17 Ocak'04
Sayı: 2004 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile gizli yeni ihanet anlaşmaları...
  İMF programı iptal edilsin!
  Kölelik yasası meclise geliyor...
  Tüpraş peşkeş çekildi, işçiler satıldı...
  Asalaklar üretenleri suçluyor...
  30'a yakın insan donarak öldü...
  Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!
  Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!..
  İzmir Batı Makina Kalıp'ta sendikasızlaştırma saldırısına yanıt!
  Gençlik sözünü Kızılay'da söyleyecek!
  Üniversitelerde "cadı avı"!
  Düzen partilerinin yerel seçim hazırlığı...
  Yerel yönetimler ve yerel seçimlere yaklaşım!
  Sendikalaşma mücadelesi ve devrimci sınıf çizgisi
  Kuzey Kıbrıs hükümeti Ankara'da kuruldu...
  Ekim'in Ocak 2004 tarihli sayısı çıktı...
  Devletin değişmeyen gelenekleri
  İki haftada üç Amerikan helikopteri düşrüldü...
  Çözüm yolunu Filistin direnişi aşacak!
  Siyonist vahşete isyan devam ediyor!
  Yüzbini aşkın insan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i coşkuyla andı..
  Karl ve Rosa'nın anısına sahip çıkmak!..
  Bültenlerden...
  Keşmir'de Amerikan "barış"ı
  Özgür ve eşit bir dünya imkansız değil!
  AB hayranı Ferhat Tunç'a açık mektup...
  Bir çuval İncirlik...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İMF heyeti gözden geçirme görüşmeleri için Türkiye’de...

İMF programı iptal edilsin!

Hükümetin tepesinden eksik olmayan İMF heyeti bir kez daha Türkiye’ye geldi ve 7. gözden geçirme için görüşmelere başladı. Önce İstanbul’da patron örgütlerinin yöneticileriyle görüşmeler yapan, onların görüş ve şikayetlerini dinleyen İMF heyeti, ardından resmi görüşmeler için Ankara’ya geçti. Şu anda yapılan görüşmeler 7. gözden geçirmenin birinci turu oluyor. Şubat ayında yapılacak ikinci turdan sonra görüşmeler tamamlanacak ve heyetin vereceği nota göre yeni bir İMF kredi dilimi serbest bırakılacak.

Hükümet rüştünü daha önce ispat etmişti

Bilindiği gibi bundan önceki gözden geçirme görüşmeleri Aralık ayında tamamlanmıştı. İMF Başkanı Horst Köhler, İcra Direktörleri Kurulu’nun anlaşmayı onaylamasından sonra yaptığı yazılı açıklamada, Hükümeti ve Merkez Bankası’nı, “ekonomide elde edilen ilerlemelerden” dolayı kutlamıştı. Köhler, “piyasa güveninin arttığını, faizlerin düştüğünü, büyüme ve enflasyon hedeflerinin beklentilerden daha iyi seyrettiğini” ifade ederek hükümeti övmüş, ama hemen ardından “başarının sürmesi için programın sıkı sıkıya uygulanmasına devam etmek gerektiğini” de vurgulamıştı.

Programın hükümetçe ne büyük kararlılıkla uygulandığını ise işçi ve emekçiler en somut şekilde 2004 yılı bütçesi hazırlanırken gördüler. Ücretlere, sosyal hak ve hizmetlere, yatırımlara kuruş kuruş para ayıran hükümet bütün bütçeyi (tam da İMF’nin emrettiği şekilde) bir faiz ve savaş bütçesi olarak şekillendirdi. Bu nedenle olsa gerek, heyet bu defaki gelişinde, daha kapıdan içeri girmeden, enflasyonu düşürdüğü, büyüme hedefini tutturduğu için hükümeti övmeye başladı.

Patronlar hükümeti İMF’ye şikayet ettiler

İMF heyeti Ankara’ya geçmeden önce İstanbul’da değişik işveren örgütlerini ziyaret etti. Patronlar, yıkım programını uygulama konusundaki kararlılıktan dolayı hükümeti övseler de karşılarında “esas patron”u görünce istek ve şikayetlerini sıralamaktan da geri durmadılar.

Örneğin Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı, IMF heyeti ile görüşmelerinde uygulanmakta olan programda “Türkiye’nin üreticisinin üzerindeki maliyetleri ve yükleri biraz azaltma” yönünde değişiklikler yapılması gerektiğini bildirdi. Satıcı daha sonra ağzının altındaki baklayı çıkardı, özellikle emek yoğun sektörlerde işgücü maliyetlerinin yüksek olduğunu öne sürdü, son asgari ücret artışlarından yakındı ve “Büyük Çin tehdidi altındaki emek yoğun sektörlerde durum ivedilik gerektirmektedir” dedi.

İMF hükümetten ne isteyecek?

Henüz resmi görüşmeler yeni başladığı için İMF’nin hükümete bu kez ne gibi dayatmalarda bulunacağı konusu netlik kazanmadı. Ancak bu bir sır da değil. Türkiye Temsilcisi Odd Per Brekk, 8 Ocak’ta yaptığı açıklamada İMF’nin yeni dayatmalarının neler olacağı konusunda “güçlü sinyaller” verdi. Adet olduğu üzere konuşmasında önce “olumlu gelişmeleri” sıralayan Brekk, “Türkiye’nin, 2003 yılındaki makro ekonomik performansı güçlüydü, ayrıca mali piyasa algılaması da önemli gelişme gösterdi. Enflasyon, yüzde 20’lik hedefin altında yüzde 18.5 olarak gerçekleşti. Ekonomik büyüme muhtemelen yüzde 5 oranını aşacak” dedikten sonra “yüzde 6.5 oranındaki faiz dışı fazla hedefinin yakalanması için” hükümetin, “emekli maaşları ve asgari ücretteki artışı karşılama çerçevesinde, ek önlemler alması” gerektiğini vurguladı.

Fatura işçi ve emekçilere kesilecek

Sermaye sözcülerinin ve İMF temsilcisinin söylediklerini toparlayacak olursak, asgari ücretteki artış ve emekli maaşlarına yapılan zam İMF programından bir sapma olarak görülüyor. Bu sapmanın “ek önlemler” ile giderilmesi tavsiye ediliyor. Hükümet ise yeni vergi ve zamların gündemde olmadığını, asgari ücret ve emekli maaşları nedeniyle oluşan açığın devlet harcamalarında yapılacak tasarrufla karşılanacağını açıkladı.

Hükümet açıklamalarının hem doğru hem de yanlış tarafları var. Devlet harcamalarında tasarruf yapılacağı lafı doğru olabilir. Ama hangi harcamalardan? Bütçe harcamalarının büyük bölümünü oluşturduklarına göre silahlanma ve dış borç geri ödemelerine vb. ayrılan kaynaklardan mı tasarruf yapılacak? Böyle olmayacağını biliyoruz. Devlet harcamalarında tasarrufa gidilecek denildiğinde, emekçilere dönük kimi hizmetlerden kısıntıya gidileceğini anlamak için kahin olmak gerekmiyor. Ya kamudaki işçi ve emekçilerin ücret artışları düşük tutulacak, alacakları ödenmeyecek, ya sosyal güvenlik kurumlarına ayrılan kaynaklar kısılacak, ya da tarımsal destekleme gibi alanlardan kesintiye gidilecek. Fatura dönüp dolaşıp işçi ve emekçilere kesilmiş olacak. Hükümet çay kaşığıyla verdiğini kep&edil;eyle geri alacak. Bundan çıkan sonuç şudur. Hükümet eğer bu tasarruf yapma konusunda doğru söylüyorsa, bizim cebimizden tasarruf yapmaya hazırlanıyor demektir.

Bir de hükümetin tasarruf yapacağız sözünün palavradan ibaret olması ihtimali var elbette. Yani İMF “açığı kapatın” diye bastırdığında, hükümetin devlet harcamalarından tasarruf yapmak yerine yeni vergi ve zamlardan oluşan bir “ek önlemler paketi” hazırlayarak işçi ve emekçilerin karşısına çıkması hiç de şaşırtıcı olmayacaktır. Ekonomist Mustafa Sönmez, hükümetin bu konudaki muhtemel tutumuna ilişkin şunları yazıyor; “Yüzde 70’e yaklaşan dolaylı vergileri biraz daha artırdı mı hükümet, asgari ücretin bu yeni yükü toplumun tümünden çıkarılmış olur. Burada, seçici davranıp, çok kazanandan daha çok vergi prensibi işletilmiş olsaydı, bu telafi planına şapka çıkarırdık. Ama, telafi, belli ki dolaylı vergi ile yapılacak.” (NTV, 30 Aralık ‘03)

İMF programları iptal edilsin!

Kuşku yok ki İMF heyetinin tek derdi asgari ücretten doğan açığın nasıl kapatılacağı sorunu değildir. Hatta bu konu tali önemde bile sayılır. Meselenin bir parça öne çıkmasının gerisinde patronların asgari ücretin işçilik giderlerinde yarattığı nispi artıştan duydukları rahatsızlık ve İMF’den kendi kayıplarını telafi edecek önlemleri gündeme getirme beklentisi vardır. Yoksa asgari ücretlerdeki artış, makro ekonomik dengeleri etkilemekten çok uzaktır.

İMF heyetinin bundan daha çok şu sıralar mecliste görüşülen Kamu Reformu Yasa Tasarısı ve özelleştirme gibi temel saldırı başlıklarıyla ilgileneceği bellidir. Ve asıl bu konularda hükümetin önüne yeni politikalar, saldırı takvimleri koyması, dış borç geri ödemelerini garantileyecek yeni önlemler dayatması beklenmelidir.

Gözden geçirme görüşmelerinin gündemi, dolayısıyla nasıl bir seyir izleyeceği, işçi ve emekçilere dönük olarak halihazırda yürütülenlerin dışında yeni saldırı politikalarını gündeme getirip getirmeyeceğinin bilgileri kamuoyuna yansımamıştır. Ancak genel planda düşünüldüğünde, gözden geçirme görüşmelerinden işçi ve emekçiler için hayırlı sonuçlar çıkmayacağı ortadadır. En başta da İMF’nin ve hizmet ettiği sınıfın kimliği bunu imkansız kılmaktadır. Değindiğimiz gibi İMF’nin temel misyonu dış borç geri ödemelerini güvence altına almak, bağımlı ülke ekonomilerini bu amaç doğrultusunda biçimlendirmek, gerektiğinde yıkıma uğratmaktır. Yıllardır işçi ve emekçileri sömürü ve yoksulluğa mahkum eden, milyoarcasını aç ve işsiz bırakan, ülke ekonomisini yıkıma uğratan şey tam da İMF eliyle uygulanan emperyalist politikalardır.

O nedenle “acaba görüşmelerden ne sonuç çıkacak” beklentisine girmek yerine doğrudan doğruya İMF’ye ve İMF programlarına karşı mücadeleyi yükseltmenin sorunlarına yoğunlaşmak daha yerinde olacaktır. İşçi ve emekçiler bugüne kadar İMF’nin gerçek yüzünü, bu tür görüşmelerden nasıl sonuçlar çıkabileceğini deneyimleriyle öğrenmiş durumdadır. Daha pratik konuşacak olursak, İMF yetkililerinin bu gözden geçirmelerin sonunda kalkıp “Biz yanlış politikalar önermişiz, şu kamu reformunu iptal edin, özelleştirmeleri de durdurun” diyebileceklerini aklı başında hiç kimse beklememektedir.

Sınıf devrimcilerinin, işçi ve emekçilerin konuyla ilgili gündemi çoktan beri bellidir; bu gündemin birinci sırasında emperyalizmin ve Türkiye sermaye sınıfının çıkarları için uygulamaya konulan İMF-TÜSİAD programlarına karşı mücadeleyi yükseltme görev ve sorumluluğu vardır.