8 Mayıs 2015
Sayı: KB 2015/18

Düzen cephesinin açmazları ve sınıf hareketinin birikimleri
Sendikal bürokrasiyi aşmak için taban iradesi!
Metal işçisi Türk Metal’i fabrikalardan temizliyor!
Türk Metal çetesi işçilere saldırdı!
‘Maceracılar’ Bursa’da! - B. Çağ
Metal işçileriyle dayanışma açıklamaları
Bu kavgada biz de varız!
“Sandıkta hür” 1 Mayıs’ta “makul şüpheli!”
Taksim 1 Mayısı’na tutuklama terörü
“Fabrikalardan, meydanlardan geleceğiz!”
“Özgür basın susturulamaz!”
Ankara’da bağımsız sosyalist aday tanıtım toplantısı
"Çözüm süreci" ve Kürt hareketinin çıkmazı
Baskı politikalarına mücadeleyi büyüterek cevap vereceğiz! - Av. Zeycan Balcı Şimşek
Seçimler: Vaatler ve gerçekler
Seçimler ve devrimci sınıf faaliyeti
Ne seçim, ne meclis...
Taşeron köleliğine son vermek için...
Öncü karayolu işçilerinin Ankara toplantısının gösterdikleri! - Haydar Baran (*)
555İ - T. Kor
Dünyada ve Avrupa'da 2015 1 Mayısı ve devrimci sorumluluk
Alman burjuvazisi grevdeki makinistleri hedef gösteriyor
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Devrimci önderler Bakırköy'de anıldı
ODTÜ'de geleneksel 'Devrim Yürüyüşü' gerçekleştirildi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dünyada ve Avrupa'da
2015 1 Mayısı ve devrimci sorumluluk

 

2015 yılının 1 Mayısı dünyada ve Avrupa’da küresel çapta yıkıcı bir yeni kriz beklentisi koşullarında kutlandı. Türkiye, Latin ülkeleri ve Avrupa’nın Akdeniz şeridindeki Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerinde coşkulu ve kitlesel kutlamalar yapılırken Avrupa’nın Almanya ve Fransa gibi merkez ülkelerinde resmi geçit nitelikli ruhsuz gösteriler olarak gerçekleştirildi. Bu ülkelerdeki işçi ve emekçilerin kutlamalar sırasındaki protestoları bu gerçeği değiştirmeye yetmedi.

2015 Mayısı Rusya’da yine Kızıl Meydan da kutlandı. Putin kurnazlığı ile devreye sokulan geçmiş mirasın tam boy istismarı eşliğinde, bir fotograf da verilmeye çalışıldı. Ne var ki, Ekim Devrimi sonrası kızıl 1 Mayıs’larından çok ama çok uzak resmi devlet töreni halinde gerçekleşmesi önlenemedi.

Küba’da ise ABD ile son dönemde kurulan uğursuz ilişkilere rağmen canlılık, coşku ve sayıları milyonlarla ifade edilen bir kitlesellik 1 Mayıs kutlamalarına damgasını vurdu. Deyim uygunsa her şeye rağmen Küba 1 Mayısı'nda sosyalizm rüzgarı esti.

Türkiye’de her yılki gibi Taksim 1 Mayısı polisle gün boyu süren ve yüzlerce göstericinin gözaltına alındığı, kıyasıya çatışmalar eşliğinde kutlandı. Kutlamaların militan, her yerde barikatların kurulduğu ve her yerin 1 Mayıs alanı haline getirildiği kent ise yine İstanbul’du. Bu kez, birer seçim platformu haline getirilse de, Türkiye Kürdistanı da oldukça yaygın ve kitlesel 1 Mayıs gösterilerine sahne oldu. Özellikle İstanbul’daki gösterilerde gözaltına alınan onlarca gösterici, torba yasaları ve iç güvenlik paketinin devreye sokulmasıyla birlikte keyfi gerekçelerle tutuklandı.

Dünyanın pek çok ülkesinde ve Avrupa’da işçi ve emekiler 1 Mayıs’ı grevlerle karşıladılar. Yeni bir kriz beklentisi kutlamaların atmosferine belirgin biçimde yansıdı. Yansıdı zira, yeni ve daha yıkıcı bir kriz demek, özellikle ekonomisi giderek dibe vuran Yunanistan başta olmak üzere, İspanya, İtalya ve Portekiz’e dayatılacağı kesin olan yeni kemer sıkma politikaları demekti. Yeni bir sosyal yıkım demekti. Merkez ülkeler, Örneğin Fransa dahi bu yeni krizden kaçınamıyordu ve ekonomisinin alarm çaldığı bu ülkede yeni krizin çok daha ciddi sonuçları olacaktı. Almanya en güçlü ekonomiye sahip, dengeleri güçlü bir ülkeydi ama, bu ülke dahi, hizmet sektöründe ve ulaşımda çok yaygın grevlere sahne oluyordu.

Bu tablo hemen tüm 1 Mayıs kutlamalarında yankı buldu. Ruhsuz ve resmi geçit halindeki kutlamaların tek gerçek olgusu oldu. Kutlamaların yapıldığı meydanlarda kurulu kürsülerde ruhsuz ve her türlü samimiyetten yoksun konuşmalar yapan sendikacılar dahi krizin tahripkar sonuçlarına değinmek, giderek sürdürülemez olduğunu itiraf etmek zorunda kaldılar. Örneğin, Almanya’nın Köln kentindeki kutlamada konuşan İGM Sendikası Genel Başkanı, neoliberal saldırı politikalarının artık yarar getirmediğini, iflas ettiğini dile getirdi. Olası sosyal sınıf ve kitle hareketlerini tetiklediğini belirtti. İşçiler ve emekçilerin hain sendika bürokratlarının ve kaşarlanmış politikacıların hiçbir inandırıcılığı bulunmayan konuşmalarını protesto etmeleri, yer yer kürsüyü devrimci ajitasyona ve işçilere açma talebini yükseltmeleri, Avrupa 1 Mayısı'n olumlu rengiydi.

Öne çıkan ve dile getirilen sorunlar

Avrupa’nın Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibi ülkelerinde kemer sıkma politikaları ve kendilerine dayatılan sömürgeci sorunlar öne çıktı. Öfke yüklü slogan ve protestoların konusu oldu. Merkez ülkelerinde ise işsizlik ve “Sosyal Avrupa” vurgusu, bu çerçevede kazanılmış sosyal ve siyasal haklar, her gün biraz daha büyük bir tehlike haline gelen ırkçı-faşist saldırganlık ve savaş, yakıcı sorunlar olarak öne çıkartıldı. Pankartlara yazıldı, dövizlere taşındı ve sloganlarla ifade edildi. Geri ve yoksul ülkelerde ise, vahşi sömürü ve ağır çalışma koşulları dile getirildi. Çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi talebi yükseltildi. Ya sistemin dayattığı açlık, yoksulluk ve savaşlarla yok olmak, ya da ayağa kalmak her yerde işçi ve emekçilerin ortak parolası oldu. Bu parolayla alanları doldurdular, her yerde farklı düzeylerde de olsa alanlarda bu çağrıyı yaptılar.

Amerika’daki 1 Mayıs’larda ise, uzun süredir hiç gündemden düşmeyen siyahlara ve göçmenlere dönük en iğrencinden ırkçılık, tekrar hortlayan Klu Klan geleneği, şerif ruhlu Amerikan polisinin sorgusuz infazları bir büyük çığlık halinde öne çıktı. Bunu, açlık, toplum ölçüsünde yaygın hale gelmiş bulunan yoksulluk, evsizlik tamalıyordu. Dünyanın çeşitli bölgelerinde süren savaşların ve gelmekte olan daha büyük ve daha acımasız bir yeni emperyalist savaşa dönük harcamaların faturasının kesildiği işçi ve emekçiler alanlara çıktılar ve protestolarda bulundular.

Dünden bugüne 1 Mayıs’lar,
görev ve sorumluluklar

2015 1 Mayısı'nın hatırlattığı ve akılda kalmasını sağladığı iki başka şey daha vardı. Kapitalizm bugüne dek krizden, bunun tetiklediği sömürü, işsizlik, açlık ve yoksulluktan, gelecek güvencesinden yoksunluktan ve savaştan başka bir şey sunmadı.. Öyle ki, devasa zenginliklere rağmen, gelinen yerde işçi ve emekçilerin, genel olarak da insanlık en temel gereksinmelerini dahi karşılayamaz bir noktaya doğru evriliyor. Bunun kendisi bir sürdürülemezlik durumudur ve kapitalizm şimdi bu yönde seyrediyor.

Bu durum dünya ölçüsünde yeni mücadele, örgüt biçimleri ve araçları bünyesinde taşıyan, son derece çeşitli ve zengin sınıf ve kitle hareketlerini tetikliyor, çoktandır gündemde olan geleceğe dönük arayışları hızlandırıyor. Somut olarak, kapitalizme itirazlar artıyor, daha fazla sorgulanıyor ve sosyalizm yeniden insanlık için tek seçenek haline geliyor.

2015 dünyanın pek çok coğrafyasında, sınıf ve kitle hareketlerinin sık sık sahne aldığı ülkelerin 1 Mayıs’larında belli belirsiz bu olgu kendisini dışa vurdu. Bu eğilimin artarak ve genişleyerek büyüyeceği görüldü.

Ekim Devrimi öncesi dönem, aslolarak Ekim Devrimi sonrası uzun dönem devrimci sınıf mücadelelerinin siyasal sahnenin ön planında çok belirgin biçimde yer aldığı bir dönemdi. Ekim Devrimi başta gelmek üzere, bu dönem aynı zamanda bir devrimler dönemiydi. Avrupa, Almanya başta olmak üzere boydan boya devrimci kalkışmalarla sarsılıyordu. Keza, Avrupa’da bu aynı yıllarda güçlü ve genç M-L partiler vardı.

Bu aynı dönemin 1 Mayıs’ları işte bu koşullarda gerçekleşiyordu. Öncesinde her yer kızıl renkli, devrim ve sosyalizm şiarlarının süslediği sloganların yazılı olduğu, orak-çekiçli parti bildirilerinin fabrika ve işyerlerine dağıtıldığı, kısacası, çok özel bir ajitasyon çalışması ile hazırlanılan 1 Mayıslar’dı. Her yerde farklı farklı düzeylerde mümkün olsa da, kürsülerde parti temsilcileri ve komünistler konuşuyordu. Sosyalizm damgasını vuruyordu.

Şimdi tüm bunlardan eser yok. Sınıf mücadeleleri çoktandır, siyasal sahnenin arka planında seyretmektedir. Devrim dalgaları çoktandır geri çekilmiştir. Dönemin partilerinin hemen tamamı oportünizm halinde yozlaştılar, kapitalist hükümetlerin ortağı oldular, sosyalizmi ve devrimi kategorik olarak gündemlerinden çıkrattılar. Sosyalizmin ülkesinde zaman içinde yaşanan kapitalist geriye dönüşe uyum içinde revizyonizmde karar kıldılar. Sosyal- demokrat, zaman içinde bu kimliği dahi karşılayamayan merkez sağ partilere dönüştüler. Zamanın sınıf sendikaları her yenilgi döneminin moda eğilimi dahilinde sermayenin ve tekellerin yan kolu haline geldi. Büyük şirketlerin yönetim kurullarına terfi ettiler ve sınıfa ihanet yuvalarına dönüştüler. En ilerici olanı dahi kapitalizmin kimi kötülüklerine en alt düzeyde itirazın ötesine geçmemektedir. Bağlı bulundukları sosyalist ya da sosyal-demokrat partilerin programları gibi, programları da kapitalizmi yıkma değil, yaşatma programıdır.

Öte yandan, halihazırda ilerici ve devrimci denebilecek sınırlı sayıda parti ve örgütlerse, ne sınıf içinde ve ne toplumsal siyal yaşamda ciddi güçler. Verili durumu değiştirme niyetleri olsa bile, buna dönük tok bir iddiadan da, bunun ifadesi bir politik ve pratik çaba ve yönelimden de uzaktırlar.

Siyasal yaşamda en diri, en örgütlü olan güçler başka ülkelerden, en belirgin olarak Türkiye ve Kürdista’dan gelen güçlerdir. Fakat onlar da tabloyu değiştirmek gücü ve iradesi ortaya koyamıyorlar. Gösterilerin canlı, dinamik ve coşku taşıyıcı gücü olabiliyorlar. Genele damgasını vurmasa ve sol çocukluk hastalığı ifadesi kimi politika ve davranışlarına karşı, Türkiye’den kaynaklı bir kültür ve alışkanlıkla, 1 Mayıs’ın tarihsel ve sınıfsal içeriğine uygun genel bir duruş sergiliyorlar. Devrimci bir 1 Mayıs politikası ve bunun ifadesi çok yönlü bir politik ve pratik müdahale hala kesin bir ihtiyaçtır.

Tüm bu nedenlerle, Avrupa’daki 1 Mayıs’ların içinin boşaltılmasına ve resmi törenler halinde kutlanmasına şaşmamak gerekiyor.

Hiç kuşkusuz bu tablo değiştirilmelidir. Dünya ölçüsünde sahne alan, dur durak bilmeyen proleter kitle hareketleri ve bunun dışa savurduğu veriler sınıf mücadelelerinin yeniden geri geldiğini/ve geleceğini müjdeliyor. Neoliberal saldırılara ve küreselleşme saldırılarına karşı sokaklara çıkan geniş emekçi yığınlar “Başka bir dünya” özlemini dile getiriyorlar. Bu bir gelecek arayışının ifadesidir ve ucu sosyalizme dönüktür. Dün belirsizdi, bugün giderek belirgin hale geliyor. Sınıf hareketleri devrimci değil, sınıfın öncü bölükleri hala devrimci partisinden yoksundur. Bu Lenin’in deyimi ile büyük bir tehlike ve büyük bir eksikliktir. Fakat yine Lenin’in belirttiği gibi, bu aynı koşullar bu eksikliği de giderecektir. Şimdi zaman tek tek ülkelerde ve genelde sınıfı devrime/ve devrimlere hazırlamaktır. Devrimci öncüsüne kavuşturmaktır. Birbirine bağlı bu iki şey günümüzün en yakıcı görev ve sorumluluğudur. Bu görev ve sorumluluğun gereği yapılırsa eğer, işte o zaman 1 Mayıs’lar her yerde tarihsel ve sınıfsal anlam ve önemine uygun biçimde kutlanacaktır.

 

 

 

 

CGT-FESIM metal işçilerinin yanında


İspanya’da Genel İşçi Sendikası’na (CGT) bağlı Metal Endüstri Sendikaları Federasyonu (FESIM), yazılı bir açıklama yaparak, Bursalı metal işçilerinin yanında olduğunu bildirdi.


Türkiye işçi sınıfıyla dayanışmaya!


CGT-FESIM olarak, Türkiye otomotiv işçisi dostlarımızın verdikleri kavgaya destek ve dayanışma selamlarımızı yolluyoruz.

Krize rağmen, otomotiv sektörünün büyük gruplarının kârları artarak devam ediyor. Bunun karşılığını ise biz işçiler daha çok hak kaybı, güvencesizlik ve sağlık koşullarımızın kötüleşmesiyle ödüyoruz.

Bu saldırıları boşa çıkartmanın tek imkanı, işçi sınıfının birleşip dayanışarak kavgasını koordine etmekten geçiyor. Süren bu kavgada bunun en iyi örneklerini Renault, Coşkunöz, Mako, Tofaş, Otosan’dan arkadaşlarımız ortaya koydukları mücadeleyle gösteriyorlar.

İşçilerin barışçıl hak arama mücadelesine karşı devlet desteğiyle sivil çetelerin yaptıkları saldırıyı kabul etmiyoruz ve şiddetle kınıyoruz.

CGT-FESIM olarak, sizlerle eylemli dayanışma için her imkanı değerlendireceğiz. Bunun için Renault, Ford, Iveco (Fiat Group) işletmelerinin önünde mitingler de dahil olmak üzere eylemler gerçekleştirmeye çalışacağız.

Ve önerinize gelince, Bursa’ya arkadaşlarımızın dayanışma ziyareti yapıp yapamayacaklarına, arkadaşlarımızın imkanlarına bakarak karar vereceğiz.

CGT-FESIM olarak taleplerinizin gerçekleştirilmesi için verdiğiniz mücadelede yalnız olmadığınızı ve sizin haklı kavganızla dayanışmada olduğumuzu bildirmek istiyoruz.

Haklarımız ve sağlığımız için!

İş ve zenginliğin eşit dağılımı için!

Satılmamış sendika ve temsilcilerimizi özgürce seçme hakkı için!

Yaşasın işçilerin birliği!

Diego Rejon Bayo
FESIM Genel Sekreteri
Barcelona - Mayıs 2015



Metal işçilerinin sesi Hamburg'ta

 

Hamburg BİR-KAR İşçi Komisyonu, Bursa’da mücadeleyi sürdüren metal işçilerine yönelik olarak hazırladığı mesajla, metal işçilerinin sesini Almanya’daki sınıf kardeşlerine taşıdığını bildirdi.

Hamburg BİR-KAR İşçi Komisyonu’nun mesajı şöyle:

Hamburg'dan metal işçisi sınıf kardeşlerimize!

Renault, Bosch, Coskunöz, Tofaş, Ototrim ve Mako’nun yiğit işçileri olarak düşük ücret ve kölece çalışma koşullarına başlatmış olduğunuz onurlu mücadelenizi en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz.

Yirmi günü aşkın bir süredir fabrikalarınızın önünde yapmış olduğunuz çeşitli eylemlerle ve Kent Meydanı’nda gerçekleştirdiğiniz mitingle sesinizi tüm Türkiye'ye ve dünyaya duyurmuş bulunuyorsunuz.

Bizler MİB'in Facebook sayfası üzerinden gelişmeleri an be an takip etmekteyiz. Bir mafya sendikası olduğu tartışmasız olan Türk Metal çetesine karşı başlattığınız mücadele, bu mafya bozuntusu çetelerin saldırısına uğramakta gecikmedi. Bu saldırıyı nefretle karşılıyor, şiddetle protesto ediyoruz. Bu saldırının hesabı Türk Metal çetesinden mutlaka sorulacaktır.

Başlatmış bulunduğunuz mücadeleyi buradaki işçi kardeşlerinize duyurmak, destek ve dayanışmayı büyütmek amacıyla, BİR-KAR İşçi Komisyonu'nun Almanca çıkarmış olduğu 'Türkiye'deki metal isçileriyle dayanışmaya' başlıklı bildiriyi Hamburg'da kurulu Mercedes fabrikasında çalışan işçilere dağıttık. Bildiri dağıtım faaliyetimiz hem merakla karşılandı, hem de ilgi buldu. Kimi işçiler bilgi almak amaçlı sorular sordular.

Gelişmeleri izlemeye ve dayanışma çalışmamızı büyütmeye devam edeceğiz.

Yaşasın metal işçilerinin onurlu mücadelesi!

Yaşasın sınıf dayanışması!”

 
§