03 Eylül 2005
Sayı: 2005/35 (35)


  Kızıl Bayrak'tan
  Ters tepen oyunlar ve büyüyen korkular
  Genelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos açıklamaları üzerine
   İncirlik yürüyüşü
  İncirlik yürüyüşü ve destek eylemleri
  Batman'da 20 bin kişi Hasan İş'i uğurladı
Özelleştirme tekelleşmeye hizmet ediyor
Kamuda toplu görüşme oyunu bitti
  Demokratikleşme paketlerinden yeni saldırılar çıkıyor
  Ekim Gençliği; Yeni döneme güçlü bir başlangıç için!
  TİSK:Sendikaya dost(!), işçi sınıfına düşman!
  "Sen 'sen' ol" ihanete geçit verme
  Ümraniye İşçi Kurultayı faaliyetlerinden...
  Küçükçekmece İşçi Kurultayı çalışmaları
  Sınıf çalışmasının sorunları ve kurultay çalışması
  Irak işgalindeki başarısızlık gizlenemiyor
  İşgalciler Irak'ı kaosa sürüklüyor

  Filistin direnişini bitirme planları tutmayacak

  Dünya Katolik Gençlik Günü ve gösterdikleri
  AKP H ükümeti "ucuz konut" adı altında emekçileri kandırıyor
  Türkiye'de aydın olmak!
  İçi boşaltılan kavramlar: Savaş ve barış!
  Düzene mahkum olmaktansa düzenin mahkumu olmak yeğdir
  Genç komünistlerin deneyimlerinden
  Bültenlerden / GOP İşçi Bülteni
  Emniyet gençleri "sevmeye" çağırıyor...
  İspanya'nın kızıl karanfili; Garcia Lorca
  Basından: Savaş bitiyor / Y. Türker
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Kamuda toplu görüşme oyunu bitti

15 Ağustos günü başlayan toplu görüşme süreci 29 Ağustos günü yapılan 4. tur görüşmelerle sona erdi. Görüşme öncesi 2006 yılı için %7.4 olarak açıklanan zam oranı %5, en düşük memur zammı ise seyyanen yapılan ödeme ve aile yardımıyla birlikte 645 milyon olarak belirlendi. Hatırlanacağı üzere KESK en düşük memur maaşının 950 milyon, Kamu-Sen 880 milyon olarak belirlenmesini talep etmişti. Memur-Sen ve Kamu-Sen tarafından kabul edilen mutabakat metnine KESK şerh koyarak 1 Eylül günü Uzlaşma Kurulu'na başvuruda bulunacağını açıkladı.

Toplu görüşme öncesi öne sürülen talepler, bu talepler için verilen-verilmeyen mücadele, elde edilen-edilmeyen kazanımlar, KESK Genel Başkanı İ. Hakkı Tombul'un görüşme sonrası yaptığı açıklama, görüşme sürecini anlamamıza yardımcı olacaktır.

Ücret artışı

Maliye Bakanlığı tarafından zam oranı 2006 yılı için %7.4, 2007 yılı için %6.4 ve 2008 yılı için %3.5 olarak açıklanmış, sendika yöneticileri tarafından bu zammın kabul edilemez olduğu ifade edilmişti. Ancak görüşme masasında bu oran da çok bulunarak zam oranı %5 olarak belirlendi. Ek ödeme almayan memurlar için sendikalar tarafından öne sürülen 150 milyon ise 80 milyona çekildi.

Yaptığı basın açıklamalarında toplu görüşme masasının tiyatro oyununa dönüştüğünü ifade eden KESK yönetimi ise, bu oyunu bozmak bir yana onun önemli figüranlarından biri olma işlevini gördü. İ. Hakkı Tombul, görüşme sonrası yaptığı açıklamada “konfederasyonumuzun öngörüleri bir kez daha doğrulandı” demekte, ancak bu öngörülerin neden boşa çıkarılmadığı konusunda suskun kalmaktadır.

Özetle, AKP hükümeti ücretleri belirlerken kamu emekçilerinin taleplerini hiçe saymış ve İMF'nin istediği sınırlarda bir düzenlemeye gitmiştir. AKP hükümetini zorlayacak bir hareket ya da karşı muhalefet odağının yaratılmamış olması da bunu olanaklı kılmıştır.

Grevli-toplusözleşmeli sendika hakkı

AKP adına görüşmelere katılan Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, sendikaların “güven vermesi” halinde toplu sözleşme hakkının tanınacağını belirtti. Hemen devamında toplusözleşmenin güvencesi olan iş bırakma konusunda, sendikaların yaptığı “iş bırakırız” açıklamasına, Şahin “kimse iş bırakırız diyerek bizi tehdit etmesin” diyerek karşılık verdi. Elbette bu cümleler boşuna sarf edilmemiştir. Bu söylemlerin anlamı açıktır; “evet, size hak vereceğiz ama, öncelikle bunu kullanmayacağınıza, devlet güdümlü sendika olma yolunda gerekli adımları atacağınıza-attığınıza emin olmak istiyoruz” denilmektedir. Bu söylem kamu emekçileri hareketine verilen gözdağıdır ve KESK içinde hala varlığını koruyan mücadele dinamiklerini ehlileştirmeye dönüktür.

Toplu görüşme sürecinde KESK tarafından ILO ve Anayasa'nın 90. maddesine atıfta bulunarak savunulan grev hakkı, AKP hükümeti tarafından yine anayasa değişikliğine atıfta bulunularak reddedildi. Kamu emekçileri hareketi grev hakkını elde edebilmenin herşeyden önce grev örgütleyebilme becerisine ve niyetine bağlı olduğunu bilmek zorunda. Mücadele edilmeyerek masa başında iki verip-bir alarak elde edilen haklar harekete herhangi bir şey katmayacaktır

Kamu personel rejimi ve özlük haklar

Kamu emekçileri hareketi Personel Rejimi Kanunu Tasarısı gibi kapsamlı bir saldırı programıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Öncesinde de vurguladığımız gibi, kamu emekçileri hareketinin geleceği bu saldırı programını karşılamaya bağlıdır. Görüşme öncesi, sendikalar tarafından, hükümetin İMF ile birlikte hazırladığı kanun taslağının geri çekilmesi talep edilmişti. Ancak ücret artışına sıkıştırılan görüşme sürecinde bu konu ne sistemli bir biçimde emekçilerin gündemine taşındı, ne de ileriye dönük bir adım atıldı. Halihazırda eğitim ve sağlık sektörlerinde uygulanan ve personel rejimi saldırısıyla tüm alanlara yaygınlaştırılacak olan sözleşmeli personel uygulamasına son verilmesi, mutabakat metninde “sözleşmeli personelin ücretlendirilmesi üzerine kamu işverenin araştırma yapacağı” maddesi eklenerek savuşturuldu. Her zamanki gibi uzmanlar sorun alanında rapor hazırlayacak, hükümet tarafından bu incelenecek ve rafa kaldırılacak.

Ortaya çıkarılamayan tepki

Hükümetin bu denli pervasız olabilmesinin arkasında kuşkusuz kamu emekçileri hareketinin içinde bulunduğu atalet yatmaktadır. AKP hükümeti, karşısında güçlü-örgütlü bir kamu emekçileri hareketi görmediği için istediği gibi at koşturabilmekte, hak gasplarını kolayından gündemine alabilmektedir.

Şunu da belirtmek gerekiyor, kamu emekçileri için hak gaspı anlamına gelen ve zamanında müdahale edilmeyen her uygulama, kurumsallaştırılarak emekçilerin karşısına çıkarılmaktadır. Farkında olalım ya da olmayalım, sözleşmeli sağlık çalışanı alımına sesiz kalmak, sözleşmeli öğretmenlerle ilgili herhangi bir karşı koyuşu örgütlememek, sözleşmeli personel uygulamasının tüm alanlara yayılmasına onay vermek anlamına gelmektedir. Pratikte suskunlukla geçiştirilen saldırıları masada eleştiri konusu etmenin, raporlar hazırlatmanın herhangi bir kıymeti harbiyesi yoktur, olamaz da.

KESK Genel Başkanı yaptığı basın açıklamasında mutabakat metnine imza atan sendikaları eleştirerek şunları söylemektedir: “Mutabakat metni buna onay verenler açısından tam bir skandaldır... Hükümet kendine güven veren sendikalarla böyle bir mutabakat imzalamıştır.” Toplu görüşme öncesi yüzünü kamu emekçilerine dönmek yerine devlet eliyle kurulan sendikalara dönen, onlarla birlikte mücadeleyi örme hayalleri kuran ve kamu emekçileri içinde bu hayalin yaygınlaşmasına vesile olan KESK yönetimi, bunların hiçbirini yapmamış gibi davranabilmektedir. Görüşmeler bittikten sonra KESK yönetimin Kamu-Sen'i, Memur-Sen'i eleştirmesinin, toplu görüşmenin anlamsızlığından bahsetmesinin de sonuç olarak bir önemi bulunmamaktadır. Yapılması gereken, başından itibaren devlet güdümlü bu sendikalarla yolunu ayırmak, kamu emekçilerini harekete geçirerek fiili-meşru mücadeleyi örgütlemeye çalışmak olmalıydı.

Tüm bunlardan çıkan sonuç, toplu görüşme masasının kamu emekçilerinin sorunlarının çözüleceği yer olmadığıdır. Görüşme masası hükümetin kendisini akladığı ya da demokrasicilik oynadığı, kamu emekçilerini, “onların rızasını” alarak sefalete terkettiği bir alandır. Kısacası, göstermelik birkaç eylem, basın açıklaması dışında kamu emekçilerinin herhangi bir biçimde dahil olmadığı, taraf olmadığı toplu görüşme oyunu AKP hükümeti ve İMF'nin öngördüğü biçimde sonuçlandırılmıştır.