5 Haziran 2015
Sayı: KB 2015/22

Metal hareketinde kritik günler
“Emeğin Hukuku Kurultayı” ile emeğe saldırı
Metal işçisi sermayenin kölesi, Türk Metal’in askeri olmayacak!
Türk Traktör grevinin ardından...
ICOG heyeti ile konuştuk
Metalde geri dönüş yok
Sermayenin yedek lastiği: Çelik-İş
MİB’li bir işçi Birleşik Metal-İş’e soruyor!
“MİB’li ol güçlü ol!”
Dönemin ruhu, işgal, grev, direniş!
Petkim’de direniş sona erdi
"Artık bürokrasiyle hesaplaşma ve hak kazanımı dönemine giriyoruz!"
Sağlıkçılar: Yastayız yetti artık!
Maden işçisi satış sözleşmesine öfkeli
Bir dönemin sonuna doğru
Emekçilere "Tek yol devrim" çağrısı
Emekçi kadınların talepleri seçim sandıklarına sığmaz!
Çözüm ne seçimde ne mecliste
Haziran Direnişi eylem ve etkinliklerle selamlandı
Koç sermayesinin “acıklı” hikayesi - R. U. Kurşun
Gerçekler saldırılarla gizlenemez!
Bir savaşın en acı tanıkları: Kadınlar
Hapishanelerde çocuklara işkence yapılıyor
Yeni sendika için hazırlanan tüzük taslağı tartışmaya açıldı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emekçi kadınların talepleri seçim sandıklarına sığmaz!

 

7 Haziran seçimlerine sayılı günler kaldı. Düzen partileri kadar, HDP çatısı altında birleşmiş reformist sol parti ve oluşumlar da hummalı bir şekilde seçim çalışmaları yürütüyor. Herkes için önemli olduğu sürekli işlenen seçimler, esasında düzen güçlerini şimdiden memnun eden bir kazanıma kavuşmuştur. Zira gerçek yaşamın sömürüsünden, yoksulluğundan, şiddetinden muzdarip olan işçi ve emekçiler, özellikle de emekçi kadınlar seçim rüzgârları nedeniyle bir kez daha önünü görememekte ve umutlarını seçim sandıklarına kilitlemektedir.

Özellikle bu seçimlerde kadınlara yönelik propagandanın arttırıldığını görmekteyiz. Tüm düzen partilerinin kadın aday sayıları ve kadınlara yönelik vaatleri artmıştır. Bunun gerisinde kuşkusuz önemli bir oy deposu olarak görülen kadınların sayısal potansiyelidir. Düzen partileri, toplum genelinde kadına yönelik şiddetin yüzde 1400 artmış olma gerçeğine, kadın cinayetlerinin sıklığına, yoksulluğun en çok kadınları vurmasına değinmeden bu oyları kolay devşiremeyeceğinin farkındadır. Kadınların sorunları ve istemleri düzen partilerince istismar edilirken, kiminde az, kiminde çok yer alan kadınlara ilişkin vaatler ise samimiyetten yoksun ikiyüzlü burjuva politikalarının birer örneği olmaktadır.

Öte yandan üzerinde durulması gereken, kendilerini bu düzen altında ezilen, sömürülen her kesim için bir alternatif olduğunu söyleyen HDP’nin seçim bildirgesinde kadınlara ilişkin bölümdür.

Kuşkusuz HDP’nin bildirgesinde kadınlar için diğerlerini çokça aşan ilerici talepler vardır. Kimisi mevcut düzen içinde elde edilebilir kimisi de -her ne kadar bildirgede böyle formüle edilmese de- bu düzen sınırları içinde elde edilemeyecek olan bu taleplere yakından bakalım.

Kadınlar için bir Türkiye hayal edelim. Hayal edelim, çünkü hayallerimizi gerçekleştirebiliriz. Kadınlar olarak dünyanın yarısıyız. Birlikte mücadele edeceğiz ve hayal ettiğimiz yeni yaşamı birlikte kuracağız” şiarıyla seçim bildirgesinde kadınlara yönelik bir dizi talep var. Bunlardan en dikkat çekici olanı “Ortak yaşam alanlarında ev içi çalışmanın da, çocuk, yaşlı ve hasta bakımının da ortaklaştırıldığı” bir Türkiye... Yine bir başka yerde “Bakım emeği sadece kadınların sırtına yüklenemez! Ev işleri, bakım emeğini toplumsallaştıracak, ev içi yükü kadın erkek arasında paylaştıracak yeni bir yaşam kuracağız” ifadeleri var.

Bunun nasıl olacağının cevabını “kadın emeği” bölümünde “Kadını güçlendirmenin birinci ayağı olarak; anadilinde, ücretsiz, erişilebilir, tüm mahallelerde her çocuk için 7/24 hizmet verecek kreşler, yaşlı bakım kurumları, engelli iyileştirme merkezleri sosyal devlet anlayışıyla hayata geçirilecek.” (vurgu bize ait) ifadelerinde buluyoruz.

Kadınlar için bu “yeni hayatın” sosyal devlet sınırlarını aşamayacağını bu şekilde görüyoruz. Zira yine bildirgeye göre “kadın eksenli yeni anayasa” ve “kadın bakanlığı” ile sorunlar çözülecektir. Bildirgede “Biz’ler, kadınlarla ilgili tüm sorunlara doğrudan kadınların ve kadın kurumlarının çözüm geliştirdiği “Kadın Bakanlığı’nı kuracağız” ve “Kadın eksenli yeni anayasayı birlikte yapacağız” denilmektedir.

Biliniyor ki, kadınların toplumsal yaşama ve üretime katılmaları kadının kurtuluşunun önemli ön koşullarındandır. Bunun için de ev içi işlerin ve çocuk-yaşlı bakımının kadına özel olmaktan çıkartılıp toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmesi gerekmektedir. Bunun önündeki en önemli engel ise burjuvazinin sınıf egemenliği, kapitalist üretim ilişkileridir. Kapitalizmde işçi ve emekçi kadınlar çifte sömürüye maruz kalırken, burjuva kadınların böylesi dertleri yoktur. Onlar ev işlerini emekçi kadınların emeğini kullanarak çözmekte, paralarıyla kreşlerden, bakım evlerine, restoranlara kadar ihtiyaçlarını çözebilmek için yararlanmaktadır. Kapitalizm isteyene bu “özgürlüğü” sunmuştur. Ama somut gerçeklikte işçi ve emekçi kadınların böylesi “lüksü” oktur. O çalışsa da çalışmasa da evin değişmez kölesidir. Çalışıyorsa hem evde hem de işte ağır sömürü koşulları altında ezilmektedir. Mevcut kapitalist düzen işçi ve emekçi kadınlara başka bir seçenek sunmamaktadır.

HDP’nin seçim bildirgesine baktığımızda “Bakım emeğini toplumsallaştıracak, ev içi yükü kadın erkek arasında paylaştıracak yeni bir yaşam kuracağız” talebi ise fazlasıyla muğlaktır. Öncelikle sorunun tespiti konusunda bir sıkıntı vardır. Zira sorun kadınla erkek arasında rol değişimi ile ya da ev içi işlerin kadınla erkek arasında paylaştırılmasıyla çözülemeyecek denli kapsamlı bir sorundur. Ev işlerinin toplumsallaştırılması talebi bu nedenle kadının kurtuluşunun ön koşullarından biridir. Tekrar vurgularsak bunun için, günümüz toplumuna egemen toplumsal sınıf ilişkilerinin köklü bir biçimde değiştirilmesi gerekmektedir. Zira mevcut koşullardaki imkânlar bunları rahatlıkla çözebilecek alt yapıyı oluştursa da burjuva sınıf egemenliği bunun önündeki -yıkılması gereken- temel engeldir.

Ancak HDP, programında kurulu düzeni yıkma gibi bir derdi olmadığını “sosyal devlet” vurgusuyla zaten belirtiyor. Bir anlamda “iyileştirilmiş kapitalizm!” öneriyor!

Bu nedenle burjuva kadınların evlerini temizlemeye giden “ev işçisi” kadınlar da bildirgede unutulmamıştır. “Ev işçileri” için talepler “Ev işçileri iş yasası kapsamına alınacak, bir gün bile çalışsa, ev işçilerine ayrımsız kolay sigorta ve sosyal güvence teşviki getirilecek, geriye dönük sigorta ve diğer haklarının tespiti kolaylaştırılarak ev işçilerinin kaybolan yılları geri verilecek” şeklinde formüle edilmiştir.

Kadınlar, üretim alanlarında iş bulamayıp hizmet alanında ev işçisi olarak çalışmaya, bu yeni hayatta da devam edecektir, ama “iş yasası” kapsamında! Bildirgedeki bir diğer dikkat çeken çelişkili nokta da “Ev işleri, bakım emeği toplumsallaştırılacak” denmesine rağmen “‘Ev kadınlarına’ sosyal güvence ve emeklilik hakkı getirilecek” denilmesidir.

Bu “yeni” yaşamda “ev kadınlığı” da devam edecektir! Kadınların toplumsal yaşama ve üretime geçmesi onun özgürleşmesinin temel maddi koşullarından biriyken, özgürlüğe çokça atıf yapılan bu bildirgede kadının çalışma özgürlüğü gözetilmemiştir. Esasında biliyoruz ki ev kadınları işsiz olan kadınlardır. Kadınların toplumsal yaşama ve üretime katılma hakları onların öncelikli talebi olmalıdır. “Ev kadınlığı” kavramıyla düzen sahipleri bir yandan iş gücünün yeniden üretimi sorununu kadın emeğini kullanarak çözmekte, öte yandan da bu şekilde gerçek işsizlik rakamlarını düşük tutmaktadır.

Ayrıca dinsel gericiliğin giderek arttığı günümüz koşullarında kadınların evin dört duvarları arasında hapsedilmek istendiği bir yerde “ev kadınlığı” kavramını meşrulaştıracak bu talep hiç de özgürlükçü durmamaktadır.

Emekçi kadınların talepleri ne düzene ne de seçim sandıklara sığar!

İşçi ve emekçi kadınların sömürü düzeninden, baskıdan, şiddetten kurtulmaları için gerek emeğini korumak adına, gerekse acil demokratik istemleri için mücadele talepleri ileri sürmek ve bu uğurda mücadele etmek önemli ve gereklidir. Ancak bunlar elde edilse bile kadının gerçek anlamda kurutuluşunu sağlayamazlar. Mevcut düzen sınırları içinde bu talepler elde edilebildikleri kadar geçicidirler. Sermayenin sınıf diktatörlüğü gerçeği altında başka bir şey beklemek, kadınlara bunun olabilirliğini söylemek, “yeni bir yaşamı hayal” etmelerini salık vermek, hayal etmeleri için de sınırlı bir “yeni yaşam” vaat etmek doğru değildir. Sömürünün, yoksulluğun, işsizliğin, şiddetin ve diğer kötülüklerin kaynağı kapitalizm yıkılmadan nasıl “yeni” bir yaşam olabilir ki? Bu düzen değişmeden, kadın emeği sömürüsünü hangi anayasa değişikliği ya da hangi bakanlık ortadan kaldırabilir ki? Böylesi yanılsamalarla kadınların mücadele dinamiği düzen içi sınırlara hapsedilmektedir. Oysa açık gerçek şudur ki, kapitalizm yıkılmadan kalıcı hiçbir çözüm elde edilemez, özgürlük ve eşitlikten bahsedilemez.

Yeni bir yaşam sosyalizmle gelecek!

Kadınlara hayal kurmaları için önerilecek yeni bir yaşamdan bahsedilecekse bu ancak yeni bir toplumsal düzen, sosyalizm olabilir. Ve bu yaşam asla seçim sandıklarıyla gelmeyecektir. Kadınlar bunu ancak toplumsal bir devrimle kurulu düzeni tüm kurumlarıyla ortadan kaldırıp, sosyalizmi, yeni yaşamı kurmak için mücadele ederek, savaşarak elde edebilirler.

Emekçi Kadın Komisyonları’nın seçim dönemindeki çağrısını burada bir kez daha hatırlamakta fayda vardır: “Sömürü düzeninin seçim aldatmacasını değil, yaşamak için sosyalizmi seçin!”

 
§