4 Mayıs'02
Sayı: 17 (57)


  Kızıl Bayrak'tan
  Dünyada ve Türkiye'de 1 Mayıs
  Geleceğimizi kazanmak için ihanet barikatını yıkalım!
  İstanbul'daki kutlamalar üzerinden 1 Mayıs'ın gösterdikleri
  1 Mayıs'ın sunduğu verilerden yararlanmasını bilmeliyiz
  İstanbul'da 1 Mayıs haber ve yorumları...
  "Milli birlik" değil, sınıfın birlik ve dayanışma isteği öne çıktı!..
  Ankara'da 1 Mayıs ve gençlik
  İşçi ağırlıklı 25 bin kişilik katılım
  Son yılların en coşkulu ve kitlesel 1 Mayıs'ı...
  Zor dönemin bilinçli, inançlı ve soluklu devrimcileri.../2
  İllerde 1 Mayıs...
  Türk-İş Başkanlar Kurulu eylem takvimi açıkladı...
  Dünyada 1 Mayıs...
   Filistin'de son gelişmeler
   Filistin halkı direnmeye devam ediyor
   Kürdistan devrimi ile Türkiye devrimi üzerine düşünceler...
   Deniz, Yusuf, Hüseyin yaşıyor... Direniş geleneği sürüyor...
   Yaşayacaksan onun gibi yaşa, öleceksen onun gibi öl!..
   Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Anadolu Liseli Gençlik Platformu:

Tüm coşkumuzla talep ve şiarlarımızı haykırdık

İşçi sınıfı ve tüm ezilenlerin bayramı olan 1 Mayıs ülkenin dört bir yanında büyük bir coşku ile kutlandı. Başta İstanbul olmak üzere yüzbinlerce emekçi ve genç bu kutlamalara katıldı.

Biz genç komünistler de heyecanla beklediğimiz bu büyük günde yerimizi aldık. 1 Mayıs’ın hazırlık çalışmalarına yaklaşık bir ay öncesinden başladık. Mümkün olduğunca geniş gençlik kitlesini 1 Mayıs’ın yarattığı özel duyarlılık aracılığıyla ve çeşitli araçlarla politize etmek ve alana taşımak perspektifiyle hareket ettik.

İlk çalışmamız “Liselerin har(a)çlandırılmasına, yeni YÖK yasasına, faşist baskı ve yasaklara karşı, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkı için 1 Mayıs’ta alanlara!” şiarlarının yazılı olduğu Anadolu Yakası Liseli Gençlik Platformu imzalı afişlerimizi Anadolu Yakası E-5 yolu boyunca yapıştırdık. Çok yaygın olmamakla birlikte liselilerin yoğun olarak kullandığı tüm geçit ve köprüleri afişlerimizle donattık. Hem hedefli yerlere yapılmış olması, hem de 1 Mayıs’la ilgili ilk siyasal çalışmamız olması bakımından özel bir dikkat çekti.
Diğer bir çalışmamız ise tek tek liselerde film gösterimleriydi. Bu çalışmamızda da yeni tanıştığımız arkadaşlarla ilişkilerimizi geliştirme ve 1 Mayıs hakkında sohbet etme imkanı bulduk, yer yer arkadaşlarımıza 1 Mayıs’ın tarihçesini anlatıp neden alanlara çıkılması gerektiğini anlattık.

Başka bir çalışmamız da yine ALGP nin düzenlediği kır gezisiydi. Gezi için bastırdığımız biletleri liselerde yaygın bir şekilde dağıttık. Yaklaşık iki hafta yoğun bir çalışma yürüttük fakat gitmeyi planladığımız tarihte yağmur yağmasından kaynaklı geziyi bir sonraki haftaya ertelemek zorunda kaldık. Bir hafta sonra yine yağmur yağmasına rağmen gezimizi gerçekleştirdik. Fakat gelecek olan insan sayısında doğal olarak ciddi bir azalma oldu. Buna rağmen yaklaşık 50 kişilik bir kitleyle geziyi gerçekleştirdik. Etkinlikte ortak sofra hazırlanıp yemek yenildi ve çeşitli oyunlar oynandı. İkinci bölümde ise liselerdeki har(a)ç saldırısına karşı örgütlenen öğrencilerin mücadelesinin anlatıldığı mini bir skeç oynandı. Son olarak da ALGP’nin çalışmaları ve 1 Mayıs’a katılım tartışıldı. Sonuç olark bu, yağmurlu hava nedeniyle kitle katılımı düşünülenden zayıf olsa da, içerik olarak katılanlarda olumlu izlerin bırakıldığı bir çalışma oldu.

Geziden sonraki sürecin tümünü, liselilerin 1 Mayıs’a katılımı üzerinden ajitasyon ve propaganda çalışmaları oluşturdu. Birçok lisede 1 Mayıs üzerinden konuşma ve tartışmalar gerçekleştirildi, 1 Mayıs’a çağrılar yapıldı. Kendi çalışmamızla birlikte genel faaliyetlere de katıldık. 1 Mayıs bildirimizi ve çağrı metnimizden binlercesini başta fabrikalara ve emekçi semtlerine olmak üzere yaygın bir şekilde dağıttık. Sayısı bini bulan afişlerimizle Anadolu yakası E–5 ve emekçi semtlerini süsledik. Onbinlerce kuşla sokakları donattık. Bu çalışmalar esnasında devletin saldırısı sonrası iki arkadaşımız gözaltına alındı.

Nihayet coşkuyla beklediğimiz o büyük gün alana çıktık. Buruk bir sevinçle onbinlerce insanın içinde yerimizi aldık. Buruktuk çünkü hedeflediğimiz sayıda kitleyi alana taşıyamadık, buna rağmen tüm coşkumuzla talep ve şiarlarımızı haykırdık. Kortejimizin önünde İÜ, YTÜ, İTÜ ve Trakya Üniversitesi YÖK ve Paralı Eğitim Karşıtı Öğrenci platformları vardı. Toplam 200’ün üstünde bir kitleyle yürüyüşe geçtik.

Miting bitimine kadar genel olarak şu sloganlar atıldı. “Savaşa, tecrite, paralı eğitime, YÖK’e, hayır!”, “YÖK kalkacak polis gidecek üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!”, “Yaşasın devrim ve sosyalizm!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “Filistin halkı yalnız değildir!”, “Yaşasın Filistin direnişimiz!”, “Amerikan askeri olmayacağız!”, “Kahrolsun ABD, kahrolsun emperyalizm!”.

Anadolu Yakası Liseli Gençlik Platformu



Eğitim emekçileri olarak alanlardaydık!..

“Toplu sözleşme hakkımız grev silahımız!”

Bu yılki 1 Mayıs’a KESK’in katılımı oldukça az oldu. KESK’e bağlı sendikalar arasında en fazla katılımı sağlayan ise Eğitim-Sen oldu.

Katılımın az olmasında ön hazırlık çalışmalarının her zamanki gibi 3-4 gün öncesine bırakılması temel bir etken oldu. 1 Mayıs önden bilinen bir gün değilmiş gibi son anda yapılan şube toplantıları, işyerlerine gönderilmek üzere bastırılan afiş ve bildirilerin şubelere ve dolayısıyla işyerlerine çok geç ulaştırılması, katılımı artırmak için ciddi bir çaba sarf edilmemesi vb., KESK’in son yıllarda 1 Mayıs’a verdiği anlam ve önemi göstermektedir. Oysa ki 1 Mayıs işçi ve emekçiler için son derece önemli ve anlamlı bir mücadele gündür. Bu hem tarihsel açıdan hem de özü itibarıyla böyledir. 1 Mayıs, işçi ve emekçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günüdür, bunun gerektirdiği bir ilgi, sorumluluk ve çalışmayla ele alınmak durumunda. KESK, toplu görüşme yetkisini alma kaygısıyla, üye kaydetekten başka bir çalışma yapma niyetinde değil.

Bu 1 Mayıs’a KESK’in yaklaşık 1500 kişilik bir katılımı oldu. Kortejler genel olarak coşkusuz ve düzensizdi. En çok “Kahrolsun Amerika emperyalizmi!”, “Parasız eğitim, parasız sağlık!”, “Toplu sözleşme hakkımız grev silahımız!”, “Katil Şaron Filistin’den defol!”, “Filistin halkı yalnız değildir!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Tecriti kaldırın ölümleri durdurun!”, “İçerde dışarda hücreleri parçala!”, “Yaşasın 1 Mayıs yaşasın sosyalizm!”, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Yaşasın 1 Mayıs biji yek gulan!”, “Susma haykır halklar kardeştir!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yeecek!” sloganları atıldı.

Biz sosyalist eğitim emekçileri olarak 1 Mayıs’ı özüne ve anlamına uygun bir tarzda kutlamak için önden dövizler hazırlamak, insanlarla 1 Mayıs’a katılmaları ve ortak sloganlar atmaları için konuşmak vb. çalışmalar yaptık. Alanda ise eğitim emekçilerinin yanı sıra tüm toplumu ilgilendiren talep ve sloganları gür bir şekilde attık. Bu coşkumuz bulunduğumuz yeri canlandırsa da, esas olarak yanımızda yürüyen YÖK Yasa Tasarısı Karşıtı Öğrenciler’in canlılığı ve coşkusu KESK kitlesini hareketlendirmede etkili oldu. Biz gençlerin sloganlarını sahiplenerek gür bir şekilde attık. Sınıfın kurtuluşu ve nihai hedefi olan “Devrim ve sosyalizm!” sloganlarımızla birlikte devrimci tutsakları da sahiplenen sloganlarımızı yükselttik. Bu çabamız alanda belli bir karşılık da buldu.

Eğitim-Sen üyelerinin ana dilde eğitim talebi başta olmak üzere savunduğu talepler nedeniyle yaşadığı sürgün, soruşturma ve tutuklama terörüne karşı, F tipi yaşama ve cezaevlerine karşı sloganlarımızı yükselttik.

Sosyalist Eğitim Emekçileri/İstanbul



Devrimci 1 Mayıs coşkusuyla alandaydık!

“Bir başka dünya kuracağız!”

“O gün bir gelsin bak, bize artık aç kalmak yok.
Geçeceğiz vitrinlerin sergilerin önünden küçülmeden.
Sevgili işçi kadın, şapka yapan makine.
Artık bu elbiseler, kaça diye sorma.
Kumaşı dokudun, elbiseyi diktin ya, giymek de hakkın.
Artık kunduracı da yürümeyecek yalınayak karda.
Bir kurtulalım hele tüm asalaklardan.
Nasıl seveceğiz birbirimizi. Şiirler okuya okuya.
Çekip gidince soyguncular, bir başka dünya kuracağız.
Yaşamak neymiş yaşamak, sen o zaman gör bak.”
V. Nevzal

2002 yılı 1 Mayıs’ını da geride bıraktık. Evet geride bırakılan 1 Mayıs, ama önümüzde hemen ardından gelen 2 Mayıslar var. Bu yılki 1 Mayıs’ın kazanımlarını 2 Mayıs’tan itibaren büyütmek, yaymak ve kalıcılaştırmak, gelecek 1 Mayıslar’ı kazanmaya hazırlanmak sorumluluğu var.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs ön hazırlık çalışmalarımız oldukça yoğun ve yaygın gerçekleşti. Faaliyetimiz sırasında zaman zaman devletin kolluk güçlerinin saldırılarına uğradık, gözaltına alındık. Fakat yine her zaman olduğu gibi baskı, terör ve gözaltılarla çalışmalarımızı engelleyemediler.

Tüm olumlu ve olumsuzlukların ardından güneşli, pırıl pırıl bir 1 Mayıs günü sabahı alana gitmek için hazırlandık. Bir bölümümüz kararlaştırılan yerde ve belirlenen saatte buluştuk. Herkesin heyecanı, coşkusu gözlerinden okunuyordu. Saatler yaklaştıkça işçi ve emekçiler çoğalmaya başladı.

Gitme saati geldiğinde arabaların Küçükçekmece Emniyeti tarafından bağlandığı bildirildi. Bu haber herkesin moralini bozsa da bir kısım işçi ve emekçiler hemen belediye otobüslerine yöneldiler. Devlet 1 Mayıs’a katılımı düşürmek, işçi ve emekçilerin biraraya gelmesini engellemek için bu yıl alana gidecek arabaların ruhsatlarını alarak 1 Mayıs’a katılımı zayıflatmayı amaçlıyordu. Fakat durum yine de istediği gibi olmadı. Düşmanın tüm çabalarına rağmen onbinlerce işçi ve emekçi, geçen seneye oranla daha bir artarak, gün mücadele günü dedi.

Bu engelleme üzerine bizler de çeşitli iş kollarından çalışan işçilerle başka bir semtten gelen araçla 1 Mayıs alanına gittik. Bindiğimiz arabanın da daha önce jandarma tarafından durdurulduğunu, dakikalarca arama yapıldıktan sonra serbest bırakıldığını öğrendik. Bu arada başka arabaların da engellendiği haberini aldık. Hatta bazı araçlara da 1 gün boyunca trafiğe çıkma yasağı getirildiğini söylediler.

Perpa girişine vardığımızda oradaki kalabalıkla birlikte alana girmek için sabırsızlanmaya başladık. Bazı yoldaşlarımız materyallerimizi alana sokarken sermayenin kolluk kuvvetlerince gözaltına alınmak istendi. Bu saldırıya karşı net bir tutum sergiledik. Tüm çabamıza rağmen bir kısım materyallerimize el konuldu. Bir kısmını ise geri alabildik. Fakat alan için hazırladığımız özel sayılarımız toplatıldığı için alamadık. Arama noktalarında bulunan sendika görevlileri ise başta “ne oluyor” diye yanımıza geldiler, fakat bizleri gözaltına almaya çalıştıklarını görünce hızla oradan ayrıldılar. Mitinge gelenleri sahiplenmek adına hiçbir müdahalede bulunmadılar. Sendika görevlilerinin orada sadece prosedür gereği bulunduğu böylece bir kez daha görülmüş oldu, o kadar.

Sonuç olarak binbir zorlukla alana vardık. Alanda Genel-İş kortejinde “Herkese iş tüm çalışanlara iş güvencesi!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “İşçilerin birliği halkların kardeşliği!” pankartını açtık. Ellerimizde ise “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!”, “7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası!”, “Tüm çalışanlara grevli ve toplusözleşmeli sendika hakkı!”, “Direnen Filistin kazanacak!”, “Emperyalist savaşa hayır!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!” dövizlerini taşıdık, şiarlarını haykırdık.
Genel-İş, örgütlü olduğu müdürlüklerden neredeyse tüm çalışanları alana getirmişti. İşçilerin belli bir coşkusu vardı. Alanda davul ve zurnaları, halaylarıyla dikkat çektiler. Her sene olduğu gibi Genel-İş korteji de alana girdikten yarım saat sonra dağıldı.

Tüm dünyada ve Türkiye’de onbinler alana çıkarak küresel saldırıya karşı küresel direnişi haykırdı. Türkiye cephesinden emperyalist savaş, işçi sınıfına yönelik saldırılar ve Ölüm Orucu Direnişi 1 Mayıs’a damgasını vurdu.

1 Mayıs, işçi sınıfının sermayeye karşı verdiği mücadelenin ve enternasyonel dayanışma ve birliğin simgesidir. 1 Mayıs’ı bu çerçevede anlamak ve değerlendirmek gerekir. Devrimci bir 1 Mayıs için sınıf içinde daha örgütlü ve yoğun bir faaliyet sorumluluğuyla yüzyüzeyiz. Bu seneki 1 Mayıs geçti fakat gelecek 1 Mayıslar bizleri bekliyor.

Sınıfa karşı sınıf,
Düzene karşı devrim,
Kapitalizme karşı sosyalizm!
Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!

Rumeli yakasından komünistler



Trakya Üniversitesi öğrencileri...

Disiplinli bir çalışma ile 1 Mayıs’a katıldık

Bugün paralı eğitim sorununun bizi getirdiği yer bellidir. Bunun en açık örneği yeni YÖK yasa tasarısıdır. Tüm üniversitelerde yaşanan ortak sorun paralı eğitime karşı muhalefetin esnekliğidir. Biz bu esnekliği Trakya Üniversitesi’nde birebir yaşadık. Sene başından beri bu alandaki muhalefeti ortak bir çalışmada birleştiremedik. Bu zayıflık biraz da bulunduğumuz kentin özel koşullarından kaynaklanıyor.

Geç de olsa paralı eğitime karşıtı muhalif öğrencilerle yapılan görüşmeler sonrası bu çalışmayı başlatmaya karar verdik. Yapılan çalışmalar, paralı eğitime karşı öğrencilerin duyarlılığını açığa çıkardı. Gördük ki disiplinli çalışma ve beraberlik bizi hep daha ileriye götürüyor.

Paralı eğitimle ilgili sorunları ortak talepler üzerinden kitlelere duyurmak bir ihtiyaç haline gelmişti. Biz paralı eğitime karşı öğrenciler olarak 1 Mayıs’ı buna son derece uygun bir olanak olarak gördük. Bu talepleri 1 Mayıs’a taşımak öğrencileri daha örgütlü hareket etme zorunluluğuna itecekti. Nitekim de öyle oldu.

Paralı eğitimle ilgili yapılan çalışmaları 1 Mayıs’a taşımak üzere yapılan görüşmelerde “Trakya Üniversitesi Öğrencileri” pankartı arkasında yürümeye karar verdik. Yaptığımız çalışmalar sonucunda 50 kişilik bir kitleye ulaştık. Bu fikir bir takım tartışmalara da neden oldu. Bu tartışmalar sonucunda dar grupçuluk yine kendi içinde hapsoldu.

1 Mayıs sabahı İstanbul’da alandaydık. Bütün üniversiteli ve liseli öğrenci platformları ile ardarda yürüdük. Tüm platformların talepleri paralı eğitimin sorunları ile ilgiliydi. Şiarların ve sloganların neredeyse hepsinin ortak olması devrimci dayanışma açısından örnek nitelikteydi.

Bu bütünlük “Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!” sloganıyla hedefine ulaştı.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Yaşasın sosyalizm!



Tarih yazılacak

Gecelerin bağrını yırtan sesimizle
selamlayıp Mayıs’ın ilk gününü;
kavgaya adanmış bedenlerimizle
hep üretmiş ve üretecek ellerimizle
döndük tarihin aydınlık yüzüne...

Baharı emzirdi analarımız,
gençlerimiz sevdalandı,
yüreklerimiz harmanlandı
bugün kavga günü...

Gözlerimiz ufkun en uzak noktasında...
Hiç bitmeyecek bu sancı, bu akış.
Daha yürünerek yollar
daha sıkılarak yumruklar,
daha çiçeğe duracak bahçeler bağlar...
Sarılacak açılan yaralar daha.
Tohumlar ekildi, ekilecek
havada ekinler biçilecek,
Bugün kavga günü
gelin canlar tarih yazılacak

Rahime Henden
1 Mayıs 2002