8 Şubat '03
Sayı: 06 (96)


  Kızıl Bayrak'tan
  Savaş hükümeti iş başında!
  MGK savaş için gerekli son hazırlıkların tamamlanması emrini verdi...
  MGK toplantısından yalan ve ihanet çıktı!
  Türk devleti ve medyası dört elle sarıldı...
  Amerikancı medya saldırının ön saflarında koşuyor...
  Kıbrıs’ta görüşmeler neden tıkandı?
  Küçükçekmece’de emperyalist savaş karşıtı eylem...
  Kamu işçilerinin TİS süreci başladı...
  Özelleştirmede son perde
  AKP hükümeti kamuda saldırı hazırlıklarını tamamlıyor...
  Kirli savaşa ve sendikal ihanete karşı savaşalım!
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve görevlerimiz
  Ciddiyetsizliğin son perdesi/7
  Irak saldırısı, TC ve KADEK...
  Yapı Yol Sen Genel Başkanı Cengiz Faydalı ile konuştuk...
  Esenyurt Savaş Karşıtı Platform’un bildirisi...
  Emperyalizm gençliğe saldırıyor!
  ‘68’de denize döktük...
  Emperyalist saldırganlığa ve savaşa karşı
  “Derin devlet”in savcısı SİP-TKP’nin “ılımlı sol” kimliğini tescil etti
  ABD’nin savaş arabasına bağlanma kararı çoktan verilmişti...
  Irak kolay lokma olmayacak
  Kirli savaşları da, bölgemizdeki ABD üslerini de istemiyoruz!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
‘68’de denize döktük...

Yok etmek için sokağa, kavgaya!

Gençliğin anti-emperyalist tarihsel duyarlılığı ve bunu ortaya koyan eylemliliği biliniyor. Hem dünya ölçüsünde, hem de ülkemizde ‘60’lı yılların sonu bu açıdan bir atılım dönemi olmuştur. O dönem Vietnam’a ve tüm dünya halklarına kan kusturmak için seferber olan emperyalist barbarlık başta gençlik olmak üzere tüm dünyanın ezilen halklarınca protestoların hedefi haline geldi. Dünya egemenliğine soyunan ABD emperyalizmine duyulan öfke Türkiye gençliğinin elinde taş olmuş ve 6. Filo ile gelen işgalcilerin üzerlerine yağmıştır. O yıllarda sıkça İstanbul’a demirleyen 6. Filo’ya karşı yapılan eylemler, Türkiye’de ‘68 Kuşağı’nın simgesi olduğu gibi, gençliğin anti-emperyalist mücadelesinde önemli bir dönemeçtir.

Tüm toplumsal kesimlerde bir canlanmanın yaşanmaya başladığı ‘60’lı yılların ortalarından itibaren gençlik de eylemli bir sürece girmişti. Bu eylemlere ağırlıklı olarak rengini veren dinamik, anti-emperyalizm ve bağımsızlık savunusuydu. 6. Filo’nun İstanbul’a ilk gelişi olan ‘67 Haziran’ı bu anti-emperyalist ruhla gençliğin sokağa çıkışına sahne oldu. Beyazıt’tan Taksim’e yürüyen onbin kişi buradan Dolmabahçe’ye ilerlemiş ve burada dikili olan ABD bayrağını indirmişti. Bu 6. Filo’ya karşı yapılan ilk eylemdi ve son olmayacaktı.

Bu eylem ile bozguna uğrayan Amerikan askerleri 11 Şubat ‘68’de bir kez daha geldikleri İstanbul’da devrimci gençlik tarafından denize dökülmüştür. Gençlik bağımsızlık istemini sokakta savunmuş ve işgalcileri fiilen kovmuştur. Ancak emperyalistler, yerli işbirlikçilerin uşaklıkları sayesinde yine ve yine topraklarımıza gelme cüretini göstermişlerdir. Elbette her gelişlerinde karşılarında işçi ve emekçileri, kararlı bir şekilde mücadeleyi seçen gençliği bulmuşlardır.

Başta gençlik olmak üzere tüm muhalefete karşı karanlık güçlerin örgütlenmesine bu yıllarda hız verilmiştir. Bizzat CİA’nın yönlendirmesiyle Komando Kampları, Komünizmle Mücadele Dernekleri gibi faşist, gerici örgütlenmeler yaygınlaştırılmıştır. Bu beslemeler polisin de desteğiyle 16 Şubat ‘69’da Kartallı işçilerin organize ettiği “Emperyalizme ve Sömürüye Karşı İşçi Yürüyüşü” mitingine saldırmış ve iki genç işçiyi katletmiş, yüzlerce insanı yaralamışlardır. Kanlı Pazar olarak tarihimizde yerini alan bu olayda şehit düşen Turgut Aytaç ve Dursun Erdoğan gençliğin devrimci mücadelesinde yaşamaktadırlar.

Gençlik, işçi sınıfı ile omuz omuza çarpışarak kovduğu yankilerin işbirlikçilerin alkışları arasında bugün bir kez daha bölgemizde giriştikleri işgal ve yağma hareketine karşı sessiz kalamaz, kalmayacaktır. Nitekim o gün İstanbul kıyısına yanaşmakla yetinenler, bugün işbirlikçi sermaye devletinin ve onun hizmetindeki sermaye hükümetinin alçakça hizmeti sayesinde, üs ve limanlarımızdan başlayarak tüm ülke topraklarını işgale girişiyorlar. Sadece üsler ve limanları değil, okullarımızdaki kürsüleri, evlerimizin baş köşesini, sokak başlarını ve geleceğimizi ele geçirmek isteyen emperyalist haydutlara karşı bizler, ülkemiz ve geleceğimiz için kavgaya atılmalıyız. Gençliğin geleceği, barbarlık düzeni olan emperyalist-kapitalist sistemi yok etmekten geçiyor.

Bugün ileri unsurlar şahsında ortaya konulan emperyalizm ve savaş karşıtı eylemlilikler gelişip güçlenmektedir. Bu güçlenme çizgisinin gösterdiği bir gerçek de şudur; gençliğin öfkesi ile bilenen hareket ‘68’lilerin 6. Filo eylemlerinde yaşandığı gibi bugün de reformist barikatları ezip geçecektir. Gelinen süreçle beraber eylemlilik hattı da kendisini daha ileri bir düzeyden ifade etmektedir. Zira bugün gençlik, ABD karşıtlığının yanı sıra onun temel kaynağı olan kapitalist sömürü düzenine de yönelmektedir. Zira artık anti-emperyalist mücadeleyi kapitalizme karşı mücadeleden bağımsız düşünmek olanaksızlaşmıştır.

Genç komünistler ideolojik açıklıkları ile bu mücadeleye önderlik edeceklerdir. Nasıl ki, partimiz geçmişin devrimci mirasının güvencesi ise, parti gençliği de geleceğin özgür dünyasının kurucusu olmalıdır. İşçi sınıfının programı ve gençliğin mücadeleci tarihi bize bu gücü veriyor.

Genç komünistler



İTÜ’de bir dönemin ardından...

Yeni döneme güçlü bir başlangıç!

Geçtiğimiz dönem İTÜ, genç komünistlerin sınırlı güçlerine rağmen etkili bir faaliyet örebildiği alanlardan biri oldu. Geçen sene İTÜ’de yoğun bir propaganda-ajitasyon çalışması yürütmüştük. Ama bu faaliyetimiz kitleyi kucaklayacak araçları üretmekte yetersiz kaldığı için istediğimiz verimi bir türlü alamıyorduk. Bu sene bu zaafımızı aşmak için kitle ilişkilerini yakalayabileceğimiz alanlara (klüpler, dersler, vb.) yönelmeye öncelik verdik. Propaganda-ajitasyon faaliyetimizi tüm kampüs öğrencilerinin buluşma merkezi olan yemekhane ve yeni gelen öğrencilerin yoğun olduğu bir fakültede yoğunlaştırmaya karar verdik. Tüm kampüse yayılmış ama zayıf bir faaliyet yerine, belli başlı fakültelerle sınırlandırılmış ama güçlü bir çalışmyı tercih ettik.

Seçim dönemi, okulun açılmasıyla beraber faaliyete güçlü bir başlangıç yapmak için anlamlı bir fırsat oldu. İTÜ özelinde seçimle ilgili çıkardığımız afiş ve bildirileri, ayrıca merkezi materyalleri yoğun bir şekilde kullandık. Birebir yaptığımız konuşmalar ve tartışmalar, ayrıca anketler kitleyle bağlarımızı sağlamlaştırmak noktasında oldukça verimli oldu. O dönem konuştuğumuz öğrenci kitlesinin çoğu düzen partilerine tepkisini, seçim sonuçlarından hiçbir beklentileri olmadığını dile getirdi. Gene de ehven-i şer mantığıyla CHP ya da AKP’ye oy vereceklerini söylüyorlardı. Gençliğin neredeyse tamamının Amerika’nın Irak’a yapacağı saldırıyı haksız bulduğunu gördük. Ama AB konusunda birçok üniversiteli gencin iş bulma, serbest dolaşım imkanı üzrinden gelecek hayalleri kurma noktasında büyük bir yanılgı içerisinde olduklarını gördük. İnsanlarla bu konular üzerinde tartıştık, aydınlatıcı olmaya çalıştık.

Seçim döneminin ardından İTÜ’de bir süre rehavet ortamı yaşandı. 3 Kasım’ı 4 Kasımlar’a taşımak iddiasını koyduğumuz yerde bu duruma daha fazla tahammül edemezdik ve emperyalist savaş karşıtlığı üzerinden çeşitli materyallerimizle geniş bir çalışma örmeye başladık. Diğer siyasetlerle bu çerçevede ortak iş yapmak, İTÜ’deki atmosferi kırmak için çeşitli girişimlerde bulunduk. Bağımsız öğrencilerle de yaptığımız konuşmalar üzerine diğer siyasetlere bir çağrı yaptık. Yapılan tartışmaların sonucunda Özgür Gençlik, Emek Gençliği ve Partizan Gençlik’le beraber İTÜ’de Emperyalist Savaş Karşıtı bir platform oluşturuldu. Ayrıca ortak bir eylemin örgütlenmesi yönünde çabalarımız oldu, birçok siyasetin katıldığı emperyalist savaş karşıtı bir forum örütledik. Forumun kitle çalışmasının zayıf geçmesi, dar bir propaganda-ajitasyona sıkışması nedeniyle, katılım örgütlü öğrenci kitlesiyle sınırlı kaldı. Daha sonraki çalışmalarda da bu sorunu aşabilecek bir pratik sergilenemedi.

İTÜ Emperyalist Savaş Karşıtı Platformu, yoğun bir afiş, bildiri çalışmasıyla beraber açık bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya birebir ulaştığımız kitle dışında gelen olmaması, afiş ve bildiri gibi araçların yanı sıra kitlenin daha fazla ilgisini çekebilecek ve harekete geçirebilecek araçların yaratılması sorununu gündeme getirdi. Birebir insanlara ulaşmamızı sağlayacak anket, imza kampanyası gibi araçların yanı sıra görselliği etkili olan dia, film gösterimi, şenlik gibi araçları kullanmamız gerektiği ortaya çıktı.

Dönem kapanırken, faaliyet düzeyimiz istenilen noktaya ulaşamasa da, bir önceki seneye göre çok daha fazla imkana kavuşmuştuk. Kitle ile buluşabilecek araçları yaratıp kullanma ve dar bir alanda yoğunlaşmış bir faaliyeti örme politikamız sonuç verdi. İkinci döneme bu birikim ve güvenle başlama imkanına sahip olduk.

Diğer okullardan farklı olarak İTÜ bu sene ikinci döneme erken girdi. Genç komünistler yoğun bir afişleme çalışması yaptılar, savaşla ilgili duvar gazetesi çıkardılar. Yemekhane camlarına “Gençlik Partiye, devrime, sosyalizme!” şiarının yazılı olduğu bir pankart astılar. Ardından bildiri dağıtımı yapan bir arkadaşımız sivil polislerce engellenmek istendi. Uzun bir zamandır İTÜ’de bu düzeyde bir faaliyet görmeyen düşman şaşkınlığa uğramıştı. Bu saldırıyı boşa çıkardıktan sonra yemekhane içerisinde bir gazete ve kitap masası açtık. Masa önünde öbekleşen sivil polislere, bir süre sonra yemekhanenin yanına yığılan çevikler eklendi. Masamızı her zamanki saatinde kapattık. Materyallerimizi sağlam bir yere götürmeye çalışan iki arkadaşımız polis tarafından takibe alınsa da, bu boşa çıkarıldı.

Ertesi gün aynı düzeyde bir faaliyetle çalışmalarımıza devam ettik. Bir miktar afişimizin söküldüğünü gördük.

Bir sonraki hafta emperyalist savaşa karşı imza kampanyası başlattık. İki günde 500’e yakın imza toplamayı başardık. Yemekhanede ve bir fakültede masa masa, sınıf sınıf dolaşarak imza aldık. İmza kampanyamız ivmesi artarak devam edecek.

Önümüzdeki dönem İTÜ’de boğucu atmosferin dağıtılacağı ve gençlik kitlesinin önderlik boşluğunun doldurulacağı bir süreç olacak. Genç komünistler görevlerine her zamankinden daha sıkı hazırlanacak, emperyalist savaş ve paralı eğitim gibi temel saldırıları yerinde müdahalelerle çalışma konusu edeceklerdir.

Ekim Gençliği/İTÜ