26 Haziran 2015
Sayı: KB 2015/25

Düzenin ihtiyacı “istikrar”, işçi ve emekçilerin ihtiyacı mücadele…
Sivas katliamının hesabını sormak ve yenilerini önlemek için...
Erdoğan’dan iftar şovu Saray sofrasından yer sofrasına...
Gericilik bu düzenin harcında var!
Gülme sırası şimdi kimde?
Sivas’ta katledilenler anılacak
BDSP 2 Temmuz anmalarına çağırıyor
AKP Kürt halkına düşmanlıkta sınır tanımıyor!
Muhalif basın AKP’nin hedefinde!
ODTÜ’de eğitim emekçileri direnişte!
DEV TEKSTİL’den örgütlenme çağrısı
TTK’da TİS görüşmelerinde uyuşmazlık
Birleşik sınıf hareketi için metalde ortak grev! B. Çağ
MESS’ten önce sadaka sonra kıyım!
Metal işçileri ve MİB engelleri aşa aşa ilerledi – 2
İhanetin adı Çelik-İş
Yarın bizim olacak!
Metal direnişi ve deneyimleri tartışıldı
Troyka'nın dayatmaları, Syriza'nın açmazları
Doğu Avrupa'da sular ısınıyor
"Tüm gençliği kampımızın parçası olmaya çağırıyoruz!"
Devrimci gençlik kampının hazırlıkları sürüyor
Ankara EKK, Cansu Kaya için eylemdeydi
Kadınlar Cansu Kaya için sokağa çıktı
Ayvalıtaş davasında keşif kararı
Cumartesi Anneleri: Demirel'i iyi bilmezdik
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal işçileri ve MİB engelleri aşa aşa ilerledi – 2

 

Metal işçisinin aylara yayılan eylem, direniş ve fiili-meşru grevleri devam ediyor. Metal İşçileri Birliği sözcü ile metal sürecini, reformist solun bu sürece müdahaledeki uğursuz ve geriye çekici rolünü, MİB’in metal fırtınasını örgütleme ve yönetme planındaki politik-pratik müdahaleleri ile hareketin geleceğini ve yeni sendika hazırlıkları üzerine konuştuk... Röportajın ikinci bölümünü okurlarımıza sunuyoruz...

MİB, direniş başladıktan sonra direnişin birçok yerini tutar hale geldi. Fiziki gücümüz bir yerden sonra bunun altında kalkmaktan zorlandı ama yine de büyük emek verdik. Örneğin nedir; daha sonra buna dair ayrıntılı bilgiler de verebiliriz, yardım organizasyonu bizim üzerimizden yapıldı. Belediyeler, birtakım kuruluşlar, basın kuruluşları, fabrikaların kendi içlerindeki dayanışma ilişkileri bizim üzerimizden sağlandı. Hangi yemeğin nereye götürüleceği, hangi belediyeye hangi isteğin sunulacağı, belediyelerin yardımlarının ulaştırılmasında hep bir görev, bir rol üstlendik. Belediyeler doğrudan bizim üzerimizden yardımlaştılar. Belediyelere, hangi fabrikaya malzeme göndereceklerini belirleyen bir konuma ulaştık. Aslında fiziki gücümüzün üzerinde bir iş yükünü omuzladık. Biz de buna karşı önlemlerimizi aldık. Yardım masaları, dayanışma koordinasyon merkezi oluşturma kararı verdik. Bununla ilgili kargo şirketleriyle konuştuk. Bunun gibi şeyler, böyle ayrıntılara girmek gerekmiyor. Şunu göstermek lazım; biz susarken, biz bu mütevaziliği gösterirken maalesef birileri bundan spekülasyon yaparak MİB’in bu hareketle kurduğu ilişkiyi, MİB’in güvenilirliğini zedelemeye çalışıyor.

İşte bu bizim sustuğumuz ama solun görmediği nedenler yüzünden 20 Mayıs’taki operasyon sermaye cephesinden gelen siyasal bir operasyondur. Maksat aynı gün MİB’i susturmak ve hareketi teslim almaktı. Ve şu bilgiyi verelim size, 20 Mayıs günü sadece MİB’e yönelik değil harekete yönelik bir operasyon kararı vardı ama bu uygulanmadı. Buna cesaret edemediler ama bu karar alınmıştı. Bunu da biliyoruz biz. Bu vardı ama rafa kaldırıldı. 20 Mayıs’ta bize operasyon yapılırken Coşkunöz’e müdahaleler oldu, saatler verildi, polis girecek denildi ve içerden büyük oyunlar oynandı. Coşkunöz’de biz sabaha kadar yaptığımız müdahalelerle o kırılışı engellesek bile sonraki günün akşamına kadar Coşkunöz’ü düşürdüler. Bu kapsamlı bir plandı. Devlet işin içindeydi, Türk Metal daha geri plandaydı ve MESS işin içindeydi. Kapsamlı bir planla yüz yüze kaldık. Sonuçta ne oldu bazı arkadaşlarımız gözaltına alındı.

Bizi susturamadılar ama şunu başardılar, bunu söylemek gerekiyor. Mesele sadece devletin saldırısı ile MİB’le kalmadı, MİB’in temas halinde olduğu yer yer onu aşacak şekilde bütün öncü işçileri TMŞ’ye götürdüler ve bunlara MİB’le, yeni sendikayla, Fabrikalar Arası Kurul ile ilgili baskı uyguladılar. Bu meşru kurumlarımızı kriminalize etmeye çalıştılar. Suç örgütü olarak göstermeye çalıştılar ve insanları korkuttular. Peki neyi başaramadılar. MİB’in hareketle olan bağını kesemediler. MİB sayfası kesintisiz bir şekilde yayınını sürdürdü, kesintisiz bir şekilde sözünü söyledi, o işlevini gördü. Ama ne oldu, öncüler arasında güvensizlikler yaratıldı, korkarak ilişki kesenler oldu. Bir daha Fabrikalar Arası Kurul toplantısının yeterli bileşenle toplanmasının önüne geçtiler. Aslında sonra yeniden boşluğu doldurmakla beraber, bu sorunu farklı biçimde çözmekle beraber bize büyük bir zaman kaybettirmiş oldular. Bu zaman boşluğu içerisinde fabrikalardaki direnişleri bitirme olanağı buldular, zayıflatma olanağı buldular. Sonra hareket Fabrikalar Arası Kurul gibi bir kuruldan yoksun kaldı. Sonrasında yaptığımız müdahalelerle bunu bir parça çözdük ve yeniden fabrikalardan yeni öncü işçilerin toplandığı yeni sendika toplantıları yapılmaya başlandı. O bugünkü süreç... Ama sonuçta burada yapılan şeyi iyi görmek lazım. Her ne kadar başkaları burada rol çalmaya, boşluktan yararlanmaya çalışsa da çok başarılı olduklarını söyleyemeyiz. Ama sonuçta nedir, bugün burada Çelik-İş’in, Birleşik Metal’in bugün birilerinin başka bir yere çekmesinde bunun özel bir rolü olmuştur. MİB karşısında etkinlik alanı bulamazken, devletin yoğun baskısıyla öncü işçilerin baskı altına alınmasıyla amaçlarına bir parça ulaştılar. Bakın bugün Tofaş Çelik-İş’e gidiyor deniliyor. Bu polis operasyonu bunun yanı sıra ortaya çıkan müdahaleler olmasaydı Tofaş bu hareketin içerisindeydi, MİB’le birlikte yolunda ilerliyordu. Çünkü bizim Tofaş’la temas noktalarımız zaman içerisinde farklı dalgalanmalar izlediyse de biz çok güçlüydük. Bizim güçlü bir temasımız vardı. Ama ne oldu, onlara yönelik baskı sonrasını etkiledi. MİB’in bir “terör örgütü” bağlantısı, "MİB’le konuşanları polis alıyormuş" biçimindeki söylemler bazı arkadaşlarımız üzerinde etkili oldu. Ve politik olarak MİB’in etkisizleşmesi üzerine birtakım STK kılığındaki yapıların, birtakım kurumların, sendikaların sokulması politikası izlendi. Bazı arkadaşlarımız korkarak geri durdular. Demek ki biz bir yerlere dokunmayalım, siyasete dokunmayalım, MİB’e de dokunmayalım ve buradan gidelim eğilimini besledi. Reformistler bu boşlukta bile kendilerine bir alan bulamadılar. Çünkü MİB kadar meşru bir zemin haline gelemediler. MİB meşru tek zemindir. Tartışmasız bu böyle ve şunu da eklemek istiyorum; her ne kadar öndeki işçileri korkutsalar bile MİB’in hala bu fabrikalarda büyük bir politik etkisi vardır. MİB tartışılmaz bir otoritedir. Onların üzerinde dahi güvenilir odaktır. İşte biz zaman içinde bunu bir kez daha gördük. MİB’in güçlü bir etkisi var, bir güven ilişkisi var. MİB’e karşı bir saygı var. MİB Tofaş üzerine bir açıklama yaptığında hemen savunma pozisyonuna geçenler var.

Yine fabrikalardaki ortalama eğilim şudur; biz 1000 TL’yi aldık ama bize bu parayı MİB verdi biçiminde bir algı vardır. Ama nedir korkulardır, kaygılardır, başka şeylerdir, kendi arasındaki gerilimlerdir, işte birtakım geri bilinçli işçilerin buradaki rolleridir, bunların aşılmamasını sağlamıştır.

Şu noktaya değinmek istiyorum. Bizim yayın çizgimize bakıldığı zaman çok kapsayıcıyız. İslamcısı, ülkücüsü, başkaları bizim üzerimizden kendini ifade etmişti ve biz bunlara karşı kucaklayıcı davranmıştık. Ama bu asla şu anlama gelmemiştir. Yer yer bu haber akışından dolayı baskın bir eğilim haline gelse bile hep belli bir politik biçimlendirme kaygısı duyduk. MİB’in kurumsal sözü bu açıdan hep ileriyi temsil etti. Hep önde gitmeye çalıştık. Bir de şuydu, biz bunu yapmakla beraber en mücadeleci işçiye dayandık. Fiili-meşru mücadeleden yana olan, taban inisiyatifinden yana olan, işçi demokrasisinden yana olan işçiye dayandık. Ve bunların siyasal görüşlerinin bugün için hiçbir anlamı ve önemi yok. Bosch’ta da bunu yaptık zamanında. Bosch’ta Birleşik Metal-İş kendi bürokrasisini dayattığı zaman oradaki birtakım siyasal olarak “sol”da duran ama mücadeleden geri duran işçilere yaslanmaya çalışırken, biz oradaki mücadele dinamiğine yaslandık ve bunlar bizi kucakladılar. Bunların kimisi İslamcı da olabilir, ülkücü de olabilir. Ama sonuçta bunlar haklı çıktı mı, çıktı. MİB haklı çıktı mı, çıktı. Bugün Birleşik Metal-İş Bosch’ta silinmişken, manevi etkisi, etki alanı yokken, MİB burada en çok saygı duyulan, en çok benimsenen platformsa, işte biz tam da buna borçluyuz. MİB bağımsızdır. MİB kimseye aman demez. Kimsenin önünde eğilmez. İşte bu güven ilişkisidir. Bu Bursa’da yerleşmiştir. Bunu herkes bilmeli, herkes farkına varmalı. Yurtdışından, şuradan buradan, kapalı ortamlardan, klavyeler üzerinden, birilerinin atıp tutmaları üzerinden bu başarılamaz.

Direnişi bitirenlere yaslananların siyaseti iflas etti

Örneğin, Türk Traktör’de bir kişi vardır, direnişi kıran kişidir, önde gitmesine rağmen, EMEP’li olduğu biliniyor, tam da bu yayınları üzerinden de politik olarak yansıtılıyor. Kendi başarısızlığını MİB üzerinden açıklamaya kalkar bu kişi, birileri de bunlara yaslanmaya çalışıyor. Bunlar üzerinden MİB’e saldırmaya çalışır. Bu tam bir çöküştür. Politik, moral ve ahlaki dejenerasyondur, bunu söylemek istiyorum. Siz ileri olandan değil de hareketin selametinden değil de MİB’e sadece söz söylemek için gidiyorsunuz bir direniş kırıcısı -önceki konumu ne olursa olsun-, bir direniş kırıcısının kendini kurtarmak üzerinden söylediği bir efelenmeye, bir söze dayanmaya çalışıyorsunuz. Bu siyasetin bitişidir. Bu ahlaki bir çöküntüdür. Bunun başka bir izahı yok. Bugün o kişi dışardadır. İşçilerin güveni yoktur ona. Ama mücadeleyi savunan öncüler orada tekrardan toparlanmaya çalışıyorlar. Yani böyle bir durumdur bu. En geri bilinçli, en dejenere, en kırılmış insanlar üzerinden siz MİB’e söz söylemeye çalışıyorsunuz. Doğrusu biz bunlardan çok yakınmıyoruz. Bunlar olacak. Biz doğru gidiyoruz. Sağlam gidiyoruz. Burada hareketin yükünü taşıyoruz omuzlarımızda ve kesinlikle de dert edinmiyoruz. Bunu da böyle, belirtmek isterim. Çünkü bunlar hep olacak. Bunlar geriye çekecekler, MİB’e saldıracaklar. Her türlü kinlerini kusacaklar. Bu konuda zerre kadar korkumuz, kaygımız, tasamız yok. Bu konuda bir ağırlık taşımıyoruz. Bazen gülüp geçiyoruz ama aynı zamanda da bunların şu an olduğu gibi bu düşkünlüklerinin bilincine bir kez daha varıyoruz. Gerçek budur. İşçiler de gereken cevabı veriyorlar pratikte. Bundan dolayı bugüne kadar takılmadan ilerlemeye devam ettik. Şimdi de sözümüzü söyleyip yolumuzda yürümeye devam ediyoruz.

Sistemi yıkamadıktan sonra
yeni bürokratlar yaratırlar”

- Yeni sendikaya yaklaşımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Başlangıçtan beri hareketin bütünlüğü, birliği, tek çatı altında yeni sendika çatısı altında olabilirdi. Ama biz hazır formül olarak bu işe başlamadık. Hareketin doğal akışı içerisinde yeni sendika bir zorunluluk olarak ortaya çıktı. Nasıl bir zorunluluk? İşçiler bu işin bir sendikal rekabet olmadığını, bir sendikal kavga olmadığını, önemle vurguladılar. Böyle devam etmesini istemediler. Bu gerçekten de hareketin güvenle ve güçle devam etmesinin garantisiydi. Zaten böyle de değildi. Herhangi bir sendikanın başlattığı, diğerini zayıflatma kavgası değildi.

İkincisi bugünkü sendikalar köhnemiş yapılar haline gelmiştir. Çelik-İş de öyle, Birleşik Metal-İş de öyle. Türk Metal’in adını bile anmıyorum. Böyle bir yapı da tam da aşağıdan sınıf inisiyatifiyle kendi kurullarını kurarak gelişmiş bir hareketin ürünü olarak açığa çıkabilir. Aynı zamanda sendikal alanda kendi kurallarını koyacağı kurumsal sendikal yapı üzerine gitmesi bir zorunluluk haline geldi. Aksi bugün yaratılan mücadeleyi bozardı, bölerdi. Çünkü tarih biraz böyle yazılır. Eski kalıplarla, kağıt üzerinde, kitaplarda okunanlar hareketin doğal akışına uymaz. Ezberinizi bozmak zorundasınız. Bu “sol”dan birilerinin dediği gibi Birleşik Metal-İş içerisinde bir taban hareketi sürdürürüz meselesi değildir. Bu hareket Birleşik Metal-İş’i de Çelik-İş’i de mevcut sendikal hareketi de silen bir harekettir. Onların köhnemiş yapılarının, artık sınıfa hiçbir şey vermeyen, ezilen, büzülen o kurumlarına karşı bir isyandır. Siz nasıl olur da bu hareketi bu sendikaların çatısı altına sokar da eski ezberlerle onu tahrip edersiniz. Bu olmaz, böyle bir şey yapılamaz. Bürokrasi hareketi içine katarken onun dinamiğini dağıtmayacak mı, onu denetim altına alacak adımlar atmayacak mı? Hareket neden önüne yeni bir bürokrasi seti kurmayı istesin?

Biz hareketin akışı içinde şunu formüle ettik. Önemli olan hareketin kendi ruhu, kendi çizgisi, kendi değerleri ve bunun kendini sendikal anlamda da ifade etmesi. Biz sendikadan önce işçi kurullarını koyduk başa. Bununla beraber sendikayı formüle ettik. Bu olmadan yeni sendika da tanımlanan anlamıyla olmaz diyoruz.

Tofaş işçileri Çelik-İş’e yöneldiği zaman; hareketin bütünlüğü adına illa tek çatı altında kalalım diyorsanız, bu sendikaya kurallarımızı koruyalım ve şu taleplerle gidelim dedik. Tepeden tırnağa bütün yöneticiler değişecek. Bunun için bir seçim süreci başlatılacak. Genel kurul yapılacak. Tüzük değiştirilecek. Aidat 2 saatlik çalışma ücretini geçmeyecek. 2 dönemden fazla yöneticilik yapılamayacak. Görevini yapmayanı geri çağırma hakkı uygulanabilir mekanizmasıyla olacak. TİS de grev de tüm işçilerin iradesiyle hazırlanacak, bütün işçiler ile karar altına alınacak. Ve bunun gibi bir dizi talep bürokrasinin karşısına konacak.

Biz aslında bu dönemde hareketin aynı zamanda politik olarak bu yönünü etkiledik. Şimdi tüm sendikalar Türk Metal de dahil aidatın düşürülmesini istiyor. Biz aslında bu çizgiyi Kent Meydanı Buluşması’nın hemen ardından ortaya koyduk. Bu kuralları o zaman ortaya koyduk ve hareket bir yerden sonra bizim bu çizgimizi de benimsedi. Evet bizim içimizden geçen şeyler dediler. Birtakım işçi arkadaşlarımızın da katkısı oldu. Söylemek istediğim bu. Biz “kendi sendikamızı kuralım” demedik asla. Baştan itibaren yapardık ve şundan da eminim; binlerce üyemiz olurdu. Çünkü önemli bir kitle, “siz sendikanızı kurun, niye kurmuyorsunuz? Biz gelelim bu sendikaya üye olalım” dedi bize. Biz hareketin bütünlüğünü gözettik hep. Hareketin kendi içinden, kendi öz ürünleri üzerinden çıkaracağı bir sendikal yapı dedik. Ezberleri, bürokrasiye bağlı sendikal kurulların içi boş yapısı üzerinden çalışan soldan birileri şunları söylüyor; nasıl olur, nasıl yaparsınız? Bunun yanıtı çok basit. Sendikacılık kurumu çok basittir. Onların bürokratik algıları işi yokuşa sürüyor. O reformizmin o büyük şatafatlı yasal kurumlarının, tabela anlayışının ürünüdür bu. Yoksa bakın Güney Afrika’da sendika dediğiniz şey; küçük bir büro, bir ücretli çalışan ve gerisinde sendikacılar dediğiniz fabrikalardaki işçilerden oluşur. Temsilciler tezgah başında çalışır. Mesele budur zaten. Siz sistemi böyle yıkamadıktan sonra hiçbir şey yapamazsınız, gidersiniz buralarda bu birikimi heba edersiniz. Yeni bürokratlar yaratırsınız. Birilerinin aidatlardan beslenmelerine destek vermiş olursunuz. Kendimizi dayatmadan, bağımsız iradeyi çiğnemeden yaptıklarımız bugün bu bürokrasinin karşısında durma zemini sağladı.

Birleşik Metal-İş’in yönetim anlayışı hareketin ruhunun dışındadır”

Fabrikalar Arası Kurul’un çalışması kesintiye uğrasa dahi tabanda yaratılan algı ve refleksler ile hareket bir rotada yoluna devam etti. EMEP ve Birleşik Metal hep arkadan geldi, fırsatçı küçük hesaplarla harekete yaklaştı. EMEP, bir yandan yeni sendika dedi, öte yandan İzmit üzerinden Ford’da ve küçük fabrikalarda bir Birleşik Metal-İş tercihi olunca bu sefer bunu övdüler. Peki bu yön değişimi neydi? Bu hep hesapçılıktan kaynaklı yön değiştirmelerdir. Buralardan zemin yaratıp bürokrasiyle iyi geçinerek koltuklar ve bunun üzerinden de sendikal alanda yer tutma peşindeler. Başta eleştirdiğimiz ve karşısında durduğumuzu vurguladığımız solun genel hareket algısı metal hareketi içinde EMEP tarafından tekrarlanıyor. Ford işçisinin içerisinde yeni mücadele algısının bir yansıması olarak Birleşik Metal-İş geçici bir liman... yeni sendikanın kuruluşunu bekliyoruz diyor. Keza bu cümlenin bir tekrarını biz Tofaş’ta da Çelik-İş için duyuyoruz. Geçişler var fakat işçilerin hala büyük bir bölümü mevcut metal sendikalarındaki bürokratlara güvenmiyor. Onların eski sendikal anlayışlar olduğunu biliyor fakat daha ileri çıkış için yeterli gücün kendinde olduğunu görmeyerek savunma pozisyonu alarak başka bir sendika üyeliğini yapıyor. Böyle bir tabloda sen siyasal özne olarak Birleşik Metal-İş’i farklı diye savunuyorsan yaptığın gericiliktir. Hareketin bütünlüğünü gözetmiyorsun demektir. Birleşik Metal-İş bürokratları hep parlak sözler söyler ama fiili-meşru mücadelede sıfır çeker.

Birleşik Metal-İş diyor ki, biz hareketin önünü açtık. Hadi ya! Nasıl açmış; 29 Ocak’ta ne olduğunu biz bilmiyor muyuz? Birleşik Metal-İş’in üyeleri yönetimdeki bürokratları kastetmiyorum, greve çıktı. Yine metal işçileri onlara rağmen mücadele yolunu seçti. Grev yasaklandığında o bürokratlar işçileri zorla içeri soktular. Hareketin önünü açanlar o gün işçisinin arkasında durmaya devam etseydi hareketin önünü açmakla kalmaz fırtınayı başlatırdı. Ve o zaman MESS’in dayatması sözleşmeyi yırtıp atacak zemin olurdu. Türk Metal içinde çıkan isyan o günden çıkabilirdi. İşte o zaman Birleşik Metal-İş’e gelirdi işçiler. Şimdi gerçekleri değiştirip, çarpıtarak, efelik yaparak hareketin adresiyiz diyorlar. Birleşik Metal-İş’in yönetim anlayışı hareketin ruhunun dışındadır. Harekete uzak ve yabancıdır. Çelik-İş’in Tofaş önünde iş durdurma eyleminde olduğu gibi farklı hali Birleşik Metal-İş’in Ford önündeki eyleminde de vardır. Birleşik Metal-İş bürokratları hareketin karşısındadır. Bunun altını çizmek lazım; çünkü hareketten korkuyor. Eğer yeni sendika ilkeleriyle kurulursa -ki elbet kurulacak- bunun kendi tabanındaki işçiler arasında da bürokrasiye tepki doğuracağını biliyor. Bugün yeni sendikanın kuruluşu için hareket deneyimini özümsemiş öncü işçiler çalışmalarını sürdürüyor. Buna hizmet etmek isteyen hukukçular da akademisyenler de var. Bu yeni sendikanın kuruluşu için çalışan birçok gönüllü var. İşte bu yeni sendika kurulunca ne olur biliyor musunuz; Birleşik Metal-İş üyelerinden de Çelik-İş üyelerinden de geçişler yaşanır. Bu eski bürokrasiye tepki TM ile sınırlı kalmaz/kalamaz. Çünkü işçi tabela değişikliği değil yeni bir anlayışla mücadele etmek istiyor. İşçi hareketin taşıdığı yeni mücadele algısına güveniyor. Bunu taşıyacak sendikayı arıyor. Olmadığı yerde kurmak için çalışıyor. Birleşik Metal-İş’e geçişlerin tüm harekette olmaması onun sol bir siyasal çizgi olarak gösterilmesinde değildir. Onun fotokopi sözleşmelere imza atan yasal sınırdan tartışan algısıdır. Bu hareketin çıkışını yaratan Bosch fabrikasında harcadığı kredisinin Bursa’daki tüm metal işçileri tarafından biliniyor olmasındandır. Bosch’un Türk Metal’e dönüşünü bu hareketteki işçiler unuttu sanılıyorsa yanılıyorlar. Bundan Birleşik Metal-İş yönetimine güvenmiyorlar.

İşçi sınıfı için yeni sendika büyük bir umuttur!”

Birleşik Metal-İş üyesi işçilerde de bürokrasiye, onun yerlerde sürünen mücadele anlayışına tepki olduğunu bir dizi fabrikadan gayet iyi biliyoruz. Grevleri yasaklandığında geri adım atan yönetimlere duyulan öfke dağılmadı. Onların en sağlam fabrikamız dediği yerden bizimle iletişime geçen işçiler var. Türk Metal’in ‘kaleleri’ düştü diğer sendikalardaki bürokratların güvendikleri fabrikalardan da işçiler tepkilerini elbet gösterecekler. Bizi de hesabınıza katın diyen işçiler var. Kurun gelelim diyorlar. Biz de tartışıyoruz diyorlar. Soldan birileri illa DİSK illa Birleşik Metal-İş diyor olabilir. Böyle yaparak bürokrasiyi pazarlamaya çalışabilir ama harekete katılan işçi neyin ne olduğunu biliyor. İşçi sınıfı için yeni sendika büyük bir umuttur! Hareketin parçası olmuş ama bugün Çelik-İş ya da Birleşik Metal-İş’e geçiş yapmış işçinin bile gözünün yeni sendikada olması bundandır.

Hareket bir kurgu değil. Biz bir kurgudan yola çıkarak ilerlemiyoruz. Biz hareketin içinde olduğumuz için nesnellikle tahlil yaparak yol yürüyoruz. Bugün yeni mücadele anlayışı tüm sendika bürokratlarını basınç altına almayı zaten başardı. Türk Metal çetesi bile tüzük değişikliği sözü verecek noktaya çekildi. Birleşik Metal-İş de çeşitli vaatler vermeye başladı. İşte bu yeni anlayışın kazanımlarıdır. Hareket bu sınırda kalıp çeşitli sendikalara üye olsalar bile 2017’de bürokratlara yine dersini verir. Çünkü metal işçisi yolunu gördü, satarsa keser atarım diyor. E-devlet şifresi orada durduktan sonra susmaz. Bu gerçeklik. Ama biz niye ileri çıkışı bu sınırda bırakalım.

Biz hareketin bölünmemesi için çalışıyoruz. Tüm işçilerin farklı sendikalarda parçalanmasına, yaratılan yeni mücadele algısının boğulmasına, öncü işçilerin bürokratlaşmasına izin vermeyeceğiz. MİB’in hareketin gelinen yerinde tüm kavgası budur. Reformist solun küçük kafalıları hareketi burada tutmanın hesaplarını yapıyorlar. Bu gericiliğe de izin vermeyeceğiz. Zaten hareketin şekillendirdiği bilinçli öncü işçiler de buna izin vermeyecektir. Reformistler hareketle ilişkilendiği yerde sırıtıyor. Ford’un önündeki eyleme bakın hareketin ruhunu göremezsiniz. Sanki büyük metal eylemleri yaşanmamış, sanki günlerce iş durdurmamış bir fabrikanın kapısındalar. Bürokratların, reformistlerin hareketin algısıyla alakasının olmadığının bir pratik örneğidir o ‘protesto’. Bunlar iğretidir. Aynı Tofaş’taki iş durdurma eyleminde Çelik-İş önlüğü, şapkası taktırılan ama hareketin coşkusunu taşımayan bekleyişteki işçi gibidir. Solun pazarladığı Birleşik Metal-İş budur. Bu üye geçişleri başkası tarafından yakıştırılmış, emaneten alınan elbiseler gibidir. O ruh yok ki işçilerle bütünleşsinler. MİB, o ruhu temsil ediyor. Yeni sendikayı taşıyan işçiler de o ruhu temsil ediyor. Bu hareket bürokrasinin kalıplarına sığmıyor. Bu ruhun öldürülmesine izin vermeyeceğiz. Buna öncü işçiler de izin vermeyecek.

MİB’in ne söylediğinden bağımsız olarak “yeni sendika” hareketteki işçilerin arasındaki en güçlü eğilim. Tofaş’ta da bu değişmedi. Çelik-İş çoktan hayal kırıklığına dönüştü. Politika sadece yön göstermek değil aynı zamanda uygulama işidir. Biz harekete karşı sorumluyuz. Bundan dolayı bir dizi noktaya hala girmiyoruz. Türk Metal’i sildik ve metal işçileri olarak yerine de gerçek bir mücadele odağı olacak yeni sendikal oluşumu da işçi hareketinin parçası olarak yapacağız. Metal işçisi bunu başaracak güçte. Kimse sendikacılığı diplomasiden ibaret görmesin artık. Biz soldakilerin sendika bakışını biliyoruz. Greif İşgali döneminde DİSK’i eleştirenler sonra gidip onun en beter bürokratını seçim döneminde devrimci sendikacı diye selamladılar. Bu anlayış bizden uzak olsun. Biz asla böyle rüzgara göre dönüş yapmadık, yapmayız. Bugün de bir yeni sendikacı oluyorlar, bir Birleşik Metal-İş’i savunuyorlar. Bunların ilkesi de yönü de yok ki hareketi etkilesinler.

Reformistlerin hareketin gerisinde kalmasının, yanar döner olmasının arkasında bağımsız bir sınıf anlayışlarının ve aynı temelden kaynaklı iktidar iddiasının olmaması var. Sol bundan uzaklaştığı için bizim gördüğümüzü göremiyor, bizim tartıştığımızı tartışamıyor. Biz hareketin bu noktasına reformistlere takılmadan ilkeleri uygulayarak geldik. Bundan sonra da bu ilkelerin savunusuyla yol yürüdükçe, bu doğrular harekete mal oldukça onların politikaları iflas etmeye de devam edecek. Metal işçileri işçi sınıfının en önünde buz kıra kıra yoluna devam edecektir.

Kızıl Bayrak / Bursa

 
§