ön saflarında koşuyor... ABDnin, Birleşmiş Milletlere sunduğu sözde kanıtların ardından (ve tüm dünya bu kanıtlarla dalga geçerken) Amerikancı Türk medyası bir kez daha atağa geçti. Türk hükümetinin de kararsızlık görüntüsünü bir yana bırakıp savaşa evet açıklaması yapması ve bu doğrultuda meclisten yetki isteyen tezkereyi hazırlaması, medyanın daha pervasız bir savaş kışkırtıcılığına soyunmasında etkili oldu. BM toplantısını ve aynı gün açıklanan hükümet kararını takibeden ilk günün gazete manşetleri bu tabloyu fazlasıyla ortaya koyuyor. 6 Şubat tarihli kimi gazetelerin manşetleri şöyle: Günah bizden gitti (Akşam), Gülden tarihi açıklama, günah bizden gitti. Türkiye barış için elinden geleni yaptı. Artık stratejik ortağımız Amerika ile birlikte hareket edeceğiz. (Milliyet), Başbakan Gülden tarihi açıklama, ABD ile birlikteyiz (Hürriyet). Vatan, sürmanşetini Powellin ağzından İstanbul da tehlikede kışkırtmasına ayırırken, manşetinde Gülün ağzından Irak bize saldıramaz sözde yanıtını öne çıkarmış. Kapağın yarıya yakınını ise, ABDnin sözde kanıtlarını kanıt gibi gösterme gayreti kaplıyor. Uydularla yakaladılar, İşte diğer kanıtlar gibi ifadeler bu bölümün başlıklarını oluşturuyor. Sadece manşetlerde değil elbette, haber başlıklarında da sürdürülüyor bu savaş kışkırtıcılığı, bu kirli görev. Milliyetin gelişmelere ilişkin haberleri şöyle: 7. sayfada ABD hazine bakan yardımcısı geliyor, Başbakana göre güvence verecek, İMF uyardı: ABD kredisi uzun vadeye yayılabilir; 16. sayfada Artık Amerika ile hareket edeceğiz, Bu savaşı sadece Saddam durdurabilir; 17. sayfada Ve Amerika, Irak kanıtlarını açıkladı... Saddama yeter deyin başlıklarıyla, safını nerde tuttuğunu, kimlerin hizmetinde ve kimlere karşı savaşa girdiğini bir kez daha teyit ediyor. Akşam 14. sayfasında Türkiye için evet; 15. sayfasında Savaşa ilk adım; 17. sayfasında Ankarada Irak pazarlığı başlıklı haberleriyle katılıyor furyaya. Hürriyet, 20. sayfada Barışa son şans için gizli diplomasi; 21. sayfada, Barışçı yollar bitti günah bizden gitti başlıklarıyla hükümetin riyakar ve tabii ki savaş yanlısı politikasına aynen katıldığını göstermiş oluyor. Aynı riyakarlık ve yalancılıkla sürdürüyor savaş kışkırtıcılığını. Medyanın bu savaş ve Amerikan yanlısı tutumunun nedenini en pervasız ifade eden de yine medyadan bir kalem. 6 Şubat tarihli Hürriyetteki köşesinde Hadi Uluengin şöyle izah ediyor durumu: ... çünkü heyhat ki heyhat biz ABDye göbekten bağlıyız. Ve durumlarını anlatmak üzere çok yerinde bir ifade daha kullanıyor. Böyle bir vakıa karşısında ise, af buyurun, herkes gibi bize de ancak bok yemek düşer. Böyle bir vakıa dediği, savaş kararının Washingtonda ve petrol lobisini yönlendiren Teksasta alınıyor olması. Uluenginin ifadeleri her zamanki gibi yapış yapış olmakla birlikte, mantığına denilecek bir şey yok. Elbette, göbekten bağlı olduğun bir ultra güçün kararları karşısında boyun eğmek ve itaat etmek dışında bir seçenek sahibi olamazsın. Tam da bu nedenle, bu ülkede, bu kararlara sadece bağlılık yemini edenler boyun eğiyor, etmeyenler, yani yüzde sekseni aşan bir oranda halk kitleleri karşı çıkıyor. Emperyalist savaşa, boyunduruğa ve köleliğe karşı seslerini yükseltiyor. 6 Şubat tarihli Milliyetteki köşesinden, Taha Akyol ise şunları söylüyor: Hükümetin çok dikkatli ve dengeli bir politika izlediği ... gerçek., Meclis hükümete destek olmalıdır. Yazının özü bu. Arada aktardıkları veya anlattıkları bu öze destek niteliğinde hikayelerden ibaret. Akyol, hükümetin savaşa evet kararına hararetle katılmakla kalmıyor, meclise de akıl veriyor, hükümete destek olmalıymış... Sanki hükümet partisi ve meclis partisi farklıymış, orduya rağmen hükümetten, hükümete rağmen meclisten farklı karar çıkabilirmiş gibi!.. Aynı tarihli Milliyette Güneri Civaoğlu makalesine Sonu hayırlı olsun başlığı koymuş. Tahmin edileceği gibi Türkiyenin savaşa katılması kararını o da hararetle destekleyenlerden. Gerekçesi de hükümetin aynı bayat yalanından ibaret: Biraz daha gecikilseydi ... ABD Kuzey Irak cephesini Ürdün üzerinden açmayı ve Suriyeden hava koridoru kullanarak kuvvetlerini Kuzey Iraka havadan indirmeyi gündeme getirmek üzereydi. Elbette bunun anlamı savaş sonrası Irakın yeniden yapılanmasında, Türkiyenin masada yer almayacağıydı. Dahası ... Türkiyenin savaş zararları karşılanmayacaktı. Türkiyenin bütünlüğü tehdit altına girebilirdi. Hükümetin aylardır görülmedik bir riyakarlıkla ve aslında barıştan yanayız tekerlemesi eşliğinde yineleyip durduğu yalanları tekrar ederek Civaoğlu kimseyi kandıramıyor kuşkusuz. Kendisinin dahi inandığı bu yavelerin yinelenmesi sadece görev icabı. Tıpkı aynı safı tuttuğu diğer medya mensupları gibi, o da Amerikanın savaş değirmenine su taşımakla görevli. Eline tutuşturulan aracın bu işe uygun olup olmaması ise onu fazla ilgilendirmiyor. Gerek dışardan gerekse içerden en yetkili ağızlar tarafından, bu istila savaşında ABD ve İngiltere dışında kimseye bir dirhem pay koklatılmayacağı defalarca tekrar edilmiş ve halen edilmekte iken, dönüp şölen sofrasındaki sandalyeden dem vurmak ise, salt leş kargalığı zihniyetinin değil, kendisinden başka herkesi sersem kabul etmenin de bir göstergesidir. Medyanın bu derece büyük bir gayretkeşlikle emperyalist savaşa sarılması, toplumsal-sınıfsal yeri ve rolü yüzündendir. Savaş, emperyalist bir savaş. Öncelikle Amerikan petrol ve savaş tekellerinin çıkarları üzerine inşa edilmekle birlikte, dolaylı yollardan tüm emperyalist tekellerin iştahını kabarttığı ortadadır. Buna medya tekelleri de dahil, ki bunun en büyük kanıtı, hepsinden önce medya tekellerinin cepheye koşmasıdır.
Ankarada 6 Şubat eylemleri... Yaşasın halkların kardeşliği! Meclis Amerikanın üsleri kullanması için gerekli olan yetkiyi savaş hükümetine verdi. Bu kararı protesto eden Ankara Savaş Karşıtı Platform 6 Şubat günü, saat 13.00de Yüksel Caddesinde bir eylem gerçekleştirildi. Eyleme çeşitli yasal sol parti ve KESK üyesi yaklaşık 150 kişi katıldı. Eylemde sık sık ABD askeri olmayacağız! , ABD uşağı AKP!, Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!, Savaşa hayır, kahrolsun emperyalizm!, Yaşasın halkların kardeşliği! sloganları atıldı. Ardından kitle meclise doğru yürüyüşe geçti, fakat önü polis barikatıyla kesildi. Bu sırada kitle Halka değil ABDye barikat! sloganını attı. Yapılan pazarlıklar sonucu Karanfil Sokaka kadar yürünmesine izin verildi. Yürüyüş sırasında sloganlar gür bir şekilde atıldı. Daha sonra kitle içinden seçilen temsilciler meclise gittiler, eylemciler de tekrar Yüksel Caddesine yürüdüler. Açıklamadan sonra akşam saat 18.00de YKMnin önünde yapılacak eyleme çağrı yapıldı. YKMnin önündeki eyleme 200-250 kişi katıldı. Polis alanı ablukaya almıştı. Eylem coşkulu bir şekilde başladı. ABDyi lanetleyen, halkların kardeşliğini vurgulayan sloganlar sık sık atıldı. Basın açıklamasının ardından ertesi günkü Yüksel Caddesi eyleminin duyurusundan sonra eylem bitirildi. SY Kızıl Bayrak/Ankara |
|||||