03 Eylül 2005
Sayı: 2005/35 (35)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ters tepen oyunlar ve büyüyen korkular
  Genelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos açıklamaları üzerine
   İncirlik yürüyüşü
  İncirlik yürüyüşü ve destek eylemleri
  Batman'da 20 bin kişi Hasan İş'i uğurladı
Özelleştirme tekelleşmeye hizmet ediyor
Kamuda toplu görüşme oyunu bitti
  Demokratikleşme paketlerinden yeni saldırılar çıkıyor
  Ekim Gençliği; Yeni döneme güçlü bir başlangıç için!
  TİSK:Sendikaya dost(!), işçi sınıfına düşman!
  "Sen 'sen' ol" ihanete geçit verme
  Ümraniye İşçi Kurultayı faaliyetlerinden...
  Küçükçekmece İşçi Kurultayı çalışmaları
  Sınıf çalışmasının sorunları ve kurultay çalışması
  Irak işgalindeki başarısızlık gizlenemiyor
  İşgalciler Irak'ı kaosa sürüklüyor

  Filistin direnişini bitirme planları tutmayacak

  Dünya Katolik Gençlik Günü ve gösterdikleri
  AKP H ükümeti "ucuz konut" adı altında emekçileri kandırıyor
  Türkiye'de aydın olmak!
  İçi boşaltılan kavramlar: Savaş ve barış!
  Düzene mahkum olmaktansa düzenin mahkumu olmak yeğdir
  Genç komünistlerin deneyimlerinden
  Bültenlerden / GOP İşçi Bülteni
  Emniyet gençleri "sevmeye" çağırıyor...
  İspanya'nın kızıl karanfili; Garcia Lorca
  Basından: Savaş bitiyor / Y. Türker
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

İspanya'nın kızıl karanfili…

Federico Garcia Lorca

A. Deniz

Ölümle başbaşa yürürken görüldü o

Korkmadan tırpanından

-Gene de kuleden kuleye güneş

Çekiçler örste.

Örste,

demirci ocaklarının örsünde.

Konuşuyordu Federico

Okşayarak, ölümle. Ölüm dinliyordu onu.

‘Daha dün mısralarımda can yoldaşım,

Kuru avuçların şaklıyordu senin

Daha dün mısralarımda,

Daha dün kırağını verdin şarkıma

Ve ağlatı'ma gümüş tırpanının keskinliğini,

Seni şakıyacağım, sende artık kalmayan eti,

olmayan gözlerini,

Rüzgârın dağıttığı saçlarını şakıyacağım

(…)

Federico Garcia Lorca bir dostuna “Kimse şairleri vurmaz, ben şairim” diye yazmıştı. Fakat 19 Ağustos 1936'da şafak sökerken, Garcia Lorca ile birlikte 30'un üzerinde kişi bir kamyona koyulup Sierra yakınlarında bir dağ yamacında kurşuna dizildi. Delik deşik bedeni bir gün sonra yol kenarında bulundu.

Federico Garcia Lorca, Granada yöresindeki Fuente Vaqueros kasabasında, 5 Haziran'da doğdu. Babası Federico Garcia Rodriquez, annesi Vicenta Lorca. Her ikisi de eski Endülüs soyundan, özgürlükçü, aydın kişilerdi. Anne, evliliğinden önce öğretmenlik yapmış; şiiri ve müziği seven bir kadındır. Baba, topraklarının verimliliğinden, ailesinin rahatından başka şey düşünmeyen biridir. Ama babası büyük bir Victor Hugo hayranıdır.

Şairlerin kurşuna dizildiği bir yüzyılda doğup büyümenin verdiği ağırlıkla şiir okudu Lorca. Tutucu çevrelerin yaratıcı, yenilikçi, toplumcu, eşitlikçi ve toplumsal paylaşımı anlatan şairlere duyduğu nefret, Lorca'yı yaratıcılığından alıkoymaya yetmedi. Lorca'nın sanatı gerçekten de ülkesindeki gerici-faşist güçlerin dikkatini çekecek ve nefretini kazanacak bir biçim ve içeriğe sahipti. Küçük yaşta öğretmen annesiyle başladığı müzik eğitimi, müzikte olağanüstü yetenekli olduğunu; daha yazdığı -ve ilk başlarda yayımlanmasına karşı çıktığı- şiirleri edebiyat konusunda dehasını; Matisse benzeri çizimleri de istese çok başarılı bir ressam olabileceğini gösterir.

Besteci Manuel de Falla ile birlikte çalışmış olması, çingene müziği üzerine incelemeler yapması, şiirine de hep müzik öğesini taşımasına neden olmuştur. Sık kullandığı formlardan biri, aynı zamanda bir müzik terimi de olan baladdır.

Popüler bir form olan balad, genelde kahramanların maceralarını anlatır. Halk kahramanlarına yazılan baladlar dışında aşkı konu alan baladlar da vardır. Bazen doğaüstü güçleri anlatır, fakat bunlar antik çağ tanrıları ya da kahramanlarından farklı olarak yerel batıl inançlar içerir; basit mucizeler ya da lanet gibi.

Balad geleneği sözlü aktarılan halk şiirlerine dayanır. Lorca da bu geleneği şiirlerinde sürdüren şairlerden biriydi. Epik şiirden farklı olarak balad, bir tek konu üzerinde ve genellikle bir tek duygu ve ruhhali üzerinde yoğunlaşır. Müzik eşliğinde söyleneceği gözönünde bulundurularak şarkı sözü gibi yer yer nakaratlar tekrarlanır. Ortaçağ baladlarına benzer bir form kullandığı halde Lorca'nın balad adını verdiği şiirleri, duygu ve imge açısından çok daha gelişmiş bir yapıya sahiptir.

(...) altüst olan salyangoz

iç çekip uzaklaşır

kafası sonsuzlukla karmakarışık

-Bu yolun yok, der son bulacağı,

belki de yıldızlara ulaşır gide gide.

Ama bu yavaşlığım

engel olur varmama (…)

Lorca, bir salyangozun yaşadığı sıkıntıyı anlatırken ona insansı özellikler biçmiştir. Bunu yaparken doğayı insanla bütünleştirmiş, parça-bütün ilişkisini diyalektik biçimde işlemiştir.

Lanet, Lorca'nın sevdiği konulardan biridir. Lorca'da çıkış noktası ne olursa olsun, yapıtlarındaki temalar evrenseldir: Aşk, şehvet, ölüm, yoksulların egemenlere karşı savunusu, faşizme karşı mücadele, şiirlerinin ana temalarıdır. Ayrıca, dini geleneklerle katılaşmış insanların acımasızca, ilkel tutkularla yaşayan insanları yargılamaları ve uyguladıkları baskı ve şiddet, hem şiirlerine hem de tiyatro eserlerine konu olmuştur. Bu da baladlarda sık görülen bir özelliktir. .

Lorca, sadece şair olmakla kalmamış, hem müzik hem de tiyatroda önemli çalışmalara imza atmıştır. Özellikle kendi yaptığı müziğiyle beslediği özgün tiyatro eserleri yaratmıştır.

Bir yandan çalışmalarına devam ederken, diğer yandan da bir gezgin tiyatro oluşturmanın planlarını yapmış ve oluşturmuştur da. Bu tiyatro, bütün İspanya'yı dolaşıp seçkin, klasik oyunlar oynayacak bir tiyatrodur: La Barraca! Bütün İspanya'yı kent kent, köy köy dolaşıp halkı tiyatroyla tanıştırır ve bunu da toplumsal bir duyarlılıkla yapmaya çalışır. Oynadıkları oyunların hepsi de İspanyol klasiklerinden özgün eserlerdir.

Lorca siyasi tutukluları desteklemek amacıyla çeşitli konferanslara katılır. Daha çok işçilerin bulunduğu salonlar tıklım tıklım dolar. Sahnede yazdığı oyunlar oynanır.

Lorca, sanatı yalnızca seçkin insanların işi olarak gören, toplumsal sorunlara uzak, bu anlamda aslında özüne yabancılaşmış sanat anlayışına karşı devrimci bir duruş sergilemiştir. Bu seçkinci, emekçilerin hayatına yabancılaşmış anlayışlara inat, işçi ve emekçilerin devrimci mücadelesinde sanatıyla en ön sırada yerini almıştır. Sanatını ve yüreğini İspanya işçi ve emekçilerinin onurlu mücadelesini adayan büyük şair Lorca, bugün de mücadelemizde yaşıyor ve yaşayacak!

Francocu faşistler, İspanya iç savaşında yaklaşık bir milyon İspanyalı'yı ve İspanya'nın kızıl karanfili Lorca'yı katlettiler. Yaşarken de, ölüme giderken de başı dikti onun. Yüreğinde bir halkın acılarını, umutlarını, isyanını, özgürlük haykırışını yaşamının sonuna dek taşıdı o. İspanya halkının özgürlük çığlıklarına ses oldu.

“Yeryüzünde açlığın bittiği gün insanlık tarihinde hiç görülmemiş en büyük zihinsel devrim gerçekleşmiş olacak. O Büyük Devrim'in gelip çattığı gün, insanların bundan duyacağı o sınırsız sevinci sana anlatamam” diyordu Lorca.

Seni unutmayacağız İspanya'nın büyük şairi, devrimin kızıl karanfili Federico... Sen dünyanın tüm devrim şarkılarında, barikatta söylenen türkülerde, işçi ve emekçilerin yüreğinde yaşayacaksın!