31 Ocak'04
Sayı: 2004 (18)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD gezisinin ardındaki gerçekler
  NATO zirvesi Haziran'da İstanbul'da toplanıyor!..
  "Gizli" İncirlik kararının gösterdikleri
  Sermayenin kriz korkusu
  Suçlu "beyaz felaket" değil kapitalizmdir!
  Kâr düzeninin kar sefaleti
  Gençlik alanlarda...
  TMMOB Genel Kurulları yapılıyor...
  Kamu Reformu ve Kürt hareketinde liberal beklentiler
  Yerel seçimler ve sosyal-reformist solun aldatıcı manevraları
  Saldırılar, yerel seçimler ve devrimci görevler
  Toprağın Belediyeleştirilmesi ve Belediye Sosyalizmi
  Bir sosyal-reformistin düzen içi arayışları
  Osmanlı'nın çeteci-katliamcı geleneği kokuşmuş burjuva cumhuriyetle sürüyor
  İşgal karşıtı direniş güçleniyor!
  Siyonistler kan ve yolsuzluk içinde yüzüyor...
  Emperyalist Davos Zirvesi'nin emekçiler ve ezilen halklar için anlamı
  Çürüyen kapitalizmin ruhu Davos
  Dünya Sosyal Formu'nun ardından...
  Bültenlerden...
  Kalıcı olan sadece çıkarlar
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
TÜSİAD’ın 34. Genel Kurulu’nda kaygılar dile getirildi...

Sermayenin kriz korkusu

Patron örgütü TÜSİAD’ın 34. Genel Kurulu 22 Ocak günü İstanbul’da toplandı. Genel Kurul sonunda Tuncay Özilhan’ın yerine TÜSİAD başkanlığına Erol Sabancı getirildi. Doğaldır ki genel kurulda yapılan konuşmaların ağırlıklı bir bölümü büyük sermayenin talep ve beklentilerine ayrılmıştı. Hükümetlere büyük sermayenin çıkarları doğrultusunda yol yöntem göstermeyi öteden beri iş edinmiş olan TÜSİAD yöneticileri bu geleneği genel kurulda da sürdürdüler.

Sermaye temsilcilerinin konuşmalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise ekonomideki gidişattan, özellikle de 2004 yılında yaşanması muhtemel gelişmelerden söz ederken duydukları tedirginlik oldu. Görevi bırakan Tuncay Özilhan, yaptığı veda konuşmasında adet olduğu üzere önce ekonomideki “olumlu gelişmelere” değindi. Devamında söyledikleri ise hem sözü edilen “olumlu gelişmeler”in gerçek siyasal nedenlerine, hem de ekonomideki gidişatın aslında diken üstünde olduğuna vurgu yapar nitelikteydi.

Özilhan,“Dışımızdaki hava koşulları sürekli değişebiliyor. Bu yüzden, bu uçağın pilotlarının sürekli rota kontrolü, sürekli ince ayar yapmaları gerekiyor. Gözlerini göstergelerden ayırmamaları ve uyarıları dikkate almaları zorunlu. (...) Dışarıda sert ve değişken hava koşulları hüküm sürerken, içerde politik istikrarın ve uzlaşma ortamının korunması büyük önem taşıyor” diyerek hem TÜSİAD üyelerini hem de hükümeti rehavete kapılmama konusunda uyardı.

Benzer telkinler TÜSİAD’ın çiçeği burnunda başkanı Erol Sabancı’nın konuşmasında da vardı. Sabancı, “Önümüzde hala yakından ve dikkatle izlenmesi gereken bir ekonomi olduğunun ve siyasi istikrarın korunmasının ülke açısından taşıdığı önemin bilincindeyiz. 2004 yılı gerçekten önemli bir yıl. Ve TÜSİAD olarak bugüne kadar sürdürdüğümüz çizgide sapmalara meydan vermemek, yalnız bizler için değil Türkiye için son derece önemlidir” diyerek bir yerde, pembe tablolara konu edilen kapitalist ekonominin ne kadar da kırılgan halde olduğunu, her an yeni bir çöküş ya da kriz beklentisi içinde yaşadıklarını itiraf etmiş oldu.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Muharrem Kayhan da konuşmasında hemen hemen aynı şeylere vurgu yaptı. Kayhan konuşmasında 2004 yılının kritik bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “AB’den müzakere tarihi alabilirsek; Türkiye’yi büyük bir sıçrama yapmaktan kimsenin alıkoyabileceğini sanmıyoruz” diye konuştu.

Büyük patronların kriz tehlikesine karşı önerileri de birbiriyle benzerlik taşıyordu; Kıbrıs sorununu (elbette emperyalist dayatmalar doğrultusunda) çözmeliyiz, AB’ne giriş için Kopenhag Kriterleri’nin gereklerini bir an önce yerine getirmeliyiz, AB’nin istekleri doğrultusunda hukuk ve yargı reformları yapmalıyız vb.

Bütün bunlar elbette ki şaşırtıcı değildir. Türkiye kapitalizmi yapısal sorunlar içinde debelenmektedir, giderek büyüyen bir dış borç desteği sayesinde ve ancak geçici olarak bir parça nefes alabilmektedir. Dış borç desteğinin sürebilmesi ise ekonomi cephesinde sağlanacak başarılardan ziyade siyasal cephede emperyalizmin istek ve dayatmalarına boyun eğmekten geçmektedir. Bunun sonucunda emperyalizme uşakça bağımlılık her geçen gün yeni boyutlar kazanmaktadır.

Sermaye sınıfının korkuları boşuna değildir. Türkiye kapitalizmini çok da uzun olmayan gelecekte eskileri aratmayacak şiddette yeni iktisadi krizler beklemektedir. Korkunun ecele faydası yoktur; yeter ki işçi sınıfı ve emekçiler kapitalizmin yaşayacağı krizlerin yükünü ödemeyi reddetsinler.



Beşer Balata’da işçi kıyımı...

“Emek dostlarından destek bekliyoruz!”

İzmir Beşer Balata Fabrikası’nda çalışan 16 işçi sendikalaştıkları için 26 Ocak günü işten atıldı. Atılan işçiler fabrika önünde bekliyorlar. Atılan işçilerle konuştuk.

- İşten çıkarılma nedeniniz nedir?

Anayasal hak olan sendikal hakkımızı kullanmamızı engellemek istediler. Bize çıkış kağıtlarını imzalatmaya çalıştılar. Biz kabul etmeyince kölelik yasasının (e) fıkrasına göre işten attılar.

-Ne zaman sendikalı oldunuz?

Sendikal çalışmayı 2 senedir yürütüyorduk. Bu ayın ortalarında Birleşik Metal-İş’e üye olduk. Şu anda çoğunluk bizde.

- Destek alıyor musunuz?

Sadece sendikamızdan destek alıyoruz. Şu an pasif direnişteyiz, daha ileriye taşımamız için emek dostlarından destek bekliyoruz. Bugün 3. günündeyiz.

- Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

İş yavaşlatmadan şalter indirmeye kadar değişik eylemler yapmayı düşünüyoruz. Bu eylemleri yapmak bizim meşru hakkımız ve kullanacağız.

- Fabrikada neler üretiliyor?

Fabrikada fren balatası üretiliyor. Büyük iş makinalarından bisiklete varıncaya kadar ihracat ağırlıklı olmak üzere iç pazarda üretim yapılıyor.

- Çalışma koşullarınızdan biraz bahseder misiniz?

Asbert tozu içinde üretim yapılıyor. Bu toz kanserojen madde taşıyor. Çoğu ülkede yasak olmasına karşın burada kullanılmaktadır. Vermiş oldukları koruyucu malzemeler yetersiz ve kullanışlı değil.

- Taşeron var mı? Varsa hangi bölümlerde ve sizi nasıl etkiliyor?

Taşeron şirketlerde çalışıyorduk. Aynı işi yapmamıza rağmen çoğu haklardan mahrum kalıyoruz, başta ücretler olmak üzere.

- Yaşadıklarınızın ışığında işçilere ve emekçiler vermek istediğiniz mesaj var mı?

Her kesim sendikal haklarını kullansın. Bizler burada sömürücülere karşı onur mücadelesi veriyoruz. Bütün kurumlardan ve işçi platformlarından destek bekliyoruz.

- Ücretler yeterli mi?

Aldığımız asgari ücrettir ve yetersizdir. Başta kira olmak üzere mutfak ve çocukların masraflarına yetmemektedir.

- Geçen yaz başında çıkarılan (4857) kölelik yasası hakkında bir bilginiz var mı?

Sendika bizi az-çok bilgilendirse de henüz yasanın ne olduğunu bilmiyoruz.

Kızıl Bayrak/İzmir



Kamu emekçileri kölelik yasasını
protesto ettiler...

Adana: “Kamuda kölelik yasasına hayır!”

Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı’nı protesto etmek amacıyla Adana KESK Şubeler Platformu tarafından 24 Ocak günü bir basın açıklaması gerçekleştirildi. İnönü Parkı’nda biraraya gelen kamu emekçileri eylem boyunca “Kahrolsun İMF, işbirlikçi AKP!”, “Kamuda kölelik yasasına hayır!”, “İMF defol, bu memleket bizim!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!” sloganlarını attılar. Eyleme İHD’de açlık grevi eylemini sürdüren üniversite öğrencileri de destek verdiler. Öncesinde izin verilmesine rağmen eylem sırasında öğrencilerin konuşma yapmasına fırsat verilmedi. KESK dönem sözcüsü okuduğu basın açıklamasının ardından Haber-Sen Genel Başkanı bir konuşma yaptı.

27 Ocak günü ise AKP binası önünde bir basın açıklaması yapıldı. Eyleme katılım zayıftı. Eyleme destek vermek amacıyla açlık grevine devam eden öğrenciler İHD binasından çıkarak sloganlarla AKP binasına doğru yürüyüşe geçtiler. Yürüyüş boyunca “Zafer direnen öğrencinin olacak!”, “Soruşturmalar geri alınsın!”, “YÖK kalkacak polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!” sloganı attılar.

KESK üyeleri 14 Şubat Adana mitingine hazırlanıyor. (Kızıl Bayrak/Adana)

İzmir: “Direne direne kazanacağız!”

KESK üyeleri Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı’na karşı Ocak ayının ilk iki haftasında (8 Ocak SSK İzmir Eğitim Hastanesi, 12 Ocak Süleyman Taştekin Lisesi, 14 Ocak Karayolları ve Köy Hizmetleri’nde) basın açıklamaları ve işyerini terketmeme eylemleri gerçekleştirmişlerdi. Düşük bir katılımla gerçekleşen bu eylemlerden sonra 17 Ocak’ta yapılacağı duyurulan miting 24 Ocak’ta, “İşimize, işyerimize, iş güvencemize ve geleceğimize sahip çıkıyoruz!” adı altında gerçekleştirildi.

Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda 24 Ocak günü yapılan eyleme yaklaşık 5 bin emekçi katıldı. Saat 12:00 civarında Bornova Stadı önünde toplanmaya başlayan kamu emekçileri kortejler oluşturarak Bornova Cumhuriyet Meydanı’na kadar yürüdüler. Yürüyüş boyunca sık sık “Kölelik yasasına hayır!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Parasız sağlık, parasız eğitim!”, “Direne direne kazanacağız!”, “Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!”, “Kahrolsun ABD emperyalizmi!”, “Faşizme karşı omuz omuza!” vb. sloganları atıldı.

KESK, TMMOB, DİSK, İzmir Tabip Odası’nın ortak düzenlediği eyleme reformist sol partiler, TÜMTİS, Yol-İş, Tes-İş, Belediye-İş, Petrol-İş Aliağa Şubesi, direnişteki Sera Tekstil işçileri, İZÜNİDER, Eğit-Der, Pir Sultan Abdal Derneği, BDSP, ESP ve sosyalist basın destek verdi.

Eylemde konuşma yapan Sami Evren, halkın iradesini temsil etmeyen hükümetlerin yıllardır halk adına halka karşı yasalar çıkarttığını, reform niteliği taşımayan ve halkı hedef alan bir yasanın meclisten geçirilmeye çalışıldığını, buna karşı sessiz kalmayacaklarını vurguladı. “Artık masabaşı sendikacılığı yapmayacağız, meşru zeminde her zaman alanlarda olacağız” diyen Evren, kamu emekçileri başta olmak üzere tüm emekçileri mücadeleye çağırdı. (Kızıl Bayrak/İzmir)

KESK İzmir eylemi üzerine notlar...

Eylemi düzenleyenler arasında yaklaşık 20 kurumun adı geçiyordu. Ancak bu isim çokluğu eylemin ciddi bir hazırlık sonucu gerçekleştiği anlamına gelmiyordu. Birçok kurum eyleme temsili düzeyde katıldı. Alana en fazla kitleyi KESK taşısa da, birçok sendikanın katılımı düşüktü.

Eylem Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı’na karşı düzenlenmişti, ama alana liberal-reformist partilerin yerel seçimlere dönük hesapları damgasını vurdu. Yerel seçimler üzerinden kitlelere sahte umutlar vaadeden bu liberaller eyleme KESK, DİSK,TMMOB ve TTB’nin desteğini almak için katıldılar. Eylemde yapılan konuşmaların içeriği bu yöndeydi.

Ancak asıl dikkat çekilmesi gereken önemli bir nokta, KESK Başkanı Sami Evren’in de konuşmasında geçen “artık masabaşı sendikacılığı yapmayacağız” ifadesidir. Bu, reformist önderliğin masabaşında sendikacılık yaptığının kendi ağızlarından itirafıdır.

Sosyalist Kamu Emekçileri/İzmir