31 Ocak'04
Sayı: 2004 (18)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD gezisinin ardındaki gerçekler
  NATO zirvesi Haziran'da İstanbul'da toplanıyor!..
  "Gizli" İncirlik kararının gösterdikleri
  Sermayenin kriz korkusu
  Suçlu "beyaz felaket" değil kapitalizmdir!
  Kâr düzeninin kar sefaleti
  Gençlik alanlarda...
  TMMOB Genel Kurulları yapılıyor...
  Kamu Reformu ve Kürt hareketinde liberal beklentiler
  Yerel seçimler ve sosyal-reformist solun aldatıcı manevraları
  Saldırılar, yerel seçimler ve devrimci görevler
  Toprağın Belediyeleştirilmesi ve Belediye Sosyalizmi
  Bir sosyal-reformistin düzen içi arayışları
  Osmanlı'nın çeteci-katliamcı geleneği kokuşmuş burjuva cumhuriyetle sürüyor
  İşgal karşıtı direniş güçleniyor!
  Siyonistler kan ve yolsuzluk içinde yüzüyor...
  Emperyalist Davos Zirvesi'nin emekçiler ve ezilen halklar için anlamı
  Çürüyen kapitalizmin ruhu Davos
  Dünya Sosyal Formu'nun ardından...
  Bültenlerden...
  Kalıcı olan sadece çıkarlar
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Emperyalist Davos Zirvesi’nin emekçiler ve
ezilen halklar için anlamı

Her yıl Ocak ayında yapılan ve “Davos Zirvesi” olarak da tanımlanan Dünya Ekonomik Forumu (DEF) bu yıl 21-24 Ocak tarihleri arasında yapıldı. Bu yıl da emperyalist-kapitalist sistemin efendileri, ideologları, basın yayın tekkelleri, “saygın” gazeteciler, tek tek ülkelerdeki işbirlikçi uşak takımı, siyasetçi ve ekonomist gurühu, dört tarafı karlarla kaplı dağların arasında kalan, özellikle kışın dünyanın en şirin kasabalarından biri olarak tanımlanan Davos’ta biraraya gelerek, yeryüzünde yaşayan milyarlarca insanın kaderi ve geleceği üzerine yine kirli ve karanlık pazarlklar yaptılar.

Davos Zirvesi’nin gündemleri ve alınan kararlar hakkında yeterli, somut ve ayrıntılı bilgilere sahip değiliz. Basına yansıdığı kadarıyla, doların piyasalarda değer kaybı, yeni seçilecek ABD Başkanı’na öneriler, Rusya nereye gidiyor, AB’nin geleceği, yeniden yapılanma için reformlar, AB’nin ABD’nin Ortadoğu politikalarından rahatsızlık duyması, Kıbrıs sorunu vb. başlıkların yanı sıra, bu yıl Emperyalist Davos Zirvesi’nin en önemli ve öncelikli gündemi, “terör ve terörizme karşı savaş” tartışmaları oldu. Denilebilir ki zirveye damgasını vuran da bu gündem maddesi oldu.

Biz burada emperyalist bir zirvenin gündemini tek tek değerlendirmekten ziyade Davos vb. emperyalist zirvelerin başta işçi sınıfı ve geniş emekçi halk yığınlar için ne ifade ettiğine dikkat çekmek istiyoruz.

Dünya Ekonomik Forumu adı altında toplanan bir uluslararası organizasyonda öncelikli gündem “terör ve terörizme karşı savaş” olursa, o halde dönüp emperyalist-kapitalist sistemin yarattığı barbarlıkla eş anlamlı olan dünya ekonomik tablosuna, birkaç örnek üzerinden kısaca bakmak gerekir. Emperyalist Davos Zirvesi’nin öncelikli gündeminin neden “teröre karşı savaş” olduğu da böylece kendiliğinden anlaşılmış olur.

Dünyamızda günde 24 bin çocuk açlıktan ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor. Aynı nedenlerle yılda 800 milyon insan yaşamını kaybediyor. Dünyada birbuçuk milyar insan günde sadece bir dolarla yaşamını sürdürmek zorunda. Yine yeryüzünde bir o kadardan fazla insan açlıkla karşı karşıya. 800 milyon insan başını sokabilecek bir konuttan yoksun. Yine ikibuçuk milyar insan içilebilir temiz sudan yoksun. Emperyalist bir tekel yöneticisinin sadece bir günlük kazancı bir işçinin 16 yıllık kazancına eşdeğer. Toyota otomobil tekelinin yıllık cirosu Avrupa Birliği üyesi olan Portekiz’in yıllık cirosundan daha fazla. Dünyada ikiyüz emperyalist tekel yeryüzünde yaşayan yedi milyar insanın kaderine ve geleceğine hükmediyor. Bu liste daha da uzatılabilinir, fakat gerekli değil. Zira ilerici insanlık bu rezil tablonun artık farkında.

Emperyalist Davos Zirveleri’nde emperyalist kuruluşlarca (İMF, DB, DTÖ) geri ve bağımlı ülkelere dayatılan yıkım programları düşünüldüğünde, zirvenin ana gündeminin neden “teröre karşı savaş” olduğu anlaşılır oluyor. Zira yukarıdaki özet sefalet ve çürüme tablosu bizzat emperyalist-kapitalizmin eseridir. Emperyalist Davos zirvelerinin yarattığı sonuçlardır. Kapitalist sistem ve efendileri bu tablonun sorumluluları ve suçlularıdırlar. Bundan dolayıdır ki ezilen milyonların öfke ve nefreti her geçen gün daha büyüyerek bu haydutların karşısına çıkıyor ve çıkacaktır. Terör demagojisinin altında yatan, onların da çok iyi bilincinde oldukları gerçek neden budur. Her yıl olduğu gibi bu yıl da 5-6 bin kişilik bir protestocu kitleye karşı İsviçre devletinin savaş durumuna geçmesi, 12-15 bin polis gücüyle ziveyi koruması, nasıl bir korku içinde olduklarının açık bir göstergesidir. Artık emekçi yığınlar Davos vb. emperyalist zirvelerden kendi lehlerine bir şey çıkmayacağını, bu tür zirvelerin sefalet tablosunu daha da ağırlaştıracağını biliyorlar. Tüm emperyalist zirveler dünya ölçüsünde daha sert mücadelelerin konusu oluyor. Bu yılki Davos Zirvesi de başladığı günden itibaren özellikle gen&ccdil;liğin militan protestolarına sahne oldu.

Davos’taki oturumların en önemli gündemlerinden biri eğer “terör ve terörizme karşı savaş” ise, muhakak ki bu haydutlar güruhu kendi demokrasilerinin fazilet ve erdemlerini sayıp dökmüşlerdir. Onlar renkli ışıklar altında, görkemli salonlarda kadehlerini tokuşturup bir dahaki zirveye kadar saltanatlarını nasıl sürdüreceklerini tartışadursunlar, yukarıdaki utanç verici ekonomik tablo milyonlarca işçi ve emekçinin demokratik hak ve özgürlükleri kullanma ve geliştirmesinin önünde en temel engeldir. Zira servet ve sefalet arasındaki bu korkunç uçurum, ezilen milyonlar zaptu rapt altında tutularak yaratılabilinir. Sistemin devamlılığı ancak savaş, şiddet, polis devletleri aracılığıyla sağlanabilir. Bu, bugünkü emperyalist-kapitalist dünya sisteminin temel karakteridir. Ancak bu gerçek emperyalizmin hizmetindeki beyinler tarafından dünya alklarına ve emekçilerine tersyüz edilerek sunulur.

12-13 yıl öncesini hatırlayalım. Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku’nun çöküşünün hemen ardından dünya gericiliği, sosyalizmin kötülüğü, emperyalist-kapitalist sistemin erdemleri üzerine dünya halkları ve emekçilerini ideolojik bombardımana tabi tuttu. Emperyalizmin ideologları tüm dünyada yoğun bir propaganda yürüttüler. Buna göre; iki kutuplu dünya bitti, tüm dünya aynı amaç ve hedefler doğrultusunda birleşiyor, işçi sınıfı tarihe gömüldü, sınıf çatışmaları sona erdi, savaşlar dönemi kapandı, geriye kalan öteki sorunlar karşılıklı işbirliği temel alınarak, evrensel hukuk içinde çözülecektir, tüm dünya huzur ve refaha doğru gidecektir! Davos vb. zirveler üzerinden hala dünya halklarına ve ezilenlerine bu yalanlar pompalanıyor.

Ancak sınıflar arası çatışmanın katı gerçekliği, emperyalizmin değişmez karakteri, özellikle ABD emperyalizminin Irak işgali bu yalanları tuzla buz etmiştir. Eğer bir insan beynini ve kalemini birkaç on bin dolara satmamışsa, bugün dünyanın 10-15 yıl öncesine göre daha çatışmasız ve daha huzurlu olduğunu iddia edebilir mi?

Davos oturumlarının önemli bir gündemi de çeşitli uluslararası kurumların başkan ve temsilcilerinin yeni seçilecek ABD başkanına öneri ve tavsiyelerinden oluşuyordu. Öyle anlaşılıyor ki, ABD emperyalizminin son yıllarda diğer emperyalist rakiplerini hiçe sayarak dünya egemenliğine tek başına soyunması diğer emperyalist odaklarda önemli bir rahatsızlık yaratmış. Örneğin Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanı Thierry Montbril, yaptığı beş öneriden dördüncüsünü şöyle formüle ediyor: “Dünyanın geri kalanını hiçe sayan, kaba güce dayalı davranışlardan vazgeçsin. Başkalarına insan hakları dersi verirken kendisi tek yanlı olarak insan haklarını çiğnemesin.” Uluslararası kuruluşların bazı temsilcileri de benzer tavsiyelerde bulundular.

Kuşkusuz bunlar beyhude tavsiyelerdir. Zira hak, hukuk, özgürlük vb. emperyalizmin çıkarlarıyla bağdaşmaz. Savaş, saldırganlık, hak-hukuk ihlali emperyalizmin karakteridir. Bu nedenle ABD başkanları 50 yıldır Amerikan silah ve petrol tekellerinin çıkarları ve eğilimleri doğrultusunda hareket ederler. Emperyalist tekellerin çıkar ve ihtiyaçları doğrultusunda, denetimlerinde bulundurdukları emperyalist kuruluşlar (IMF, DB, DTÖ) eliyle ülkelerin ekonomilerini çökertirler (Türkiye, Arjantin, Brezilya vb.) Dahası bunu emperyalist savaş makinesini devreye sokarak, savaş yoluyla yaparlar, bugün Irak işgalinde olduğu gibi. Bu dün de böyleydi, bu sistem dünya proleter devrimleriyle yeryüzünden süpürülüp temizlenmedikçe, yarın da böyle olacaktır.



Davos protestolarına binlerce kişi katıldı

Davos kentinde 20-24 Ocak tarihleri aras?nda yap?lan Dünya Ekonomik Forumu, işçi s?n?f?, emekçi kitleler ve ezilen halklar hakk?nda yeni sald?r? kararlar? alarak sona erdi.
Bu gibi zirvelerde işçi s?n?f? ve emekçilerin zorlu mücadelelerle elde ettikleri ekonomik, sosyal ve demokratik haklar yeni sald?r?lara konu edilir. Bu defa da böyle oldu. Emeğin ve zenginliklerin kapitalistler tarafından hoy.atça ve ölçüsüzce sömürüsü ve yağmalanmas? ekonominin olağan gereği olarak sunuluyor. Açl?k, yoksulluk ve savaşlar insanl?ğ?n yazg?sı olarak dayat?l?yor.

Ama ezilen ve sömürülen kitleler bunun bir kader olmad?ğ?n? eylemli tepkileriyle, karş? bir duruş sergileyerek ortaya koyuyorlar. İnsanl?k düşmanlar? her ne kadar rahat olduklar?n? göstermeye çal?şsalar da, gerç.ekte ald?klar? sert güvenlik önlemleriyle tersi durumda olduklar?n? kan?tl?yorlar. Dağlık ve dolayısıyla ulaşılması sıradan insanlar için doğal zorluklar taşıyan bir yerde yapılan zirvenin güvenliği 12 bin polis gücünün yan? s?ra ordu birlikleriyle sağlanabiliyor.

Zirve karş?t? gösteriler önceden yürüyüşler, paneller, dayan?şma konserleri vb. etkinliklerle başlamakla birlikte, ana gösteriler 24 Ocak günü başlad?. İki ayr? yerde organize edilen gösterilere 10 bini aşkın pr.testocu katıldı. Bu y?l sendikalar?n kat?lmad?ğ? gösteriler devrimci, demokrat, çevreci, otonom vb. kurum ve kuruluşlar taraf?ndan organize edildi. Bizler de yürüyüşe Almanca ve Frans?zca olmak üzere iki ayr? Bir-Kar pankart?yla kat?ld?k. Almanca olarak haz?rlanan Bir-Kar bültenini yayg?n olarak dağ?tt?k.

İsviçre Bir-Kar