6 Mart 2015
Sayı: KB 2015/09

Üniversitelerde artan faşist saldırganlığa karşı mücadele
En zenginler listesi açıklandı!
Bir korkunun itirafı
Gelenek AKP ile sürüyor
Özgecan’ları da Pozantı ve Şakran’ı da unutma!
‘Meclisten geçer, sokaktan geçmez!’
‘Umutsuzluk yerine inanç ve yaratıcılık’
Polis devletine karşı birleşik mücadeleye!
MİB MYK Mart Ayı Toplantısı Sonuçları
DEV TEKSTİL’in kuruluş süreci tamamlandı
Yerel bültenlerde baharın devrimci çağrısı
Kafkas Şeker’de kıyım ve direniş!
Divan işçileri mücadeleyi sürdürüyor
Kadın sosyalizmle özgürleşir!
Özgecan eylemleri ışığında 8 Mart - S. Soysal
Ukrayna'da kriz büyüyor
Filistin'e teslimiyet dayatılıyor!
Ortadoğu ve emperyalistler arası çatışma - A. Destan
Dünya işçi ve emekçi eylemlerinden...
Münster'de Kürt sorunu ve seçimler paneli
EÜ öğrencileri saldırıyı anlattı
DGB mücadeleyi meclislerle örüyor!
DLB devrimci faaliyeti büyütüyor
Edebiyatın çınarı sonsuzluğa uğurlandı
Patron sendikaları hesap verecek!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin'e teslimiyet dayatılıyor!

 

Mısır’da gerici İhvan yönetimine karşı başlayan halk ayaklanmasının önünü keserek yönetimi ele geçiren Sisi yönetimi, Mübarek döneminde olduğu gibi İsrail reijimi ile ‘iyi niyetli’ ilişkilerini geliştirmeye koyuldu. Irkçı İsrail rejiminin uzun yıllardır Filistin’de uyguladığı katliam ve gasp politikasını izlemekle yetinen Mısır devleti, Gazze’deki insanlık dışı ablukanın da bir parçasını oluşturuyor.

Filistin’de işgal yüzünden yaşanan bölünme politik arenada kendisini gösterdi. Seçimleri kazanan Hamas’ın hükümeti kurma hakkının tanınmaması üzerine başlayan çatışmalar sonucunda Gazze’de Hamas iktidarı oluşturuldu. Bunun hemen ardından İsrail’in katliamları gelmeye başladı. Abluka sebebiyle insani ihtiyaçlarını karşılayabilmek isteyen Filistinliler, dünyaya açılan diğer kapıları olan Refah’a yöneldiler. Ancak emperyalizme uşak, emekçilere karşı ise tiran olan Mübarek yönetimi tarafından Refah Kapısı yüzlerine kapatıldı.

İsrail’i imzaladığı barış anlaşması ile ilk tanıyan Arap ülkesi olma ‘şerefi’ne erişen Mübarek yönetimi de siyonistlerin Filistin halkını açlık ve sefaletle terbiye etme politikasına hiç çekinmeden destek verdi.

2011’de ekmek, özgürlük ve onur için sokağa çıkan Mısırlı emekçiler, Siyonizm’in bölgedeki önemli müttefiklerinden birini devirdi. Bu dönemde yasaları dahi çiğneyerek Mısır doğalgazını İsrail’e ucuza satan bakan ve bürokratlar yargılanmaya başlandı. Yönetime el koyan askeri yönetim devrilerek parlamento seçimlerinin önü açıldı ancak bu sefer de Mısır içerisindeki en örgütlü düzen güçlerinden biri olan Müslüman Kardeşler iktidarı devraldı. Seçimler, Müslümanlar ya da laikler, Mısırlı işçi ve emekçilerin yaşam koşullarında hiçbir değişiklik yaratmadı. Seçimle gelen Mursi yönetimi de kısa bir süre içerisinde kendine muhalif olan her kesimi ezmeye ve devlet içerisinde kurumsallaşma arayışına girdi. Mısır halkı tarihte eşine az rastlanacak bir kitlesellikle bu gerici yönetimi sarsmaya başladı. Mursi’nin atadığı General Sisi, rejimi sallayan kitlesel eylemlilikleri ve grevleri durdurmak için ‘halkın talebi üzerine’ yönetime el koydu ve zaman içerisinde de rakibi Mursi’nin yanı sıra onun yandaşlarını en sert yöntemlerle ezdi.

Sisi Hamas’a savaş açtı

Hala devam eden bu klik dalaşının bir hedefi de Müslüman Kardeşler ile kan bağı olan Hamas oldu. Sina’da el Kaide ve benzeri aşırı dinci çetelerin saldırıları bahane edilerek Sisi yönetimi Hamas’ın aleyhine amansız bir propagandaya girişti. Filistinli örgütün bu bölgede Mısır askerlerine yönelik saldırılara katıldığı iddia edilerek geçtiğimiz yıl içerisinde Hamas’ın tüm faaliyetleri yasaklandı. ‘Acil İşler Mahkemesi’ adı verilen ve asıl görevi emekçiler üzerindeki baskıyı arttırmak olan Mısır mahkemesi, İsrail’e karşı direnen örgütün askeri kolu olan İzzeddin el Kassam Tugayları’nı ‘terör örgütü’ olarak ilan etti. 31 Ocak’ta alınan kararın ardından da Şubat ayının sonunda Hamas ‘terör örgütü’ ilan edildi. Bu da yetmedi ve Mısır Adalet Bakanı ülkede bulunan tüm Hamas üyelerinin gözaltına alınacağını ve tüm mal varlıklarına el konulacağını açıkladı.

Önü kesilse de Avrupa Birliği’nin bile Hamas’ı ‘terör örgütleri’ sıralamasından çıkarmayı tartıştığı günlerde alınan karar büyük tepki uyandırdı. Muhtemelen Abbas yönetimi kanlı bıçaklı olduğu rakibinin aleyhine alınan karara sevinse de el Fetih’in askeri kolu olan El Aksa Şehitleri Tugayı’ndan FHKC’ye birçok direniş örgütü bunun açıkça İsrail’e hizmet etmek olduğunu belirterek kararın geri çekilmesini istediler.

İran-Hamas ilişkileri

İran cephesinden de benzer bir açıklama yapılarak bölgedeki asıl terör örgütünün İsrail olduğu dile getirildi. Bu açıklama bir bakıma iki ülke arasındaki nüfuz rekabetinin de göstergesi oldu. İran’ın Molla rejimi Filistin’deki silahlı direnişe uzun yıllardır destek sunuyor. Başka ülkelerde mezhepsel gerilimler öne çıksa da Filistin direnişine destek sunan İran, bunu bölgedeki nüfuzunu daha arttırmanın yanı sıra ‘İsrail’i yıkacağız’ söylemi ile rejiminin ayakta kalması için propaganda malzemesi olarak öne çıkarıyor. Hizbullah eliyle de Lübnan’da yakın bir savaş yürütüyor.

Hamas’ın Arap Baharı ile uzun yıllar yanında olan ‘direniş ekseni’ne – Suriye, Hizbullah ve İran- ihanet etmesi ile birlikte İran’ın politik desteği bir süre Filistin’deki diğer örgütlere kaydı. Mezhepsel kaygıları ile Filistin direnişinin birçok desteğini kaybeden Hamas, Suriye’de Esad rejiminin kimsenin tahmin etmediği gibi ayakta kalması ile büyük pişmanlık yaşadı. Böylece İran ve Hizbullah ile sıcak olan ilişkileri de büyük ölçüde soğudu. Bedeli ağır olan politik öngörüsüzlüğüne karşın yine de aradan geçen sürede diplomatik manevralarla ilişkiler onarılmaya çalışıldı. İran ve Hizbullah tekrar örgütle olan bağlarını kurdular.

Ancak tekrar hatırlatmak gerekirse İran’ın da Filistin direnişine sunduğu destek gerici saiklerden ileri gelmekte, yani altında rejimin çıkarları yatmaktadır.

Teslimiyetin hamiliğini Mısır yürütüyor

İran’ın aksine Mısır rejimi ise Filistin’de teslimiyetin hamiliğini yapmaktadır. Arap ulusalcılığının bayrağını taşıyan rejim İsrail-Arap savaşları gibi İsrail-Arap barışının da öncüsü oldu. Camp David anlaşması ile İsrail’i tanıyan ilk Arap ülkesi olan Mısır, Filistin direnişine yüz çevirdi. Arap ulusalcılığının daha sol bir çizgisinde olan el Fetih’in de anlaşmadan etkilenmesi uzun sürmedi.

Ulusalcılığın iflası ile birlikte Filistin-İsrail ‘barışı’ gündeme geldi. Devrimci kurtuluş çizgisi FHKC tarafından sürdürülse de modern revizyonizmin çöküşünün ardından Ortadoğu genelinde ilerici, devrimci hareketler gerileme içerisine girerken İslamcı hareket gittikçe yükselişe geçti. Müslüman Kardeşler çizgisindeki Hamas bu yükselişin Filistin’deki yansıması oldu. El Fetih’in uzlaşmacı çizgisine ve yönetimdeki yozlaşmaya tepki gösteren Filistinliler’in bir bölümü direnişlerini İslamcı hareketler eliyle yürütmeye başladılar.

Sisi yönetiminin hareketleri de Mübarek dönemindeki Filistin politikasının daha gelişmiş bir versiyonu oldu. Gazze ablukası, Siyonizm’in söylemleri ile ‘terör’ diye gerekçelendirildi. Gazze sınırının Mısır tarafında yaşayan Sinalılar’ın evleri dahi yıkılarak Gazze’ye gıda ve silah tedariki engellendi. Halk ayaklanması sonucunda yargılanan Mübarek dönemi yöneticilerinin çoğu gibi İsrail’e Mısır ekonomisinin zararına rağmen ucuz gaz satan bürokratlar da aklandı. Kısacası Sisi yönetimi kısa iktidar döneminde kendi emekçilerine karşı olduğu gibi Filistin halkına karşı da büyük suçlar işledi.

AKP’nin de Sisi’nin de derdi aynı

Sisi rejimi kendisini ‘radikal İslamcı terör’ bahanesi ile meşrulaştırmaya çalışarak Libya ve Yemen’in dahi iç işlerine karışmakta bir engel görmüyor. Filistin özelinde Abbas yönetimine açıkça destek sunularak direniş bitirilmeye çalışılıyor. Kendinden önceki birkaç firavundan daha hırslı bir dış politika izleyen Sisi, kendi Filistin’ini yaratmaya çalışıyor.

Ortadoğu’daki devletlerin bir kısmı kendi üzerlerinde de yük olarak gördükleri Filistin’i ‘İsrail’le nasıl uzlaştırabilirim’in hesabını yaptı ve hala da yapmakta. AKP, kendi siyasal çizgisine uygun bir biçimde ‘amacımız Hamas’ın İsrail’i tanıması’ gibi itiraflarda bulunarak emperyalizme hizmet peşinde koşarken Mısır da kendi yaşadığı siyasal duruma uygun bir biçimde bu uğursuz rolü hayata geçirmeye çalışıyor. Öte yandan iki ülkenin de İsrail ile ekonomik ilişkileri her geçen gün gelişiyor.

Ancak Filistin, halkının kendisini yok etmekten başka bir düşüncesi olmayan düşmana karşı direnmekten başka bir yolu yok. Siyonizm’in alt edilebilmesinde en önemli görevlerden biri de Ortadoğu halklarına düşüyor. Ortadoğu halklarının yükselteceği anti-emperyalist direniş Filistin halkı ile dayanışmanın yanı sıra Sisi ve Erdoğan gibi ikiyüzlülerden de hesap sormanın başlıca yoludur.

 
§