11 Haziran 2005
Sayı: 2005/23 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşak takımı Bush’un huzuruna çıktı
  TÜSİAD uşaklık politikasında “pürüz”
istemiyor
  Faşist saldırılar yoğunlaşıyor
  İstanbul Üniversitesi’nde faşist
saldırılar sürüyor
  SES ve Eğitim-Sen eylemlerinin ardından
  DİSK uyuşturucuya karşı mücadele
ederek uyuşturacak!
  Asgari ücret yüksekmiş!
  Eğitim-Sen eylemlerinden
  SES eylemlerinden
  Seydişehir işçisi sesini duyurmak
için yol kesti
  GİMAS grevi üzerine
  Özelleştirme saldırısına karşı
ortak eylem
   Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/3
(Orta sayfa)
  Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları
  Kaçırarak, tehdit ederek yıldırmayı
başaramayacaklar!
  İnsanı aletin egemenliğinden işçi
sınıfının devrimci eylemi kurtaracak!

  Halk ayaklanmasının yeni bir örneği: Bolivya

  Mesa’nın istifa ettiği gün
  Filistin seçimleri ertelendi
  Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı
  Fransa’da sosyal yıkım saldırıları sürüyor
  “Koma Komalên Kürdistan” üzerine
  Bültenlerden/KEB
  Bültenlerden/İMES
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Uyuşturucuyla mücadele kampanyası...

DİSK uyuşturucuya karşı mücadele ederek uyuşturacak!

DİSK Ege Bölge Temsilcisi Azad Fazla, geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak, konfederasyon olarak uyuşturucuya karşı mücadele kampanyası başlattıklarını duyurdu. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusunda Türkiye'de de sorunlar yaşanmaya başladığını, uyuşturucuya başlama yaşının 11-12'ye kadar düştüğünü ifade eden Azad Fazla “İzmir'den 15 gün sonra uyuşturucu karşıtı kampanya başlatacağız. Türkiye geneline yayacağımız kampanyada, tehlikelere dikkat çekeceğiz. Uyuşturucu bağımlısı gençlerin kriz anındaki görüntülerini slayt halinde izlettireceğiz” diye konuştu. DİSK Ege Bölge temsilcisi ayrıca Avrupa Türkiye Karma İşbirliği eş başkanlığına getirilen DİSK Başkanı Süleyman Çelebi'nin, uyuşturucuyla mücadele için Avrupa'dan da eğitim konusunda destek isteyeceğini vurguladı.

Azad Fazla'nın da söylediği gibi, uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığı bugün ülkemizde de önemli bir sosyal sorun haline gelmiştir. Uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığı özellikle gençliği ciddi şekilde tehdit etmektedir. Dolayısıyla bu soruna karşı mücadele, topluma karşı sorumluluk duyan kişi ve kurumların görmezden gelemeyeceği bir sorumluluktur.

Fakat her toplumsal sosyal sorun gibi, bu sorunu çözmenin yolu da problemi doğuran kaynakları ortadan kaldırmaktan geçmektedir. Hırsızlık, fuhuş gibi uyuşturucu kullanımı ve madde bağımlılığı da kapitalizmin toplumda yarattığı çürüme ve kokuşmadan beslenmektedir. Kapitalizmin kendine yabancılaştırdığı, yaşamını kararttığı, geleceksiz bıraktığı insanlar bu tür sosyal sorunların taşıyıcısı durumuna gelmektedir.

Öte taraftan uyuşturucu madde üretimi ve ticareti kapitalizm tarafından son derece kârlı büyük bir sektör haline dönüştürülmüştür. Uyuşturucudan sağlanan milyar dolarlar, dünyaya hükmeden büyük sermayedarlar için önemli bir gelir kaynağı durumundadır.

Bu gerçekler ışığında baktığımızda, genel olarak sosyal sorunlarla, daha özelde ise uyuşturucu kullanımıyla mücadele etmenin bir boyutu da, uyuşturucuyu bir sektör haline getiren, bu işten büyük paralar kazanan sisteme karşı tutarlı, bütünlüklü bir savaşım vermektir. Bir başka deyişle emperyalist-kapitalist sisteme karşı bir mücadele yürütmeden sosyal sorunların kalıcı şekilde çözülmesi, ortadan kaldırılması mümkün değildir.

Kapitalist sistemin bütün bu pisliklerin kaynağı olması gerçeğine hiç dokunmadan, bu duruma karşı bir müdahale çabası içine girmeden bir takım kampanyalarla uyuşturucuya (ya da başka herhangi bir sosyal soruna) karşı mücadele ettiğini söyleyenler ya saftır ve bu sistemin işleyişi hakkında herhangi bir bilgiden yoksundur, ya da aslında başka niyetlerle hareket ediyordur.

DİSK yönetimi işte bu ikinci gruba girmektedir. Uyuşturucuya karşı mücadele edeceğini söyleyen DİSK yönetimi, bu arada her vesileyle patronlarla işçilerin çıkarlarının ortak olduğundan sözetmekte, sermaye düzenini sorunların kaynağı olarak tanımlamaktan ve ona karşı mücadeleyi gündemine almaktan özenle kaçınmaktadır. Hak ve çıkarları için mücadele etmek isteyen işçilere ise çözüm olarak AB'yi göstermektedir.

Avrupa Birliği'nden başka kıble bilmeyen, emperyalizme ve kapitalizme karşı mücadele gibi bir sorunu olmayan DİSK, (üstelik bir sendika olarak öncelikli olarak yapması gereken onca görev ve sorumluluk orta yerde dururken) bugün kalkıp da ben uyuşturucuya karşı mücadele edeceğim diyorsa, bunun mutlaka başka nedenleri vardır.

Bunun ne olduğu aslında Azad Fazla'nın açıklamasında ortaya konulmaktadır. Azad Fazla konuşmasında Süleyman Çelebi'nin uyuşturucuyla mücadele kampanyası kapsamında Avrupa'dan eğitim desteği isteyeceğini söyleyerek bir bakıma kampanyanın gerçek amacına da işaret etmiştir.

Süleyman Çelebi'nin ve DİSK yönetiminin amacı uyuşturucuya karşı gerçek anlamda bir mücadele yürütmek ve örgütlemek değildir. Onların derdi bu kampanya sayesinde Avrupa Birliği'ni işçi ve emekçilere pazarlamaktır, onların gözünde meşrulaştırmaktır. Zaten durum bu projenin DİSK'ten ziyade Avrupa Türkiye Karma İşbirliği Komitesi'ne ait olduğunu göstermektedir. Yani patronlar ve sendika ağaları kafa kafaya verip AB yolunda hayırlı ne gibi işler yapabiliriz diye düşünmüşler. Çeşitli projeler üretmişlerdir. Bu da onlardan biridir.

Süleyman Çelebi yönetimi sayesinde DİSK artık işçilerin çıkarları için mücadele eden bir sendikal örgüt kimliğini yitirmektedir. DİSK hızla sermayeye hizmet yolunda “sivil toplumcu” bir yapıya dönüşmektedir. Sermayenin Süleyman Çelebi şahsında DİSK'e AB'ye dönük görevler yüklemesinden bu yana sözkonusu dönüşüm daha açık bir hal almıştır. 1 Mayıs'taki DİSK tablosu liberal-sivil toplumcu burjuva sınıf işbirliği çizgisinin ilanından başka bir anlam taşımamaktadır. Keza uyuşturucuya karşı mücadele kampanyası da bu alanda yetkinleşme ve derinleşmenin ifadesi olacaktır.

DİSK'in kampanyası uyuşturucuya karşı mücadele etmeyi değil ama işçi ve emekçileri mücadele görevlerinden alıkoymayı, onların beyinlerini uyuşturmayı ve bu sayede de sermayenin politikalarına yedeklemeyi amaçlamaktadır.

Genç kuşakları uyuşturucudan kurtarmak için öncelikli görev, işçi ve emekçileri uyuşturmayı iş edinen sınıf işbirlikçilerini sendikalardan kovmaktır.

------------------------------------------------------------------------------------------

Narko devlet, narko ekonomi ve ABD kontrolü...

Narkotik ticareti (Kokain, Haşhaş, Maruhana, Eroin, Cannabis, Amphetamine Type Stimulants-ATS ve diğerleri) kirli savaşların ana finans kaynaklarının en başta gelenidir. Birleşmiş Milletler'in Uyuşturucu ile Mücadele Kurumu (UNODC)'ye göre her yıl piyasaya sürülen 400-500 milyar dolarlık uyuşturucunun yüzde 70'ini halen ABD kontrolündeki Afganistan sağlıyor. Bu ticarette en düşük pay elbette Afgan çiftçilerin. Geriye kalanı CIA başta olmak üzere istihbarat teşkilatları gözetiminde nakliyat ve ticareti yapan mafya örgütleri ile “Asıl patronlar” bölüşüyor! İngiltere'de kullanılan uyuşturucunun yüzde 90'ı Afganistan'dan sağlanıyor. Burada dönen para 79,2 milyar dolar civarında!

Sovyetler'in Afganistan'ı işgalinden beri CIA, uyuşturucu trafiğini “Altın Hilal” adını verdiği yollardan yönetiyor ve elde edilen kirli para, darbeler gibi kayıt dışı kirli işlerde kullanılıyor. 1979-1989 yıllarında Afganistan'da eroin işleyen sektör olmadığı için ürün Pakistan, İran-Türkiye ve Rusya üzerinden dış pazarlara CIA'nın yardımlarıyla taşındı. Washington bunun karşılığında mücahitlere silah sattı. İran-Kontra ve Uluslararası Ticaret ve Kredi Bankası (BCCI) skandallarında kirli uyuşturucu paralarının CIA operasyonuyla yıkandığı ve bu bankaların Ortadoğu şubelerine veya CIA ile irtibatlı Amerikan şirketlerinin hesabına yatırıldığı tespit edilmişti.

1996'da ABD-Pakistan-Suudi işbirliğiyle Afganistan'a sürülen Taliban başlarda CIA ile işbirliği yaparak kirli geliri paylaştı. Ancak Usame Bin Ladin ve El Kaide'yi güçlendiren uyuşturucu parası, Ladin'in Amerikan düşmanlığı ve Taliban'ın 2000 yılında uyuşturucu tarlalarını yakmasıyla uluslararası bir krize yolaçtı. UNODC'nin 2001 tarihli raporuna göre, Taliban uyuşturucu ile mücadelede başarılı olarak 2001'in sonlarında Avrupa pazarını sarstı. Fiyatlar 10 katına yükselince Taliban'ın biletinin kesilmesine kimse karşı çıkmadı!

İşte rakamlar: Taliban döneminde 1998'de rekor seviyede 4700 tona ulaşan üretim, daha sonra ABD'yi köşeye sıkıştırmak için uygulanan bir mücadele ile 2000'de yüzde 94 oranında azaltıldı ve üretimi 185 tona kadar düşürdü. İşgalden sonra 2002 yılında Hamit Karzai yönetimindeki Afganistan'da bu rakam 3400 tona çıktı. 2003'de 80 bin hektar araziden 360 bin ton uyuşturucu elde edilirken, 2004 yılında haşhaş ekilen arazi 120 bin tona çıkartıldı. Böylelikle, Batı pazarlarındaki uyuşturucu krizi, CIA'nın üretim ve nakliye trafiğini kontrolde gösterdiği üstün başarı ile sona erdirildi.

Milyar dolarların döndüğü sektörde kara para, kaynağın sorulmadığı İsviçre, Lüksemburg, Cayman Channel Adası gibi 50 değişik kuytu mekandaki offshore bankalarda aklanıyor!

1 Nisan 2004'de ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Robert Charles Kongre'ye verdiği ifadesinde, “Milyarlarca dolar uyuşturucu parası fundamantalistlerin ve suç örgütlerinin eline geçtiği için demokrasinin yerleşmesinde ve terörle mücadelede başarılı olunamıyor. Bu nedenle bu trafiğin kesilmesi elzemdir.” diyordu. Oysa Radikal Taliban 2000'de uyuşturucu olayını bitirmişken, Ekim 2001'den bu yana üretim CIA kontrolünde yüzde 90 arttı.

IMF'nin tahminlerine göre, çoğunluğu uyuşturucudan olmak üzere her yıl dünyada yıkanan kirli para tutarı 590 milyar dolar ile 1,5 trilyon dolar arasında değişiyor. UNODC'nun ileri sürdüğü gibi bu paranın büyük miktarı, terörist gruplar, savaş lordları veya suç örgütlerinin değil, dünyayı yöneten para babalarının cebine giriyor. Enerji ve silah imparatoru ABD, aynı zamanda narkotik imparatorluğunu da kimseye bırakmaya niyetli değil!

(Nuh Gönültaş, Tercüman, 4 Haziran 2005)