15 Nisan 2016
Sayı: KB 2016/15

Direnişi büyütelim, 1 Mayıs’a hazırlanalım!
Taksim ısrarı, yaşamı saran yasak zincirini kırma iradesidir!
Taksim, 1 Mayıs meydanıdır!
1 Mayıs öncesinde işçi toplantıları
Devrimci 1 Mayıs faaliyetleri
“İşçilerin birliği halkların kardeşliği için 1 Mayıs’ta alanlara!”
Kastaş’ta direniş devam ediyor
Yeni Çeltek’te işçiler sözü aldı direnişi sonlandırdı
Metal işçilerinin gerçek kurtuluşu sınıfa karşı sınıf mücadelesindedir!
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Alevi sorunu ve Alevi hareketi
Sermaye düzeni şiddet, yozlaşma, yolsuzluk sarmalında
Çürüme öylesine derin ki...
Baş verilse de, baş eğilmeyecek!
Suriyeli kadınlar Türkiye’de “kuma” olarak satılıyor
Tacizlere, baskıya, sömürüye karşı ses ver, diren!
Dünü ve bu günü ile kadın sorunu
Off-shore belgeleri: Hırsızlık, yolsuzluk düzeninin aynası
Libya iç çatışmalar, yağma, yoksulluk, sefillik girdabında
Yağma ve sömürü üzerine kurulu zenginlik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Baş verilse de, baş eğilmeyecek!

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz” tehdidiyle Kürt halkına kinini kusarken, öncesinde de bir başka kirli ağız, Devlet Bahçeli; “taş taş üstünde baş baş üstünde kalmasın” demişti. Kürt halkına yıllardır yaşatılan onca zulüm yetmemiş olacak ki daha fazla katliam, daha fazla yıkım istiyorlar.

Şu an Kürdistan’da yaşanan kirli savaş tüm hızıyla sürüyor. Kentler yıkılıp, insanlar katlediliyor, evler yağmalanıyor. Tayyip Erdoğan, “Gerekirse uzaktan imha yöntemi kullanılır” diyerek Kürt halkına yeni bir toplu kıyım tehdidinde bulunuyor.

Diyarbakır, Şırnak, Cizre, Hakkâri’de imha savaşı sürerken, buna karşı Kürt halkı direnmeye devam ediyor. Bitirilemeyen bu direniş ruhu karşısında devlet iyice zıvanadan çıkıyor. Son olarak Nusaybin’i yerle bir etmek için, kendi atadıkları valiyi devre dışı bırakarak kirli savaşın üst rütbeli askerlerin komutasında yönetilmesine karar verildi. Bu şekilde bölgede istihbarat ve operasyonel kararların tek elden yürütüleceği, operasyon kararlarının bu birimlerce alınacağı ifade ediliyor. Tam bir savaş konsepti yürütülüyor, inisiyatif tümüyle ordu güçlerine veriliyor. Bu yeni düzenlemeler önümüzdeki günlerde kirli savaşın ve katliamların boyutlanacağını ve yayılacağını gösteriyor.

Öte yandan , “kamulaştırma” adı altında Kürt halkına yeni sorunlar dayatılıyor. 5 Nisan’da Diyarbakır, Hakkâri, Mardin ve Şırnak’ın ilçelerindeki toplam 11 mahalle hakkında acele kamulaştırma kararı alındı. Acele kamulaştırmanın gerekçesi olarak “polis güvenlik noktası yapımı” gösteriliyor.

Bu “kamulaştırma” kararının arkasındaki kirli hesaplar ortadadır. Kürt ilçelerine bu şekilde el koyulması ve sonrasında bunun bir ranta çevrilmesi sermaye devletinin hukuksuzluğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Tüm bunlar yaşanırken devlet bir yandan da siyasi operasyonlarına devam ediyor. HDP’li milletvekilleri için Anayasa’ya geçici bir madde konularak dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin teklif veriliyor. Bir yandan belediye başkanları tutuklanıyor. Diğer yandan da AKP’nin hazırladığı yasa tasarısıyla birlikte kayyum benzeri atamalar yoluyla HDP’li belediyeleri ele geçirmeye çalışıyorlar.

Kürt sorunundaki geleneksel devlet yöntemi olarak imha ve inkâr son hız devam ediyor. İstedikleri; Kürtlere dair hiçbir şey bırakmamacasına yok etmektir. İnsanlarıyla birlikte evleri, Sur’da olduğu gibi tarihi dokuyu söküp atmak için her yolu deniyorlar. Ancak hesap etmedikleri ise direnen bir halkın asla boyun eğmeyeceğidir. Seyid Rıza dün “Ben de karşınızda diz çökmedim. Bu da size dert olsun” demişti. Bugün de Kürt halkı kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla yaşatılan zulme karşı direniyor. Özgürlükleri ve kimlikleri uğruna çokça bedel ödemiş olan bu halka “Ya baş eğeceksiniz ya baş vereceksiniz” tehdidinin sökmeyeceği ise ortadadır. Görülen odur ki Erdoğan şahsında Türk sermaye devletinin başı hiç dertten kurtulmayacak, zira “baş verilse de, baş eğilmeyecektir!”

 

 

 

 

11 mahalle hakkında acele kamulaştırma kararı

 

Kürdistan’da kirli savaşı sürdüren ve dizginsiz devlet terörüyle kentleri yerle bir eden sermaye devleti, “kamulaştırma” adı altında Kürt halkını yeni bir yıkımla karşı karşıya bırakıyor.

Diyarbakır, Hakkari, Mardin ve Şırnak’ın ilçelerindeki toplam 11 mahalle hakkında acele kamulaştırma kararı alındı. Bakanlar Kurulu’nun 5 Nisan’da aldığı karar 11 Nisan günü Resmi Gazete’de yayınlanırken, acele kamulaştırmanın gerekçesi olaraksa “polis güvenlik noktası yapımı” gösterildi.

Bakanlar Kurulu kararına göre acele kamulaştırma kararı verilen mahalleler şunlar:

Diyarbakır’ın Bağlar İlçesi İstasyonbağları ve Kaynartepe mahalleleri ile Kayapınar İlçesi Kayapınar Mahallesi.

Hakkari’nin Çukurca İlçesi Emir Şaban Mahallesi ile Yüksekova İlçesi Eskikışla Mahallesi.

Mardin’in Kızıltepe İlçesi Sandıklı ve Koçhisar mahalleleri.

Şırnak’ın Cizre İlçesi Yafes, Nur ve Cudi mahalleleri.

 

 

 

 

Nusaybin’de yetki askerde, 200 ev yok edilecek

 

Sermaye devleti, Mardin’in Nusaybin ilçesinde bütün saldırı ve katliamlarına karşın YPS ve YPS/JİN tarafından sergilenen direniş nedeniyle istediği sonucu alamıyor.

Bu nedenle Erdoğan’ın talimatı üzerine harekete geçen AKP, yaşanan durumdan valiyi sorumlu tutarak bütün yetkiyi askere verdi. İlçedeki operasyon yetkisi en üst rütbeli askere verilirken “PKK’lilerin kullandığı, tuzakladığı” iddiasıyla da 200 evin uzaktan patlatılacağı belirtildi.

Burjuva basında yer alan haberlerde bu bilgilerin yanı sıra yapılacak olan katliamı meşru göstermek için sivil halkın ilçeyi terk ettiği, kalanların da PKK tarafından “canlı kalkan” olarak kullanıldığı öne sürüldü.

Ayrıca Cizre’de açılmayan “insani koridorun” burada açılacağı ve binalar uzaktan vurulmadan önce anons yapılarak insanların evlerden uzaklaşmaları için bir süre tanınacağı iddia ediliyor.

Ancak katliam saldırılarının yaşandığı bütün kentlerde zaten kolluk güçleri anonslarla tehditler savurarak insanları yaşam alanlarından uzaklaştırmaya çalışmış, uzaklaşmaya çalışan veya hastaneye gitmeye çalışan onlarca sivil ise yine kolluk tarafından katledilmiş ve yaralanmıştı.

Bu nedenle “insani koridor” iddiası da tamamen katliamı meşrulaştırmak ve “ölenler sivil değildi” diyebilmek için yapılan bir manipülasyondan başka bir şey değil.

Nusaybin’de bir aydır süren çatışmalarda dümeninde AKP’nin bulunduğu sermaye devleti karşılaştığı direniş nedeniyle istediği şekilde ilerleyemedi. Yaşanan çatışmalarda 50’ye yakın özel harekatçı ölürken 100’den fazlası ise yaralandı. Ölenler arasında 2 binbaşı ve özel harekat şube müdürleri de bulunuyor.

 
§