09 Mart '02
Sayı: 09 (49)


  Kızıl Bayrak'tan
  8 Mart'ın tarihsel anlamı ve güncel çağrısı
  Amerika Ortadoğu'dan defol!
  Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
  İşsizliğe çözüm sermayeden beklenemez
  Kürt halkını manevi yönden tümüyle bitirmek istiyorlar
  ABD tekellerine taşeronluk, sömürüde serbestlik!
  Sendikal ihaneti boşa çıkaralım!
  Eğitim-Sen Genel Kurulu ...
  "Emeğin korunması" uğruna mücadelenin anlamı ve önemi
  Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü coşkuyla kutladık
  Lenin'le kadın sorunu üzerine
  "Kadının asıl amacı sosyalizmi kurmak olmalıdır"
  Pişmanlık yasası!..
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün düşündürdükleri...
  Afganistan'da başsız dolaşan gövdeler!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Emperyalist savaşa ve saldırganlığa hayır!

Amerika Ortadoğu’dan defol!

Amerika başkan yardımcısı Dick Cheney bu ay içinde Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir dizi Ortadoğu ülkesini dolaşacak. Bu turun sebebi, Irak’a yönelik saldırı konusunda bölge ülkelerinin nabzını yoklamak. Daha doğrusu, Ortadoğu’nun fethi için ihtiyaç duydukları Truva atlarını yine Ortadoğu’dan temin etmek.

Amerikan basını, Cheney’nin ziyaret edeceği ülkeler arasında Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye gibi Irak’a sınır olanların yanısıra, Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Umman’ı da sayıyor. Bu Ortadoğu ülkeleri dışında, Cheney, büyük bir olasılıkla İngiltere’ye de uğrayacak. Sayılan ülkelerden İngiltere ve İsrail’in, ABD’nin “stratejik” müttefikleri olduğu düşünülürse, Cheney’nin bu geziyle iki farklı görevi yerine getireceği görülecektir. Suç ortağı İngiltere ve İsrail’de hazırlanmakta olan saldırıya ilişkin stratejiyi görüşmek; diğerlerinde ise Amerikan kuklası iktidarları saldırıya tam destek vermeleri konusunda ikna etmek.

Amerika’nın bu amaçla her türlü kirli yolu, yöntemi, aracı deneyeceğini görmek için tarihine bakmaya bile gerek yok. Sadece bu süreçte ve sadece Türkiye ile kurduğu ilişkilere bakmak yeterli. Afganistan’a saldırıyı tereddütsüz destekleyen Türkiye’nin sıra Irak’a geldiğinde neden çekincelerden bahsetmeye başladığı biliniyor. Zaten bu çekinceler Türk devlet yetkilileri tarafından açıkça da dillendiriliyor. Irak’a yönelik bir saldırı bu ülkenin siyasi istikrarını bozacak, bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının yolunu açabilecek. Ecevit sırf bu kaygıyı dillendirmek için Amerika’ya kadar gitti. Bu kaygıları hafiflemediyse de, kamuoyunu “bize danışacaklar” ninnisiyle avutmaya çalıştı.

Şimdi Cheney geliyor. Ancak Cheney’den önce ikna çerçevesinde, ABD’den “insan hakları raporu” ile Kuzey Irak’tan bir Kürt lider devreye sokuldu. Birincisi azarlıyor, suçluyor; ikincisi pohpohluyor, yatıştırıyor.

ABD insan hakları raporu:
Türkiye’yi ikna etmenin bir yolu

Cheney’in gezisinin hemen öngünlerinde açıklanan ABD insan hakları raporunda, işkenceden Kürt sorununa kadar bir dizi konu gündeme getiriliyor. Öncelikle Amerika’nın kimseyi eleştirecek konumda olmaması bir yana, burada önemli olan, Türkiye gibi bir “stratejik ortağını” neden şimdi ve bu şekilde topa tuttuğu sorusudur. Aynı insan hakları raporu günübirlik katliamlar düzenleyen İsrail’e yönelik tek söz etmiyor. Türkiye’yi ise azarlıyor, çünkü tereddütlerini gidermek istiyor. Bunun için de biraz pohpohlama, biraz paylama ve epeyce de rüşvet gerekiyor. İMF kredileri işin rüşvet kısmını çözüyor. Rüşvet elbette hibe anlamına gelmiyor. Alınan borç, derinleşen borç batağı anlamına geliyor. Ancak bu devlet tarafından emekçilere büyük bir nimetmiş gibi sunuluyor.

Talabani Türkiye’ye neyin güvencesini verdi?

Ankara’yı ikna çabasının bir aracı da Irak KYB lideri Talabani oldu. Görüşmeye ilişkin açıklamayı da kendisi yapan Talabani, Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda Ankara’ya güvence verdiğini söyledi. Oysa Irak Kürtleri’nin ABD ile ilişkileri de, ABD’nin Saddam’a karşı dayanak hesapları da biliniyor. Gerek nüfus gerekse de nüfuz olarak Irak’taki en etkin muhalefet grubu Kürtler. Amerika eğer Afganistan usulü bir içten müdahaleyi, iç çatışma körüklemeyi hesaplıyorsa, Kürtleri kullanmak zorunda. Ancak görüldüğü kadarıyla Kürtleri şimdilik Türkiye’yi yatıştırmak için kullanıyor.

Gene de Talabani’nin Türkiye’ye verdiği bir güvence var; PKK’nın korkulacak bir yanı kalmadığı, dağılmakta olduğu vb. Yani, Amerika’nın saldırısı bizim durumumuzda nasıl bir değişiklik yaparsa yapsın bu sizi fazla etkilemez, artık Türkiye Kürdistanı’nda ulusal bağımsızlık ateşini körükleyecek bir PKK yok. Bize gelince, sizi temin ederiz ki biz sizin iç işlerinize karışmayız.

Mehmetçiğin kanı kaç para eder?

Amerika’nın Türkiye’yi ikna faaliyeti bunlarla da sınırlı değil. Amerikan basınında Türkiye ve Irak’a saldırı konusunda hergün yeni bir senaryo yazılıyor. Kimi, Musul-Kerkük petrollerine işaret ederek Türk devletinin yayılmacı emellerini okşamaya çalışıyor; kimisi de mehmetçiğin kanı üzerine pazarlığa girişiyor. Öyle ki, mehmetçiğin kanı meselesini artık açıktan ifade etmekten de kaçınmıyorlar. Oysa bu, devleti halkın karşısında zora sokacak konuların başında geliyor. Böyle olduğu halde, konu, Soros gibi bir borsa spekülatörünün ağzından “ihraç malı” türünden bir tabirle gündeme getirilebiliyor.

Fakat devlet katından bu sataşmalara ve ağır hakaretlere verilmiş bir tek elle tutulur yanıt yok. Sık sık dile getirilen çekincelere, hassasiyetlere, korkulara rağmen bu yapılmıyor. Çünkü ABD emperyalizmine uşaklık taahhütleri büyüktür, elleri kolları bağlı durumdadır.

Emperyalist saldırganlığı dizginleyecek olan bölge halklarıdır!

Amerika’nın karşısında boynu kıldan ince olan sadece Türk devleti değil kuşkusuz. Pek çok bölge devleti de emperyalizmle benzer kölelik ilişkileri içinde. Böyle olunca da Cheney’in ikna işi fazla zor olmayacak. Kimi tehditle, kimi rüşvetle Amerika’nın silah gücüyle bölgeye yerleşmesine onay verecek.
Bu kirli savaşın faturasını ise bölge halkları ödeyecekler. Halihazırda emperyalist sömürü ve soygun altında inlemekte olan bölge halkları, Amerikan egemenliğinin bölgedeki tam tesisiyle birlikte, emperyalizmin tam köleleri haline getirilecekler. Savaşın getireceği yıkım ise cabası. Yıllardır ambargo saldırısıyla kırılan Iraklı çocuklar, yarın Amerikan bombalarıyla kırılacaklar.

Bugün ABD’ye Irak rejimini değiştirme hakkı tanıyanlar, en azından ABD saldırganlığını susarak onaylayanlar, yarın aynı hakkın kendilerine karşı kullanılmasına da boyun eğmek zorunda kalacaklardır. Emperyalist saldırı ve savaştan en fazla zararı görecek olan bölge halkları Amerikan müdahaleciliğinin karşısına dikilmek zorundadırlar. Emperyalist saldırganlığı durdurmanın tek yolu ise, Irak ve Filistin halklarıyla tam bir dayanışma içine girmekten, anti-emperyalist mücadeleyi yükseltmekten geçiyor.



Asker gönderme yetkisi iptal edilsin!

Türk devletinin, tüm çekincelerine rağmen, Irak’a saldırı durumunda asker göndermek zorunda kalacağı ortada. Amerika ve tüm dünya çok iyi biliyor ki, Türkiye, çekincelerinin boyutu ne olursa olsun, Irak’a yönelik bir saldırıda Amerika’nın karşısında yer alamaz. Dolayısıyla Amerika da Irak’a saldırı hususunda Türkiye’nin çekincelerini ciddiye almamaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir dizi bölge devletinin açık desteğine ihtiyaç duymaktadır.

ABD’nin Irak’a müdahalesini engelleyemeyeceğini gören Türk devleti, şimdi asıl hazırlığını müdahaleye dahil olmak üzerine yapıyor. Bölgeye tanklarıyla kendisi de girerse korktuğu gelişmeyi engelleyebileceğini düşünüyor. Korktuğu gelişme Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kurulması. Oysa, Amerikan saldırısı koşullarında gerçekleşmesi muhtemel böyle bir gelişme ancak Amerikan planları dahilinde olabilir. Bunu engellemek ise Amerika’ya göbekten bağlı olanların harcı değildir. Dolayısıyla, Türk devleti açısından işler giderek sarpa sarmaktadır.

Sonuçta olan Türkiye’nin işçi ve emekçilerine olacaktır. Türk ordusu silah altına alınmış işçi-emekçi çocuklarından oluşmaktadır. Irak’a ölmeye-öldürmeye gönderilecek olanlar onlardır. Eğer gönderilmeyi kabul ederlerse, Türk gençleri Irak’ta Amerikan askerliği yapacak, Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını sağlama almak için Irak’lı çocukları, kadınları öldürecek, ya da ölecekler.

Türkiyeli gençler, Türkiyeli işçi ve emekçiler böyle bir onursuzluğu kabul edemezler. Amerikan askeri olmayı reddetmek, emperyalist saldırganlığa karşı bölge halklarıyla dayanışma içine girmek günün en yakıcı görevidir. Afganistan saldırısı öncesi yangından mal kaçırırcasına çıkarılan “asker bulundurma ve gönderme” yetkisinin iptal edilmesini talep etmeli ve Amerikan müdahaleciliğine karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz.