15 Nisan 2016
Sayı: KB 2016/15

Direnişi büyütelim, 1 Mayıs’a hazırlanalım!
Taksim ısrarı, yaşamı saran yasak zincirini kırma iradesidir!
Taksim, 1 Mayıs meydanıdır!
1 Mayıs öncesinde işçi toplantıları
Devrimci 1 Mayıs faaliyetleri
“İşçilerin birliği halkların kardeşliği için 1 Mayıs’ta alanlara!”
Kastaş’ta direniş devam ediyor
Yeni Çeltek’te işçiler sözü aldı direnişi sonlandırdı
Metal işçilerinin gerçek kurtuluşu sınıfa karşı sınıf mücadelesindedir!
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Alevi sorunu ve Alevi hareketi
Sermaye düzeni şiddet, yozlaşma, yolsuzluk sarmalında
Çürüme öylesine derin ki...
Baş verilse de, baş eğilmeyecek!
Suriyeli kadınlar Türkiye’de “kuma” olarak satılıyor
Tacizlere, baskıya, sömürüye karşı ses ver, diren!
Dünü ve bu günü ile kadın sorunu
Off-shore belgeleri: Hırsızlık, yolsuzluk düzeninin aynası
Libya iç çatışmalar, yağma, yoksulluk, sefillik girdabında
Yağma ve sömürü üzerine kurulu zenginlik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriyeli kadınlar Türkiye’de “kuma” olarak satılıyor…

Sermaye devleti IŞİD’in aynadaki yüzüdür!

 

Yıllardır sürdürülen kirli savaş ve saldırganlık politikalarının sonuçları her geçen gün kendini daha pervasızca gösteriyor. Milyonlarca insanın IŞİD tarafından katledilmesi, göç etmesi, kadın ve çocukların köle olarak satılması, insanlık dışı koşullarda yaşaması bu politikaların sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Kirli savaşta “şans” eseri ölmeyip de sağ kalanlar ise, ya “umut” yolculuklarında kayboluyor ya da bedenleri, eşyaları, fotoğrafları, acılarını ve umutlarını yazdıkları defterleri kıyıya vuruyor. Sözde “şanslı” olup ölmeyenler Türkiye’de ölümden beter bir yaşam sürüyor. Fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda ucuz işçi olarak çalıştırılıyorlar. Kadınlar ve çocuklar köle pazarlarında satılıyorlar. Suriye’ye yönelik emperyalist müdahalenin sonucunda göç etmek zorunda kalan milyonlarca insana, insanlık dışı koşullarda yaşam dayatılıyor.

Antep’te mültecilerin yaşadığı sorunlar üzerinden ifade edilenler ise kan dondurucu nitelikte. Şöyle diyor birisi; “Biz Suriyelilerin gönderildiği İslâhiye kampından ucuza işçi alırız. Sabahtan akşama kadar çalıştırıp 30 TL veriyorsun. Üç onluk, sudan ucuz yani! Ama bu paranın hepsini de işçi almaz tabii. Ekip başı alacak, başka aracı varsa onlar da alacak. Gün boyu çalışan adamın eline 15 lira ya kalır ya kalmaz!”

Devam ediyor sonra anlatan kişi; “Kadın meselesi çok kolay. İslahiye yakın yer. Hüsamettin’e telefon açar, sonra da gider alırız. Bekâr da var dul da var. 22 TL kadına vereceğiz. 30 TL de Hüsamettin alır. Tüm gün kadın sizin! Kilis’te de 12-13 yaşında kızlar var. Biraz uzak ama o iş de kolay!”

Bombaların, silahların, mermilerin öldürmediği insanlar en acımasız koşullarda yaşayarak defalarca ölüyorlar. En çok da kadın ve çocuklar oluyor bu kirli savaşın bedelini ödeyenler…

Kadınlar “kuma” olarak satılıyor

Geçmiş dönemde anlatılanların üzerine her gün bir yenisi daha ekleniyor. Köle bürolarında kadınların satıldığı defalarca gündeme getirilmiş, ancak her defasında üstü kapatılmıştı. Türkiye’ye göç eden Suriyeli kadınlar sığınma evlerine alınmıyorlar ve çoğu çadır kentlerde, sokaklarda yaşıyor.

Bir süre öncesinde şiddet gören Suriyeli kadına yardım eden birisi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Alo 183 hattını arayarak durumu anlatmaya çalıştığında “O kadın değil ki mülteci bayan” yanıtını alıyor. Çadır kentlerde yaşayan kadınlar ve çocuklar fuhuşa zorlanıyor ya da parayla kuma olarak satılıyor. Yaşları 15-30 arası değişen, savaştan kaçıp gelen kadınlar 2-3 bin lira karşılığında kuma olarak başka erkeklere satılıyor. Birden fazla eş alanlar, imam nikâhı kıyanların örneği oldukça yaygın.

Eşinin kuma olarak başka bir kadını getirdiği kadın “dişlerimi yaptırmak için kabul ettim, şimdi Suriyeli kumam var” diyor. Kimisi tehditle, dayakla kabul etmek zorunda kaldığını ifade ederken, kimisi de “Suriyeli kumam çok küçük. Hem ona hem küçük kızına analık ediyorum.” diyor.

Savaş mağduru kadınların tacize, tecavüze, şiddete uğramasını görmezden gelen devlet, mültecilere kucak açtıkları yalanını söyleyedursun gerçekleri, devletin bakışını açık bir şekilde ortaya seriyor.

“IŞİD’in aynadaki yüzüdür Türkiye!”

Suriye’de süren kirli savaşta IŞİD işgal ettiği bölgelerde yüzlerce kadını ve çocuğu esir alarak savaş ganimeti yapmıştı.

IŞİD sapkınları tarafından binlerce kadın tecavüze uğradı, köle pazarlarında satışa sunuldu. Seks kölesi yapılarak, kadın ve çocukları kullanım rehberleri çıkartıldı. Satışa sunulan kadınlar arasında çocuk yaşta olanlar oldukça fazlaydı. Tüm bu zulümleri kabul etmeyen kadınlar ya işkence edilerek, taşlanarak katledilmiş ya intihar etmişlerdi. Köle pazarına giden IŞİD’lilerin aralarında geçen konuşma her şeyi özetler nitelikte aslında. Konuşmada şunlar söyleniyor:

“-Bugün köle pazarı var… İnşallah.”

“-Herkes payına düşeni alacak.”

“-Nerede benim Ezidi kadınım?”

“-Köleni satabiliyorsun veya onu hediye edebiliyorsun… Payına düşenle ne istersen yapabiliyorsun.”

Dinci- gerici AKP iktidarı Suriye’de tüm insanların, özelinde kadınların yaşadığı bu vahşeti hiçbir zaman kınamayarak IŞİD’e her türlü desteği verdi ve kirli savaş politikalarını devam ettirdi.

Bugün Türkiye’de Suriyeli kadınların yaşadıkları, Suriye’de IŞİD vahşeti altında yaşananlardan farklı değil. IŞİD’in elinde satıl(a)mayan kadınlar, Türkiye’de AKP’nin görmezden geldiği ve destekçisi olduğu kadın tacirleri tarafından açılan bürolarda satılıyor. Ve insanlık dışı birçok koşulda yaşamaya mahkûm ediliyor.

Taciz ve tecavüzü toplumda olağan hale getiren ve her türlü pisliği örtme çabasından başka hiçbir şey yapmayan sermaye devleti, Suriyeli kadınların yaşadıklarının da baş sorumlusudur. Toz kondurmadığı, “dindar nesil yetiştirme” zihniyeti, Ensar Vakfı’nı, KAİMDER’i ve beraberinde getirdiği pisliği yaratan zihniyettir. IŞİD zihniyetinden farksız olmayan bu zihniyet savaş mağduru kadınların, çocukların her türlü kullanılmasının önünü açmaktadır. Bir yandan kadınların köle gibi satılması, bir yandan çocuk gelinlerin artan sayısı bu kirliliği yaşayanların acısını gözler önüne seriyor.

Tüm bu vahşetin, zulmün son bulması ilk olarak yürütülen bu kirli savaşa karşı işçilerin birliği, halkların kardeşliği şiarını yükseltmekten ve bu yönlü mücadelenin kadınıyla erkeğiyle örülmesinden geçmektedir. Halklar arasında yaratılan ayrımcılığa, körüklenen düşmanlaşmaya son verecek ve kurtuluşu sağlayacak olan ezilen halkların, işçilerin, emekçilerin birleşik, örgütlü mücadelesidir.

 
§