24 Ocak'04
Sayı: 2004 (17)


  Kızıl Bayrak'tan
  Yerel seçimler ve devrimci tutum
  Latin Amerika örnekleri ne gösteriyor?
  Kürt halkına kendi kaderini tayin hakkı!
  Neşter çürümüş yarayı deşti!
  Soruşturmalara, cezalara ve YÖK yasa tasarısına karşı Taksim'de taleplerimizi haykıracağız!
  Gençliğin açlık grevi eylemi ve destekler...
  "Şeffaflaşma" adı altında MGK yeniden tahkim ediliyor...
  İşkenceci sermaye devletini hiçbir yasa aklayamaz...
  DİSK Genel-İş Genel Kurulu yapıldı...
  Genel-İş Kurulu'nda işçilerle konuştuk...
  Güncel durum ve devrimci görevler
  Reformist solda oportünist kıvranmalar
  Cargill: Kurşunlarla değil kıtlıkla öldürülen diktatörlük!
  İran'da egemenler arası siyasi kriz!
  Irak bataklığı derinleşiyor, işgalciler açmaz içinde!
  Irak direnişi emperyalist haydutların açmazını derinleştiriyor!
  İtalya: Artan işçi grevleri ve gösterdikleri
  Dünya Sosyal Formu soldan tepkilere konu oldu...
  Sera Tekstil işçileri sendikalaştıkları için işten atıldılar
  Eğitim-Sen bölge toplantısı yapıldı...
  Bültenlerden..
  Bir deneyimden dersler... Kazanmak direnmektir!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İşkenceci sermaye devletini hiçbir yasa aklayamaz...

Temel hak ve özgürlüklerimiz
için mücadeleye!

AB, Türkiye’deki birçok anti-demokratik uygulamanın AB’ye giriş sürecinin önünde engel olarak gördüğünü söylüyor. Sicili birbirinden bozuk bu ülkelerin öne sürdüğü göstermelik gerekçelere karşı Türk hükümeti son dönemde sözde bir takım adımlar atıyor. Ardı ardına “demokrasi paketleri” hazırlıyor. Kuşkusuz bu gündemin başında da devletin sistematik bir tarzda uyguladığı işkence ve işkencenin önlenmesine ilişkin “sözde” tedbirler geliyor. Bu doğrultuda yeni yasa tasarıları hazırlanıyor.

Hazırlanan yasa tasarısında
işkenceyi engellemek adına neler var?

Tasarıyı hazırlayan meclis alt komisyonu polislerin kimi uygulamalarını “işkence” olarak kabul ediyor. İşkenceci tecavüzde bulunursa, hem işkence hem de tecavüzden dolayı toplam 27 yıl hapis cezası alabilecek, işkenceci mağdurun kemiğini kırarsa 15 yılla, ölmesi durumunda ise müebbetle yargılanacak. İşkenceye katılan korucu ve muhbirler de aynı suçlardan yargılanacaklar.

İşkence devletin on yıllardır izlediği sistematik bir politika. Daha doğrusu bu sistemin doğasında var. Yazılanların nasıl kağıt üzerinde kaldığının, işkenceci ve katliamcıların nasıl aklandığının bugüne kadar sayısız örnekleri var. Çok uzaklara gitmeye de gerek yok. Tasarının mecliste hazırlandığı aynı günlerde Ankara’da yıllardır süren bir duruşma vardı. ‘91 yılında gözaltında işkence ile katledilen üniversite öğrencisi Birtan Altunbaş’ın davası 13 yıldır devam ediyor. Birtan Altunbaş’ı işkence ile katleden polisler ise halen bulunamıyor!
Ya da son bir hafta içinde üniversite öğrencilerinin soruşturma terörüne ve YÖK Yasa Tasarısı’na karşı gerçekleştirdikleri eylemlere bakalım. Gözaltına alınan üniversite öğrencilerine alınırken ve karakolda uygulanan şiddete ne demeli?

Yeni bir yasal düzenleme ise işkence ve anti-demokratik uygulamaların “mali yükünden” kurtulmakla ilgili. Devlet yıllardır işkence ve kötü muameleden kaynaklı AİHM’e milyonlarca dolar tazminat ödedi. İşkence ve katliamların yanı sıra Kürt halkına karşı yapılan katliam, köy yakma, insanlık dışı muamelelerden dolayı da mahkum oldu. Davalar halen devam ediyor. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in verdiği bilgiye göre, Türkiye AİHM’in sadece işkence ile ilgili olarak verdiği kararla toplam 1 milyon 624 bin 822 İngiliz Sterlini, 113 bin ABD Doları, 9 milyon 346 bin 772 Fransız Frangı ve 273 bin 718 Euro maddi tazminat ödedi. AİHM ayrıca, 614 bin İngiliz Sterlini, 9 bin 500 ABD Doları, 1 milyon 5 bin Fransız Frangı ve 273 bin 718 Euro manevi tazminatla birlikte 316 bin 369 İngiliz Sterlini, 16 bin ABD Doları, 132 bin 186 Fransız Frangı ile 121 bin 707 Euro yargılama giderine mahkum oldu. Daha devam eden onlarca duruşa var.

Devlet, AB’ye şirin gözükmek, mali yükten bir parça da olsa kurtulmak ve AİHM’e giden yolu da sınırlamak için yeni bir yasa hazırlığına girişti. “Terör ve terörizmle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkındaki kanun” taslağını hazırladı. Yasa tasarısı “terör ve terörle mücadaleden zarar gören vatandaşların zararlarını karşılamayı”, örnekleyecek olursak, “terör saldırıları ve terörle mücadele sırasında evleri yakılan, yıkılan, hasar gören veya hayvanlarını kaybeden, ya da sakat kalanların” zararlarını karşılamayı öngörüyor.

Yasa tasarısı intikamcı mantıkla devam ediyor ve “terör nedeniyle hapse mahkum olan, gözaltı aşamasında gördüğü işkence nedeniyle sakat kalan kişiler, yardım-yataklık eden köylüler” bu yasanın dışında tutuluyor ve tazminat hakkından mahrum bırakılıyor.

Yasa kapsamına girenlere ödenecek tazminat miktarı alt sınırlarda seyrederken, devlet bu parayı da halkın sırtına yüklemeyi hedefliyor. Yasa aynı zamanda “Terör zararlarını karşılama fonu” kurulmasını öngörüyor. Fonun, çeşitli vergilere eklenen paylarca oluşturulması planlanıyor. Bu da sermaye devletinin, yaptığı işkence ve katilamların maddi yükünü devlet terörüne maruz kalan işçi ve emekçilerin sırtına yüklemesi anlamına geliyor.

İşkence sermaye devletinin kirli ve kanlı politikasıdır. Ne denli yasal düzenlemeler getirilirse getirilsin, bu iktidar hüküm sürdükçe onun kirli uygulamaları da devam edecektir.

Ancak bu kuşkusuz hak ve özgürlüklerimiz için mücadelenin önünde engel değil. Tam tersine devletin, insanlık dışı keyfi uygulamalarına karşı temel demokratik haklarımız ve özgürlüklerimiz için mücadeleyi iktidar hedefimize bağlayarak yükseltmeliyiz.



Soruşturma terörüne Adana gençliğinden yanıt...

“Soruşturma terörüne son!
Cezalar geri alınsın!”

Devlet üniversitelerde gençliğe yönelik soruşturma, ceza ve tutuklamalarla onu teslim almaya çalışıyor. Çukurova Üniversitesi’nde de bu baskı ve sindirme operasyonunun sonucu açıklandı. 23 kişi 1 ay ya da 1 dönem ceza aldı. Ayrıca 5 kişi ise okuldan ve YÖK’ten tümüyle atıldı. Cezalar “açılış şenliği, resmi açılışı protesto ve soruşturmaları protesto etmek”ten verildi. 6 Kasım eylemi için açılan soruşturmanın sonucu şimdilik belli değil. Devlet, YÖK Yasa Tasarısı’nı yasalaştırma arifesinde, cezalarla gençliği susturmaya çalışıyor.

Bizler ÇÜ öğrencileri olarak cezalara karşı üniversitede cezaları teşhir eden çeşitli etkinlikler yaptık. “Arkadaşıma dokunma! Cezalar geri alınsın!”‚ yazılı kokartları 3 gün boyunca dağıttık. Rektörlüğü mahkemeye vermek için de üniversitede bağış kutusu açtık.

20 Ocak günü “Soruşturma terörüne son! Cezalar geri alınsın!/ÇÜ öğrencileri” imzalı pankartımızla üniversitenin giriş kapısında bir eylem gerçekleştirdik. Eylemin afişleri 2 gün boyunca üniversitede yapıldı. Tüm kurumlar gezilerek eyleme çağrı yapıldı.

Üniversite kapısı önünde yapılan basın açıklamasında Eğitim-Sen başkanı da bir konuşma yaptı. Daha sonra yolu 5 dakika trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptık. Oturma eyleminden sonra üniversite kapısından sloganlarla rektörlüğe doğru yürüyüşe geçtik. Rektörle görüşmek isteyen kurum temsilcilerine izin verilmedi. Daha sonra rektörlük önünde halay çekildikten sonra eylem bitirildi

Yaklaşık 250 öğrencinin katıldığı eylemde, “Cezalar geri alınsın!”, “YÖK-polis-medya bu abluka dağıtılacak!”, “YÖK’e hayır!”, “Parasız, bilimsel, demokratik eğitim!”, “Bıji zimbave dayikame!” vb. sloganlar atıldı.

Eylem Ekim Gençliği, DÖB, ÖEP, BAGEH, Emek Gençliği, Adana Gençlik Derneği ve Özgür Gençlik tarafından örgütlendi. Okulların kapanmasına yakın bir tarihte yapılmasına rağmen eylem oldukça coşkulu geçti.

Açlık grevindeyiz...

Cezaların geri alınması talebiyle soruşturmalara karşı açlık grevine başladık. Eylemimiz üniversitede yapılan bir basın açıklamasıyla duyuruldu. Akşama kadar üniversitede faaliyetimize devam ettikten sonra açlık grevi için İHD’ye gittik. Açlık grevi 3’er günlük dönüşümlü bir şekilde okulların açılmasına kadar sürecek. Açlık grevi, ÇÜ’de okuyan ve ceza alan-almayan öğrenciler tarafından yapılıyor. Eylemi Ekim Gençliği, Özgür Gençlik, DÖB, Adana Gençlik Derneği örgütledi. Şu anda açlık grevini 7 kişi sürdürüyor.

Ekim Gençliği/Adana