11 Haziran 2005
Sayı: 2005/23 (23)


  Kızıl Bayrak'tan
  Uşak takımı Bush’un huzuruna çıktı
  TÜSİAD uşaklık politikasında “pürüz”
istemiyor
  Faşist saldırılar yoğunlaşıyor
  İstanbul Üniversitesi’nde faşist
saldırılar sürüyor
  SES ve Eğitim-Sen eylemlerinin ardından
  DİSK uyuşturucuya karşı mücadele
ederek uyuşturacak!
  Asgari ücret yüksekmiş!
  Eğitim-Sen eylemlerinden
  SES eylemlerinden
  Seydişehir işçisi sesini duyurmak
için yol kesti
  GİMAS grevi üzerine
  Özelleştirme saldırısına karşı
ortak eylem
   Güney Kürdistan sorunu üzerine
tamamlayıcı düşünceler/3
(Orta sayfa)
  Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları
  Kaçırarak, tehdit ederek yıldırmayı
başaramayacaklar!
  İnsanı aletin egemenliğinden işçi
sınıfının devrimci eylemi kurtaracak!

  Halk ayaklanmasının yeni bir örneği: Bolivya

  Mesa’nın istifa ettiği gün
  Filistin seçimleri ertelendi
  Onbinlerce Kürt Suriye yönetimini hedef aldı
  Fransa’da sosyal yıkım saldırıları sürüyor
  “Koma Komalên Kürdistan” üzerine
  Bültenlerden/KEB
  Bültenlerden/İMES
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Cumhurbaşkanı ve başbakan arasındaki atama tartışmaları…

Baskı, sömürü ve uşaklık çizgisinde anlaşanlar, arpalıkların paylaşımında çatışıyorlar!

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile sermaye hükümeti AKP arasında bürokratların atanması konusunda bir tartışma sürüyor. Cumhurbaşkanı atamaları onaylamayınca, hükümet atamaları vekâlet yöntemiyle yapıyor. Bu yöntemle AKP hükümeti, Cumhurbaşkanı'nı by-pass etmiş oluyor.

Bu, aslında yaşanan arpalıklardan pay kapma savaşının perdelenmesidir.

Cumhurbaşkanı, hükümetle yürüttüğü tartışmadan kârlı çıkmak için “laikliğe saldırı” argümanı eksenli söylemleri öne çıkarıyor. Yaptığı açıklamada; “Devlet memuru hükümeti değil, devleti temsil etmektedir. Çünkü hükümet geçici, devlet kalıcıdır. Devlet politikası olabilecek konu ve alanlar, hükümetten hükümete değişirse devletin sürekliliği sağlanamaz. Ayrıca bu durum, anayasal ve yasal kurallara, kamu yararına ve kamu hizmetinin gerekçelerine uygun düşmemektedir. Kamu görevlilerinin sürekli olarak vekâleten yürütülmesi uygulamasına son verilmesinde, devlete ve hukuka olan güvenin ve saygının yitirilmemesi yönünden zorunluluk görülmektedir” diyerek, hükümetin geleneksel tabanını memnun etmek için seçtiği vekâleten uygulamasını bloke etmek istiyor.

Bu gelişmelerin ardından Recep Tayip Erdoğan da tartışmaya katıldı. Yaptığı açıklamada ”Saygınlık başka şeydir, hesabı vermek başka şeydir, hesabı verecek olanların yerine savunmak başka şeydir. Bizi siyasallaşma ile suçlayanlar dikkat etsinler, kendileri siyasallaşmasın” dedi. Bu yanıt, Cumhurbaşkanı'yla arpalıkların paylaşılması noktasında yaşanan sorunların devam edeceğinin açık göstergesidir.

Sermaye devletinin iktisadi politikalarını on yıllardan bu yana İMF ve Dünya Bankası belirler. Bu politikaların acı faturaları işçi sınıfı ve emekçilere dayatılır. Düşük ücret politikası yoksullaşmayı her gecen gün daha fazla arttırır.

İşçi sınıfı adı yeni İş Yasası, özü kölelik olan saldırılara maruz kalır. Kamu emekçilerinin önemli bir kısmını işsiz bırakacak, 2 milyon 100 bin kamu emekçisini piyasanın olmayan insafına terkedecek Kamu Personel Yasası çıkarılır.

Küçük ve yoksul köylüyü yokedecek tarımı çökertme programları uygulanır. Şeker yasası İMF-Dünya Bankası'nın talepleri doğrultusunda çıkarılır. Bu yasa ile şeker üretim kapasitesi ülke ihtiyacı üzerinde olan Türkiye, İMF'nin dayattığı tatlandırıcı kotası nedeniyle, ithalat yapmaya mecbur edilir.

Ülkenin tüm hava ve deniz yolları, limanları, üsleri ABD emperyalizmi tarafından kullanılır. ABD emperyalizmi, Irak'ta Türk devletinin başına çuval geçirir. Devlet erkânını çocuk gibi azarlar. Uşak muamelesi yapar. Türk devletine hangi ülkelerle ilişki kurup, kuramayacağı yetkisini ABD emperyalizmi kendinde görür. CİA, Türkiye topraklarında cirit atar. Üslerden kalkan uçaklar Irak halkının başına bombalar yağdırır. Bu saldırılar sonucunda onbinlerce mazlum Iraklı katledilir.

Tüm bu utanç verici, işçi ve emekçi düşmanı, ABD emperyalizmine kölece bağımlılığa dayanan gelişmeler çerçevesinde, hükümeti, meclisi, Cumhurbaşkanı tam bir uyum ve eşgüdüm içinde çalışırlar.

Cumhurbaşkanı bugüne kadar işçi sınıfı, kamu emekçileri ve emekçi köylülüğe yöneltilmiş ekonomik-sosyal yıkım programlarının hayat bulması için gerekli olan tüm yasal düzenlemeleri bir noter titizliği ile onayladı.

AKP hükümeti de iktisadi-sosyal-siyasi kararlarıyla, tıpkı kendinden önceki tüm hükümetler gibi emperyalizme ve işbirlikçi sermaye iktidarına hizmette, işçi ve emekçilere düşmanlıkta sınır tanımadı.

Sermaye iktidarının kurumları arasındaki çatışma alanları, alabildiğince daralmıştır. Kayıkçı dövüşü çerçevesinde, her kurumun kendince malzeme bulabildiği, topluma mesaj gönderme ihtiyacını giderebilmesinde öne çıkan tartışma alanı, laik-anti laik zıtlaşması ve bu temelde yürütülen kadrolaşma gerginliğidir.

AKP'nin kendi geleneksel tabanına mesaj gönderme konusunda kullandığı türban sorunu geçtiğimiz süreçte gündeme geldi. Sermaye devletinin yasak duvarına çarpan tartışma belli bir süre gündemde kaldı. Sonrasında AKP tarafından geri çekildi. AKP bu tutumuyla olmazı tabanına göstererek, türban yasağı konusunda tabanına mesaj göndermiş oldu.

Devlet memuru olan kişileri bürokraside önemli görevlere getirme yolunda Cumhurbaşkanı engeline takılan AKP hükümeti, atamalarda vekâlet yöntemi ile, yaptığı görevlendirmeleri kılıfına uydurmak istedi. Göreve vekâleten atama yöntemi ile 2300 kişi devlet bürokrasisinde görevlendirildi.

Sermaye hükümetinin atadığı tüm bürokratlar “derin devlet”in derin süzgecinden geçmiş olan memurların içinden seçildi. Hepsi bürokrat kimlikleri ile yıllarca sermaye devletine hizmet etmişti. Devlet memuru olurken şeriatçı damgası yememiş olan, yıllardır sadık memurluk görevlerini yerine getiren bürokratlar üzerinden koparılan fırtınanın sahteliği tüm açıklığı ile ortadadır. “Ehil devlet memuru” kavramının hukuki hiçbir anlamı olmadığını en iyi bilmesi gereken Cumhurbaşkanı'nın ta kendisidir. Zira Cumhurbaşkanı “ehil” bir burjuva hukukçusudur. Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na kadar yükselmiş TC'nin önemli hukukçularından biridir.

Siyaset alanı tüm burjuva politikacıları açısından alabildiğince darlaşmıştır. Bu darlaşmadan Cumhurbaşkanı da payını almaktadır. Cumhurbaşkanı “laikliğin fedaisi” imajıyla mesaj vermek istiyor. Bunu yaparken de emperyalizmin ve işbirlikçi sermaye devletinin “yüce” menfaatleri için işçi ve emekçilere yaptığı kötülükleri unutturmayı, imaj tazelemeyi hedefliyor.

Hükümetin taraftarlarını memnun etme ya da Cumhurbaşkanı'nın laikliğin koruyucusu pozlarında yaptığı çıkışların işçi sınıfı ve emekçilere kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Bu tür saptırıcı gündemler işçi ve emekçileri oyalamaya, düzenin suni tartışmaları ekseninde saflaştırmaya yöneliktir.

Sermaye iktidarının hizmetkârları arasındaki dalaşmalardan işçi sınıfı ve emekçilerin payına düşen daha fazla açlık ve sömürü, emperyalizme kölece bağımlılıktan başka bir şey değildir. Bu nedenle yapılması gereken, bu sahte gündemlerin tuzağına düşmeden, sermaye iktidarına ve emperyalizme karşı devrimci sınıf mücadelesini yükseltmektir.

------------------------------------------------------------------------------------------

İncirlik Üssü kapatılsın!

Adana'da 6 Haziran günü İnönü Parkı'nda İncirlik Üssü'nün ABD'nin hizmetine sunulması ile ilgili basın açıklaması yapıldı. Öncesinde yapılan tartışmalar doğrultusunda oluşturulan birlik bir takım planlar yaptı. Bu çerçevede yapılan basın açıklamasını İHD, ESP, SDP, TÖP, EMEP, BDSP, Halkevleri, Alınteri, S. Barikat, YDİ Çağrı, SEH, Eğitim-Sen, Genel-İş 2 No'lu Şube, SES, Haber-Sen, DEHAP, DHP ve İşçi Mücadelesi gerçekleştirdi.

“Katil ABD Ortadoğu'dan defol!” ve “İncirlik Üssü kapatılsın!” yazılı pankartın açıldığı ve yaklaşık 60 kişinin katıldığı basın açıklamasında şunlar söylendi: “İncirlik ABD'nin hizmetine verildi. İncirlik'te bulunan atom bombaları yeni Hiroşima, Nagazaki ve Halepçeler için hazır tutulacak. Afganistan ve Irak'a bomba yağdıran uçaklar İncirlik'ten havalanacak. Ama emekçilerin iradesi, savaş karşıtlarının gücü, ABD ile kurulmaya çalışılan bu savaş, gözyaşı, katliam ve talan ortaklığına izin vermeyecek. Bizler milyonlarız ve bir avuç savaş severe teslim olmayacağız. Eğer sen de bu kirli savaşa ortak olmak istemiyorsan 18 Haziran saat 12.30'da İncirlik Üssü'nde, 26 Haziran'da saat 16.00'da İnönü Parkı'nda ol. Bütün gücümüzle haykıralım: İncirlik Üssü kapatılsın!”

Basın açıklamasında sık sık “Katil ABD Ortadoğu'dan defol!”, “Eğitim-Sen değil, İncirlik Üssü kapatılsın!” sloganları atıldı. Toplu bildiri dağıtımının ardından eylem sona erdi.

Kızıl Bayrak/Adana