16 Şubat '02
Sayı: 07 (47)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaş örgütü NATO dağıtılmalıdır!
  Sınıf ve emekçi eylemlerinin gösterdikleri
  Ortadoğu'da yeni bir saflaşmaya doğru
  Sorunları aşmak devrimci bir mücadele programı etrafında kenetlenmekle mümkündür
  KESK genel kurulları...
  Çalışmamızın politik kazanımları
  Gelişmeler ve güncel sorunlar
  Haramilerin saltanatını yıkacağız!
  Kazanmak için örgütlenmeye davet!
  Sorunlarımız ve çıkarlarımız ortaktır
  Yeni YÖK tasarısı...
  15 Şubat ve sonrası...
  Mamak İşçi Kültür Evi'nin etkinlikleri sürüyor...
  Dövüşken gözlerin yolunda (Habip Gül'e...)

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 
Mamak İşçi Kültür Evi’nin etkinlikleri sürüyor...

Mamak İşçi Kültür Evi olarak Şubat ayı içerisinde bir dizi etkinlik yapmayı planlamış bulunuyoruz.

Bu plan çerçevesinde ilk olarak 10 Şubat Pazar günü bir film gösterimi düzenledik. “Özgürlüğün Bedeli” isimli filmi gösterdik. Film, İspanya iç savaşında Halk Cephesi içinde yer alan anarşistleri anlatıyor.

Filmin ardından etkinliğe katılan dostlarla birlikte filmi değerlendirdik. İç savaşın yenilgiyle sonuçlanmasının nedenlerini ve 1936’lı yıllarda faşizmin karşısına nasıl dimdik çıkıldığını tartıştık. Böylece film üzerinden o dönemin kısa bir değerlendirmesini yapmış olduk.

Daha çok anarşist kadınların mücadelesini öne çıkaran filmde cephede yaşanan olaylar, kadının özgürleşmesi, dine ve din kurumlarına karşı alınan tutum (filmde manastırlar yakılıyor), disiplin, kuralların-örgütlülüğün anarşist ideoloji tarafından nasıl kavrandığı gözler önüne seriliyordu. Filmin bir sahnesinde cephede bir anarşist siper kazarken, “bu kadar çalıştığım yeter” diyerek çalışmayı kesiyor ve ben buraya çalışmaya değil devrim yapmaya geldim, diyordu.

Film sonrası yapılan sohbette filmi eleştirel bir gözle irdeledik ve düzenin kültürünün yerine yeni kültürün nasıl yaratılacağını ele aldık.

Gündemler üzerinden film gösterimlerini sürdüreceğiz. (24 Şubat Pazar günü “Maden” filmini göstereceğiz.)

Önümüzdeki hafta sonu ise (17 Şubat saat 15:00’de) bir panel etkinliğimiz var. Panelde “İşçi sağlığı-işçilerin çalışma koşulları, Çankaya temizlik işçileri hangi koşullarda çalışıyorlar?” konusu ele alınacak. Konuşmacı Mahmut Konuk (işçi) olacak.

Mamak İşçi Kültür Evi çalışanları



Saldırılara karşı birleşik mücadeleye!

Sermaye 2002 yılına yeni bir saldırı paketiyle girdi. Bu yıl yenilenecek toplu sözleşmelerle kazanılmış haklar gaspedilecek. Bir taraftan kamu kurumlarındaki işçi ve emekçiler erken emekliliğe zorlanarak personel indirimine gidilecek, bir yandan da sendikalarda örgütlü olan önemli bir kesim tırpanlanacak.

TİSK Başkanı Refik Baydur yeni iş yasalarının bir an evvel meclisten geçirilmesini istiyor. Sermayenin talepleri hükümetin İMF’ye yeni niyet mektubunda verdiği sözlerle uyum içinde. Yasalar ve özelleştirmelere dair düzenlemeler ne kadar hızla yapılırsa, İMF ve işbirlikçi burjuvazi o kadar memnun olacak.

Sermaye çevreleri son dönemde yaptıkları toplantılarda, sendika başkanlarının önüne sürdükleri taleplere sahip çıkılmasını istiyorlar, toplu sözleşmelerde zorluk çıkartılmasının işçilerin aleyhine olacağını söylüyorlar “Yükselen işçi maliyetleri karşısında işverenlerin yükü ağırlaşacağı için” işçi çıkartmakla tehdit ediyorlar. Bunu her dönem yaptılar, son bir yılda iki milyon işçi atılmış bulunuyor.

2001 yılı enflasyonu resmi verilere göre %90 civarındadır. Reel ücretler kamu çalışanlarında %22, özel sektörün sendikalı işyerlerinde %15.7 oranında gerilemiştir. Örgütsüz işyerlerinde bu oran daha fazladır. 2001 yılının son altı ayı için belirlenen 122 milyonluk asgari ücret yıl sonunda yarı yarıya gerilemiştir. Yapılan zamlar ve yüksek vergilerle hükümet bütçe açığını kapatmayı hedeflemektedir. Toplanan vergilerin ise %80’i faiz giderleridir. Devlet 2002’de toplayacağı 158.7 trilyonluk vergi gelirinin 117 trilyonunu faiz ödemelerine ayıracak.

İMF tarafından stand-by düzenlemeleri doğrultusunda verilmesi düşünülen kredilerle Türkiye 2004 yılı sonuna kadar en borçlu ülkelerin başında gelecek. Bu borç batağına karşı emekçilerden gereken yanıt henüz gelmiş değil. Sermayeyi rahatlatan da bu sessizlik ortamıdır. Onlara göre “Türk halkı sağduyulu ve sabırlı” olduğu için sessiz bekliyor. Gerçekte ise bunu, işçi ve emekçilerin geniş bir kesiminin örgütsüz oluşunun yanısıra sendikalı işçilerin harekete geçmesini engelleyen sendika ağalarına borçlular. Geçen sene gerçekte sıfır zamla birçok toplusözleşme bağıtlandı ve devlet kamu işçilerine vermesi gereken ikramiyeleri erteledi.

Tüm bu saldırıları püskürtmenin tek bir yolu vardır: Birleşik örgütlü bir güç olarak sermayenin karşısına çıkmak, üretimden gelen gücümüzü kullanmak.

A. Engin



Doğalgazda soyguna son!

* Doğalgazda bir yıllık zam oranı %225. (Belediye+Botaş’ın kârı) % 40.2 oranında yaptıkları indirim, kârlarından kıstıkları paydır. Yani % 184.8 ile bizim üzerimizden kâr elde etmeye devam ediyorlar.

* EGO gerekli basınç düşük olduğu için gazın metreküpünü 315.151 lira olarak belirlerken, gerçekte 220.605 liralık gaz tüketiyoruz.

* Saatlerin abone fiyatları 300 dolardan 500 dolara çıkarıldı. Yani 200 dolarlık bir zam daha konuldu. Zannetmeyin ki bu cihazlar Japonya’dan geliyor. Yanıbaşımızdaki Ostim Sanayi Sitesi’nde yapılıyor.

Bu yapılanların hepsi yasa dışıdır. Bugün sadece gaz için maaşımız kadar para ödüyoruz. Peki niye ödüyoruz? Daha ucuz ekmek alabilmek için değil ya da sağlık, eğitim, ısınma, barınma gibi ihtiyaçlarımızın karşılanması için de değil, Melih Gökçek’in iki semiz köpeği beslenebilsin diye. Nerede kullandıkları belli olmayan dış borçları bizim sırtımızdan ödeyebilsinler diye. Ecevit ve 200 iş adamı lüks otellerde tatlı bir uyku çekebilsinler diye bu paraları ödüyoruz!

Evet, varlığını sömürü, soygun ve talana borçlu bir düzende yaşıyoruz. Bizi sefalet koşularında bir yaşama mahkum edenler, bu yağma düzenini ayakta tutabilmek için, içinde debelendikleri krizin faturasını bizlere ödetmeye çalışıyorlar. Bu ülkede asgari ücret 163 milyon, yoksulluk sınırı ise 1 milyar lira. Bankalar hortumlanıyor, delik deşik edilen devlet bütçesi bizlerin gırtlağından alınan lokmalarla yamanmaya çalışılıyor. İMF'ye olan borçlar bizim sırtımızdan ödeniyor.

Ve bizler, Şubat krizinden bu yana artan vergiler; elektriğe, telefona, suya, otobüse yapılan zamlar; toplu taşıma araçlarında gaspedilen serbest geçiş hakları; temel tüketim mallarına sürekli yapılan zamlarla sefaletin dipsiz kuyusunda yaşama savaşı veriyoruz. İşyerimizde, okulumuzda, mahallemizde ağırlaşan krizin faturasıyla karşılaşan bizleri düzen şimdi de doğalgaz zammıyla iliğimize-kemiğimize kadar sömürmek istiyor.

Susacak mıyız?

İnsanca yaşamak için yeterli bir ücret alamazken, yaşamımız yoksulluk içinde cehenneme dönerken, bizleri göz göre göre soymalarına izin mi vereceğiz? Susup sırtımıza yüklenen ve gün geçtikçe ağırlaşan krizin faturasını ödemeye devam mı edeceğiz?

Biz işçi-emekçiler birlik olmalı doğalgazdaki soyguna ve vurguna dur demeliyiz. Birlik olmaz tek bir yumruk halinde soygunculara dur demezsek, unutmayalım ki boynumuzdaki ilmek daha çok sıkılacak...

Krizin faturasını ödemeyelim!
Doğalgazdaki soyguna dur demek için sokağa-eyleme!

Mamak halkı



Noam Chomsky Türkiye’de...

“En büyük uluslararası terörist güç ABD”

Noam Chomsky son birkaç gündür Türkiye’de. “Amerikan Müdahaleciliği” adlı kitabın yayıncısına, “Türkiye’nin Kürt politikalarını eleştirdiği” gerekçesiyle İstanbul DGM’de açılan dava için Türkiye’ye gelen Chomsky, büyük bir ilgiyle karşılaştı. İki özel üniversitenin düzenlediği panelde pek çok kişiye hitap eden Chomsky, burjuva basınının deyişiyle “muhalif” tavırlarını sürdürdü.

Bilgi Üniversitesi’nde düzenlenen “11 Eylül ve Medya” isimli panelde davetiyesi olmayanların salona alınmaması gerginliğe neden oldu. Okulun bu tavrı dışarıda bırakılan öğrenciler tarafından protesto edildi. Okul yönetimi sonunda kapıları açmak durumunda kaldı. İki salonda yaklaşık beş yüz kişiye hitap eden Chomsky, 11 Eylül saldırılarına dair bilinen tavrını yineledi ve Amerika’nın işgalci tutumunu eleştirdi. Bu saldırganlığın Afganistan’da, Nikaragua’da, El Salvador’da ve dünyanın pek çok yerinde değişik zamanlarda yaşandığını ve Amerikan medyasının bunları nasıl çarpıttığını anlattı.

Panelde izleyicilerden 205 gün ölüm orucunda kalmış bir Ölüm Orucu direnişçisi, Chomsky’e Türkiye’de yaşanan bu direnişten ve onu koşullandıran nedenlerden haberdar olup olmadığını sordu. Bir arkadaşının da açlık grevinde bulunduğunu söyleyen Chomsky, bu direnişi koşullandıran nedenlerin bertaraf edilmesini, bunun da ancak mücadele verilerek kazanılabileceğini söyledi.

Amerikan MIT Üniversitesi’nde profesörlük yapan Chomsky, terörizmin tanımına ilişkin soruya verdiği yanıtta ise “en büyük uluslararası terörist gücün ABD” olduğunu söyledi.

SY Kızıl Bayrak okuru/İstanbul