17 Ocak'04
Sayı: 2004 (16)


  Kızıl Bayrak'tan
  ABD ile gizli yeni ihanet anlaşmaları...
  İMF programı iptal edilsin!
  Kölelik yasası meclise geliyor...
  Tüpraş peşkeş çekildi, işçiler satıldı...
  Asalaklar üretenleri suçluyor...
  30'a yakın insan donarak öldü...
  Yeni asgari ücret işçi sınıfıyla alay etmektir!
  Gençlik mücadelesini sürdürmekte kararlı!..
  İzmir Batı Makina Kalıp'ta sendikasızlaştırma saldırısına yanıt!
  Gençlik sözünü Kızılay'da söyleyecek!
  Üniversitelerde "cadı avı"!
  Düzen partilerinin yerel seçim hazırlığı...
  Yerel yönetimler ve yerel seçimlere yaklaşım!
  Sendikalaşma mücadelesi ve devrimci sınıf çizgisi
  Kuzey Kıbrıs hükümeti Ankara'da kuruldu...
  Ekim'in Ocak 2004 tarihli sayısı çıktı...
  Devletin değişmeyen gelenekleri
  İki haftada üç Amerikan helikopteri düşrüldü...
  Çözüm yolunu Filistin direnişi aşacak!
  Siyonist vahşete isyan devam ediyor!
  Yüzbini aşkın insan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht'i coşkuyla andı..
  Karl ve Rosa'nın anısına sahip çıkmak!..
  Bültenlerden...
  Keşmir'de Amerikan "barış"ı
  Özgür ve eşit bir dünya imkansız değil!
  AB hayranı Ferhat Tunç'a açık mektup...
  Bir çuval İncirlik...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
TÜPRAŞ peşkeş çekildi, işçiler satıldı...

İşçi sınıfının yanıtı
militan mücadele olmalıdır!

TÜPRAŞ 15 dakika süren bir ihale sonucu satıldı. TÜPRAŞ’a 1.3 milyar dolarlık bir teklifle Rus Efremov petrol şirketi ile Zorlu Grubu sahip oldu. Satış için gerekli bürokratik işlemler olabildiğince hızlı biçimde tamamlanmaya çalışılıyor.

TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi bugüne kadar yapılan diğer özelleştirmeler gibi tam anlamıyla bir peşkeştir. Ancak Türkiye’nin en büyük işletmesi olan TÜPRAŞ’ta yaşananlar bugüne kadarki peşkeşlerin en büyüğü durumundadır. Bazı rakamlarla bu gerçeği daha net biçimde görelim.

İşletmeye biçilen fiyat, onun 2.5 yıllık kârı düzeyindedir. Yine TÜPRAŞ’ın kuruluş değeri 7 milyar dolar, piyasa değeri ise 2.3 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Yılda hazineye 7.2 milyar dolar vergi ödemektedir. Avrupa’nın en büyük petrol işleme kapasitesine sahip 5 işletmesinden biridir. Amerika dışında yıllık cirosu bakımından dünyanın en büyük 500 şirketi arasında 480. sıradadır.

İşte karlılık düzeyi ve değeri bu denli yüksek bir işletme değerinin çok çok altında bir rakama satılmış bulunuyor. TÜPRAŞ özelleştirmesi, bugüne kadar “zarar ediyor” bahanesi altında yürütülen peşkeşi tüm yalınlığıyla açığa çıkarmıştır. Özelleştirme halktan koparılan kaynaklarla kurulmuş işletmelerin sermayeye iç ettirilmesinden başka bir şey değildir.

Bugüne kadar yapılmış özelleştirmeler sonrasında, alıcı sermaye grupları ya aldıkları işletmelerin içini boşaltarak gerisin geri devlete bir enkaz olarak bırakmışlar, ya da özelleştirme ihalesi sırasında ödemeyi taahhüt ettikleri paranın da üzerine yatarak alanlarında tekelcileşmişlerdir. TÜPRAŞ bu bakımdan oldukça iştah kabartıcıdır. Zorlu Grubu adına yapılan açıklamalarda, TÜPRAŞ’tan sonraki hedeflerinin Petkim olduğu belirtilmektedir.

TÜPRAŞ’ı alan Efremov şirketinin karanlık ve kirli bağlantıları bulunmaktadır. Efremov Tataristan devlet petrol şirketi olan Tafneft’in ticari işlerini yürütüyor. Taftneft’in arkasında ise bu şirketin ortağı durumunda olan Rus ve Alman şirketler var. Taftneft’in ortaklarından biri de İtalyan Tamoil şirketi. Tamoil’in sahibi durumunda bulunan Roger Tamraz 1995 yılında dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in eşi Özer Çiller’e rüşvet vermekle suçlanmıştı. Tamraz’ın ayrıca CİA ile sıkı bağları olduğu da belirtiliyor. Rusya’da petrol oligarkı Yukos başkanına karşı yürütülen operasyon ve bu operasyonun arka planındaki emperyalist hesap ve mücadeleler çerçevesinde düşünüldüğünde, TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesinin nasıl bir karanlık operasyon niteliği taşıdığı görülebilir. Bu operasyon uluslararasboyutları ve hesapları içeren bir özelliğe sahiptir.

Sendika yönetimi suç ortaklığı yaptı

TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesi, çeşitli ayak oyunlarını da içerecek biçimde sürdürülen böylesi bir karanlık operasyon iken, bu operasyonun muhatabı olan işçiler cephesinden gösterilen tepki oldukça cılız kaldı. Petrol-İş Genel Başkanı ihalenin yapıldığı salonda izleyici konumundayken, işçiler gün boyu iş bırakarak Özelleştirme İdaresi’nin kapısında protestolarını yükselttiler. Petrol-İş yönetimi ihale sonrasında yaptığı açıklamada ise, TÜPRAŞ’ın peşkeş çekildiğini, özelleştirmenin usülsüz olduğunu, bu nedenle iptal davası açacaklarını duyurdu.

Petrol-İş MYK adına yapılan açıklamada ifade edilenler, bu sendika yönetiminin özelleştirme karşısında nasıl bir acz ve ihanet içerisinde olduğunu belgeler niteliktedir. Açıklamada, ihale sonrasında teklif veren gruplardan olan Anadolu Ortak Girişim Grubu’nun da ortaya çıkan satış bedeline yakın bir teklif verdiği belirtilerek, bu aşamada açık artırma usülünün gerçekleştirilmesi halinde teklif tutarının yükseltilme imkanı olmasına rağmen ihalenin düşük fiyatla sonuçlandırıldığı ifade edildi. Açıklamada ayrıca, “daha yüksek bir bedel belirlenmesi imkanı mevcutken, ihale komisyonunun bu imkanı gözardı ederek ihaleyi sonuçlandırmış olması açık bir şekilde kamu zararına neden olmuştur” denildi. Petrol-İş yönetimi bu durumu dava nedeni görerek suç duyurusunda bulunacağını duyurdu.

Özelleştirmeye bir bütün olarak karşı çıkma iradesini göstermeyen bir sendikanın yürütülecek mücadeleye önderlik etme şansı bulunmuyor. Petrol-İş yönetimi mevcut pratiğiyle bu gerçeği bir kez daha doğrulamıştır. Mücadeleyi alanlarda ve üretimden gelen gücün kullanımına dayanarak yürüteceğine, sokağın yasalarını esas alacağına, herşeyi burjuva mahkemelere endeksliyor. Böylelikle işçilerin mücadele istek ve kararlılığı bu hukuki çerçeve içerisinde eritilmiş oluyor.

İhale öncesinde yapılan eylemlerde işçiler şahsında ciddi bir kararlılık ve mücadele isteği göze çarpmaktaydı. Ancak ortadadır ki, sendikal yönetimde istek ve kararlılıktan eser yoktur. Özelleştirmeyi durdurmayı hedefleyen bir sendika yönetimi, ihale sürecini izlemek ve bu sürece endekslenmek yerine sonuç almayı hedefleyen bir mücadele programı çıkararak fiili direnişe geçer. Ancak Petrol-İş yönetimi, bunu yapmak bir yana, özel biçimde işçilerin mücadele istek ve kararlılıklarını kırma çabası içindedir. Dolayısıyla göstermelik tepkileri ihanetlerini saklayamamaktadır. Sendika yönetimi özelleştirmenin suç ortağıdır.

Sadece Petrol-İş yönetimi değil, Türk-İş yönetimi de bu suç ortaklığını paylaşmaktadır. Geçmişte olduğu gibi Türk-İş yönetimi böylesine önemli bir özelleştirme saldırısı karşısında suskun kalmış, protesto eden işçilerin önünde konuşmaktan başka hiçbir şey yapmamıştır. Oysa TÜPRAŞ’ın bir mevzi savaşımı olarak alınması ve işçi sınıfını harekete geçirecek ciddi bir eylem programı ile karşılanması gerekirdi. Ancak bu hainlerden bu zaten beklenemez.

İnisiyatifi işçiler ele almalıdır!

TÜPRAŞ’ın geleceğini belirleyebilecek güç ve dinamiklere sadece TÜPRAŞ işçisi sahiptir. TÜPRAŞ’ta herşey bitmiş değildir. TÜPRAŞ işçisi bu denli gayri-meşru bir satışı tanımamalıdır. İşyerlerine fiili olarak sahip çıkmalı, ihalenin iptal edilmesi için üretimden gelen gücün kullanımı da dahil her türlü aracı etkin biçimde hayata geçirmelidir. Bunu başarmanın yolu elbette, satışın suç ortağı olan sendika bürokratlarından hesap sormak ve mücadelenin inisiyatifini doğrudan ele almaktan geçmektedir. Bu, öncelikle ileri ve öncü konumdaki işçilerin sorumluluğudur.

TÜPRAŞ’ta yaşananlar ayrıca özelleştirmenin hedefindeki diğer stratejik işyerlerinde çalışanlara da ders olmalıdır. Mücadeleyi sendika bürokrasisine ve ihale sürecine bırakmanın sonu bir kez daha hüsran olacaktır. Bu nedenle söz konusu işyerlerinde çalışan işçiler bu bilinçle TÜPRAŞ ihalesinin ortaya çıkardığı bu tablodan hareketle sonuç alıcı bir mücadele programı oluşturmak ve bunu sendika bürokrasisine dayatmak zorundadırlar. Elbette ki bu çaba, sendika yönetimiyle TÜPRAŞ üzerinden ciddi bir hesaplaşmayı da içermelidir.



Petkim işçileri eylemlerini sürdürüyor!

Petkim’de işçilere yönelik saldırılar artarak devam ediyor. En son 5 Aralık’ta, Petkim’e talip olan İran Petrol Bakanlığı temsilcilerinin ziyaretini protesto eden işçilere müdahale edilmiş, aralarında sendika şube başkanı ve yöneticilerinin de bulunduğu 19 kişi gözaltına alınmıştı. 25 Aralık’ta yapılan ilk duruşma tanıkların dinlenmesi amacıyla 10 Şubat’a ertelendi.

Petkim işçileri şimdi de işten atılma saldırısıyla karşı karşıya. Geçtiğimiz hafta Petkim’de çalışan 125 taşeron işçisi işten atıldı. Bu gelişmeler üzerine yaklaşık 2 bin Petkim işçisi işyeri önünde bir eylem yaptı. Eylemde bir konuşma yapan Petrol-İş Aliağa Şube Başkanı İbrahim Doğangül; Petkim’de yaşanan bu olayların özelleştirme saldırısının bir parçası olduğunu söyleyerek, Petkim işçilerinin bu saldırıyı püskürteceğini ifade eti. Taşeron olarak çalışan 530 işçinin kadrolu işçilerle aynı işi yaptığını, bu yüzden de kadroya alınmaları gerektiğini belirtti. Petkim’de taşeron olarak çalışan işçilerden 430’unun sendika üyesi olduğunu hatırlatan Doğangül, Ocak ayı içerisinde 405 işçinin de işten atılacağı haberini aldıklarını, ama buna Petkim işçisinin asla izin veryeceğini söyledi. Eylem alkış ve sloganlarla sona erdi.

Kızıl Bayrak/İzmir