11 Haziran 2005
Sayı: 2005/23 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşak takımı Bush’un huzuruna çıktı
  TÜSİAD uşaklık politikasında “pürüz”
istemiyor
  Faşist saldırılar yoğunlaşıyor
  İstanbul Üniversitesi’nde faşist
saldırılar sürüyor
  SES ve Eğitim-Sen eylemlerinin ardından
  DİSK uyuşturucuya karşı mücadele
ederek uyuşturacak!
  Asgari ücret yüksekmiş!
  Eğitim-Sen eylemlerinden
  SES eylemlerinden
  Seydişehir işçisi sesini duyurmak
için yol kesti
  GİMAS grevi üzerine
  Özelleştirme saldırısına karşı
ortak eylem
   Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/3
(Orta sayfa)
  Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları
  Kaçırarak, tehdit ederek yıldırmayı
başaramayacaklar!
  İnsanı aletin egemenliğinden işçi
sınıfının devrimci eylemi kurtaracak!

  Halk ayaklanmasının yeni bir örneği: Bolivya

  Mesa’nın istifa ettiği gün
  Filistin seçimleri ertelendi
  Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı
  Fransa’da sosyal yıkım saldırıları sürüyor
  “Koma Komalên Kürdistan” üzerine
  Bültenlerden/KEB
  Bültenlerden/İMES
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Şeyh Haznawi'nin öldürülmesi kitlesel gösterilerle karşılandı...

Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı

Suriye'de 10 Mayıs'ta kaybolan ve daha sonra kendisinden haber alınmayan Kürt din adamı Şeyh Mahmut El Haznawi için Kamışlı'da onbinlerce kişi yürüyüş yapmıştı. Rejimi protesto eden kitle gün boyu gösteriye devam etmiş, Suriye yönetiminden, Haznawi'nin akıbetiyle ilgili bilgi verilmesini ve serbest bırakılmasını istemişti. Bazı insan hakları örgütleri de Suriye yönetimi nezdinde Haznawi için girişimlerde bulunmuştu.

Haznawi'nin kaybolmasından yaklaşık üç hafta sonra şeyhin işkenceyle öldürüldüğü açıklandı. Haznawi'nin cenazesinin Şam'dan Kamışlı'ya getirilerek toprağa verilmesi sırasında, 100 bini aşkın kişi Kamışlı'da Suriye rejimini protesto eden gösteri yaptı. Gösteriler Haznawi'nin toprağa verilmesinden sonra de devam etti.

Kamışlı, Deyr El Zor, Halep, Amuda, Derbisiye gibi kentler ile Şam'da Kürtler'in yaşadığı Rukneddin Mahallesi'nde yapılan gösterilerde Haznawi'nin öldürülmesi protesto edilirken, Şam yönetiminden Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözmesi talebinde bulunduğu bildirildi.

Kamışlı'da cinayeti protesto eden Kürtler'e Suriye polisi silahla karşılık verdi. 5 kişinin öldüğü, en az 30 kişinin yaralandığı, 100'ü aşkın kişinin gözaltına alındığı bildiriliyor. Ayrıca Suriye polisinin desteğiyle diğer bölgelerden kentte getirilen bin 500 Arab'ın Kürtler'in dükkan ve evlerine saldırdığı iddia ediliyor

Suriye İçişleri Bakanlığı'ndan yapılan resmi açıklamada, Kürt liderin bir çete tarafından alıkonularak öldürüldüğü öne sürüldü. Ancak Haznawi'nin ailesi ve Kürt örgütleri, Şeyhin kısa bir süre önce Şam'daki Teşrin Askeri Hastanesi'nde görüldüğünü belirterek, Haznawi'nin Suriye istihbaratı tarafından öldürüldüğünü savundular. Bazı haber kaynakları ise, Arap İnsan Hakları Komitesi'nin, “ellerinde Haznawî'nin ölümünden Suriye'nin sorumlu olduğunu ispatlayan belgeler bulunduğunu” açıkladığı duyuruldu.

Bu olayların patlak verdiği dönemde Suriye yönetimi, ABD ile istihbarat ve askeri konularda işbirliğini durdurduğunu açıkladı. Suriye'nin Washington Büyükelçisi İmad Mustafa, New York Times gazetesine verdiği demeçte, Pentagon ve CİA ile tüm bağlantılarını kestiklerini söyledi.

Bu arada Beşar Esad yönetiminin, Kürt halkının artan tepkisi ve dışarıdan gelen baskıların da etkisiyle Kürt sorunuyla ilgili kimi düzenlemeler yapmaya hazırlandığı, bir süredir farklı kaynaklar tarafından dile getiriliyor. Örneğin halen vatandaşlık statüsünden mahrum olan 380 bine yakın Suriye Kürdü'ne bu hakkın tanınacağı söyleniyor.

Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli ise olaylarla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Lübnan Başbakanı Hariri suikastında olduğu gibi Haznawi'nin öldürülmesinin arkasında da ABD ve İsrail yeralmaktadır. Bu olay tamamen Suriye'ye yönelik düşmanca planın bir parçasıdır. Şeyh Haznawi, Beşar Esad'a yakın hükümet yanlısı bir alimdir. Dolayısıyla böyle bir kişiyi Suriye hükümetinin öldürmesi gibi mantıksız bir şey olamaz” dedi.

Şeyh Haznawi'nin öldürülmesinin gerici Suriye rejimini zor durumda bıraktığı açık. Eğer Hüsnü Mahalli'nin dediği gibi Haznawi Esad'a yakın biriyse, Suriye istihbaratının onu ortadan kaldırmasının mantıklı bir açıklaması yok. Yine de işkenceyi kurumsallaştırmış gerici rejimlerin kimi zaman kendilerine zarar verecek kadar ipin ucunu kaçırmaları her zaman olasıdır.

Haznawi'nin kimler tarafında öldürüldüğünden bağımsız olarak, Kürt halkının yüzbinlerle sokaklara taşması, Suriye rejiminin Kürt halkı üzerindeki baskısından kaynaklanıyor. Ezilen Kürt halkının bu haklı tepkisi, Ortadoğu'daki verili durumda ABD-İsrail tarafından istismar edilmeye müsaittir. Bölge halklarının celladı olan Washington ve Tel Aviv'deki faşizan rejimlerin, belli vaatler karşılığında Kürt halkını kendi kirli planları için kullanabilmeleri mümkündür ve mahkum edilmesi gereken bir durumdur. Fakat bu, ezilen halkların gerici rejimlere karşı direnişinin meşru bir hak olduğu gerçeğini karartmamalıdır.

----------------------------------------------------------------------------------------

Avrupalı emekçilerin cevabı net oldu...

Tekellerin Avrupa'sına da, anayasasına da hayır!

Önce Fransa, ardından da Hollandalı işçi ve emekçiler AB anayasasına net bir biçimde hayır dediler.

Avrupa'nın istisnasız bütün başkentleri, bugünlerde, Fransa ve Hollanda'da yapılan AB Anayasası ile ilgili referandumun bu net sonucu etrafında sürdürülen tartışmalarla çalkalanıyor. Özellikle de, bu sonucun güncel boyutundan çok geleceğe dönük olarak taşıdığı anlam üzerinde duruluyor, bu yönlü korkular dile getiriliyor. Bu tartışmaların en dikkate değer yanı da budur.

Avrupa Anayasasına verilen hayır oyları konusunda spekülatif yorumlar yapanlar da var. Ancak, AB Anayasası'na verilen hayır oylarının yüksek olmasını, ırkçı-faşist parti ve çevrelerin katkısına bağlayarak gerçekleri karartmak boşuna bir çabadır. Herşey bir yana, sözü edilen bu çevreler AB Anayasası'na ırkçı-şoven nedenlerle itiraz etmişlerdir. Bu parti ve akımların, küresel kapitalizme ve onun sosyal yıkım politikalarına özünde bir itirazları yoktur. İşçi ve emekçiler cephesinde ise durum temelden farklıdır. Sözgelimi, referanduma katılma oranı %70'tir ve bunun ezici oranını işçi ve emekçiler oluşturmaktadır. İstinasız, işçi ve emekçilerin oturduğu tüm semtlerde hayır oyu çıkmıştır ve bu oran %70-80'leri bulmaktadır. Demek oluyor ki, hayır oylarının yüksek olmasını işçi ve emekçiler sağlamıştır.

Dahası var. Bütün tekelci Avrupa devletleri, bugüne kadar hep “demokrasi ve insan hakları”ndan söz ettiler, ne var ki her fırsatta temel hak ve özgürlükleri budadılar. “Sosyal refah” dediler, ama yıkım programlarıyla yoksulluk ürettiler. İşçi ve emekçilerin ağır bedeller pahasına kazandığı sosyal hakları bir bir gaspettiler. Kardeşleşme yerine yabancı düşmanlığını körüklediler, ırkçılığı azdırdılar. Sovyetler ve Doğu Blok'unun dağılmasıyla birlikte, Avrupa'nın silahtan ve militarizmden arındırılmış bir barış kıtası olacağını söylediler, fakat militarizmi azdırdılar, dünyanın dört bir tarafında asker bulundurmaya devam ettiler. Emperyalist amaçlarla bölgesel savaşları kışkırtılar, bizzat tarafı oldular. Dünya egemenliği için bir Avrupa Ordusu oluşturma yönlü projeler geliştirdiler vb...

Bir sosyal yıkım ve savaş hükümeti olan bir önceki İspanya hükümetini tepetaklak düşüren, İtalya'nın mafya şefi Berlusconi hükümetine yakın zamanda yerel seçimlerde hezimet yaşatan ve en yakın örnek olarak Almanya'daki Schröder hükümetinin tüm yerel seçimleri kaybetmesini ve hükümet olma hakkını yitirmesini sağlayan nedenler, bu aynı nedenlerdi. Dolayısıyla, Avrupa'nın egemenleri referandumda hayır oyunun çıkacağını az-çok biliyorlardı. Özellikle Hollanda'da bu çok açıktı. Fakat yine de, tepkinin bu denli “sınıfsal” olacağı beklenmiyordu. Gerçek şu ki, tepkinin bu niteliği Avrupa'nın tekelci burjuvalarını ve devletlerini rahatsız etmekte ve korkutmaktadır. Özellikle Fransız burjuvazisi, bizzat kendi tarihinden hareketle, Fransa'da “sınıf tavrı”nın ne anlama geldiğini çok iyi bilmektedir. Tarihsel arka planı olan bu durum ciddi bir korku kaynağıdır.

Sonuç olarak, Avrupalı işçi ve emekçiler şimdilik kendi gelecekleri hakkında doğru karar vermişlerdir. Fakat bu abartılmamalıdır. Zira mücadele asıl şimdi başlıyor. Unutulmamalıdır ki, Avrupalı emperyalistler, Fransa'da yeniden yükselecek gerçek bir sınıf mücadelesinin Avrupa'yı sarsacağını, asıl sarsıntının o zaman olacağını çok iyi bilmektedirler. Ve Avrupa burjuvazisi ilk çatışmayı kaybetmenin kini ve öfkesi ile doludur, rövanşı almak üzere ilk fırsatta yeniden saldırıya geçecektir.