğimizi tehdit etmektedir. Yakın dönemlerde yaşanılan nükleer santral kaçakları ve patlamalarından yüzbinlerce insan etkilenmiş, binlerce insan ise yaşamını yitirmiş ve yitirmeye devam etmektedir. İkinci olarak, nükleer santrallerin, Avrupa ve Amerika’da terk edilirken ülkemizde kurulma girişimleri. emperyalist tekellerin eski teknolojilerini pazarlama çabalarını ifade etmektedir. Nükleer santralin kurulumundaki yoğun sermaye ihracı emperyalist tekeller için iştah kabartıcı bir yoğunluktadır. Üçüncü ve en önemlisi ise; nükleer santraller ve nükleer silahlanmaya ilişkisidir. Dünya çapında kullanılan ve halen yapılmakta olan tüm nükleer santral reaktörleri tamamen askeri amaçla kullanılmak üzere elde edilen plütonyum üretimine göre dizayn edilmektedir. Amaç, elektrik üretmekten çok, tükenmiş yakıt çubuklarından plütonyum ayrıştırarak, nükleer silahlara sahip olmaktır. Bu teknolojiyi geliştirmiş olan ülkelere baktığımızda, Fransa gibi en önde gelenlerin bol miktarda nükleer silaha sahip olduğunu görüyoruz. Bugün nükleer santrallere hayır demek, nükleer silahlanmaya ve emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı çıkmakla aynı anlama gelmektedir.

3) Nükleer karşıtı çalışmaların tüm eksikliklerine rağmen odağında bulunan NKP etkin bir platform haline getirilerek, üniversiteler içerisinde ayakları oluşturulmaya çalışılmalıdır.

4) Öte yandan, halihazırda nükleer felaketlerden en fazla etkilenen Karadeniz bölgesinde planlı ve sistemli bir nükleer karşıtı çalışma hızlı bir biçimde başlatılmalıdır.


Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu

11 Kasım 2006

(Ekim Gençliği, Sayı: 98, Kasım 2006)