11 Ekim'03
Sayı: 2003 (03)


  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikan jandarmalığını kabul etmeyeceğiz!
  Irak'ta işgal taşeronluğu, içerde işçi ve emekçilere yönelik saldırılar
  Emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı Irak halkının direnişini destekleyelim!
  Savaş ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Tezkere geçti... Sıra işgale ortak olmaya geldi!
  İşbirlikçi takımı hesap verecek!
  Savaş ve işgal karşıtı eylemlerden...
  Türk-İş ağası S. Kılıç ihanetlerine devam ediyor...
  Fanset işçileriyle ve sendikacılarla konuştuk...
  Sınıftan haberler...
  Savaşa karşı mücadelenin yeni dönemi
  45 milyonla sürdürülen eğitim...
  Ekim Gençliği'nin çalışmalarından...
  Özgürlük için kalemiyle savaşan Filistinli bir aydın: Edward W. Said
  İzmir Eğitim-Sen şubeleri toplantısı...
  Petrol-İş Genel Kurulu yapıldı...
  İsrail savaş uçakları Suriye'yi bombaladı...
  Bir tezkere ve sonrası...
  Bültenlerden...
  Ölen işçi bir babanın ardından...
  İmparatorun gemisine yakıt olmayalım
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
İzmir Eğitim-Sen şubeleri toplantısı...

Eleştirilere karşın somut ve net
bir mücadele programı oluşturulamadı

İzmir Eğitim-Sen şubeleri (1, 2, 3, 4, 5, 6 nolu) 3 Ekim’de Hasan Sağlam Öğretmen Evi’nde “Önümüzdeki süreç ve sorunlarımız” gündemini görüşmek amacıyla bir toplantı gerçekleştirdi. Eğitim-Sen şubelerinin yönetim, denetleme ve disiplin kurulu üyelerinin çağrıldığı toplantıya 30 kişi katıldı. Katılımcılar tarafından oluşturulan gündem 4 saati aşan süre içinde tartışıldı. 15 konuşmacının söz aldığı toplantıda zaman zaman karşılıklı tartışmalar yaşandı. Bu nedenle şube yönetimlerinden iki katılımcı toplantı bitmeden salonu terketti. Tartışılan konuların özetlenmesiyle toplantı son buldu.

Eleştirilerin yoğunlaştığı konulardaki tutumun tutarlı olup olmadığı, haklı haksız oluşu, eleştirilere karşı ne tür alternatiflerin üretildiği, hangi perspektifle yapıldığı vb. ayrıca değerlendirilmesi gereken konulardır. Ancak, toplantının seyri, sonuçları, sendika şubelerine, işleyişe, merkez ve yerellerdeki inisiyatifin ve dahası kamu emekçileri hareketinin mevcut durumuna ışık tutması amacıyla, öncelikle söz alanların konuşmalarından kısa özetler vermekte yarar var.

Toplantıda dile getirilen görüş ve eleştiriler

3 No’lu Şube’den Semih Tatlıoğlu: “...Merkezin Gönderdiği “KESKin mücadele programı hakkında” yazısından önce, tartışacağımız gündemi kapsamakla beraber eksik kalan ayrıntılar hakkındaki görüşlerimi belirtmek istiyorum. Gönderilen metin kamu emekçilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir mücadele programı olmadığı gibi eylem takvimi ile mücadele programı da aynı şeyler değildir. Metinde sürece ilişkin tespitler, işçi-emekçilere yönelik dönemsel saldırılar vb. birçok başlık yer almakla beraber maddelerin altı boş, yapılacaklar hanesi de belirsizdir...

“5. maddede işyerlerinde işyeri toplantılarından sözediliyor, tarih veriliyor, hangi illerde yapılacağı belirtiliyor ki, o bile kesinlik ifade etmemekte, ‘Sendikalarımızın merkez yöneticileri istedikleri takdirde bu toplantıya katılabilirler’ denmektedir. Mücadele programında elbette eylemler takvime bağlanır, yerelin öznelliği dikkate alınır, tabanın iradesi dikkate alınır. Alınan eylemin hangi ihtiyaca dönük olduğu, neyi hedeflediği, mücadelede izlenecek yol, yöntem, politika, tarz net olarak ifade edilir, hangi araçların ne zaman nasıl kullanılacağı tanımlanır. Kısa- uzun vadeli programlar çıkarılır ve yaşama geçirilir. Ancak bu metinde hiçbir şey net konmamıştır. Yıllardır söylenen sözler tekrar edilmiştir.

“Irak’a asker gönderme konusunda sendikalarımız ve KESK emperyalist işgale karşı çıkmalı iktidarın tezkere saldırısını geri püskürtmek için en geniş katılımı sağlayarak, kitlesel eylem ve etkinlikleri örgütlemelidir.

“YÖK konusunda, kendi sendikamızın örgütlenme alanı olan üniversitelere gelince, eğitim bir bütündür. Okul öncesi eğitimden başlayarak yüksek öğrenimi de kapsar. Eğitimde özelleştirme saldırısının bir yansıması olarak, üniversitelere dönük saldırılardan genç kardeşlerimiz, çocuklarımız dolayısıyla bizler farklı farklı biçimlerde nasibimizi almaktayız. Oradaki saldırılar ne sadece öğrenci gençliğe ne de Eğitim-Sen 3 No’lu Şube üyelerine yöneliktir. Üniversitelerdeki anti demokratik uygulamalar, eğitimin paralı hale dönüştürülmek istenmesi, bilimsel ve demokratik eğitim vermek yerine üniversitelerin işletmeye dönüşmesi, kapıların işçi-emekçi çocuklarına kapatılması gibi sorunlar aslında hepimizin sorunu. Bu alanlardaki saldırılara karşı mücadelenin öncüluml;ğünü çekmek asıl bileşen olan biz eğitim emekçilerine ve öğrencilere düşse de, bu hepimizin ortak sorunu.

“Ne yazık ki bu konuda başta kendi sendikamız olmak üzere diğer sendikalar, demokratik kitle örgütleri gereken duyarlılığı gösterememiş, görev ve sorumluluğu yerine getirememiştir. Öğrenci gençlerimizin ve sendikamızın örgütlediği ya da örgütlemeye çalıştığı eylemler yalnız bırakılmış, gereken destek sunulmamıştır. Başta Eğitim-Sen şubelerinden ve diğer iş kollarından gereken duyarlılık gösterilmemiştir. Bugün eğitim-öğretim ticarileşmiş, öğrenciler müşteri konumuna, üniversitelerdeki kamu emekçileri de tahsildar konumuna düşürülmektedir. Bu saldırılara karşı eğitimciler, veliler, öğrenciler ortak tavır koymalıyız.”

2 No’lu Şube’den Hayri Mete: “(İçinde bulunduğumuz süreç ve saldırıları özetleyip bu saldırıların yeni olmadığını, emekçilerin bunu yıllardır yaşadığını belirttikten sonra...) KESK yöneticileri ve diğer yönetici arkadaşlarımız havaleci mantığı terketmeli, hareketin merkezine iş yerlerini esas alan bir tutum içerisinde olmalıdır. Mücadele programı, zamanıyla, saatiyle, türüyle konmalıdır. Örneğin tezkere gelirse değil, bunun çekilmesi için şu eylemi yapıyorum. Şu saldırıya karşı, şu tarihte şu eylemi yapıyorum. Oysa bu gün mücadele programı diye gönderilen metinde belirlenmiş netleştirilmiş hiçbir şey yok. Adeta teslimiyeti baştan kabul edilmiş bir tutum içinde”.

6 No’lu Şube’den Adil Serim: “23 Ağustos eyleminde 7 kişi gözaltına alınıyor, yöneticilerimiz kürsüden gözaltına alınanlar bırakılmadıkça ayrılmayacağız diyor, ama rahatlıkla kitle karşısında söylenen bu söz unutuluyor. 10 dakika sonra dağılıyoruz denilebiliyor. Yöneticilerimizin bu açıklama ve tutumlarından utanç duyuyorum. Program konusunda Eğitim-Sen 3 No’ludan konuşan arkadaşıma katılıyorum. Böyle bir mücadele programı olmaz. Net bir program konmalı. Eylemler içinde aynı şey geçerlidir. Yapılacak eylemlerin adı somut olarak konmalı”.

1 No’ludan (Eğitim Sen Üst Kurul Delegesi) Haşim Kozakbaş: “Topa tuttuğumuz merkez yönetimlerin, üst çatıdaki arkadaşların orada durmasında hepimizin payı var. Görevlerini, sorumluluklarını yerine getiremiyorlarsa bunda bizim payımız var. Biz onları oraya getirdik.

“Gündem her gün değişiyor, gündemlerin arkasına takıldığımızda, kendi gündemimizi oluşturmamışsak hiçbir şey kazanamayız. KESK toplu görüşme sürecinde kararlı davranmamıştır. Toplu görüşme masasında ilk oturulduğunda geçen yıl hazırlıksızdık, acemiydik açıklaması yapılmıştı. Bu yıl içinde aynı şey geçerli olur mu?

“Buna ilişkin olsun olmasın uzun süredir bir şey yapılmadı. Bu yıl 23 Ağustos Ankara eylemi dışında bir şey yapmadık. KESK’in üye profili değişmiştir. Ciddi anlamda, programlı bir şekilde üye dönüştürme-değiştirme çalışması yapılmalı. İş yerlerine inebilmek gerek. (...)”

1 No’lu Şube’den Aydın Güngörmez: “Kendini tekrar eden bir program yıllardır uygulanıyor. Bu program örgütlülüğe denk düşen bir program değildir. Eylemlerin sürece denk düşmesi gerekiyor. Merkez yönetimler tabanına yabancılaştı. Tabanın niteliğini bilmiyor. Birçok konuda örgütsel bir duruş konmuyor”.

2 No’lu Şube’den Galip Güçlü: “ ...Üzerimize düşeni yapmaz, sonra da havaleci bir mantıkla yukarı atar, sonra ‘neden olmuyor?’ demek doğru değildir. Burayı hiç kimse KESK yerine koyamaz. KESK’i dört anlayış temsil ediyor. Hiçbir anlayış da kendi başına çoğunluk değil. Eleştireceksek önce kendimizden başlamalıyız. Eğer birlik olunamıyorsa önce herkes bunun nedenini kendisine sormalı. (...) ”.

Eğitim-Sen 4 No’lu Şube’den Sezai Turan: “Elbette KESK’i eleştireceğiz, eksiklikleri, zaafları eleştireceğiz. Bazıları eleştiriler karşısında KESK’i savunma ihtiyacı duyuyor. Bu kurum onların olduğu kadar bizimdir. Hataların üzerinden mi atlayacağız? Örgüte güvensizlikten söz edildi. Evet gittikçe de artıyor. Birçok konuda kararlı bir tutum sergilenememiştir. Toplu görüşme sürecinde, tasarruflar konusunda. Alınan kararların uygulanmaması, değiştirilmesi kitlenin önünde verilen sözlerin tutulmaması vb. Toplu görüşmelere hazırlıklı gidilmedi ve kararlı bir tutum sergilenmedi.

“...İzmir Eğitim-Sen şubeleri için neden burası karar organı olmasın. Geniş Yönetim kurullarının katılımından oluşuyor. Elbette eleştireceğiz. Hatta merkezlere raporlar halinde göndermeliyiz. 3 ve 2 No’lu şubeden arkadaşların eleştirilerine katılıyorum. Mücadele programı çıkartılmalı ve takvimlendirilmelidir. KESK toplu görüşmeden çekilir ve mücadele programı koyar, yaşama geçirir. Danışma Kurulu mutlaka tarihlendirerek bir mücadele programı çıkarmayı önüne koymalı, örgüte göndermelidir. İş güvencesi ortadan kaldırıldıktan sonra aldığınız kararın bir anlamı olmayacak.

“Şubeler platformunda Savaş Karşıtı Platformdan çekilelim mi çekilmeyelim mi konusu tartışılıyor. Kimileri bu platformda emek örgütleri yoksa çekilelim diyor. KESK emek örgütü değil mi? BAK bir siyasi partinin siyasi görüşü temelinde hareket ediyor. Asıl örgütlülüğü darlaştıran bu tutumdur. Irak’a asker gönderme konusunda müdahale etmeliyiz. Geniş örgütlü bir şekilde davranırsak ancak bu tezkereyi püskürtebiliriz. Savaş Karşıtı Platformu güçlendirmeli ve genişletmeye çalışmalıyız”.

Eğitim-Sen 2 No’lu Şube’den Belgin Aksay: “Çok şey söylemeye gerek yok. Bugün iktidar bize rahat saldırabiliyorsa sorumlusu bizleriz. Bizim zaaflarımız... 15-16 Haziranları, Aralıkları, 4 martları ve daha nice direnişi yapan bizleriz. Emek örgütlerinin tabanındaki kitleydi. Bilgilendirmeler yaptık paneller vb. Saldırı yasalarına karşı çalışmaları iş yerlerinden başlatmalıyız. Yüzümüzü işyerlerine dönmeliyiz. Önümüzdeki asıl engel kendi gücümüzü açığa çıkarmama engelidir. Siyasal tespitler yaptığımızdan sözetti arkadaşlar, elbette siyasal tespitler yapacağız. Saldırılar siyasaldır aynı zamanda”.

Toplantıdan çıkan ortak sonuçlar

* KESK toplu görüşme sürecinde tutarlı bir çizgi izlememiştir.
* KESK mücadele programından yoksundur. Derhal bir mücadele programı çıkarmalıdır.
* Taban, sendikalara ve KESK’e karşı bir güvensizlik yaşıyor.
* Tezkereye (Irak’a asker gönderme), savaşa ve işgale karşı en geniş katılımı sağlayacak örgütlenmeler ve eylemli etkinliklerle karşı koymalı.
* DEHAP’a verilen oyların iptali konusunda sessiz kalınmamalıdır. Eğitim-Sen merkezi ve KESK net bir politika koymalıdır.
* YÖK ve üniversitelere dönük saldırılar karşısında İzmir Eğitim-Sen şubeleri ve Merkez yetersiz kalmış, istenilen düzeyde bir müdahaleyi yapamamıştır.

Toplantının gösterdikleri

Toplantı geçmişte yapılan bildik toplantılardan çok farklı değildi. KESK’e dönük anlamlı eleştiriler olsa da toplantıdan yapacaklarımız üzerine somut bir şey çıkmadı. Örneğin herkes mücadele programı eksikliğini dile getirdi, program diye gönderilen metnin kamu emekçilerin ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğunu vurguladı ama somut bir program önerisi sunamadı. Konuşmacılar zaman zaman KESK’e hakim anlayışların kendi arkadaşlarından oluştuğunu vurgulamakla kalmamış, görevini yerine getiremiyorsa geri çekilmesi gerektiğini dile getirmiştir.

Ancak en fazla tartışma yaşanan konulardan biri tezkere konusu ve BAK-Savaş Karşıtı Platform oldu. Burada da aslında anlayışların iç çekişmelerine sahne olduğunu söyleyebiliriz. Tezkere meclisten geçti ama onlar BAK’ı, Platformu tartışmakla yetindiler.

KESK’e hakim reformist anlayışların kim olduğunu, ne yaptıklarını kamu emekçileri 13 yıllık mücadele süreçlerinde yeterince tanıdı. Aralıklar’da, 5 Mart’ta tanıdı, devletin bekası için eylem ertelemelerinden, basının karşısında iktidara meydan okuyup geri adım atmalarından tanıdı. Eylemlerde kamu emekçileri gözaltına alındığında “arkadaşlarımız serbest bırakılmadıkça bu alandan ayrılmayacağız” deyip 10 dakika sonra “dağılıyoruz” çağrısı yapmalarından tanıdı. “Bu kitle hazır değil, bu tabanla bir şey yapamazsınız, iş bıraktıramazsınız” diyen ve kendi kitlesine, özgücüne güvenemeyen bu anlayışları tanıdı. En güzel yanıtını reformist barikata rağmen alanlara taşarak verdi.

Ancak unuttukları bir şey var. KESK’i KESK yapan yönetimler değildir. Kamu emekçileri hareketinin kendisidir. Bu mücadelenin öznesi olan taban dinamikleridir. Artık mücadeleyi yükseltmesi gereken reformist, uzlaşmacı anlayışlar değil, “hak verilmez alınır, haklar yasalardan önce gelir”, “grev hakkı için grev” diyen ekonomik, sosyal, demokratik hak ve özgürlük mücadelesinde bedel ödeyen ve halen bedel ödemeye hazır öncü devrimci kamu emekçileridir.

Sendikaların gerçek sahipleri kamu emekçileridir. Bu yaşanılan zaafları aşmak, örgütümüzü sınıf çıkarlarımıza hizmet edecek hale getirmek mümkün. Düzenin muhalif kesimleri susturduğu, susturmaya çalıştığı bir süreçte “bu olumsuz şartlarda yine de en iyisini KESK yapmıştır” demek yenilgiyi başta kabullenmektir. İçinden geçtiğimiz böylesi ağır bir süreçte sermaye sınıfının bizlere yönelik olan saldırılarını püskürtmek için harekete geçmeli, sınıfın birleşik militan mücadelesini örgütlemek için tüm güç ve olanaklarımızı kullanmalıyız.

O halde kendi geleceğimizi kendi ellerimize alalım!

Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Sosyalist Kamu Emekçileri/İzmir



“Süresiz bir iş bırakma hedefine bağlı olarak, işyerlerinden başlayarak sistematik ve yoğun bir hazırlık kampanyası...”

KESK Danışma Kurulu’na...

(...) Kamu emekçilerinin gündemi, “toplu görüşme” oyunları değil, “Kamu yönetimi reformu” ve diğer saldırılardır. Başta kamu yönetimi temel kanunu, (yeni personel rejimi yasası, yerel yönetimler vb.) iktidarın gündeminde ve en kısa sürede meclisten geçirilmeye çalışılıyor. Toplu görüşmenin iktidarın bir oyunu olduğunu anlamak için sadece son bir yıla bakmak yeter.

Buradan hareketle,

1. Sahte sendika yasasının çıkmasıyla beraber başlayan ve “toplu görüşme masasına endeksli bir eylem takvimi ve mücadele tarzı izlemek” şeklinde KESK’te karşılığını bulan bu “toplu görüşme” oyununa artık katılmamalı, buna karşı cepheden tutum alınmalıdır. En kısa sürede “Toplu görüşme oyunu” yerine taleplerimizi kazanmayı hedef alan net bir mücadele programı oluşturularak kamuoyuna açıklanmalıdır. Sahte sendika yasası değil, sınıf mücadelesinin ilke ve gerekleri ölçü alınarak hareket edilmelidir.

2. Saldırıyı püskürtmenin yolunun üretimden gelen gücün kullanımı olduğu bilinciyle, “reform paketi” meclis genel kuruluna geldiğinde uygulanmak üzere, yasa geri çekilinceye kadar devam edecek biçimde derhal “süresiz iş bırakma kararı” alınmalıdır. Bugünden böyle bir kararın alınması hem sermayeye karşı kararlılığımızın gösterilmesi anlamına gelecek, hem de sendika yönetimlerine ve mücadeleye güvensizleşmiş kitle üzerinde uyarıcı olacaktır.

3. Süresiz bir iş bırakma hedefine bağlı olarak işyerlerinden başlayarak sistematik ve yoğun bir hazırlık kampanyası örgütlenmelidir. Hazırlık kampanyası, aydınlatma-eylemlilik ve örgütlenme bütünlüğü içerisinde sürdürülmelidir.

4. Basitten karmaşığa, yerelden genele, barışçıl biçimlerden militan biçimlere geliştirilecek biçimde örülecek hazırlık çalışması süresiz iş bırakma ufkundan koparılmamalı, çalışmanın her anı buna uygun biçimde örgütlenmelidir. Bilinçlendirme çalışmalarında saldırıların içeriği ve sonuçları kadar, örgütlenecek mücadelenin biçimi de net ifade edilmelidir. Bilinçlendirme çalışmaları eylemliliklerle birleştirilmeli, elde edilen imkanlar işyerlerinden başlayarak “süresiz iş bırakma” için komite, komisyon, platformlar vb. örgütlenmelidir.

5. Bu ilkeler ışığında, yapılacaklar bir mücadele programında somutlaştırılarak karar altına alınmalıdır.

İzmir Eğitim-Sen 3 No’lu Şube Yönetim Kurulu

(Bu metin, bir-iki cümlede değişiklik yapılarak, KESK Danışma Kuruluna
sunulmak üzere hazırlanmıştır....)



Tek tip elbiseye hayır!

Hücre saldırısından sonra gündeme gelen TTE uygulamasını yasallaştırma girişimlerine karşı İHD Cezaevleri Komisyonu tarafından 4 Ekim günü bir basın açıklaması yapıldı. Konak Sümerbank Meydanı’nda yapılan eylemde “Tek tip elbiseye hayır!” pankartı açılırken yere tek tip kıyafet serildi. Eylemde “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!”, “Tek tip elbiseye hayır!”, “Zindanlar boşalsın tutsaklara özgürlük!”, “İçerde dışarda hücreleri parçala!” sloganları atıldı. İHD Cezaevleri Komisyonu tarafından her cumartesi tek tip elbiseye hayır eylemleri yapılacak. (Kızıl Bayrak/İzmir)