Ulusal çıkarlar maskesi altında emperyalizme paralı askerlik...
MGK toplantısından yalan ve ihanet çıktı! Amerikan emperyalizmi Iraka saldırmak için gün sayıyor. Bu arada savaşla ilgili tartışma ve hazırlıklar da baş döndürücü bir hızla sürüyor. Türkiyede de savaş hazırlıkları devam ediyor. Bir yandan askeri hazırlıklar sürerken bir yandan da devletin zirvelerinde Türkiyenin savaşa nasıl katılacağına ilişkin kritik kararlar alınıyor. MGK ve hükümet bir süredir ABD emperyalizminin savaşla ilgili beklentilerine tatmin edici adımlarla yanıt verememenin sıkıntısını yaşıyorlardı. Toplumun ezici bir kesiminin savaşa ve bu savaşa Türkiyenin katılmasına karşı olması, Beyaz Sarayın beklentilerini yerine getirmek isteyen devlet yönetiminin işini zora sokuyordu. Sermaye devletini yönetenler bu sorunu zamana yayarak çözmeye çalışırken, diğer taraftan da kamuoyunun tepkisini yumuşatacak barış girişimlerinde bulunuyorlardı. Bu çerçevede bir yandan savaşa hazırlık için ne gerekiyorsa yapılıyor, ABDli askeri uzmanların Türkiyedeki üs ve limanlarda gerekli ön incelemeleri yapmalarına imkan sağlanıyor, öte yandan ise hükümet bölge ülkelerine dönük, göz boyamaktan başka bir amacı olmayan barış seferleri düzenliyor, zirveler gerçekleştiriyordu. Ulusal çıkarlar emperyalizme paralı Geçtiğimiz hafta hem hükümet, hem de sermaye devletinin gerçek karar organı olan MGK baklayı ağzından çıkardı. Türkiyenin barış için elinden geleni yaptığı, bu aşamadan sonra savaş ihtimalinin çok arttığı ve neredeyse önlenemez hale geldiği, bu nedenle de Türkiyenin bir takım kararlar vermek zorunda olduğu dile getirildi. Bu kararların çerçevesi ise 31 Ocakta yapılan MGK toplantısında çizildi. MGK buyurdu ki, ABD istedi diye değil ama Türkiyenin ulusal çıkarları öyle gerektirdiği için üsler Iraka dönük saldırı için Amerikan ordusuna kullandırılmalı, onbinlerce Amerikan askerinin Türkiyede konuşlanmasına imkan sağlanmalıydı. Ve Türkiye (tabii ki gene sadece kendi ulusal çıkarları için Iraka) asker göndermeliydi. Türkiyenin bu savaşa katılacağının çok önceden kararlaştırıldığı düşünüldüğünde, bu gelişmeler şaşırtıcı değil. İşin belli bir aşamasında gerçek niyetlerini açığa vuracakları zaten belliydi. Sadece bunu nasıl gerekçelendirecekleri, ülkeyi savaş bataklığına sürüklerken hangi bahanenin arkasına saklanacakları netleşmemişti. Şimdi bu da netleşti. Açıklandığına göre, Türkiye, ABD istediği için değil, ulusal çıkarları gerektirdiği için savaşa girecek! Böylelikle bu sihirli sözcük emperyalizme köleliğin, ona uşakça sadakatin maskesi olarak bir kez daha ortaya atılmış oldu. Açıkça anlaşıldı ki, sermayenin dilinde ulusal çıkarlar demek emperyalizme uşaklıktır. Sırf emperyalist efendiler istedi diye onyıllardır hiçbir problem yaşamadığı komşu bir halka savaş açmak, işçi ve emekçi çocuklarını savaş cephesine göndermektir ulusal çıkarlar. Grev yasaklarının nedeni belli oldu Emperyalist savaş gündeme gelmeden önce Türkiyede ulusal çıkarlar lafı hükümetin grev yasaklama uygulamalarıyla özdeşleşmiş durumdaydı. Sermaye hükümetleri son yıllarda başta lastik ve cam sektörleri olmak üzere bir dizi grevi ulusal çıkarlar gereği yasaklamıştı. Grevleri yasaklanan işçiler, o zamanlar, otomobil lastiği ya da çay bardağı üretimindeki aksamanın ulusal çıkarlarla bağını kuramamışlardı. MGKnın kararı sayesinde bu mesele de bütünüyle anlaşılır hale gelmiştir. İyice anlaşılmıştır ki, devletin dilinde ulusal çıkarlar emperyalizme ve sermayeye kusursuz hizmet anlamına gelmektedir. Herkes öğrendi ki, bugün Türkiyenin savaşa girmesini isteyenler, geçmişte kendi çıkarları gereği grevlerin yasaklanmasını isteyenlerdir. Dün işçi sınıfının hak alma mücadelesinden rahatsızlık duyan sermayenin saldırılarını maskelemenin adıydı ulusal çıkarlar. Bugün ise emperyalizme uşaklığın, kan parası karşılığında paralı askerliğin maskesidir. Ulusal çıkarlar yalanı üzerine Sermayenin işçi ve emekçi yığınları bir şeylere ikna etmek zorunda kaldığı hemen her durumda ulusal çıkarlar kavramını kullandığını görürüz. Bu yerine göre ulusal güvenlik de olabilir, milli birlik, beraberlik de. Hepsinin özü ve sermaye için anlamı aynıdır. Bugün emperyalist sistemle kölece ilişkiler içinde olan, ona bin bir bağla bağlanmış sermaye sınıfının, emperyalizmin çıkarlarıyla çelişen bir takım ulusal çıkarları olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ülkede emperyalizme uşaklık yasaları peşpeşe meclisten geçmektedir. Devletin elindeki tüm stratejik tesis ve kuruluşlar, madenler vb. özelleştirilmekte, ülke boydan boya uluslararası tekellerin yağma alanına dönmektedir. Ülkenin iç ve dış politikası hemen tümüyle ABD ve Avrupa emperyalizminin yönelimleri doğrultusunda belirlenmektedir. ABD büyükelçisi, ortalıkta bir sömürge valisi gibi dolaşmakta; başbakanı, hükümeti ve tüm bir meclisi parmağında oynatmaktadır. Ülkenin şanlı ordusu Pentagon tarafından yönetilmektedir, ekonomi yönetimi İMFnin elindedir. Ve nihayet Irka saldırmak için hazırlık yapan ABD emperyalizmi üsleriyle, limanlarıyla bütün ülkeyi babasının çiftliği gibi kullanmaktadır. Sermayeye göre tüm bunlar son bağımsız Türk devletinin ulusal güvenliğine herhangi bir zarar vermemektedir. Bu da onun ulusal çıkarlardan ne anladığını göstermektedir. Yaşananların da gösterdiği gibi, ulusal çıkarlar kavramı sermayenin aklına sadece işçi ve emekçileri bir şeylere ikna etmesi gerektiğinde gelmektedir. Yani bu kavram, sermayenin dilinde bir yalan ve demagojiden ibarettir. Sonuç olarak, Türkiyenin savaşa gireceği tümüyle kesinleşmiştir ve bunun gerektirdiği hazırlıklar yapılmaktadır. Savaşta hem Irak halkının hem de Türkiyeli işçi ve emekçilerin uğrayacağı yıkımın, çekeceği acıların en büyük sorumlusu ABD emperyalizmidir. Fakat bunda en az emperyalistler kadar, emperyalizmin Türkiyedeki işbirlikçilerinin; yani sermaye sınıfının ve onun devletinin de payı bulunmaktadır. Zira Türkiye kapitalizminin efendileri ve koruyucuları, kendi aşağılık çıkarları için, Ortadoğunun ateşe verilmesine, halkların boğazlanmasına destek vermektedirler. Kısacası uşak efendisinin suçuna ortaktır. O nedenle savaşa ve emperyalist saldırganlığa karşı verilecek mücadele aynı zamanda Türkiye sermaye sınıfını, onun eli kanlı iktidar aygıtlarını da hedeflemek durumundadır. Zira emperyalist saldırganlığı alt etmenin, emperyalist güçleri Ortadoğudan kovmanın en temel koşullarından biri, onun yerel dayanaklarını ve işbirlikçilerini yenilgiye uğratmaktır.
MGKnın emperyalizme uşaklık, halklara ... Türkiye barışçı bir çözümü yeğlemekle birlikte, askeri bir operasyon kaçınılmaz olduğu takdirde, ulusal çıkarlarını koruyacak önlemler almaktan da geri kalmayacaktır. Anayasamızın 92. Maddesinin aradığı uluslararası yasallık koşulunun gerçekleşmesine bağlı olarak, istenmeyen olası gelişmelere karşı, tümüyle Türkiyenin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemlere işlerlik kazandırılmasına yönelik kararların alınmasını sağlayacak adımların, bir takvim uyarınca hükümetçe atılması konusunda tavsiyede bulunulması kararlaştırılmıştır. |
|||||