17 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/03

Gericilerin iktidar dalaşı kızışıyor…
Düşmanlarımızın davası için değil kendi davamız için dövüşeceğiz!
Sınıfın devrimci baharına yürüyoruz!
Beyzbol sopası AKP şeflerini hizaya getirdi
Eğitimde 10 yılın sahte bilançosu!
11 Ocak mitingi üzerine...
Emekçiler yolsuzluk düzenine karşı yürüdü
Daha fazla Ontex, Greif, Feniş... - D.Umut
Aloğlu’nun yalanları Feniş gerçeklerinin üzerini örtemeyecek!
Feniş işçileri Hak-İş’i çözüme zorluyor!
Taşeronluk köleliğine son vermek için mücadeleye!
Karayolları işçileri kadro için eylemde!
Punto işçilerinden coşkulu yürüyüş!
Bosch’ta Türk Metal düzenbazlığı...
“Tüm insanları şifreleme silahlarını kuşanmaya davet ediyoruz!”
“Beyrut Kasabı” hesap vermeden öldü!
Lavrov-Kerry-Brahimi görüşmesi…
Mısır’da anayasa referandumu…
Hamburg’da kavga yeni başlıyor!
Berlin’de on binler Karl ve Rosa’nın mezarı başındaydı…
Yeşil / Sosyal demokrat hükümetin saldırıları boşa çıkartılacak!
Bu daha başlangıç...
Mücadele tarihimizden bir sayfa: Tariş Direnişi
“Birlikte üretmek ve paylaşmak için...”
Devlet çocuk evlerinde taciz ve fuhuş!
Roboski’de ailelere saldırı!
Devrimci tutsaklardan mesajlar...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tüm insanları şifreleme silahlarını
kuşanmaya davet ediyoruz!”

 

Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Ali Rıza Keleş ile internet alanındaki yeni düzenleme girişimilerini ve bunun yaratacağı sonuçlar üzerine konuştuk...

- İnternet üzerindeki denetimi arttıracak yasal düzenlemeler yapılmaya devam ediyor. Son olarak ‘Torba Yasa’ olarak adlandırılan tasarı içerisine “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Gerekçesi” maddesi konuldu. Bu kısıtlamanın çerçevesini bize anlatır mısınız?

- Öncelikle mevcut düzenlemenin oldukça kısıtlayıcı olduğunu hatırlayarak başlayabiliriz. Mevcut yasa uygulaması sonucu engelliweb.com inisiyatifinin tespitlerine göre 40 bine yakın site erişime engellenmiştir. Alan adları en çok telif hakkı ihlali ve müstehcenlik gerekçe gösterilerek engellenmektedir. Tabii bunların yanısıra muhaliflere ait birçok politik site de erişime engellidir.

Yeni gelen düzenleme zaten karşı olduğumuz bu sansürcü uygulamayı derinleştiriyor. Erişim engellemesi URL ve IP tabanlı yapılmaya başlanacak. Eski sistemdeki bir içerik için bütün siteyi kapatma durumu ile karşılaştırıldığında avantajlı gibi görünse de aslında tehlike daha büyük. Başlıca üç sebep sayabiliriz.

Birincisi düzenlemenin diğer maddelerinde görülebileceği gibi erişim engeli kararı vermek oldukça kolaylaşıyor. Yargılama süreci neredeyse devre dışında kalıyor. Hakimler 24 saat içinde karar verecek deniliyor. Bunun pratikteki karşılığı her önüne gelen engelleme kararını imzalayan mahkemeler olacaktır. Örneğin siz bir işyeri hakkında, orada yapılan bazı uygulamalar ya da haksızlıklar konusunda haber yaptınız. İşveren de marka değeri, ticari itibarı zedelemek gibi malum gerekçelerle mahkemeye gidiyor. Hakim sizden savunma almadan kapatma kararı verebilecek. Siz itiraz edip açtırana kadar da kapalı kalacak.

İkincisi de hükümet adına düzenleyici kurum yani BTK ve bakan olağanüstü yetkilerle donatılıyor ve belirli durumlarda kapatma kararı verebiliyor. Üstelik bu kararları vereceklerin soruşturulması Bakan’ın dolayısıyla Hükümet’in iznine veriliyor. Yani MİT gibi. Hukuk kırıntısından söz edilen yerde böyle yetkilerin sözü bile edilemez.

Üçüncüsü, sansürün belirsizleşmesi. URL / nesne tabanlı engelleme ile tek tek içerikler sansürlenebilecek. Yani bir video, görsel, metin vb.. Mevcut uygulamada engellenen sitelerde, bu site “şu kararla erişime engellenmiştir” gibi uyarılar görüyoruz. Fakat yeni durumda bunu göremeyeceğiz. Yani neyin sansürlendiğini hiç bilemeyeceğiz. Daha önce bizden gizleneni alternatif yollarla gidip görebilirken, şimdi gizlenenlerin varlıklarını hiç bilemeyebileceğiz.

- Pratik olarak nasıl bir karşılığı var bu maddenin? Kimi alternatif yöntemlerle engellenen sitelere erişim sağlanıyordu. Şimdi nasıl bir durumla yüzyüzeyiz? Örnekleri üzerinden bahsedermisiniz?

- Düzenleme ek olarak alternatif erişim yöntemlerini de engellemeyi amaçlıyor. Daha önce basitçe DNS sunucusu (internette gitmek istediğiniz sitenin IP adresini bildiren bir tür telefon rehberi) değiştirerek aşabildiğimiz engeller artık aşılamayacak. Eskiden yapılan erişim engelleri sadece Türkiye’de bulunan telefon rehberlerindeki numaraları değiştirmek şeklinde yapılıyordu. Biz başka bir rehber kullanmayı tercih ettiğimizde sistem doğru şekilde çalışmaya devam ediyordu ve istediğimiz sitelere erişebiliyorduk. Bundan sonra daha gelişkin yöntemlere başvurmamız gerekiyor. Örneğin VPN gibi.

Ama hem IP ve URL temelli engelleme yapılacak olmasının hem de Erişim Sağlayıcıların alternatif yöntemleri kullanıp kullanmadığımızı tespit etmeye çalışacak olmalarının çok daha büyük bir bedeli var. O da korkunç bir gözetim mekanizmasıdır. Çünkü bütün bunlar için oldukça yetenekli trafik analizi yapabilen altyapılara ihtiyaç var. Bu altyapılarla milyonlarca kullanıcının trafik bilgileri izlenecek ve erişmeye çalıştıkları nesnelere izin verilip verilmeyeceğine karar verilecek. Ayrıca bu erişim sırasında kullanıcı acaba farklı bir DNS mi kullanıyor, başka bir metod mu deniyor şeklinde kontrollerin yapılması gerek. Bu da internette bilgi alışverişi yaparken alıp gönderdiğimiz paketlerimizin detaylı analizini zorunlu kılıyor. Bunun anlamı paketlerin içeriğinin okunması demek. Yani mahremiyetimizin talan edilmesi ve kişisel verilerimizin izlenmesi.

Tabii ki kanun bu şekilde yazmıyor. Ancak netice itibari ile erişim sağlayıcı firmalar ve dolayısı ile BTK / TİB bu alt yapılar sayesinde bütün bunları yapabilme potansiyeline kavuşuyor. Bu potansiyelin hem ticari -bildiğiniz gibi kişisel verilerimiz satılıyor- hem de istihbari değeri oldukça yüksek. Fişleme ve gözetmele konusunda harika(!) bir sicile sahip olduğumuz bu ülkede, bizden bu potansiyelin hiç değerlendirilmeyeceğine inanmamızı bekliyorlar. Kurdun elindeki kuzu misali. Kuzu ne kadar güvendeyse bizim kişisel verilerimiz ve mahremiyetimiz o kadar güvende.

- Özellikle Hazran Direnişi döneminde ve Arap dünyasındaki sosyal isyanlarda çokça bahsedildi, sosyal iletişim ağlarının rollerinden. İnternet üzerinde oluşturulmak istenen sansür, yasaklama ve cezaları, içinden geçtiğimiz bu tarihsel ve toplumsal koşullar göz önüne alındığında, nasıl anlamalıyız sermaye devletinin bu adımını?

- Bu düzenleme çok açık ki hükümetin sansür, denetim ve gözetim gücünü arttırmayı hedefliyor. Fakat güncel bir anlamı daha var. Hepimizin gündemine zorla giren korkunç siyasi hesaplaşmalar yaşanmakta. Bu savaşlarda mevcut hukuk sistemi devre dışı bırakılıyor. Tüm devlet organları politik polarizasyonları gereği davranıyor. Bir de özel yaşamların malzeme edildiği kaset ve görüntülerin servis edilmesi gibi maalesef oldukça kirli yöntemler kullanılıyor. Bu yöntemler için başta internet olmak üzere tüm medya ve iletişim araçları alet ediliyor. Yasanın TİB ve Bakan’a sorgulanamaz olağanüstü yetki vermesinin bir sebebi de hükümetin bunlara karşı bir tür savunma hamlesi gibi yorumlanabilir. Yani hükümete yönelik açıklanacak bu tip malzemelerin kısa sürede engellenmesi. En güncel ve kısa erimli hedefi de bu gibi görünüyor.

Burada bir tehlike var. Evet bu videoların yayılması oldukça çirkin. Böyle içerikler hiç yayınlanmamalı ve mümkünse kim olursa olsun yayınlayanlar bulunup cezalandırılmalı. Ancak bir de “devlet sırrı” diye bizden saklananlar var. Yolsuzluk belgeleri var. Yani bilmemizde “kamu yararı” olan durumlar var. Bunlar ne olacak? Yani hükümetin savunma refleksinin bir tarafı da bu durumlara karşı gibi görünüyor. Bu kabul edilemez.

Bir de sorunuzdaki “sermaye devleti” ifadenize ilişkin bir şeyler söylemek isterim. Bu yasayı TÜSİAD yaptığı açıklama ile eleştirdi. Bilişim sektörünün büyük firmalarının temsil edildiği diğer dernekler de aynı şekilde karşı çıkıyorlar. Çünkü yasa bu haliyle sektöre büyük zararlar verecek. Erişim sağlayıcılara (ttnet, superonline, turkcell, vodafone) yer sağlayıcılara (hosting hizmeti veren firmalar) ve ticari toplu kullanım sağlayıcılara (internet kafeler) çok yüksek para cezaları getiriyor. Bununla yetinmiyor erişim engellemekle ilgili birçok angarya iş yüklüyor. Bu da bu birçok yatırımın kaçacağı ve daha rahat hareket edeceği ülkeler bulmaya çalışacak olması anlamına geliyor. Hükümete yakın isimlerin bile bu yasaya karşı çıkmasının temel sebeplerinden birisi de bu. Hükümet ulusal sınırları kalınlaştıracak, yurttaşları dünyadan izole edecek, ekonomiyi içe döndürüp küresel ölçekte hareket kabiliyeti çok yüksek bir sektörü ülkeden kaçıracak bir adım atmak üzere.

Madem ekonomi dedik. Bunun bize yansıması ne olacak. Tabii ki bu cezalar, erişim engellemesinin uygulanması için gereken altyapıların kurulmasının bedeli, TİB’in bu denetimleri yapabilmesi için gerekecek insan gücünün bedeli bize yansıyacak. Daha pahalı bir internet ve vergilerimizin oldukça gereksiz kullanıldığı bir örnek daha göreceğiz.

- İnternet üzerinde oluşturulmak istenen sansür, yasaklama ve cezalar karşısında neler yapmak gerekir?

- Üç konuya dikkat etmek gerek. Birincisi bu hamlelerin en önemli hedeflerinden birisi otosansürdür. Mesela Gezi sırasında Twitter gözaltılarının hedefi aslında gözaltına alınan insanlar değildi. Ya da sadece onlar değildi. O gözaltıların en büyük mesajı ahaliye ibret göstermekti. Susun demekti. İlk anlar biraz başarılı oldu bile diyebiliriz. Fakat insanlar farkına varıp konuşmaya kaldıkları yerden devam ettiler. Bu sebeple hiçbir durumda sözümüzü söylemekten imtina etmemeliyiz. İfade özgürlüğümüzü mümkün olan en geniş ve etkili şekillerde kullanmaya devam etmeliyiz. Çünkü internetin bize sağladığı en büyük olanaklardan birisi bu.

İkincisi teknik direniş. İnternet devletlerin pek alışık olmadıkları bir minder. Yani burada kullanıcıların şansları biraz daha fazla. Olanaklar ve potansiyeller oldukça yüksek. Bu potansiyellere göz dikmek gerek. Uygulanacak her türlü denetim ve gözetimi aşabilecek araçlara sahibiz. Ama bunun için daha bilinçli olmamız gerekiyor. Her konuda olduğu gibi eğitim çok önemli. Bilinçli kullanıcılar olmak zorundayız. Wikileaks’in kurucusu Julian Assange’in güzel bir çağrısı var. Şifrelemek, şifreyi çözmekten daha kolaydır deyip, tüm insanları şifreleme silahlarını kuşanmaya davet ediyor. Şifrelemek, gözetim toplumuna karşı bireyin mahremiyet ve gizlilik hakkını korumak için yaptığı bir savunmadır. Bir tür direniştir. Ama aynı zamanda bizden aldıkları hakları geri almak için bir tür saldırıdır da. Bence bu çağrıya kulak vermek gerek. Yani bilgisayar ve internetle olan ilişkimizi yeniden tanımlamalıyız. Dijital bilgi/beceri birikimimizi yeniden kurgulamalıyız.

Son olarak sosyal, siyasal alanda hak savunuculuğu yapmamız gerekli. İnternetin temel bir insan hakkı olduğunu savunuyoruz. Çünkü internet olmadan diğer temel haklarımızı kullanamaz ya da etkili kullanamaz hale geliyoruz. Haber edinme, ifade özgürlüğü, iletişim, eğitim, çalışma gibi çok temel haklar internet ile dolaysız ilişki içerisinde. Dolayısı ile konuya teknik sınırların ötesinde sosyal, siyasal, felsefi açılardan bakmak önemli. Bütün bunlar da zaten gündelik politik ve sosyal mücadelelerin konusudur.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 
§