4 Mayıs'02
Sayı: 17 (57)


  Kızıl Bayrak'tan
  Dünyada ve Türkiye'de 1 Mayıs
  Geleceğimizi kazanmak için ihanet barikatını yıkalım!
  İstanbul'daki kutlamalar üzerinden 1 Mayıs'ın gösterdikleri
  1 Mayıs'ın sunduğu verilerden yararlanmasını bilmeliyiz
  İstanbul'da 1 Mayıs haber ve yorumları...
  "Milli birlik" değil, sınıfın birlik ve dayanışma isteği öne çıktı!..
  Ankara'da 1 Mayıs ve gençlik
  İşçi ağırlıklı 25 bin kişilik katılım
  Son yılların en coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs'ı...
  Zor dönemin bilinçli, inançlı ve soluklu devrimcileri.../2
  İllerde 1 Mayıs...
  Türk-İş Başkanlar Kurulu eylem takvimi açıkladı...
  Dünyada 1 Mayıs...
   Filistin'de son gelişmeler
   Filistin halkı direnmeye devam ediyor
   Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi üzerine düşünceler...
   Deniz, Yusuf, Hüseyin yaşıyor... Direniş geleneği sürüyor...
   Yaşayacaksan onun gibi yaşa, öleceksen onun gibi öl!..
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Filistin’de son gelişmeler

İsrail’in Cenin katliamını gizleme çabaları

Cenin Mülteci Kampı’nda Filistin halkının direnişini kırabilmek için vahşi bir katliam gerçekleştiren siyonist İsrail şimdi yaptıklarını gizleme çabasında. Bu konuda elinden gelen herşeyi yapıyor. Elbette bu konuda da ona en büyük desteği emperyalist ABD veriyor.

Cenin Mülteci Kampı’nda gerçekten de yakın tarihin en büyük katliamlarından biri yaşandı. Kamptaki Filistin direnişini ne pahasına olursa olsun kırmak isteyen İsrail ordusu, Filistin kaynaklarının rakamlarına göre yaklaşık bin kişiyi katletti. Binlerce kişiyi de tutuklayarak toplama kamplarına götürdü. Fakat bilanço bununla sınırlı değil. BM Filistin Mültecileri Yardım Komisyonu Başkanı Peter Hansen, Cenin kampında 800’den fazla evin roketler ve İsrail tankları tarafından yerle bir edildiğini, binlerce kişinin kamptan sürüldüğünü söylüyor. Hansen, kamptan sürülen mültecilerin nereye gittikleri konusunda ellerinde hiçbir bilgi bulunmadığını, bunlardan pek çoğunun cesedinin hala kaldırılmayan enkazların altında olabileceğini belirtiyor.

İsrail hükümeti suçluların telaşı içinde

Cenin’deki katliamı dünyadan gizlemek için İsrail hükümeti her yola başvuruyor. İşgal sırasında bölgenin kapalı askeri bölge ilan edilerek hiçbir gazetecinin bölgeye alınmaması, ölenlerden birçoğunun cesetlerinin ailelerine teslim edilmeden İsrail askerleri tarafından aceleyle toplu mezarlara gömülmesi, bu gizleme çabasının bir parçasıydı. Son günlerde İsrail ordusunun Birleşmiş Milletler heyetinin gelmesi ihtimalini gözeterek daha önce aceleyle gömdükleri birçok cesedi gece gizlice çıkarıp Cenin dışındaki bölgelere naklettikleri söyleniyor.

Fakat bütün bu çabalara rağmen yaşananların sonsuza kadar gizli kalması mümkün değildi. Cenin’de olup bitenler de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Katliam sırasında kampta olan Filistinliler’in anlattıkları tüm dünyanın yaşanan vahşeti birçok ayrıntısıyla birlikte öğrenmesini sağladı. Fakat İsrail yönetimini asıl telaşlandıran Filistinlilerin anlattıkları değil. İsrail’de yayınlanan Yediot Ahronot gazetesi, İsrail yönetimi engellemezse, Cenin katliamına tanıklık eden onlarca İsrail askerinin itirafta bulunmaya hazır olduğunu belirtti. Böyle bir durumun ortaya çıkması İsrail hükümetini fazlasıyla endişelendiriyor.

İsrail Birleşmiş Milletler heyetini Cenin’e sokmadı

İsrail’in katliam politikası karşısında hiçbir şey yapmadığı için suçlanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, oluşan tepkiyi dizginlemek için Cenin’e bir heyet gönderme kararı aldı. Fakat bu gözlemci heyetin Cenin’e gitmesi İsrail hükümeti tarafından bilinçli bir tutumla engellendi. Bir yandan heyetin Cenin’de incelemeler yapmasını baskılar nedeniyle kabul etmiş görünen Şaron hükümeti, diğer yandan da çeşitli bahaneler ortaya atarak heyetin bölgeye gelişini sürekli engelledi. Son olarak da “şu anda heyetin bölgeye gelmesinin hiçbir faydası yok” açıklaması yaparak, Birleşmiş Milletler’in isteğini açıkça geri çevirdi.

ABD ve İsrail’in görüntüyü kurtarma manevrası

İsrail’in Cenin’e gidecek Birleşmiş Milletler heyetini engellemesi onu dünya kamuoyu gözünde zor bir duruma soktu. Sadece İsrail’i değil Amerika’yı da. Çünkü ABD yönetiminin Irak’a dönük saldırganlığının gerisinde tam da Saddam’ın Birleşmiş Milletler kararlarına uymaması, silah denetçilerinin Irak’a girmesine izin vermemesi bahanesi var. ABD Başkanı Bush, Irak’a dönük emperyalist saldırganlığı bu ülkenin BM kararlarına uymamasıyla gerekçelendiriyor. Fakat hiçbir zaman Birleşmiş Milletler kararlarını uygulamayan, dahası ciddiye bile almayan İsrail’e karşı bu konuda en ufak bir telkinde dahi bulunmaktan kaçınıyor, tersine her konuda olduğu gibi ona tam destek veriyor.

Bu tabloyu gizlemek için tam da İsrail’in BM heyetini açıkça reddettiği gün ABD başkanı Bush’tan yeni bir öneri geldi. ABD Başkanı, BM heyetinin İsrail tarafından engellenmesi konusu üzerinde yoğunlaşan dikkatleri başka bir eksene çekmek için şu öneriyi ortaya attı. İsrail Arafat’ın karargahı çevresindeki kuşatmayı kaldırmalı ve Arafat’ın Filistin toprakları içinde ve dışında seyahat özgürlüğünü sağlamalı. Buna karşılık Filistin tarafı da Arafat’ın karargahında bulunan ve İsrail tarafından istenen 6 Filistinli’nin Amerikan ve İngiliz gardiyanların gözetiminde tutulmak üzere bir Filistin hapishanesine gönderilmesini kabul etmeli.

Amaç aynı zamanda ABD’nin durumunu güçlendirmek

Amerika’nın önerisi önce İsrail hükümeti tarafından, daha sonra da Filistin yönetimi tarafından kabul edildi. Burjuva medya Filistin sorununda nihayet Amerika’nın ağırlığını koymaya başladığını ve İsrail’e baskı uygulayarak Arafat üzerindeki ablukayı kaldırttığını yazdı. Zaten önerinin temel amaçlarından biri de böyle bir izlenim yaratmaktı. Amerikan emperyalizmi şu son süreçte İsrail’i kayıtsız şartsız desteklediği için bu sorunda açıkça taraf haline gelmişti. Fakat Ortadoğu’daki çıkarları için daha tarafsız görünmesi, sorun çözücü “büyük kardeş” konumunda kalması gerekiyordu. Bu önerinin her iki tarafça, fakat özellikle de Filistin yönetimince kabul edilmesi ABD emperyalizminin yerle bir olan itibarını bir parça düzeltti.

Bu da gösteriyor ki, Arafat yönetiminin emperyalizmin medet uman, ondan çözüm bekleyen politik tutumunda esasa ilişkin bir değişiklik sözkonusu değildir. Ve halen Filistin halkının özgürlük mücadelesinin gelişmesinin önündeki en temel mesele devrimci önderlik sorununun çözülmemesidir.

Arafat’a verilen özgürlük Cenin’i unutturmak için

Arafat bir aydır kuşatma altında olan karargahından dışarı çıkmış bulunuyor. Fakat bu özgürlüğün Cenin’deki siyonist katliamı unutturmak için ABD ve İsrail’in bir manevrası olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Dolayısıyla her an yeniden gaspedilebilecek bir özgürlüktür Arafat’ın şu an elde ettiği. Bir bakıma Cenin’de dökülen kana karşılık verilmiş bir sus payıdır.

Filistin halkı için kalıcı özgürlük, bu türden sus payları, kırıntı tavizler karşılığında siyonizmle anlaşma yolları aramaktan değil, Cenin’deki direniş ruhuna sahip çıkmaktan geçmektedir. Arafat yönetimi eğer Filistin halkının meşru temsilcisi olarak kalmak istiyorsa, emperyalizmin “barış” dayatmalarına her defasında İntifada’yla yanıt veren Filistin halkından öğrenmeyi bilmek durumundadır. Bunun gereğini yerine getiremeyenler Filistin halkının direniş geleneği tarafından aşılmaya, yerini devrimci bir siyasal önderliğe terketmeye mahkumdur.



ABD yardımını reddettiler...

Cenin halkının onurlu davranışı

İsrail işgali nedeniyle Filistin kentleri bugün birer harabeye dönmüş durumda. Filistin halkı tam bir sefalet ve yıkım yaşıyor. Bir an önce Filistin kentlerinin yeniden yaşanabilir duruma getirilmesi, halkın başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlarının karşılanması gerekiyor. Dünyanın pek çok yerinde Filistin halkına yardım için kampanyalar düzenleniyor. Bu yardımlara fazlasıyla ihtiyacı olan Filistin halkı gene de onurundan taviz vermiyor. Bunun son örneği Cenin kampına ABD tarafından gönderilen yardım kamyonları ulaştığında yaşandı.

Evlerinin İsrail’in kullandığı ABD yapımı silahlarla yıkıldığını söyleyen Ceninliler, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın (USAID) gönderdiği çadır, gıda ve çocuk oyuncağından oluşan yardımı almayı reddettiler. Filistin yardım komitesinden İbrahim Hüseyin, “Katillerimizin elinden besleneceğimize açlıktan ölürüz daha iyi” dedi.

Cenin halkının bu tutumu sadece katliama karşı duyulan tepkinin bir ürünü değil. Filistin halkı ABD emperyalizmini oldukça iyi tanıyor. Haftalık Leman dergisini ziyaret eden Filistin’in Ankara Büyükelçisi Fouad Yassen’in kendisine kola içip içmeyeceğini soran dergi çalışanlarına; “Kola bizim düşmanımız, biz kolaya karşıyız. Doğduğumuz günden beri içmeyiz. Kolaya ödediğimiz paralar, sonra gelip Filistin’de evlerimizi yıkıyor, çocuklarımızı öldürüyor” şeklinde yanıt vermesi, Cenin halkının davranışının köklü bir bilince dayandığını gösteriyor. Filistin halkı işgale karşı mücadelenin emperyalizme karşı mücadele olduğunun bilincinde.