17 Ocak'04
Sayı: 2004 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile gizli yeni ihanet anlaşmaları...
  İMF programı iptal edilsin!
  Kölelik yasası meclise geliyor...
  Tüpraş peşkeş çekildi, işçiler satıldı...
  Asalaklar üretenleri suçluyor...
  30'a yakın insan donarak öldü...
  Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!
  Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!..
  İzmir Batı Makina Kalıp'ta sendikasızlaştırma saldırısına yanıt!
  Gençlik sözünü Kızılay'da söyleyecek!
  Üniversitelerde "cadı avı"!
  Düzen partilerinin yerel seçim hazırlığı...
  Yerel yönetimler ve yerel seçimlere yaklaşım!
  Sendikalaşma mücadelesi ve devrimci sınıf çizgisi
  Kuzey Kıbrıs hükümeti Ankara'da kuruldu...
  Ekim'in Ocak 2004 tarihli sayısı çıktı...
  Devletin değişmeyen gelenekleri
  İki haftada üç Amerikan helikopteri düşrüldü...
  Çözüm yolunu Filistin direnişi aşacak!
  Siyonist vahşete isyan devam ediyor!
  Yüzbini aşkın insan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i coşkuyla andı..
  Karl ve Rosa'nın anısına sahip çıkmak!..
  Bültenlerden...
  Keşmir'de Amerikan "barış"ı
  Özgür ve eşit bir dünya imkansız değil!
  AB hayranı Ferhat Tunç'a açık mektup...
  Bir çuval İncirlik...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!..

“Vergiden muaf ve insanca yaşamaya yeten”
bir asgari ücret için mücadeleye!

Kardeşler!

Yeni asgari ücret 303 milyon lira olarak belirlendi. Bu, bir kez daha milyonlarca işçinin sefalete mahkum edilmesi demektir. Bu, milyonlarca işçi çocuğunun açlığa, eğitimsizliğe, sağlıksızlığa mahkum edilmesi demektir.

Ancak, sermaye sınıfını ve devletini bu mahkumiyet kararı da tatmin etmiyor. Sefaletimizi derinleştirmek ve kalıcılaştırmakla yetinmiyorlar. Aynı zamanda işçi sınıfıyla alay da ediyorlar.

İşçiye layık görülen bu sadaka zamla, günde ancak 8,5 simit, ya da 6,4 ekmek alınabilecek.

Verilen sadaka zamdan sonra ortaya çıkan 303 milyon lira, Türk-İş’in açlık sınırı olarak ilan ettiği 460 milyonun da altında. Açlık sınırının altında yaşamanın ne anlama geldiğini ise ayrıca açıklamak gerekmiyor.

Başbakan, önce asgari ücretin hiç insani olmadığını söylüyor. Ve hiç utanıp sıkılmadan, kendi vereceklerinin de insani olmayacağını söyleyebiliyor.

Açlık sınırının altında bir ücretle insanca yaşamanın mümkün olmadığını biz de biliyoruz. Hem de onlar gibi sözle değil, yaşayarak, tüm acılarını çekerek biliyoruz. Ama, asıl insanlık dışı olanın, milyonlarca işçiyi bu insanlık dışı yaşama mahkum etmek olduğunu da biliyoruz.

İşçiler, emekçiler!..

Ne bu mahkumiyete boyun eğmek ve ne de bizlerle alay edilmesini sineye çekmek zorundayız. Sermaye sınıfı ve devleti, tüm bu uygulamaları, biz sustuğumuz, izin verdiğimiz sürece gerçekleştirebilir. İzin vermezsek, ne bizimle alay etme cesareti gösterebilirler, ve ne de 3 kuruşa köleliğe mahkum edebilirler.

İzin vermemenin yolunu da aslında çok iyi biliyoruz… Birlik ve mücadele…

Sınıf birliği ve mücadelesinin önünü açacak olan, örgütlü işçiler, sizlersiniz!..

Asgari ücret adı altında dayatılan asgari sefalet mahkumiyetini bozacak olan, işçi sınıfıyla alay edilmesini önleyecek olan sizlersiniz…

Asgari ücrete mahkum milyonlarca kardeşiniz aynı zamanda sendikasız-sigortasız çalışmaya da mahkum durumdalar. Onlar ancak sizin açtığınız yoldan mücadeleye katılabilir. Sizin yürüteceğiniz mücadelenin gücü ve çekimiyle, o sefalet bataklığından başlarını çıkarıp, bellerini doğrultabilirler. Ve sınıfın birliği, ancak mücadele ateşi içinde gerçekleştirilebilir.

Ama sizler bu mücadeleyi, sadece asgari ücrete mahkum kardeşlerinize iyilik olsun diye başlatmayacaksınız. Belirlenen asgari ücret sizlerin TİS masalarına taşınacak. Bugün göz yumduğunuz takdirde, yarın o sadaka zam sizlere de dayatılacak.

Daha da önemlisi, hiçbir kapitalist, 303 milyona çalıştırmak varken 404 milyona, 505 milyona, 606 milyona işçi çalıştıracak kadar avanak değil. Yani… tensikatlar birbirini kovalayacak. İşten çıkarmalar patronlar için aynı zamanda sendikalardan kurtulmanın da yolu anlamına geliyor.

Dolayısıyla; “vergiden muaf ve insanca yaşamaya yeten” bir asgari ücret için mücadele, sınıfın şu ya da bu kesimini değil, tamamını ilgilendiren ve toplu yürütülmesi gereken bir mücadeledir.

Bu mücadele TİS hakkını, örgütlenme hakkını, hatta işini koruma mücadelesidir.

Ücretin bir kez belirlenmiş olması her şeyin sonu değildir. Sınıflar mücadelesinde asıl belirleyici olan yazılı kurallar değil, sokağın, mücadelenin kurallarıdır. Masa başında belirlenenleri değiştirmek mümkündür, yeter ki değiştirmeyi isteyelim. Değiştirmek için harekete geçelim.

Masa başında belirlenen sefalet ücretini şalterlerin başında, eylem alanlarında bozmak için,

İnsanca yaşamaya yetecek bir asgari ücreti kendimiz belirlemek için mücadeleyi yükseltelim!..

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
(BDSP)


Asgari ücret üzerine işçilerle konuştuk...

Saldırıları püskürtmenin yolu
örgütlenmekten geçiyor!

Sefalet zamları, kölelik yasaları vb. sermayenin işçi-emekçiler üzerindeki saldırılarının hangi boyuta ulaştığını gösteriyor. 2003 yılı emekçilerin açlığa, yoksulluğa mahkum edildiği bir yıl oldu. Buna karşın sendika ağalarının kılı bile kıpırdamadı. Hatta saldırıları uygulayan hükümete yardımcı oldular. Biz işçi-emekçilerin taban örgütlülükleri güçlü olmadığından bu saldırıları püskürtemedik. 2004 yılında bu saldırıların devam edeceğini 303 milyon olarak belirledikleri asgari ücretle de kanıtladılar. İşçi-emekçi semtlerinde bu konu üzerine yürüttüğümüz faaliyet, dağınıklığı, örgütsüzlüğü, öncüsüzlüğü ve memnuniyetsizliğin düzeyini gösteriyor.

- Asgari ücret hakkında ne düşünüyorsunuz?

1. işçi: Bizi açlığa, yoksulluğa mahkum ettiler. Bir insan 303 milyonla nasıl geçinebilir?
2. işçi: Ben hiçbir şey düşünmüyorum. Yalnız şunu söylemek istiyorum: Biz sesimizi çıkarmazsak, daha nice asgari ücret böyle belirlenip gidecek.

3. işçi: Fabrikamızda yaklaşık 400 işçi çalışıyor. Kimse memnun değil. Korkudan seslerini çıkaramıyorlar.

Birkaç fabrikada işçilerle sohbet ettik. Aldığımız yanıtlar aşağı yukarı aynıydı.

Cumartesi günü mesaiye kaldık. Mesai bitiminde buluşup gazetelerimizi ve asgari ücretle ilgili BDSP bildirilerini alıp bir emekçi semtine gittik. Daha önce de burada gazete satışı, bildiri, kuş vb. çalışmamız olmuştu. Tek tek kapıları çalarak başladık işimize.

Kapıyı açan işçilere iyi akşamlar dedikten sonra önce asgari ücretle ilgili bildirimizi, açıklama yaptıktan sonra ise gazetemizi uzatıyoruz. Önce biraz çekimser davranıyorlar. Sonra alıp baktıktan sonra teşekkür edip gazetenin fiyatına bakıp ücreti uzatıyorlar. Ardından konuşmaya başlıyoruz...

- Asgari ücret hakkında ne düşünüyorsunuz?

1. işçi: Çok az. İnsan bununla nasıl yaşar?

2. işçi: Tabii ki 303 milyonu yeterli bulmuyorum. Ben bununla karnımızı mı doyurayım, yoksa çocuğumu mu okutayım?

Bir öğrenci: Asgari ücretin ne kadar olduğunu sizden öğrendim. Gerçekten bununla geçinmek zor.

Bir inşaat işçisi: Benim 2 çocuğum okuyor. Biz (eşimle beraber) ikimiz çalışıyoruz. Yine de aldığımız ücret yetmiyor. Biz böyle susarsak daha da ezecekler. Bizim birlik olmaktan başka seçeneğimiz olduğunu sanmıyorum.

3. işçi: Tekstilde çalışıyorum. Şu anda 400 milyon maaş alıyorum. Babam inşaatta çalışıyor. Yine de geçinemiyoruz. Geçenlerde bizim patron asgari ücret hakkında bir konuşma yaptı. İstemiyorsanız kapı orada, dışarıda bir sürü işsiz var dedi.

4. işçi: Ben deride çalışıyorum. Aldığım ücret insanca yaşamaya gerçekten yetmiyor.

Sermayenin pervasız saldırılarına maruz kalıyoruz. Ancak yeterince örgütlü değiliz. Türkiye’de emekçilerin ezici çoğunluğu örgütsüz ve sermayenin vaat ve yalanlarına umut bağlamış durumda. Oysa bilmeliyiz ki, bu çarkı ters yüz etmenin, saldırıları püskürtmenin yolu örgütlü olmaktan geçiyor.

Var gücümüzle fabrikalara ve emekçi semtlerine yönelerek bu gücü kazanacağız, uzun soluklu ve sabırlı bir çalışmayla sınıfla buluşacağız.

Bir grup işçi/İzmir