25 Mart 2006 Sayı: 2006/11 (11)
  Kızıl Bayrak'tan
   Newroz aynasından yansıyanlar
  Sermaye iktidarı İran'a saldırıda ABD'den yana tavır alacağını ilan etti
  Irak'ta emperyalist işgalin 3 yılı; Bölge halklarıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Ali Kayalar yalnız değil; Arkalarında kontrgerilla-nın kanlı eli duruyor
DİSK, KESK ve TTB'nin referandumu; Mücadele kaçkınlığının yeni biçimi
  Newroz gösterileri; Yüzbinler alanlara çıktı
Newroz eylemleri-1
Newroz eylemleri-2
  Sağlık hakkı özelleştirme yoluyla tasfiye ediliyor
  Sosyal yıkım saldırıları ve sendikalar
  Kadın sorunu üzerine konferanslardan.../5 ; Kadın sorunu ve toplumsal devrim / (Orta sayfa)
   Direnişteki HAS Alüminyum işçileriyle röportaj; "Artık sonuna kadar gidin!"
   Deneyimlerimizden öğreniyoruz...; Yiğit Giyim'de neler oluyor?
   Yasalar, emekçiler ve bir direniş örneği: Fransa / Yüksel Akkaya
  Irak'taki emperyalist barbarlık dünyanın dört bir yanında lanetlendi
  İran halkıyla dayanışmayı yükseltelim!
  Terörist İsrail Eriha Cezaevi'ne saldırdı...; FHKC lideri Ahmet Saadet kaçırıldı!
  Ekvador'da emekçiler bir kez daha alanlarda!
  3. yıldönümünde Irak işgalini protesto eylemleri
  Halepçe ve Beyazıt katliamlarını unutmadık, unutturmayacağız!
  Halepçe ve Beyazıt katliamlarını protesto eylemlerinden...
  Bültenlerden/ Topkapı İşçi Bülteni
  Bültenlerden/ Çiğli İşçi Bülteni
  Ekim Gençliği'nin açıklaması; Devrimci siyasal faaliyetimizi hiçbir güç engelleyemez!
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Newroz aynasından yansıyanlar

Newroz ülke çapında yüzbinlerin katılımıyla kutlandı. Kutlamalar, onbinlerce insanın katıldığı merkezi mitinglerden semtlerde gerçekleştirilen militan sokak gösterilerine uzanan bir çeşitlilikte gerçekleşti. Bu yılki Newroz'a katılım ve coşku geçen yıla göre çok daha ileri bir düzeydeydi. Devlet geçen Newroz'da Kürt halkının gösterdiği beklenmedik tutumu provokasyonlar ve bütün bir yıla yayılan bir şovenist kudurganlıkla karşılamıştı. Bu yılın Newroz bilançosu bu politika ve girişimlerin ters teptiğinin tartışmasız bir göstergesidir. Kürt halkı bu yıl meydanlara geçen yıldan da kalabalık, üstelik çok daha coşkulu bir biçimde çıkmıştır. Özgürlük ve eşitlik özlemlerine daha çok sarılarak Newroz'u kutlamıştır.

2006 Newroz'u aynasından en net olarak yansıyan sonuç budur.

Sermaye devletinin tutumu

Sermaye devleti bu yıl Newroz'u özel bir hazırlıkla karşıladı. Geçtiğimiz yılın sarsıcı ve şaşırtıcı Newroz tablosundan sonra bu yıl elinden geldiğince katılımı sınırlamaya çalıştı. Bunun için medyanın da etkili biçimde kullanımıyla siyasi atmosfer terörize edildi. Öyle ki Newroz'un öngünlerine gelindiğinde “Bu Newroz'da çok kan akacak” beklentisi oluşturulmuş ve gerilim had safhaya ulaştırılmış durumdaydı. Fakat devlet belli değerlendirmeler ve hesaplar çerçevesinde bu tutumundan son anda döndü. Son ana kadar saldırı tehditleri savuranlar kutlamalar başladığında farklı bir tavır sergileyerek, kolluk güçlerinin eylemlere müdahale etmeyeceğini açıkladılar. Belli ki sermaye devleti, Newroz'a katılımı mümkün mertebe sınırlamak için son ana kadar ortamı terörize etme yoluna gitmiş, herşeye karşın alanlara çıkacak yüzbinler karşısında ise babacan devlet rolünü üstlenmek yolunu tutmuştu.

Devletin bu tutumunun nedenlerini açıklaması bakımından Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin'in bir “üst düzey güvenlik yetkilisi”nin ağzından köşesine aktardıklarına bakabiliriz. İlgili “yetkili” şöyle konuşmaktadır: “Daha önce 21 Mart'ta odaklanan gösterilerle karşılaştırıldığında riski yaygınlaştıran, artıran bir hal bu (Newroz gösterilerinin bir haftaya yayılmış olması). Dahası, iş kontrolden çıkarsa, kitlesel gösterilerle sınırlı kalmayabilir. Büyük şehirlerde, örneğin İstanbul'da, Mersin'de terörist eylemler olarak kendisini gösterebilir. O nedenle, kitlesel gösterilerin sıcak olaylara dönüşmemesi önem taşıyor.”

Aynı yazıda bu senaryonun devlet nezdinde Newroz'a ilişkin hazırlanan birkaç senaryodan biri olduğu ve “kötünün-kötüsü” olarak tanımlandığı da belirtilmekte. Bu senaryonun karşısında ise “iyinin-iyisi” olarak gösterilen senaryo bulunuyor. Bu ikinci senaryoya göre ise: “Gösteriler barışçı sınırlarda kalır. DTP, PKK'ya kayıtsız şartsız silah bırakma çağrısı yapma aşamasına gelir. Bu aşamada ABD'den AB'ye, Talabani'den Barzani'ye dek dış unsurlar devreye girebilir. Bunun sonucunda Ankara, ülkenin birlik ve beraberliği içinde yeni adımlar atma noktasına gelir.”

Bu ikinci senaryoyu, bir yandan Kürt siyasal güçlerine verilmiş bir mesaj, diğer yandan Kürt halkının ağzına sürülmüş bir parmak bal olarak bakmak doğru olur. Bunun karşısına konulan kötü senaryo ise belli ki devletin Kürt halkı içerisinde birikmiş mücadele istek ve enerjisinin devlet katında gerçekçi bir değerlendirmeye konu edildiğini göstermektedir. Ama bu gerçekçi değerlendirmeden çözüme yönelik bir politikaya çıkmamakta/çıkamamaktadır. Öyle ki tüm bu senaryolar gelip devletin Kürt sorunu karşısındaki çaresizliğini ve içerisine gömüldüğü açmaza dayanmaktadır:

“Bugün, gösterilerde olay çıkmamasına, kan dökülmemesine iyi senaryo adını verecek duruma geldik. Ancak, örneğin Diyarbakır'da bırakalım örgütün istediği gibi 1 milyon kişiyi, birkaç yüzbin kişinin biraraya gelip ayrı kimlik istemesini kendi hesabımıza başarı olarak mı görmemiz gerekiyor? Ya da Batman'da 100 bin kişi değil de 50 bin kişi toplanır ve olay çıkmadan dağılırsa, bundan rahatlık mı hissetmeliyiz? Bu önemli bir bilek güreşi değil mi? Artık bu konuda kapsamlı bir politika üretmenin zamanı geldi. Ancak önümüzde seçim yılı varken bunun yapılabilmesi yeni zorluklar demek. O nedenle iş yalnızca hükümete değil, bütün devlet kurumlarına düşüyor.”(Aktaran Murat Yetkin, Radikal)

PKK'nin Newroz hedefleri ve “çerçevesi”

Şimdi madalyonun diğer tarafına, PKK cephesine bakalım.

PKK cephesinden de Newroz özel bir hazırlığa konu edildi. Newroz'un Öcalan'a bağlılık referandumuna dönüştürülmesi ve Öcalan'ın Kürt sorununun çözümü için tek muhatap olduğunun ilanı, bu özel hazırlığın temel hedefi durumundaydı. Newroz alanları bu amaç doğrultusunda bir mizansen olarak kurulurken tüm program bu temelde biçimlendirilmişti. Örneğin İstanbul'da DTP tarafından düzenlenen EMEP, SDP ve ESP'nin de “örgütleyiciler” olarak imza koyduğu kutlamalarda, sahne gerisine “Irkçılığa, şovenizme karşı halkların kardeşliği!” sloganı yazılı pankart asılmışken, hemen yanında Öcalan'ın Kürt sorununa ilişkin çözüm platformunu ifade eden (Kürt diline anayasal güvence ve genel af) bir pankart asılıydı. Alanda kutlamalar boyunca “Öcalan'ı siyasi iradem olarak beyan ediyorum-Kürt sorununun çözümünde muhatabım odur” biçimindeki beyana imza toplanırken, programın sonuna doğru kürsüden alana yönelik topluca aynı beyan onaylatılmaktaydı. Bu arada alanda açılan dev boyutlarda bir Öcalan posteri de dolaştırılarak heyecan yükseltilmekteydi. İstanbul'da özel olarak hazırlandığı belli bu tablo, hemen tüm merkezi kutlamalarda da tekrarlanmaktaydı.

Sonuçta bu mizansen temelinde hedeflenen tablonun büyük ölçüde yaratıldığını ve 2006 Newroz'unun PKK açısından büyük ölçüde kazanıldığını söyleyebiliriz. Zira Newroz kutlamaları tam da baştan hedeflenen bu çerçeveye uygun biçimde gerçekleşmiş bulunmaktadır.

Elbette bu sadece Newroz alanlarında görülen Kürt halk “gerçeği”nin bir yanı, çerçevelenen, özellikle çerçeveletilerek sunulan yanıdır. Gerçekte Newroz alanlarında ortaya çıkan tablo PKK cephesinden sunulanın ötesinde bir kapsama ve dinamiğe sahiptir. Bunun ne olduğunu anlamak isteyenlerin, Öcalan'ın sorunun çözümü için yeterli gördüğü “çerçeve”yi (genel af ve Kürt diline anayasal güvence), alanlardaki enerjik-özgüveni yüksek ve ulusal değerlere güçlü bir bağlılık göstermekle birlikte yoksulluk ve sefaletin körüklediği yoğun öfkeye de sahip Kürt halkı gerçeği ile yanyana koymaları yeterli olacaktır. Buradan bakıldığında, “çerçeve”nin gerçek tabloya bir hayli dar geldiğini görmekte bir zorluk çekilmeyecektir.

“Çerçeve”nin içinde kalanlar!

2006 Newroz'unda üzerinde özellikle durulması gereken önemli bir olgu da, emek-sosyalizm ve devrimcilik adına hareket ettikleri iddiasında bulunan EMEP-SDP ve ESP'nin durumudur. Zira birçok ildeki Newroz kutlamalarında DTP ile birlikte “düzenleyici” olarak onurlandırılan bu üç çevre, yukarıda bahsedildiği biçimiyle İmralı platformunca Newroz'a oturtulan çerçevenin içerisinde kalarak ona dolgu malzemesi olmuşlardır. EMEP ve SDP açısından bu tutumlarına dair söylenecek pek bir şey yoktur. Zira bu partiler liberal-reformist kimlikleri net partiler olarak zaten İmralı platformuyla aynı kulvarda bulunmaktadırlar. Ama devrimcilik ile reformizm arasında salınıp duran ESP için durum hiç değilse henüz böyle değildir. Hemen tüm temel sorunlarda bağımsız bir konum ve tutumdan yoksun olan ve Kürt sorununda müzmin kuyrukçuluğu çizgi haline getirmiş bulunan ESP, bu Newroz'da içine yerleştiği “çerçeve” ile kocaman bir yeni adım daha atmış bulunmaktadır. Aynıların aynı yerde olması kuralı gereğince, ESP de reformist akımlar tablosu içinde yerini bulmuştur.

Durumun tam olarak anlaşılması ve ESP vb. çevrelerin Newroz'da içerisine düştükleri çerçevenin somutlanması bakımından Ülkede Özgür Gündem gazetesinin 20 Mart tarihli nüshasının ilk sayfası ibretlik bir görüntü sunmaktadır. İlgili sayfa şöyle: Logonun hemen yanı başındaki “Hakkari'den İstanbul'a kadar her yerde aynı mesaj” ifadesini taşıyan bir spot bulunmakta, bu ifadeye konu olan mesaj ise “Halk muhatabını gösterdi” ifadesiyle büyük puntolarla manşetten duyurulmaktadır. “Muhatap” arka planda kullanılan büyük resimde gösterilmektedir. Resmin ortasında büyükçe bir Öcalan posteri bulunmakta, onun çevresinde toplanmışçasına duran DTP, İbrahim Kaypakkaya figürlü “Partizan” ve ESP flamaları taşıyan kitle görüntüsü de ona arka fon oluşturmaktadır. Bu resmin üzerine konulmuş bir başka spotta ise resim ifadelendirilmektedir: Öcalan irademizdir! Bu başlığı taşıyan spotta alanda kürsü kullanılarak yapılan topyekûn irade beyanından sözedilmektedir.

Bu tablo devrimcilik-öncülük-önderlik iddiasını taşıyanlar acısından içler acısı bir tablodur. Ulusal sorun konusunda tutarlı bir siyasete sahip olmanın en öncelikli koşullarından biri marksist-leninist ilkesel-politik tutumu rehber almaksa, diğeri de yüzeydeki anlık görüntülerin büyüsüne kapılmamaktır. İlki ikincisinin de güvencesidir. Fakat sözü geçen çevrelerde ne ilki ne de ikincisi bulunmaktadır. Bundan dolayı bir türlü kendilerine gösterilen çerçevenin dışından bütünü devrimci bir tarzda değerlendirememekte, parçayı bütünle karıştırmakta ve görüntünün büyüsüne kapılıp yitmektedirler.

Dip akıntılar ters yönde akıyor!

Oysa içerisinde bulunulan koşullar görüntünün yanıltıcılığını da tüm açıklığıyla gösterebilecek niteliktedir. Şöyle ki, Newroz'da çerçevelenip sunulan görüntüye bakılırsa, Kürt halkı PKK ve Öcalan'ın arkasında kenetlenmiş ve saf tutmuştur. Bu iddianın şu an için belli bir gerçekliği olmakla birlikte sınırları da bellidir. Bu sınırların ne olduğu, alanlardaki halkın mücadele istek ve enerjisi ile çerçevenin güdüklüğü arasındaki dramatik çelişkiden açıkça anlaşılabilir. Kürt halkının alanlara bu kitlesellikte ve kararlılıkta çıkıyor olmasının gerisinde, özgürlük ve eşitlik özlemlerinin yanısıra Öcalan'ın ilk savunmalarından başlayarak devlete yönelik uyandırmaya çalıştığı beklentilerin gelinen yerde çökmüş olması gerçeği vardır. Bunu görebilmek için görüntünün sisini azıcık aralamak yeteneği yeter de artar. Yoksulluk, işsizlik ve çaresizliğin Kürt halk kitlelerinde uyandırdığı sosyal öfkeyi ve bunu alanlara sürükleme dinamiğini de bunlara eklemek gerekir.

Dolayısıyla, sunulan görüntüde akıntının yönü Öcalan ve PKK'yi göstermekle beraber, görüntünün altındaki dip akıntılar farklı bir seyir izlemektedir.