17 Kasım 2006 Sayı: 2006/45 (45)
  Kızıl Bayrak'tan
   İstanbul İşçi Kurultayı... Devrimci sınıf çizgisinde kararlı ve soluklu bir çalışmanın belirgin başarısı!
  Nitelik ve nicelik olarak güçlü bir devrimci sınıf hareketi etkinliği!
  KHK temsilcisi’nin Kurultay’da yaptığı konuşma...
  Kurultay’a gelen mesajlardan...
Sınıf bilinçli işçiler İstanbul İşçi Kurultayı’nı değerlendiriyor...
Burjuva ideolojik egemenliğe karşı mücadele ve sınıf hareketi
İşçi sınıfının toplumsal konumu ve tarihsel devrimci misyonu (Orta Sayfa)
 Kürt sorununun çözümünde boş hayaller
  Susurluk düzeninin mahkemesi Susurlukçu Sedat Bucak’ı akladı
  Asgari ücret hakkı için sesimizi yükseltelim!
  Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu 3. Toplantısı Sonuç Bildirgesi:
  ODTÜ’de soruşturma saldırısına karşı “Arkadaşıma Dokunma!” kampanyası
  Enosis, Taksim, milliyetçilik ve Kıbrıs: AB yolunda engel mi? - Yüksel Akkaya
  Amerikan rejimi Irak konusundan politika değişikliği arayışında…
  Emperyalist-kapitalist düzenin efendileri siyonistlerin suç ortaklarıdır!
  “Medeniyetler buluşması” mı, emperyalist saldırganlığa hizmet mi?
  Ateşkes süreci... M. Can Yüce
  Sözkonusu olan ticarettir! - Mumia Abu-Jamal
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Amerikan rejimi Irak konusundan politika değişikliği arayışında…

Savaş kundakçılarının halklara karşı işlediği suçlar sistemin suçlarıdır

ABD’de 7 Kasım’da yapılan ara seçimlerde, beklendiği gibi Bush liderliğindeki neo-faşist çete ağır bir hezimete uğradı. Temsilciler Meclisi, Senato ve eyalet valiliklerini kapsayan seçimlerde, demokratlar, her üç alanda da üstünlük sağladı. Bu sonuçlarla birlikte, halkları köleleştirme saldırısının başını çeken neo-faşist çetenin en azgınları bile, yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı.

Irak direnişi sayesinde bataklığa saplanan Bush liderliğindeki savaş kurmayları, bütünlüğünü zaten yitirmişti. Neo-faşist çetenin yönetebilmesi için, çetenin birçok etkili ismi tek tek sahneden çekilmek durumunda kalmıştı. Bu arada Irak’ta fiyasko üzerine fiyasko yaşayan işgal güçleri de üç yılda birkaç sömürge valisi eskitmiş bulunuyorlar.

Rumsfeld’in harcanması fiyaskonun resmi ilanıdır

Bush sonuna kadar Donald Rumsfeld’in arkasında durdu. Ancak bu azılı faşistin harcanmasının önüne geçmeye gücü yetmedi. Rumsfeld’in gidişiyle açmazı çok derinleşmiş olmalı ki, yerine eski CIA başkanı ve kirli savaş şefi Robert Gates’in geçeceğini ilan ederken bile, eski bakanını övgülere boğmaktan kendini alamadı. Gergin bir ruh haliyle konuşmasını yapan haydutbaşı, 655 bin Iraklı’nın katledilmesinin baş sorumlularından biri olan eski bakanının 50 milyon insanı özgürleştirdiğini söyleme arsızlığı gösterebildi.

Emperyalist saldırganlık ve savaş politikasının mimarlarından biri olan Donald Rumsfeld, 30 yıldan beri Amerikan rejiminin etkili mevkilerini işgal ediyordu. Bush’un başa geçmesiyle yönetimin en etkili isimleri arasına terfi etti. Baştan beri Büyük Ortadoğu/büyük İsrail projesinin baş uygulayıcısıydı. Yani Bush yönetimin hem pratikte hem de görüntüdeki simgesiydi. BM’yi, AB’yi aşağılayacak kadar küstah, işkence ve toplu kıyımları açıktan savunacak kadar da pervasızdı. Emperyalist Amerikan rejiminin halkları köleleştirme saldırısının bu simge isminin harcanması, projenin fiyaskoyla sonuçlandığının resmen kabulü olmuştur.

Halkları köleleştirme seferinde yeni yollar arayışı

Neo-faşist çetenin dağılması, emperyalist savaşı yürüten orduların başındaki generallerin talepleri, ardından gelen Cumhuriyetçiler’in seçim yenilgisi, Bush yönetiminin iflas eden politikalarında değişikliği kaçınılmaz kılmıştır. Önceleri kibirli, kendinden emin olan yönetim, şimdi bizzat haydutbaşı Bush aracılığıyla işbirliği ve önerilere açık olduğunu tekrarlamaya başladı.

Bu gelişmelerin ardından CBS televizyonuna demeç veren ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace, ordunun Irak’ta yön değişikliğini incelediğini söyledi. Savaş kurmayı general, ABD’nin Irak stratejisinde “radikal” değişiklikler yapması, İran ile Suriye’yle masaya oturması gerektiğini belirten “Irak Çalışma Grubu” (ISG) Başkanı ve eski dışişleri bakanı James Baker’la görüşeceğini de belirtti. Bush’un yeni savunma bakanı da, yaptığı açıklamada, “İran’daki rejimin geniş çaplı bir askeri saldırıyla değiştirilebilmesi ihtimalinin son derece zayıf olduğunu” belirterek, İran’la diyalog yolunun aranması gerektiğini söyledi.

Gerçi bu açıklamaların yapılmasına rağmen, haydutbaşı Bush İran’ı hedef alan tehditlerine devam ediyor. Ancak emperyalist orduların Irak bataklığından çekilebilmesi için politika değişikliğinden başka yol olmadığı, artık ABD’de genel kabul gören bir görüştür. Buna karşın sözü edilen politika değişikliği, dünya jandarmasının halkları köleleştirme projesinden vazgeçmesi anlamına gelmiyor. Sözü edilen yenilik, aynı kirli amaca farklı araçlarla ulaşmanın yollarını bulmaktır.

Hiçbir manevra suçlarının üstünü örtemez!

Neo-faşist çete Irak’ı işgal etme savaşını başlattığında, Amerikan rejiminde şu veya bu mevkide yer alanların neredeyse tümü, bu vahşi saldırıyı desteklemişlerdi. Buna rejimin “sivil” akıl hocaları da dâhildir. Bush yönetiminin Irak fiyaskosu sayesinde seçimlerden galip çıkan demokratlar, o zaman işgale dair söyleyecek söz bulmaktan acizdiler. Seçim propagandalarında ABD ordusunun Irak’tan çekilmesini gündeme getirirken, hiç de bu ülkenin yerle bir edilmesi ya da 655 bin Iraklı’nın katledilmesiyle ilgili değillerdi. Demokratlar, başarısızlığı öne çıkarıp, bundan siyasi rant elde etmenin derdindeydiler.

Neo-faşist çetenin bir süre önce yönetim dışında kalan etkin isimleri, yıkım ve katliamlardaki sorumluluklarının üstünü örtmek için, suçu şefleri Bush’un üzerine yıkmaya çalışıyorlar. ABD ordusunun generalleri ise, yalnızca askeri stratejiyle ilgililer.

Göründüğü gibi ne Bush yönetimi ne de ona şu veya bu sebeple karşı çıkanlar, yakıp yıktıkları Irakla, soykırıma uğrattıkları halklarla zerre kadar ilgili değiller. Onlar, halkların direnişi karşısında fiyaskoya uğrayan “halkları köleleştirme seferleri”ne devam edebilmek için yeni yollar bulmanın derdindeler.

Böylesine kan dökücü, acımasız, gaddar olmaları iğrenç, ancak şaşırtıcı değil. Zira emperyalist saldırganlık ve savaş ne Bush’un haydut, ne de Rumsfeld’in azılı bir faşist olmasından kaynaklanıyor. Bu, kapitalist/emperyalist sistemin daha çok sömürü, daha çok yağma, daha çok tahakküm uğruna her tür barbarlığı emekçilere ve ezilen haklara reva görebilecek nitelikte olmasından kaynaklanıyor. Demek ki, ülkeleri harabeye çeviren, halkları kıyımdan geçiren ordulara komuta edenlerin, belli halklar şahsında insanlığa karşı işlediği ağrı suçlar, aynı zamanda ve esas olarak kapitalist/emperyalist dünya düzenin suçlarıdır.

ABD emperyalizminin bazı batılı müttefiklerinin desteğiyle yürüttüğü halkları köleleştirme projesi, kimi değişikliklere uğrasa bile devam edecektir. Varolma nedeni Amerikan büyük emperyalist tekellerinin çıkarlarını korumak olan iki partinin, Cumhuriyetçiler veya Demokratlar’ın başta olması, kimi ayrıntılar dışında bir şey değiştirmiyor. Dünyada emperyalist sistem var olduğu sürece, biçim değiştirse de bu saldırıların devam edeceğini, hem Marksizm-Leninizm’in bilimsel yöntemi bize gösteriyor, hem de tarihsel ve güncel deneyimlerle sayısız kere kanıtlanmıştır.

Kanıtlanan bir başka olgu ise, bu barbarca saldırganlığı durdurmanın tek yolunun anti-emperyalist/anti-kapitalist direnişten geçtiğidir. Bu direniş, kapitalist barbarlığın insanlığa karşı işlediği ve işlemekte olduğu muazzam suçların hesabını sormanın da yegâne yoludur.