25 Mart 2006 Sayı: 2006/11 (11)
  Kızıl Bayrak'tan
   Newroz aynasından yansıyanlar
  Sermaye iktidarı İran'a saldırıda ABD'den yana tavır alacağını ilan etti
  Irak'ta emperyalist işgalin 3 yılı; Bölge halklarıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Ali Kayalar yalnız değil; Arkalarında kontrgerilla-nın kanlı eli duruyor
DİSK, KESK ve TTB'nin referandumu; Mücadele kaçkınlığının yeni biçimi
  Newroz gösterileri; Yüzbinler alanlara çıktı
Newroz eylemleri-1
Newroz eylemleri-2
  Sağlık hakkı özelleştirme yoluyla tasfiye ediliyor
  Sosyal yıkım saldırıları ve sendikalar
  Kadın sorunu üzerine konferanslardan.../5 ; Kadın sorunu ve toplumsal devrim / (Orta sayfa)
   Direnişteki HAS Alüminyum işçileriyle röportaj; "Artık sonuna kadar gidin!"
   Deneyimlerimizden öğreniyoruz...; Yiğit Giyim'de neler oluyor?
   Yasalar, emekçiler ve bir direniş örneği: Fransa / Yüksel Akkaya
  Irak'taki emperyalist barbarlık dünyanın dört bir yanında lanetlendi
  İran halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Terörist İsrail Eriha Cezaevi'ne saldırdı...; FHKC lideri Ahmet Saadet kaçırıldı!
  Ekvador'da emekçiler bir kez daha alanlarda!
  3. yıldönümünde Irak işgalini protesto eylemleri
  Halepçe ve Beyazıt katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!
  Halepçe ve Beyazıt katliamlarını protesto eylemlerinden...
  Bültenlerden/ Topkapı İşçi Bülteni
  Bültenlerden/ Çiğli İşçi Bülteni
  Ekim Gençliği'nin açıklaması; Devrimci siyasal faaliyetimizi hiçbir güç engelleyemez!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İran halkıyla dayanışmayı yükseltelim!

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından BM'ye havale edilen İran'ın nükleer dosyası, Güvenlik Konseyi'nde İran konulu ilk resmi toplantıda görüşüldü. Konseyde İngiltere-Fransa ikilisi tarafından hazırlanan ve ABD tarafından desteklenen Konsey Bildirisi ele alındı. Taslak üzerinde görüşmelerin ardından bazı üyeler son metni başkentlerine sormak için süre istediler.

Toplantı sonrasında gazetecilere konuşan ABD'nin BM Büyükelçisi John Bolton, “Anlaşmaya çok yakınız” dedi ve İran'a “net ve güçlü bir sinyal yollanacağını” öne sürdü. Savaş kundakçılarının azgınlarından olan Bolton, “Acele ediyoruz, çünkü şu anda İran'ın santrifüjleri çalışıyor ve uranyum zenginleştiriliyor” diyerek, savaş çetesinin İran etrafındaki çemberi daraltmak için sabırsızlandığını ortaya koydu.

Bütün üyelerin oybirliğini gerektiren sözkonusu bildiri, Konsey'in daimi üyeleri arasında tartışma yarattı. Ayrıntıları ve İran'a verilecek mesajlar konusunda ise Çin ve Rusya'nın muhalefeti sürüyor. Toplantıda konuşan Çin büyükelçisi Wang Guangya, taslak bildiride İran'a verilen iki haftalık sürenin kısa olduğunu ve en az 4 ila 6 hafta verilmesini önerdi. Çin, İran'a yönelik sert bildiri yayınlarsa Güvenlik Konseyi'nin UAEA'nın önüne geçmiş olacağını, bunun yerine sürecin UAEA tarafından yürütülmesini savundu.

Rusya'nın BM Büyükelçisi Andrei Denisov da, iki haftanın kısa olduğunu söyledi ve espriyle karışık, “Varsayalım ki bildiriyi bugün onayladık. İki hafta sonra ne olacak? Bu hızla giderse İran'ı haziranda bombalamamız gerekecek” dedi.

Güvenlik Konseyi'ndeki toplantıların devam edeceği açıklandığı halde, hafta başında Konseyin 5 daimi üyesi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in yanında, Almanya'nın üst düzey dışişleri yetkililerinin de katılımıyla, İran konulu üst düzey toplantı New York'ta yapıldı. Toplantının sonucuna dair basına herhangi bir açıklama yapılmış değil.

Emperyalist güçlerin İran gündemli üst düzey toplantıları muhtemelen bir süre daha devam edecek. Aylar öncesinden İran'ı tehdit etmeye başlayan ABD ve İsrail, Mart ayında İran'a askeri saldırının başlatılabileceğine dair bilgileri basına sızdırarak olası bir askeri saldırı için kamuoyunu hazırlama seferberliği başlatmışlardı. Son dönemde ise, emperyalist-siyonist canilerin medyadaki borazanları, askeri saldırı seçeneklerini gündeme getirerek, İran'a olası saldırı senaryolarını ortalıkta dolaştırmaya başladılar. Bu tarz girişimlerin saldırganlık ve savaş politikasının ayrılmaz bir parçası olduğu, hatta bu amaçla “ısmarlama” yalan haber kampanyaları yürütüldüğü de bilinmektedir.

Büyük Ortadoğu-Büyük İsrail Projesi'nin başarıya ulaşmasının önündeki en büyük engellerden biri İran'dır. Bu engeli ortadan kaldırmak veya aşılabilir hale getirmek, Washington ve Tel Aviv'de üslenen savaş kurmaylarının öncelikli hedefidir. İran'ın nükleer dosyasının Güvenlik Konseyi'ne taşınması da, esas olarak ABD-İsrail saldırganlığına meşruluk kazandırma çabasıdır.

Bu gözü dönmüş saldırganlığı dizginlemek için İran halklarıyla dayanışma içinde olmak, günün acil görevlerindendir. Üçüncü yıldönümünde Irak işgalini protesto etmek amacıyla yapılan eylemlerde bu yönde bazı olumlu adımlar atılmıştır. Bu adımları geliştirip güçlendirmek için Filistin, Irak işgallerine karşı yükseltilen mücadele, İran halklarıyla dayanışmayı kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Katliamın 18. yıldönümünde Halepçeliler Kürt yönetimini protesto ettiler

Halepçe katliamının 18. yıldönümü 16 Mart'ta, yerel yönetimi protesto etmek amacıyla sokaklara dökülen yüzlerce Halepçeli, Kürt yönetiminin zorbalığıyla karşılaştı. Emperyalist orduların Irak'ı işgal etmesinden bu yana ilk defa böyle bir eylemin gerçekleşmesi, Barzani-Talabani denetimindeki Kürt yönetimini telaşlandırmış olmalı ki, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) milisleri halkı yaylım ateşine tuttu. Açılan ateş sonucu 17 yaşında bir genç katledilirken, 6 kişi yaralandı.

KYB kuvvetlerinin pervasız saldırısına maruz kalan halk, öfke içinde Halepçe Anıtı'nı tahrip etti. Halk, yönetimi, katliam kurbanlarına verilmek üzere yapılan bağışları çalmakla suçluyor, kendilerinin ancak 16 Mart günleri hatırlandığını belirtiyordu. Gösteriye katılan bir genç, “Yabancıların verdiği bütün para çalındı. 18 yıl geçti ama Halepçe hala bir harabe gibi. Doğru dürüst yolumuz bile yok” diyerek, halkın sokaklara inmesine yolaçan sorunlara dikkat çekiyor

Halepçeli emekçilerin sıradan bir demokratik hakkı kullanmasına yaylım ateşiyle karşılık veren Kürt yönetimi, gerici bir hatta ilerlediğini gösterdi. Görünen o ki, geçen yüzyılın başından beri sömürgeci rejimlerin saldırılarına maruz kalan Kürt halkı, artık Güney Kürdistan'daki yönetimin saldırılarına karşı da mücadele etmek durumunda kalacak.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Ordudan istifa eden bir İngiliz askerinin açıklaması:

“ABD askerleri Iraklılar'a, tıpkı Naziler'in Yahudiler'e davrandıkları gibi davranıyorlar”

İngiliz işgal ordusuna mensup bir SAS komandosu, emperyalist orduların Irak halklarına karşı davranışlarının “yasadışı ve ahlaksız” olduğunu ifade ederek ordudan istifa etti. Ben Griffin adlı asker, işgal karşıtı nedenlerle ordudan ayrılan ilk SAS komandosu oldu. İngiltere ordusu Özel Hava Birlikleri anti-terörizm grubuna bağlı olarak görev yapan Griffin, evine döndükten sonra The Telegraph on Sunday gazetesine konuştu.

İşgalcilere hizmet etmemek için ordudan ayrıldığını ifaden eski SAS komandosu, işgali, “askeri bir felaket” diye niteleyerek şunları söyledi: “Herşey Saddam'ı devirmek üzerine kurulmuş, gerisi hiç hesap edilmemiş. BM kararlarına rağmen, Irak'a giren ABD ve İngiltere, Saddam'ın kitle imha silahlarını bahane etmişlerdi. Kaldı ki, bunun bir yalandan ibaret olduğu birçok kez kanıtlandı. Oraya gittik ve hiçbir silah bulamadık.” Emperyalist orduların Iraklılar'ı hedef alan acımasız saldırılardan dolayı savaşı kaybettiğini vurgulayan Griffin, “Bağdat'ta birçok yasadışı ve yanlış olaya tanık oldum. Birçok insanlık dışı olayda, İngiliz askerleri ABD'lilerin emirlerine uydu. Iraklılar, hiçbir güvenlik tehdidi arz etmemelerine rağmen, tutuklandı ve Ebu Garib'e gönderildi” dedi.

Amerikalılar'ın Iraklılar'ı “aşağılık insanlar” olarak gördüğünü ifade ederek, işgal ordularının ırkçı tutumlarına dikkat çeken eski komando, ABD askerlerinin Iraklılarla geri zekalılarla konuşuyormuş gibi konuştuğunu söylüyor. Bu ırkçı davranış biçiminin münferit değil, rütbesiz askerinden en yukarıdakine kadar genel bir tarz olduğunu vurguluyor.

Irak işgaline katılan Amerikan askerlerinin ikiye ayrılabileceğini ifade eden Griffin, bunların Iraklılar'ı öldürmeye gelenler ve üniversite masrafını çıkarabilmek için gelenler olduğunu vurguluyor. Eski komandonun Irak'taki tabloyu anlatan veciz sözleri, “ABD askerleri Iraklılar'a, tıpkı Naziler'in Yahudiler'e davrandıkları gibi davranıyorlar” şeklinde oldu. Bu tanıklık, işgal ordularının Irak'a nasıl barbarlık ihraç ettiklerinin bir kez daha teyidi oldu.